Bölüm 12: Dies Illa!
"Ve Justinianus Palailogos, 5 Mayıs 1452 tarihinde bilinmeyen bir hastalık sebebiyle hayata veda etti."
Tanrım... Bundan daha kötü bir sabaha uyanamazdım. Dün gece kaybettiğim babamın yasını tutamadan, Hagia Sophia önünde düzenlediğim törenle tahtı devralıyorum. Babamın ömrünün yetmediği ne varsa yapacağıma dair halkımın huzurunda yemin ettim, yurdumuzdan kâfir Türkleri atacağım.
Soğuk ve beyaz yurdun Knez'i, kıçı koltuk görmemiş barbar topluluğu Altınorda'ya karşı savaşında bizi yanında görmek istediğini iletmiş. Hay hay! Nerede olursa olsun durmadan Türklerle savaşacağız!
Stefanos'un elçisinin anlattığına göre Altınorda Hanı Ahmed mağlup olduğu Bryansk'tan ardına bakmadan kaçıyormuş. Asil ordumun bir zaferi daha, ha?! Bunun şerefine sarayda üç gün ziyafet yapacağım.
Birkaç aya kalmadan, Altınorda'yı ağır bir mağlubiyete uğrattığımızın haberlerini sarayımda aldım. Tanrım, bize zaferi gösterdiğin için sana şükranlarımı sunuyorum. Uğradıkları gazap bizim değil senindir.
Sarayıma gelen Kıpçak elçisi barış tekliflerini iletti. Tanrım, berbat kokuyordu. Bir daha yüzünü görmemek için bu makul tekliflerini kabul ettim.
Huzurla sarayımda geçirdiğim birkaç yılın ardından, çok sevdiğim dostum Wilhelm'den bir elçi, dostumun yardıma ihtiyacı olduğunu iletti. Demek Kutsal Roma, Roma'dan yardım istiyor. Ha-ha! Stefanos'a hemen hazırlanma talimatı verdim. Böylece kırk bin askerden oluşan ordum Avusturya'ya destek vermek adına yola çıktı.
Duyduğuma göre en güvendiğim komutanım Stefanos yine başarılı olmuş. Bu adamı evlendireceğim. Bu savaştaki görevimiz bittiğine göre ordum artık ülkesine dönebilir.
Sarayda aldığım tarih derslerinden bu yana, en büyük hayâlim sinsi Venediklilerden atalarımın öcünü almaktı. Donanmayı ve orduyu teftiş ettikten sonra Venedik'e savaş ilan ettim.
Ha-ha-ha! İtalyanları kendi denizlerine döktük! Kuşatma eğlenceli geçecek gibi görünüyor. Bu sırada Venedik'in dostu İngilizlerin Kıbrıs'a yedi bin kişi ile çıkarma yaptığını öğrendim. Garnizonumuz dört bin kişi olduğundan pek umursayamadım.
Venedik düştü! Askerlerime sınırsız yağma, katliam ve tecavüz izni verdim. Bu sinsi, iğrenç halk bize yaptıklarını şimdi ödeyecek.
Tarihi başarılarla dolu olan İmparatorluk Donanması, bu kez yeni denizler keşfetmek için Manş Denizi'ne çıktı. Donanmamızın kudretini gören İngilizler beyaz barışa razı oldu. Son kurtuluş imkânını kaybeden Venedik Dükü ise şartlar ne olursa olsun teslim olduğunu iletti.
Halkımızın bu zaferle gözü döndü, orduya katılımlar neredeyse iki kat arttı. Halkımızın bu savaş isteğini değerlendirmek için kâfir Anadolu Türklerine savaş açtık. Yanlarında Altınorda Hanlığı ve Memlükler savaşa giriyor.
Bu şaka olmalı! Memlüklerin orduları kalabalık olmasına karşın tecrübesiz ve ekipmansız. Bu savaş değil katliam! Halep'te 12000, Elbistan'da 15000 Memlük askerini kılıçtan geçirdik. Tanrım, kurbanlarımızı kabul et!
Dostlarının öcünü almaya gelen Türkler için ordumun başına geçtim. Sayı üstünlüğümüzü kullanarak muharebeyi iki saat içerisinde sonlandırdık. Gidişat beklediğimden daha iyi.
Sivas düştü! Türklerin başkenti düştü! Tüm direnme güçlerini kırdık, artık bu katliamı bitirme vakti.
Anadolu'da başlattığımız savaşta Şam'a kadar kolayca ilerledik. Bunu daha fazla sürdürmemize gerek yok, istediğimizi alacağız.
Yorgun Hanlık ordusunu bir gece baskınıyla imha ettik. On bin Kıpçak kılıçtan geçirildi. Romanya'da direnme gücü kırılan Kıpçakları geri sürüyoruz.
Memlükleri daha fazla küçük düşürmeden barış anlaşmasını imzalatıyoruz, buna sevinmiş olmalılar.
Türkleri Anadolu'dan tamamen temizledim! Böylece babamın vasiyetini yerine getirmiş oldum. Bugünden sonra, uzunca bir barış sürecine girip Kilikya'yı merkeze bağlamak için gerekli adımları atacağım.
Ne?! Nasıl?! Wilhel...
-Requiescat in Pace, Basileus.
"5 Şubat 1480.
Bir kadının yaşayabileceği en garip hissiyat bu olsa gerek. Kocamı kaybettiğim gün, Habsburg ve Roma İmparatorluğu'nun yönetimini devralıyorum.
İmparatoriçe, Helene II Palailogos."