21-07-2018, 11:32
Yine güzel bir bölüm devam et biz okuyoruz.
Üye değil misiniz?Üye Olun
Hikaye: CUNTA (revize edildi)/ ŞİMDİ GOOGLE PLAY'DE/ PDF Versiyonu İndirilebilir
|
21-07-2018, 23:33
(Son Düzenleme: 23-07-2018, 02:24, Düzenleyen: napolyon94.)
Kızılların 203mm'lik topları piyade alaylarımızı sınır boyu döverken Çakmak Paşa ilk defa kendisini çaresiz hissediyordu. V.Ordu'nun Kuveyt'de tıkanması, Sina'da yaşanan köşe kapmaca ve Muğla'da ki Britanya köprübaşının yarattığı dertler üzerine şimdi birde Kızıl Ordunun gazabı eklenmişti. Alman dostları birkaç elit tümen ve donatımlı bir Luftwaffe filosu sözü verse de , aslında olan sadece Süveyş operasyonu için ayırdıkları kuvveti Doğu Anadolu'ya kaydırmalarıydı. Ne yazık ki sadece Almanlar değil, kendi Ordumuz'da canla başla mücadele eden II. ve V. Ordulardan birçok tümeni Doğu Anadolu'ya sevk etmeliydi. Belki Filistin'e çekilip Doğu Şeria Hattını tutmak mantıklıydı. Belki de Fırat'a ve hatta Toroslar'a çekilerek tutunmak bize kuvvetten tasarruf sağlardı. Fakat Paşa bunların hepsini reddetti. Anadolu'dan bile feragat edilerek ricat edilecekse , tüm bu harbin ne manası vardı? Ulusumuz kendi şerefini kurtarmak için bu harbe girmemiş miydi? Yada en azından Çakmak Paşa böyle iddia etmişti? Bu harp artık Paşa için kişisel bir mesele, o ki Büyük Taarruz Fatihi ve memleketi kurtaran kilit adamdı. Şimdi ise Tarih onu memleketi kaybeden olarak mı hatırlayacaktı? Bu yüzden Paşa son ana kadar vatanını müdafaa etmeye kararlı görünüyor. Kaybedeceğini bile bile, taktiksel olarak hata olsa bile hiçbir cephe de geri çekilmeyecek, mevcut hatlar son adama tek korunacaktı. Her ne kadar Finlandiya'da ki Kızıl Ordu fiyaskosu Paşa'ya umut verse de kaygılar yüksekti. Zira Finlandiya'da ki kısıtlı taarruzun yanında büyük şehirlerimize yapılan bombardımanlar 68 bin personelli 6 tümen tek başlarına, koca Sovyet Ermeni ve Kafkas Cephelerine karşı tahminen 1:6 oranında Mehmetçik müdafaa yapacak. /Kazım Orbay/ Kişisel Notlar İsmet Paşa dün tutuklu bulunduğu Yassıada'da sekizinci ayını doldurdu. Tutuklandığından beri içine kapanmış, adeta dünyaya küsmüştü. Adada ki otel devlet eliyle kamulaştırılmış ve siyasi bir hapishaneye dönüştürülmüştü. Başta İsmet Paşa, Refik Saydam ve kabinesi, gazeteciler ve radyocular, çoğunlukla eski I.Ordu ve bahriyeli subaylar, yargıçlar ve yüksek memurlar olmak üzere Yassıada memleketin en entelektüel zorunlu kulübü görünümündeydi. Öğleden sonra 2'de yapılan içtima sonrası açık alana çıkartılan mahkumlar için bu 3 saatlik nefes alma süresi tüm günlerine bedeldi. Ada da gazetelere ve radyoya başta karşı çıkılsa da bizzat Celal Bayar'ın Fevzi Paşa'ya ricası üzerine izin verilmişti. Bu yüzden Eski Otelin yemek salonuna şöyle Alman malı bir amfili Radyo koydular. Her gün 480 mahkuma her gazeteden üçer tane olmak üzere dağıtılıyordu. Ailelerine mektup yazmaları serbest olsa da bunlar ağır sansüre takıldığından dışarıyla neredeyse ilişkileri yoktu. Çoğu kişi yakında çıkacak bir affa inandıysa da, Harp ortamının getirdiği şok ve belirsizlik hükümsüz mahkumların üzerinde derin bir endişe yaratıyordu. Giderek daha fazla uçak semalarda gözüküyor ve sesleri gecelerimizi strese sokuyordu. Çakmak Cuntası her ne amacın peşindeyse, kimse onlara gerçeği söylemiyor sanırım. Gazeteler de her gün inanılmaz "zaferler" boy gösteriyor , peki şu ufukta gecelerdir yanan minareli şehir kimin o zaman ? /Eski İstanbul Emniyet Genel Müd. Yılmaz Tulpar/ Eşine yazdığı "sakallı" mektup Bugün yazmamıza izin verdiler ve sabah tahin dağıttılar. Muhtemelen son mektuplarımızı karnımız şişken yazılmasını istediler. Yakında sahra mutfağında ki erzak tüketilemeyecek kadar fazlalık verecek zaten. Abdalyah köyü'nde ki bir evde kalıyorum. Daha evvel iki kez bu köyün el değiştirdiğine bizzat şahit oldum. Aptal Hintliler ısrarla dün gece 3. Taburu Asha Tepesin de katlettiler. Onu geri almamız için gece baskınına bizim taburu gönderiyorlar. 25 gündür süren bir çok taarruzumuzda yaptığımız kazanımlar, genelde geceleri birer birer kaybediliyor. Beyrut üzerinde uçan tek tük uçaklar da bazen yanlışlıkla bizi vuruyor. Hasımlarımızın durumuda bizden farksız olsa da en azından onlar arkalarını kontrol ettikleri bir suya veriyorlar. Bizlerse binlerce bedevi vahşetinin yaşandığı Hammana Tepelerine.. Kendine iyi bak kardeşim, dersleri çalış, memur ol, memleketin kaybedeceği bu okur yazar abinin yerini doldurmak sana düşer. /Bayram/ Beyrut/ 13.Tümen 50 gündür durmaksızın sorti yapıyoruz. Kabinde ki tüm menteşeler adeta sallanırken ısrarla yeni operatif hedeflere gönderiliyoruz. Uçuş kolunda ki disiplinsizliklerin en büyük sebebi, inanılmaz deüzeyde ki yorgunluk ve uykusuzluk. Çocukların pek çoğu moralsiz ve yaptığımız saldırılar yetersiz. Düşman ile sağlanan temasta yaşanan panik, düşman ateşinden daha fazla uçak düşürüyor. Tüm yeryüzü birbirine benziyor, yön tayin etmek çok zor. Uçuş kolundan kopanlar pek nadir geri dönüyor. Telsiz donanımın derhal uçaklarda yaygınlaşması şart. Çöl şartlarında uçakların harareti bizi menzilden ve bomba yükünden feragat etmeye zorluyor. En kötüsü ise yarını görmek isteyen bu çocuklar genelde düşmanın en az koruduğu önemsiz depolara, sahra mutfaklarına yada atlarına saldırıyorlar. Düşmanın bile uçaksavar korumasına gerek duymadığı bu hedeflere karşı atılan her mühimmat, yüzümüzde ki utanç damgasını belirginleştiriyor. /Yüzbaşı Pilot Hasan Sağkul / 7.Avcı Filosu/ Genel Muhakemetimiz Üzerine
Aşağıdaki 3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Onur34, Feldmarschal, Faramir
22-07-2018, 00:30
Bu hikayeler daha güzelleştirmiş oyunu fakat erken bi veda olacak gibi duruyor .s
Aşağıdaki 1 üye Feldmarschal nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye Feldmarschal nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• napolyon94
23-07-2018, 02:24
Dramatik bir biçimde Harp Alanımız 1914'e pek benzedi. II.Ordu'nun başarıları halkımızı mest etsede IV.Ordu Ege'de giderek daha fazla boğuluyor. V.Ordu ise Irak'ı neredeyse tamamen işgal eti. Fakat Müttefik güçleri Basra ve Kuveyt'de inanılmaz bir yığınak yapmayı başardılar. Bu vakitten sonra ise V.Ordu elementlerinden düşmanı körfeze dökmelerini beklemek hayalcilik olur. Yugoslavlar Trakya'da tam teşekküllü bir yığınak yapsalar da savaşa tenezzül edecek gibi görünmüyorlar. En kritik cephe olan III.Ordu bölgesi ise birçok trajediye gebelik yapıyor. Kazım Paşa Şark Cephesi'nde durumları kontrol altına alabilmek için öncelikle Dağ Tugaylarını tümen seviyesine çıkaran reforma girişiyor. Ayrıca Yeni bir dağ tümeni eğitimine de derhal onay veriyorum. An itibariyle 330 bin personeli ile İhtilal öncesi durumundan farkı olmayan ordumuzun kapasitesini Mart ayında 600 bin personele çıkartacağız. Irak ve Yunan seferlerinde ele geçirilen ekipmanların yanında, Filistin'de esir düşen Britanya ekipmanları da bu yeni elementlere hayat veriyor. Şark hatları sürpriz saldırılar ile 6 tümenden mütevellit III.Ordu'yu adeta presliyor. 6-7 Ocak'ta başlayan yoklama taaruzlarının ardından durum tam teşekküllü bir Kızıl Ordu taarruzuna dönüşüyor. Bu noktada Erzurum çevresinde ki dağlar ve merkezinde ki hava alanını korumak birincil öncelik olacak. Zorunlu olarak tüm diğer ordulardan birer kolorduyu III.Ordu'ya eklemliyoruz. Birliklerin gelmesi 9-10 günü alacağından, III.Ordu'nun ilk hafta performansı çok önemli. Kazım Paşa'yı kırmızı telefon ile arayarak III.Ordunun tüm birimlerine geri çekilmeyi yasaklıyorum. Son adama tek harbedip kızıllara geçit vermeyecekler. Hava Kuvvetlerini hızla Doğu Anadolu'ya topluyoruz. Britanya Seferi Kuvvetleri yeni müttefikleri USSR ile birlikte Ankara otoyollarını zoruluyor. On İki adalara her gün yeni birlikleri getiriyorlar. Şimdilik Muğla'yı kurtarmak imkansız görünüyor. Aydın, Burdur ve Isparta feda edilebilir kentler olarak kabul edilseler de İzmir ve Antalya son adama dek tutunacak! 2.Trabzon Kolordusu cepheye yetişen ilk birim oluyor. Hızla organize edip harbe dahil edeceğiz. Numan Paşa hakkında yanıldığımı itiraf etmeliyim. Napolyon derki "İyi bir General kazanmak için 40 bin kayıp vermelisiniz". Numan Paşa sağ olsun İç Savaş zamanında bu ücreti ödedi. 3 tümen ile Basra tutulmaya çalışılacak. Bağdat düşerse geri alabilecek kuvvetlere sahip değiliz. Kuzey Irak petrollerine Harp sıçramamalı. Rezil donanmamızın durumunu bilen Ruslar 3-4 km'den fazla olmayan Şu boğazda ki feribotlarımızı bile batırmaya cürret edebiliyorlar. 347.Piyade Tümenini taşıyan 4 arabalı feribottan üçü torpido isabeti ile Beylerbeyi sahiline oturuyor. Filistin ve kutsal toprak Kudüs neredeyse kontrolümüz altında. Bu bölge de 75 bin kadar esir toplamayı başardık. Fakat ötesi olamayacak, Kanal Harekatı için onay versem de bir beklentim yok. Numan Paşaya bir sapan ile bir devi öldürmesini bekleyemem. Şiddetli süren muharebelerin ardından Iğdır ve Ağrı boşaltılıp düşmanın kaderine bırakılıyor. Cephe hattında ki boşlukları doldurmakta başarısız kalıyoruz. Yağmur gibi insan dalgaları ile Ruslar üzerimize yükleniyor. Daha da kötüsü verdiğim şahsi emir yüzünden 1.Dağ Tugayı ve 5.Piyade Tümeni "yok oluyor. İki koca tümen daha savaşın başında listelerden siliniyor. Vatan sağ olsun.. Sovyet mekanize unsurlarını durduracak ekipmana sahip değiliz. Tüm III.Ordu'nun elinde sadece 24 tanksavar ve 83 uçaksavar mevcut. Göklerde 1500 Sovyet savaş uçağı terör estiriyor. 510 Uçaktan oluşan tüm hava gücünü Doğu'ya topluyoruz. Irak ve Filistin bir süre hava desteğinden mahrum harp sergileyebilirler. Fakat aynı durum IV.Ordu için geçerli değil. Van'ı savunan 34.tümen Irak'tan gelir gelmez esir düşüyor. Yarım teçhizatlı ve eğitimli bu tümen 36 saatte telef oluyor. Cemil Cahit Paşa'yı daha ihtiyatlı davranması için uyarıyorum. 20 günlük muharebenin ardından tahmini 1600 tank ile hücum eden düşmanın sadece onaylanmış 32 tankını imha edebildik. Göklerde zoraki bir eşitlik söz konusu olsa da Hava Alanlarımız sürekli bombalanıyor. Zavallı sanayimiz 5 kaybeden ordumuza 1 uçak ancak sağlayabiliyor. Luftwaffe'dan bir iz yok. Ege'de işler ciddileşiyor. I.Ordu'dan bir tümen daha çekip bölgeye sevk etsek de bize acilen en aşağı 8 tümeni hazır eyleyip IV.Ordu'ya katmamız gerekiyor. Göklerde ki savaşın yoğunluğu az olsa da, sevgili Junker-12' lerimiz sahip olduğumuz tek ciddi tanksavar olmaktaydı. 1.Lojistik Filo pistler de imha edildi. Trabzon-Erzurum-Bingöl hattında tutunarak düşmanı daha güneye kanalize etmeliyiz. İran sınırı boyunca bir şansımız olabilir. Birkaç İtalyan tugayı Ege için desteğe geliyor. İzmir İngiliz Topçuları tarafından dövülüyor. Tam 35 gündür kuşatma altında ki İki İngiliz Tümeninden birini sonunda esir alıyoruz. Fakat diğer tümen kuşatmadan kurtarılıyor. Antalya müdafaası için hazırlanıyoruz. Güneyden de haberler pek güzel gelmiyor. Irak'da ki V.Ordu hallaç pamuğu gibi atılıyor. En aşağı 4 tümeni donatıp buraya sevk etmeliyiz. Bağdat bizde kalmak zorunda! Almanlar Memel'i kaybetti. Doğu Prusya'yı ise boşalttılar. Karpatlar'da ise çetin bir mücadele var. Ribentrop 5 Şubat da Türkiye'den acil 120 bin personel talep ediyor. Yüzüne kapatıyorum. Şubat'ın 2.haftası ile birlikte Doğu Cephesi geçici olarak sakinleşiyor. 11 yeni tümeni ve diğer cephelerden çekilmiş 8 tümenin katkısı ile III.Ordu rekor bir sayıya ulaşıyor. Sayısal denge 1:6'dan 2:3 gibi makul bir değere ulaşıyor. Van Şubat başında kurtarılıyor. İkinci Rus dalgası öncesi Erzurum'u korumak için "Çakmak Hattına" onay veriyorum. IV.Ordu'nun giriştiği taktik karşı taarruz birkaç bölgeyi bize kazandırıyor. Fakat İngilizler 7 yeni tümen ile hatlarında sabitleniyorlar. Karlar eridiğinde, Güneş bize gülümsediğinde, İzmir'in Dağlarından gelecek o gür "Allahu Ekber" nidalarıyla onları yeminim olsun ki DENİZE DÖKECEĞİZ!
Aşağıdaki 3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Onur34, Faramir, Feldmarschal
23-07-2018, 02:41
Durum vahim gibi. Ama kanımızın son damlasına kadar savaşacağımıza eminim. Eline sağlık.
Aşağıdaki 1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• napolyon94
23-07-2018, 22:44
(22-07-2018, 00:30)Feldmarschal : Bu hikayeler daha güzelleştirmiş oyunu fakat erken bi veda olacak gibi duruyor .sBana da öyle geliyor bir trajedi yükseliyor. (23-07-2018, 02:41)Onur34 : Durum vahim gibi. Ama kanımızın son damlasına kadar savaşacağımıza eminim. Eline sağlık. Elden ne geliyorsa artık :) III.Napolyon Sedan sonrası intihar eder, etmeden evvel son sözü "En azından iyi mücadele ettik, değilmi?" olduğu rivayet edilir. Bizim ki de o hesaba çıkıyor.
Aşağıdaki 2 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:2 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Feldmarschal, Onur34
24-07-2018, 00:39
(Son Düzenleme: 24-07-2018, 00:43, Düzenleyen: napolyon94.)
Şubat başında Arnavutluk'a yapılan düşman çıkartmaları, kontrol altında tuttuğumuz Yunanistan'ı tehdit ediyor. İtalyan Genelkurmayı bizzat bölge de insiyatif almamızı talep etti. Buna göre 7 yeni İtalyan Tümeni Yunanistan'a sevk edilecek, subay kademesi çoğunlukla türk olacak ve lojistik olarak Ankara'ya bağlı olacaklar. IV.Ordu'da sular durulmuyor. Silah, personel, subay, hava desteği ve moral eksikliği yüzünden büyük zorluk çekiyoruz. Yeni 65.Kolordu ve acemi erleri IV.Ordu'nun "boşluklarını" doldurmak için cepheye yollanıyor. 7 tümenin Genelkurmayımıza bağlanması gerçekleşiyor. Mihver devletleri ile bir kara bağlantısına sahip olmadığımızdan tümenlerin sevki tehlikeli Adriyatik sularından yapılacak. Mussoilini bizzat arayarak Regia Marina'nın geçiş yollarını güvenceye alacağını belirtti. Buna göre elit İtalyan 2. Forza Zırhlı Tümeni dahil 4 tümen Arnavutluk'a konumlandırılacak. Diğer üç tümen ise Taselya ve Selanik'de ihtiyatta tutulacak. Doğu Cephesin de ki sessizlik fazla uzun sürmüyor. Bizzat Cahit Paşa bana Nisan'dan evvel düşmanın bir daha atağa kalkamayacağına güven vermişti. Bu kudretli dağlar ve yeni "Çakmak Hattı" düşmanı baharda durdurabilecekti. Fakat 13 Şubat gecesi başlayan Kızıl Ordu Taarruzu bizi şoka uğrattı. Yeni 55.Kolordu artık 2 ordu kapasitesinde ki III.Ordu'ya veriliyor. Cahit Paşa bu kadar çok elementi kontrol etmekte zorlanıyor. Cephe sakinleşince 6.Ordu'nun kurulumuna bizzat karar veriyorum. 14 Şubat sabahı gelen telefon bana birkaç paket Tekel sigarası daha yaktırıyor. İtalyan konvoyu havadan ve denizden eş zamanlı olarak Korfu açıklarında vurulmuş. Açılan ilk ateşte sözde "Sezar" Muharip Filosu kruvazörleri anında konvoyu terk etmiş. 65 bin İtalyan personeli sulara gömülüyor. Arnavutluk'a sadece 2.Forza ve 347. İtalyan tümeninin kılıç artıkları ayak basabiliyor. Hava kuvvetlerimiz felç olmadan önceki son koşusunu yapıyor. Bizzat kırmızı telefona davranarak Şark cephesini kurtarmaya çalışıyorum. Yeni 56. Kolordu'da cephenin kaderini değiştiremiyor. Kazım Paşa'nın 1941 yılı beklentileri raporu ise hayli can sıkıcı. Mühimmat ve malzeme krizi kapıda. Kazım Paşa herhangi bir yardımın gelmemesi durumunda Haziran Ayı ve sonrasının çok daha sıkıntılı geçeceğinin altını çiziyor. 24 Şubat günü Erzurum ve çevresi kaybediliyor. Halk ve ordu panik içinde batıya kaçıyor. Bizzat Bayar'ı arayarak tüm çimento döküm kapasitemizi Doğu'da ki geçitlere dökmemiz gerektiğini üstüne basa basa söylüyorum. Her m3 beton, Ankara'nın ömrünü birkaç saat uzatacaktır. Berlin'den gelen haberler Alman Ordusunun Mart Ayında kütlesel bir karşı taarruz hazırlığında olduğunu gösteriyor. Erzurum ve hava alanının kaybı ile Doğu Cephesinde ki hava üstünlüğü bir daha asla kazanılamayacak şekilde kaybediliyor. Yeni Strateji Trabzon-Malatya- hattında tutunabilmek üzerine gelişiyor. V.Ordu büyük oranda boşaltılan Basra Bölgesine yoğun bir taarruz başlatıyor. General Franco aktif savaşa katılmasa da bizzat bize bir kolordu sözü veriyor. İzmir pek kısa bir direniş ile düşmana düşüyor. İzmir müdafaası hayal kırıklığı oluyor. Antalya'nın savunulması bu kadar kolay pes etmemeli , bizzat Antalya'daki mevzilere bir ziyaret düzenleyeceğim. IV. Ordu'nun kötü gidişatı büyük oranda sevk ve idarenin yetersizliğinden kaynaklanıyor. Maalesef değerli paşalarımızın çoğuna Doğu Cephesinde ihtiyaç duyuluyor. Antalya Müdafaası ve karşı taarruzu için büyük bir gizlilik ile hazırlanacağız. Romanya Mihver Devletleri'ne katılarak Sovyetler'e karşı savaş ilan ediyor. Rumen Ordusu 6 Mart sabahı Prut nehrini geçerek Ukrayna'ya hücum etti./ Zippo Gazetesi/ Almanların hava desteği sözü bir sandık dolusu Fw190 plan ve şemalarından ibaret oluyor. FW190'nın Türk versiyonunu üretmek ve Ordu'da kullanmak için en aşağı 8 aya ihtiyacımız var. Hurricane bile toplamda 260 adet üretilebildi ve sadece 85 adeti faal halde. Antalya şehri birkaç gün boyunca başarılı bir sınav veriyor. Bir çok takviyeyi Toroslar'a kaydırarak bölgeyi sağlama alıyoruz. Tüm takviyeleri bizzat Antalya'ya sevk ediyorum. Maalesef ne kadar büyük bir hata verdiğimin farkına birkaç gün sonra varıyorum. Düşman Unsurları Çanakkale'ye çıkarak Güney Marmara'da umarsızca ilerliyor. 16.Piyade Tümeni vaktinde çekilemedi ve Manisa kentini son adamına kadar korumasını arzulasam da elinde ki kuvvetler 2 gün içinde dağılıp teslim oluyor. Bursa'nın Müdafaası için elde ne varsa gönderiyoruz. Bu harbin en büyük destanı şüphesiz Rize'de yaşanıyor. Tam 60 gündür sayısız taarruza direndi ve göğüs gerdi. Antalya'dan başlatılan karşı taarruz başarılı olsa da, Çanakkale, Balıkesir, Kütahya ve Manisa'nın kaybı yüzünden pek ses getiremiyor. Yine de 2 İngiliz Tümenini imha etmeyi başarıyoruz. Nisan başında Kanal'da durum değişiyor. Britanya güçleri inanılmaz bir yığınak yaparak yoklama taarruzları gerçekleştiriyorlar. 5 gündür süren şiddetli çatışmaların ardından Bursa'da beyaz bayrak çekiyor. Savunma sanayimizin dörtte birini kaybediyoruz. İtalyan tanklarının performansı hayal kırıklığı oluyor. Yeni Gazi Osman Paşa olma konusunda iddialı olan Mahmut Paşa'yı yeni VI.Ordu komutanı tayin ediyoruz. Bundan böyle Trabzon-Sivas-Malatya savunmasını kademe kademe üstlenecek olan VI.Ordu düşmanı yıldıracak bir savunma icra etmek ile yükümlü. III.Ordu ise azalan kuvvetleri ile başta Musul petrolleri olmak üzere Van- Elazığ istikametini koruyup kollayacak. Irak'ta ki çarpışmalar gerilla harbi formatında devam ediyor. Kuveyt alınsa da Basra'yı ele geçirmekte başarılı olamadık. 5 gün süren çarpışmaların ardından II.Ordu Filistin'e çekilerek yeni bir savunma tertip etmeye karar veriyor. Yeni 44. kolorduda IV.Ordu'ya eklemleniyor. Fakat Uşak'ın da kaderi düşmana düşmek oluyor. II.Ordu'nun geri çekilme rotaları düşman tarafından şiddetle taciz ediliyor. Maalesef gerçekleşen çekilme panik halinde bir bozguna dönüşüyor. Büyük umutlar ile başlayan Alman Mart Ayı karşı taarruzu Unternehmen Dolsch ağır bir hayal kırıklığı oluyor. 6 hafta süren çarpışmalarda Wehrmacht kuvvetleri az miktarda ki kazanım için 770 bin zayiat gibi korkunç bir rakamı ödedi. On binlerce Alman askeri esaret yollarına girdi. Durum böyle iken Ruslara karşı verilen kutsal savaşın kaderi de sessizce kabullenilmiş oldu. Rumen orduları bir fark yaratamadı. Alman ordusu 4 aydan kısa bir sürede 1.4 milyon kayıp verdi. Anadolu halkı ise katlanarak artan bedelleri ödemeye başladı. Buna göre 6 ayda gerçekleşen harp sürecinde her 4 Türk askerinden birisi öldü, yaralandı yada kayboldu. 6 ay içinde yeniden bir ülke inşa etmek varken, mevcut ulusumu uçurumun kıyısına getirmiş gözükmek yüreğimi parçalıyor.
Aşağıdaki 3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Onur34, Feldmarschal, Faramir
24-07-2018, 00:46
Çanakkale çıkartması olmasaydı belki her şeyin iyi gittiğini söyleyebilirdim :/
Aşağıdaki 1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• napolyon94
25-07-2018, 02:34
İtalyan Ordusunun Nisan ayında Yunanistan'ı büyük oranda terk etmesi kaçınılmaz bir tabloyu ateşledi. Atina ve çevresini kontrol altına alan direniş gruplarına karşı emrimizde ki İtalyan tümenlerinden 105.Kolorduyu Termofil geçidini tutmaya sevk ediyorum. Maalesef Mora için yapabileceğimiz bir imkan yok. Eğer ki düşman Selanik üzerine yığınak yaparsa I.Ordu'ya Meriç Irmağı gerisinde bir savunma tertip etmesini emrettim. İstanbul'un elde tutulması her noktadan daha önemli. Kazım Paşa'nın kıyamet senaryosu gerçeğe doğru yol alıyor. Mühimmat ve Malzeme krizi kapıda görünüyor. 98, 11 ve 6. kolorduların Sina'da ki geri çekilişi büyük panik içinde gerçekleşse de düşman da durulmak zorunda kalıyor. Gazze Hattına çekilme başarı ile Nisan sonunda tamamlanıyor. Cemal Paşa'nın 1916 savunmasının daha mukavemetlisini Numan Paşa'dan beliyoruz. 3. Sovyet Genel Taarruzu 22 Nisan'da ki yoklama hücumları ile başlıyor. Bir sonraki gün genel bir hücuma kalkan Kızıl Ordu bu kez daha organize ve tertipli bir savunma ile karşılaşacaklar. Anadolu'da ki bazı şehirlerin bu kadar kolay düşmesi ve sivil nüfusumuzun bu harbe karşı nispeten pasif kalması, belki de bu harbin en üzücü tarafıdır. Ulusumuz savaşın haklılığını ve gerekliliğini kavrayamamış, ihtilale destek çıkmaktan uzak kalmışlardır. Bu yüzden hükumetimizin başı ve eski bir kuvayi milliyeci olan Celal Bayar'ın katkı ve önerileri ile "Menzil Alaylarını" kuruyoruz. Böylece hafif silahlandırılmış fanatik gençler ve vatanın kadir kıymetini bilen, görmüş geçirmiş yaşlılar eski Kuvay-i Milliye ruhundan beslenerek kendi bölgelerini koruyacaklardır. 21 Menzil bölgesi için alayların eğitimine başlıyoruz. Hafif ve ufak çaplı olmalarının dezavantajını 180 gün sürecek uzun eğitimler ile kapatmayı düşünüyoruz. Zira Menzilciler büyük oranda cephe gerisinde kalacaklardır. V.Ordu'nun Kuveyt Taarruzu kısa zamanda Irak cephesini kapatacak gibi durmakta. Şimdi sıra Ege cephesini kapatmakta. Genelkurmay hiç olmadığı kadar tecrübe kazandı, şimdi bu tecrübeyi ince planlama ile değerlendirme vakti. 3 Mayıs 1941'de resmen "Menderes Taarruzu" başlıyor. Kısa ama etkili bir hazırlığın ardından dalgalar halinde elde ki tüm imkanlar ile taarruz ediyoruz. Bu operasyona Türk Hava Gücünün tamamı Konya ve Ankara'daki pistlerden katılıyor. Kısa bir süre hava üstünlüğünü elde edebilsek dahi Britanya güçleri hızla üstünlüğü ele geçiriyor. 2 hafta süren genel taarruz tam bir başarısızlık ile noktalanıyor. 37 bin personelin ve binlerce kayıp giden malzemenin ardından özellikle Menteşe ve Domaniç tepelerinde ki bozgunlar can yakıyor. Elde edilen ise sadece Isparta ve Burdur'un kurtuluşu oluyor. Luftwaffe'nın kısmi desteği ile hava da bir denge yakalasak bile onlarca uçağımız sonuçsuz Menderes Taarruzunda telef oluyor. Yinede ordumuzun genel taarruz düzenleyebilecek kadar diri olduğunu dünyaya gösterebilmekte önemli bir siyasi harekettir. Düşman şimdi İzmir'e her gün yeni ve taze birlikler indiriyor. Menderes'in ardından Ankara'da artık risk grubunda. Olası bir facia olasılığına karşı tüm hükumet ve ordu birimlerine arşivlerinin Adana'ya taşınması emredildi. Ege'de yaşanan harp bir çok Batı Şehrimizi harap etse de terör Mayıs ortasında başladı. Anadolu şehirleri her gün 300 kadar Sovyet dört motorlu yüksek irtifa bombardıman uçakları tarafından vuruldu. Radarsız ve zayıf avcılardan oluşan hava gücümüz sadece halka moral olsun diye yanan şehirlerde gündüz uçuşları yapıyor. Erzurum, Iğdır ve Kars mültecilerinden oluşturulan 2 yeni elit dağcı tümeni aktif cephe hayatına başlıyor. Kuzey Anadolu geçit hattını tutmak için harbin en aktif bölgesine sevk ediliyorlar. Mayıs boyunca her cepheyi ziyaret ediyor, yeni ordu gazetemiz ile başta Rize Müdafaası ve Kuveyt'in fethi gibi konuları bastırıyor, bombardıman bölgelerinde ki Kızılay çabalarını denetliyor, mültecilerin gözyaşlarına derman oluyor, ve halkımızı asla kazanamayacağımız bu harp için bir zaferin olduğuna inandırmaya çalışıyorum. Yaptığım tüm bu çabalar yıldırıcı bir savunma kurmak üzerine. İzmir,Bursa ve Erzurum gibi kentlerin kaybının faturası Savunma sanayimize kesiliyor. %33 daralan üretim kapasitemizi yeniden eski noktasına kazandırmak için önce Selanik ve ardından Irak Fabrikalarına el koyuyoruz. Uzun vadede bir çok soruna yol açacak olan bu "yağma" sanayisini, orta vadede "var olabilmek" için kabul ediyorum. Van'ın savunulması da Rize kadar efsanevi bir noktaya geliyor. Kızıl Ordu 1 ay süren inanılmaz taarruzlarında tek bir büyük kente bile giremedi. Toplamda 110 binden fazla kayıp veren Bolşevik köpeklerine karşı Doğu Anadolu'nun Müdafaası ,Ege'ye nispet yapıyor. Haziran ayına girerken gelen istihbarat raporları bir çok yeni düşman tümeninin IV.Orduya karşı yığıldığını gösteriyor. Yeni bir reform ile IV.Ordu kolordular sistemini terk ederek tek adam olan Şevket Paşa'nın komutasına bırakılıyor. Artık tüm cephe İzmirli bir paşanın ellerine emanet. Kızıl Ordunun kayıpları ve kayıpları göze alabilme kapasitesine akıl sır erdiremiyoruz. Her yere düşen evladımız için 4-5 düşman yere seriliyor. Yaz boyunca VI. ve III.Ordular'ın aynı dirençle tutunmaları tüm dualarımı meşgul ediyor. 6 Haziran 1941'de düşman adeta Menderes Taarruzunun intikamını alıyor. Duyumlara göre eratlarımız acı bir şaka ile düşman saldırısını "Büyük Menderes" olarak tanımlıyor. Anadolu halkına yönelik bombardıman seferleri çok acı yaratıyor. Başbakan Celal Bayar'ın raporuna göre bombardımanlar durdurulamaz ise Ağustos ayında Türk Sanayisi çökecek ve savaş bu aziz millet için kaybedilecek. Çeyrek milyon vatan evladının fedakarlıklarını ardımızda bırakırken işgal altında ki 11 ilimizi temsilen Çankaya'daki 11 kandili söndürüyorum. Geri kalan 49 kandilin yanık tutulması ve gereken şekilde şehirlerimizin kurtarılması için elden gelen her hamleyi denesekte, 1942 yılbaşını görebileceğimiz üzerine her daim pozitivist Celal Bey bile bahse girmiyor.
Aşağıdaki 3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:3 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Faramir, Onur34, Consul of Time
28-07-2018, 14:38
(Son Düzenleme: 28-07-2018, 16:22, Düzenleyen: napolyon94.)
Batı Cephesin de başarılı olduğuna inandığımız ordu hiyerarşisini Doğu’da da uygulamaya karar verdik. Artık nispeten otonom kolorduların zincir savunma tertibinden ziyade tek komuta altında ki büyük ordu organizasyonları komple cephe savunması iştirak edecekler. Bunun için III.Ordu komutanlığına sevgili yeğenim başarılı dağcı General Ethem Paşa getirildi. Eski III.Ordu komutanı Cemil Paşa’ya ise mareşallik ünvanı münasip görüldü. Cumhuriyetimizin benden sonraki ilk maraşeli Cemil Cahit Toydemir, 6 Haziran 1941 itibari ile yeni oluşturulan "Doğu Anadolu Ordular Grubu’nun" başına getirildi. Emrinde ki VI. ve III. Ordu ile düşmanın üstesinden geleceğine inancım tamdır. İngilizlerin başlattıkları genel taarruz hatlarımız da büyük boşluklar yaratıyor. Cephenin Menteşe kısmında büyük yığına rağmen hatlarımız paramparça oluyor. Taarruzdan hemen önce hastalanan Şevket Paşa'nın vekili İhsan Paşa gerekli önemleri almakta gecikiyor. Yeni 95. ve 96. Tümenler de Cephe de ki durumu değiştiremiyor. VI.Ordu sahip olduğu 93 uçaksavar ve 14 tanksavar ile toplamda 1800'ü aşkın Kızıl Ordu'nun tank hücumlarına direnmeye çalışıyor. Sanayimizin uçaksavar ve tanksavar üretimi hayli komik rakamlarda seyrettiğinden, malzeme krizimiz her hafta daha da yükseliyor. Düşmanın Büyük Menderes taarruzun 3. gününde Muğla'nın düşüşü haberi geliyor. Büyük umutlar ile Nisan-Mayıs karşı hücumları ile aldığımız tepeleri, kentleri ve kasabaları düşmana terk ediyoruz. Düşman 6. günün sonunda Yalova'yı da ele geçiriyor. İstanbul-Ankara kara yolunun kaybı her şeyi mahvedecektir. Bu yüzden acil olarak Kocaeli üzerinde yeni bir savunma noktası tertip ettiriyoruz. Elde ki tüm kaynaklar ile koruganlar, mayın tarlaları ve betonerme siperler Kocaeli'ne inşa edilecek. Zaman kazanmak için 2.Cesar Tank Tümeni karşı taarruzlar ile düşmanın dengesini bozuyor. Cumhuriyetimizin ilk as pilotu ancak savaşın 8.ayında ortaya çıkıyor. Yüzbaşı Pilot Namık Özsu , elinde ki 39 model Hurricane ile 5. bombardıman uçağını düşürüyor. Şevket Paşa cepheye döndüğünde tam bir karmaşa ile karşılaşır. 2 yeni tümen daha takviye alan Paşa yine de 2:5 oranında mücadele vermektedir. Aziz Rize 6 aylık direnişi noktalıyor. VI.Ordu Rize'den çekilmek zorunda kalıyor. Düşmanın arka hatlara ilerlemesi bizi, bu muazzam mevkiyi arkada bırakmaya itiyor. Rize'nin kaybına rağmen Doğu Cephesi güven veriyor. Ruslar her hafta birkaç tümeni cepheden çekiyorlar. Cemil Paşa'ya büyük bir hücuma kalkabilme yetkisi verdim. Yaz sona ermeden Doğu'daki gücümüzü deneyeceğiz. Düşman kısa sürede Antalya'ya dayanıyor. Şehir merkezinde ki gelgitler birkaç hafta da sürse de Temmuz ortasında Antalya'yı düşmanın kaderine terk ediyoruz. Antescu ve onun zavallı rumen ordusu hallaç pamuğu gibi Prut'un güneyine atıldı. Romanya'nın dayanma kapasitesi beni hayal kırıklığına uğratıyor. Doğu'da kazandığımız sayısal üstünlüğü genel taarruz ile değerlendiriyoruz. Yeni bir savunma hattına çekilmeye çalışan Kızıl Ordu'ya durmaksızın taarruz ediyoruz. 11 Temmuz 1941 Doğu'da rüzgarın tersine döndüğü gün olarak hatırlanacak. Birçok irili ufaklı kent kurtarılıyor, VI.Ordu hatları sabit kalsa da III.Ordu kimi yerde 200 km'ye varan ilerlemeler sağlıyor. Menzil Alaylarının başına Recep Paşa'yı atıyoruz. Bundan mütevellit her noktada, her kaya parçasında Menzilciler düşmana direnecek. Anadolu'nun, Suriye'nin, Filistin'in ve Irak'ın teminatı Menzilciler olacak. Britanya Orduları Sicilya'ya çıktı, şiddetli İtalyan direnişi sonuçsuz kaldı. Il Duce'nin birlikleri Messina Boğazından çekilmeye hazırlanıyor. Hızını alamayan Ethem Paşa, Ermenistan başkenti Erivan'ı gece baskını ile zaptediyor. Fakat kritik bir durum haline gelen Sovyet reaksiyonu üzerine geri çekilmesini bizzat emrediyorum. Arkada bırakılan direnç noktaları gelecek kuşaklara bir mesaj olarak kalacaktır. Devletimiz Rusları durdurmak için elinde ki zavallı imkanları da bu sert mevzilere yığmıştır. Fw190 imalatına resmen başlıyoruz. Bazı değişiklikler ile üretilen THK FW190T an itibari ile Avrupa'nın en yırtıcı tek motorlu avcı uçağı. Yıl sonuna dek 70 adet üretmeyi bekliyoruz. Ağustos ayında bir çok yeni Britanya tümeni Yunanistan'a çıktı. Yakın vakitte Yunanistan şiddetli çarpışmalara ev sahipliği yapacak. Trakya ve Yunanistan'da ise sadece 5 tümenden oluşan I.Ordumu bulunmakta. Olası bir kriz anında I.Ordu'ya külliyen Selanik'e çekilme hakkını tanıdım. Britanya güçleri yaz sonunda hem Calais'e çıktılar. Hem de Danimarka'ya çıktılar. Yüz binlerce Alman askeri Doğu'dan çıkartma bölgelerine sevk edildi. Britanya'nın aynı anda 5 büyük çıkartma harekatına sahip olması şüphesiz etkileyici olsa da stratejik olarak büyük bir hatadır. Çıkartma haberleri Ankara'da kısa bir rahatlama yaratıyor. Ege'ye gidecek bir çok takviye şimdi kıta Avrupa'sına akacak. Antalya'nın kaybı üzerine Şevket Paşa karargahını Konya'ya taşıyor. Belki Doğu'dan kaydırılabilecek birkaç tümen ile birkaç kent kurtulabilir. Doğu'da yaşanan geçici rehavet ortamı biraz nefes aldırsa da İstanbul ve Ankara topun ucuna doğru itiliyor.
Aşağıdaki 1 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Faramir
28-07-2018, 14:44
Mümkünse şu an savunma yaptığın Doğu cephesinde fort kurarak tamamen savunmaya dayalı savaşa geç ve Batı Cephesine yüklen.
Aşağıdaki 2 üye Kaiser-i Rum nickli üyenin bu iletisini beğendi:2 üye Kaiser-i Rum nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• napolyon94, Feldmarschal
14-08-2018, 16:25
Eylül'ün ilk haftası ile beraber Kızıl Ordu Doğu Anadolu'da yeni bir hatta tutunmayı başarmış görünüyor. Özellikle III.Ordu elementleri ciddi toprak kazanımları ile halkımıza moral vermiş gözüküyor. Fakat bu sadece düşmanın taktik geri çekilmesinden ibaret bir manevra. Asıl cephe olan Polonya'da kıyametler kopuyor. Biz ise Aras nehrinin güneyini kurtararak savaşı kazanabileceğimize inanmak istiyoruz. Britanya güçleri Fransa'nın arından Danimarka sahillerine de çıkıyor. Hitler Kiel Kanalında tutunmayı reddederek bir çok elit tümenini cepheden çekerek bölgeye sevk ediyor. Rusların Oder üzerine yürümemesi için artık hiç bir sebep yok. Karpatlar üzerinde Mihver hattı dirense de Rumenler hızla çöküyor. Dinyester ve Prut nehirlerini geçen düşman Bükreş'i tehdit ediyor. Hali hazırda Kuzeyde Varşova, Danzig ve Königsberg rusların eline geçmiş durumda. Poznan ise sert direniyor. Britanya'nın Fransa ve Danimarka çıkartmaları pahalıya mal oluyor. Netice de Almanya 650 bin kadar İngiliz ve müttefiklerinden seçkin personeli esir alıyor. Fakat Wehrmacht'ın Doğu Cephesinde ki dengesi çoktandır bozulmuştur. 5 milyona yaklaşan Alman askeri kayıpları sonun yaklaştığının bir somut kanıtı. Kısmen az nüfuslu ülkemiz için 1 yıldan kısa bir sürede 500 bin askeri personel kaybetmek ise mevcut harbin ne kadar acımasız olduğunu kavrayamadığımızı gösteriyor. Türk Sanayisi maalesef savaşın başından beri gelişim gösteremedi. Önce İç savaş, ardından gelen bu büyük harp sadece savunma sanayi üretimine olan talebi arttırdı. Fakat üretim kabiliyetimizi arttıracak olan kamu sermayesi 1 seneye yakındır hava alanları ve önemli geçitler için yapılan betonerme hatlara gömüldü. Kalan sermaye arttırımı çabaları maalesef eriyen topraklarımız altında işlevsiz kaldı. Rakiplerimiz bir senede üretim kapasitelerini %80 arttırabilir iken, zavallı Türkiye Cumhuriyeti neredeyse iç savaş öncesi üretim kalemi ile var olma mücadelesi vermekte. Yukarıda ki basit istatistik birliklerimizi nasılda zavallı Irak ve Rum Ordusundan kalan döküntüler ile donattığımızı gösteriyor. Yeni FW190'lar hava da talihimizi değiştirmeye yetecek sayıda değil. Muhtemelen hiç bir vakitte olamayacaklar. 200'den az avcı uçağı ile (çoğu devrini tamamlamış Hurricane) intihar görevlerini pilotlarımızdan bekliyoruz. Nizip Paşa'nın "Şahadet Rüzgarları" isimli "fedai" pilotlar programını göz yaşları ile onaylıyorum. Bu ülkenin yaşamak için her türlü fedakarlığa ihtiyacı var. Ruslar Rumen petrol sahalarını birbir ele geçiriyor. Bükreş yoğun top ve hava ateşi altında son birkaç savunma gösterisine hazırlanıyor. Dobruca'da ve Odessa'da büyük Rumen birlikleri kuşatıldı. Ege Cephesine ise düşman yığınak yapmaya devam ediyor. Kocaeli-Eskişehir koridoru kaybedilirse bir daha geri alamayız.Bu şartlar altında Şevket Paşa'nın iddiası 31 Mart 1942 tarihinden önce Batı Cephesinin çökeceği yönünde. Halkın biraz moralini düzeltmek için inşası neredeyse tamamlanmış, fakat harp koşulları nedeniyle eksik donanım olarak göreve başlayan TCG Çakmak'ı öne sürüyorum. Harp başladığından beri Haliç'de saklanan dört muhrip ile birlikte bir gece de tam 5 Sovyet denizaltısını İstanbul sularında batırıyoruz. Maalesef subaysız ve donanımsız Türk Donanmasının tüm yapabileceği bu kadar olup ötesi için geri çekiyorum. Kış aylarına girerken çatışmalar Anadolu için seyrek, Doğu Avrupa için acımasız bir tansiyona çıkıyor. T2 modeli ile avcı uçağı Fw190'ı güncelliyoruz. Kızıl Ordunun kış taarruzu maalesef Karpat dağlarını aştı. Gereken mukavemet gösterilemediğinden düşman şimdi Silezya ve Macar ovasına inmiş durumda. Bükreş Aralık başında kısmen güvene alınsa da tekrar ateş çemberine giriyor. Berlin'de duyulan top sesleri Alman hükumetini Frankfurt'a taşımak zorunda bıraktı. Bu gidişle büyün Avrupa kızıla boyanacak. Batılılar ile müzakere etmek için hala geç sayılmaz. Belki Batı Anadolu'yu erken bir mütareke ile kurtarabiliriz. Çoğu Mihver tümeni olması gereken kadronun yarısında dahi değil. Romanya ve Macaristan'ın Mart ayını görmesi beklenmiyor. Aziz tarafsızlığı ile tampon bir kuvvet olan Yugoslavya Krallığı sağ olsun Trakya kuzeyden pekte tehdit altında değil. Hitler kendi başkentini savunmak için 300 binden az personeli seferber edebildi. Kasım-Aralık başı süren şiddetli çarpışmalara reğmen Poznan'ı boşaltmamak ona pahalıya patladı. 6 ay direnmesi gereken "Kale Şehir" maalesef 9.gününde 75 bin personeli ile düştü. Alman ordusu artık daha küçük hedefler ile yenilgiyi kabullenmiş gözüküyor. Örneğin Berlin Merkezine noel'de top mermisi yememek gibi. Biz hangi sefillere inanarak bu harbe atladık, kendi vatanını savunmaktan bile aciz zavallı sefil Alman ordusu. Ankara'nın da Bükreş, Budapeşte ve Berlin'den farkı yok. Eskişehir düştüğü takdir de düşmanın Ankara ile arasında sadece geniş bozkırlar mevcut. Yine Güneyde Britanya güçleri Konya ovasına açılmak üzereler. Kocaeli koridoru ise güven vermiyor. Antalya'nın kurtuluşu mevcut şartlar ile imkansız. Doğu Anadolu'dan geçekceğim her tümen ise Berlin'in ömrünü 1 gün kısaltacaktır. Her Allah'ın günü sivil bürokratlar istifa veriyor. Ordu şerefiyle son ana hazır olmaya gayret etse de tıpkı ilk büyük harp gibi Türk milleti de bizi pek iyi hatırlamayacaktır. Oysa biz yüzyıllardır ezilen onur ve şerefimizi kendi hayatlarımızdan kutsal gördüğümüz için bu harbe katılmıştık. En azından geçen hafta ki skandala kadar bende böyle sanıyor ve gururla harbe inanmaya devam ediyordum. 112.. Allah'ın belası 112...
Aşağıdaki 1 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Onur34
15-08-2018, 04:41
(Son Düzenleme: 15-08-2018, 04:46, Düzenleyen: napolyon94.)
7 Aralık Tarihi’nde Britanya gazetelerin hepsinde resmi bir itiraf yayınlandı. Hiçbir sansür uygulanmadan yayınlandığının altı çizilen bu anı mahiyetinde ki itiraf yazısı büyük bir skandalı ortaya çıkardı. Kutup Konvoy’unda esir alınan Kaptan Heincrich Liebe ve mürettebatı bir sinek gibi başımıza musallat olan “Orta Doğu” sorununun perde arkasını bize anlattı. Bugün siz değerli Britanya sinemaseverleri için itirafını bir kez daha filme alarak sizlere aktarıyoruz. Yönetmen J. Ford/ Kraliyet Haberleri Unternehmen Zuwendung, Alman Harp Planlama Dairesi’nin bir ürünüydü. Fikir olarak projenin altında, Almanya’nın neredeyse hiçbir bedel ödemeden cephe yükünü hafifletmek yatıyordu. Gün geçtikçe gerçeğe yaklaşan Rusya tehlikesi, İtalya’nın Libya ve Etiyopya’da kitlesel teslimiyeti projeyi hızlandırdı. Buna göre iç savaş gazisi Türkiye’ ye kasten Akdeniz’de ki kıvılcımlar sıçratılacak ve Türklere harbe girmekten başka bir seçenek bırakılmayacaktı. Normal şartlar altında provokasyona gelmeyecek parlamenter bir ülkenin yeni “tek adamı” oltaya gelecekti. Operasyon için çeşitli hedefler ortaya sunuldu. Hedef muhakkak Türklerin milli değerlerine dokunmak olmalıydı. Etnografya Müzesi bir hedef olsa da reel politiğe dökülemezdi. Aya Sofya’nın kolay hedef kubbesi de yine benzer bir sonuca yol açardı. Gizlilik esas olmalıydı, bu yüzden denizden yapılacak bir hamle ancak amacımıza hizmet edebilirdi. Tartışmalar Rauf Orbay suikasti üzerine durarken, Aralık 1939’da bizzat führer tarafından “provakasyon” 37. Direktif olarak onaylandı. Zuwendung için geri sayım artık başlamıştı. Kriegsmarine Akdeniz Filotillası’na yollanan direktif ile Kaptanı olduğum U-112, Zuwendung’a atandı. Bu ufak Type-II sınıfı denizaltı başlangıçta sadece gözlem yapmakla ükümlü olan görevimiz için uygun sayılırdı. Asıl görevimiz olan Malta-İskenderiye rotasını gözlemden Ege’ye çekildik. Ocak ayının son günlerinde Boğaz’dan Marmara’ya girdik. Zavallı Türklerin Gölcük’de bulunan donanma üssü acınacak durumdaydı. Telsiz trafiği seyrekti, gözlemlenecek gemilerde hem nitelik hem nicelik olarak tehdit olmaktan uzaktı. Şubat ayı boyunca 3 kez Taselya’ya “zorunlu teknik eğitim” için döndük. Boğaz’dan her seferinde güvenle geçebildik. Aylar süren gözlem ve dinleme sonucunda Amiral’in Türk filosunu önce Foça’ya, ardından Rodos’a konumlandıracağı istihbaratını yakaladık. Türkler ellerinde ki tek zırhlı olan Goeben ile 3.Britanya Filosuna adeta göz dağı veriyorlardı. Roma’da ki dostlarımızın On İki Adaları Türklere verme hilesi Zuwendung için dönüm noktası oldu. Son Taselya ziyaretinde mürettebata 7 kişilik bir İtalyan telsiz ekibi katıldı. Öyle ki onlara yer açmak için aşçılarımızı ve asıl telsiz operatörlerimizi arkada bıraktık. Yarı sürat ile yol alan Goeben’i Midilli açıklarında yakaladık. Amiral Foça’dan birkaç gün ayrılmadı. Britanya on iki adalardan beklentiler üzerine girmedi. Artık iyice gerilen ilişkilere nokta koyma sırası bizdeydi. 19 Ekim’de Zuwendung sürekli değişen görevler zincirinin sonuna ulaştı. Hedef artık Türklerin tek su üstü hazinesi Goeben’di. İtalyan Harp Gemileri 15 Ekim’de, büyük bir filo ile Toronto’dan ayrılarak Malta istikametine geçti. İnatçı bir karartma ve telsiz sessizliği ile Zara ve Vittorio Venettio filodan ayrılarak Girit açıklarına bir gece de sızabildi. Şafak’ta Britanya uçakları Venettio ve yardakçısını tespit etti. 3.Filo onları avlamak için Tobruk’dan ayrıldı. Birkaç zayıf hava sortisini atlatan Venettio ve Zara gece karanlığında Ege’nin adalar deryasına sızabildi. Telsiz ve karartmadan sonra artık sıra bizdeydi. U-112’nin İtalyan telsiz operatörleri sahte bir trafiğe başladılar. Roma’ya alenen yüksek frekans da Türkiye’ye sığınma ve Foça’da tarafsız bölgeye giriş talep ettik. İtalyan diplomasisinin acele etmemesi halinde iki zırhlının kaybedileceğini alenen şifresiz bildirildi. Britanya uçakları bize gecenin ilerleyen saatlerinde bildirildi. Gece 4.47’de demirli halde ki Goeben’e 2 torpido fırlattık. Dümen kısmında ağır hasar alan Goeben felç oldu. Türkler neye uğradıklarını anlamadan gökten 70 kadar Swordfish torpido bombardıman uçağı saldırdı. Bitanya uçakları kendilerince baş belası Venettio’yu avladılar. Amiral şans eseri gemideydi ve isabet eden bir bomba sonucu köşkte hayatını kaybetmiş. İronik bir biçimde Zuwendung değişen onca hedefine rağmen ilk olan Amiral’e suikast hedefine dönmüş oldu. 2 gün sonra U-112’yi terk ettik, ve onu imha ettik. Zara ve Venettio karartma ile Toronto’ya kaçabildi. Mürettebat Norveç Filosuna atandı. 3 ay süren istirahat jestinin ardından U-184’e atandık. 1 sene süren U-184 görevim maalesef 11 gün önce son buldu. Archangelsk’ giden konvoyu vurmaya çabalarken elektrik motorlarını kaybettik. Yüzeyde gün ışığında Kutup Dairesin de yaşamak imkansız olsa da denedik. Bir Britanya Muhribinin ilk mesafe ölçüm ateşinde beyaz sancağı çektik. Zuwendung sayesinde birkaç bin ton malzeme ve bir ufak denizaltı karşılığında biz Doğu Cephesinde 800 bin Rus askerini eledik! Tüm askeri hizmetlerim ile gurur duysam da Almanya için süre daralıyor. Avrupa’nın kızıla boyanmaması için Berlin’e müzakereleri başlatmasını tüm içtenliğim ile öneririm. Almanya’ya hizmet etmek sadece bilek gücüyle değil, mantıkla da mümkündür. Bu yüzden bu anlamsız harbi bitirecek bütün bilgiyi İngiliz makamlarıyla paylaştım ve bundan utanmıyorum. Yeniden bir Almanya inşa edebiliriz. Teşekkürler. Yazı ya da film henüz halka gösterilmeden evvel çoktan Ankara’ya ulaşmıştı. Gecenin ortasında ABD elçisi apar topar Çankaya’ya geldi. Gayriresmi bir arabuluculuk ile Liebe Raparunu bana sundu. Sonuç tam bir çöküntüydü. Kandırılmıştık! Tüm bir ulusça kandırılmıştık. Şüphesiz bir çok casus aramıza sızmış ve bizi bu duruma sokmuştu. İnandığımız değerler boşunaydı. Sabaha karşı bir çok bürokrat ABD eliyle evraka tıpkı benim gibi ulaştı. Süratle gazetelerin dağıtımını durdurttuk, gazetecileri göz altına aldık, en yüksek sansür seviyesine ulaşsak da başaramadık. Birkaç yerli gazeteci hain evrakları halka ulaştırmayı denedi. Çok az bir kesime ulaşsalar da Öğle saatlerinde Biritanya bombardıman uçakları tonlarca kağıt ile şehri boğdu. Birçok büyük şehir ve Batı Cephesi hatlarına atılan kağıt bombardımanı günlerce sürdü. İngiliz propagandası savaşın anlamsızlığını bildirerek kayıtsız şartsız teslim olunması halinde Türklerin yaşama hakları ve alanına saygı duyacaklarını iletiyordu. İstifalar ve firarlar dalgası başladı haliyle. Büyük şehirlerde ki taşkınlıklar zor zapt edildi. Her şeye rağmen ben 800 bin sivil ve askeri kaybı boşuna verdiğimize inanmak istemiyordum. Bu kutsal kavgayı devam ettirebilmek için yaşadığım sürece elimden geleni yapamaya karar verdim. Size yemin ederim ki sadece bu devletin bekasını düşündüm. Harbin başlangıcında ki muallak maalesef gece gündüz bombalanan Anadolu şehirlerini açıklamıyor. 15 aydır canla başla mücadele eden çocuklarımızın fedakarlıklarını da açıklamıyor. Sizlere tüm samimiyetim ile ulaşmaya çalıştığım bu seslenişte başbuğunuz olarak emrediyorum! TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE ONUN ÜZERİNE KURULDUĞU TÜM DEĞERLER SON DAMLA KANINA DEK KUTSALLIĞINA LEKE SÜRÜLMEYE ÇALIŞILAN BU HARBİ SÜRDÜRECEKTİR. ONLARA ZAFERİ TATTIRMAYACAĞIZ! F.Çakmak/ TRT /4 Ocak 1942
Aşağıdaki 1 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Onur34
Hikaye için mi iç savaşa girdin, iç savaş sonrası çok sıkıntı oluyor ülke yav o kadar ekipman insan gücü harap oluyor. İçim burkularak okudum hikayeyi benim bir oyunda böyle olmuştu tabi o ama zorluklar böyle değildi :D Ah o ingilizler gelmese ah
Ellerine sağlık.
Aşağıdaki 1 üye flavius nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye flavius nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• napolyon94
17-08-2018, 15:15
Hikaye icabi tabi ki :) orada referandum gibi zararsız bir buton da var :)
20-08-2018, 22:25
(Son Düzenleme: 20-08-2018, 22:27, Düzenleyen: napolyon94.)
Şevket Paşa'nın ısrarları sonucu Doğu Cephesinde ihtiyatta bulunan 22. Kolorduyu Ankara'ya çekme emri verdik. Filistin'den bir, Irak'dan bir ve Ermenistan sınırından iki tümeni daha çekerek 22. Kolorduya bağladık. Eğitim de bulunan iki tümenin daha takviyesi ile Şükrü Paşa'nın kolordusunu yakında VI.Ordu olarak konumlandıracağız. Ocak-Mart periyodunda Ege'de son kumarımızı oynamak niyetindeyim. Firarlarda kısmen düşüş yaşansa da Şevket Paşanın birlikleri hayli yıpranmış ve zavallı bir konumda. Elden gelen tüm hazırlıklar eksik olsa da Şevket Paşa'ya sinyali veriyorum. Ordumuz iyice erimeden son bir kez neferlerimiz rab'larının adını haykıra haykıra 20 sene evvelini tekrar edeceklerdir. Şevket Paşa emrindeki V.Ordu ve ihtiyatında yeni kurulan VI.Ordu birimleri ile taarruza başlıyor. 5 Ağustos sabahı başlayan hazırlık bombardımanı özellikle yeni nesil Ju87T model yakn hava bombardımanları ile daha etkili oluyor. Toroslar'da ki yanıltıcı gayri nizami hücumları daha ciddi bir seviye de olan Bilecik istikameti takip ediyor. İtalyan Cesare Zırhlı Tümeni öncülüğünde Yolova, İznik kıyı istikameti açılıyor. Yeni nesil kruvazörlerimiz olan TCG Çakmak ve TCG Rauf'un kıyı bombardıman desteği piyadelerimize büyük moral oluyor. Eğer bu hücumlar neticesinde birkaç büyük kenti kurtarırsak halkın savaşa olan zayıf inancını alevlendirebiliriz. Tam tersi biçimde Silahlı Kuvvetlerimiz Sakarya harbini aratmayacak firarlara sahne olabilir. Cahit Paşa Modern Harbe adeta meydan okuyor! Kızılların tüm zırhlı personel tayışıcıları, tankları, kundağı motorlu topları veyahut motorlu diğer harp gereçleri Cemil Paşa'nın hatlarına sökmüyor. Derin bir harbe göre dizayn edilen Kızıl Ordu bu tarz uzun statik cephe harbine göre dizayn edilmediği pek açık. Fakat kabul etmeliyiz ki bizi koruyan yüce Doğu Anadolu Dağlar Kuşakları var. Bu vakitten sonra Doğu'dan bir işgale uğrayacağımıza inanmıyorum. Eğer müttefiklerimiz bir miktar başarı gösterebilselerdi, Bakü'yü bir kez daha işgal edebilirdik (30 Ağustos 1918). Birkaç günlük şiddetli çarpışmanın ardından düşman Bursa'ya çekilemeden baskın ile şehri ele geçiriyoruz. Cesare Tümenin sürati ihtiyacımız olan en önemli derinliğe inebilme cesaretini bize veriyor. Şevket Paşa derinlikten istifade etmek için VI.Ordu'yu ihtiyatlarını hızla derinliğe sürüyor. Hedef İzmir ve tek hedef olarak tüm hücum boyunca kalacak. Haftalardır süren çarpışmanın ardından Selanik maalesef düşüyor. Şehrin batı varoşlarına sıkışan iki italyan, iki kendi tümenimiz 2 gün içinde teslim oluyor. I.Ordu'nun elinde şimdi sadece bir tümen gücünde personel kaldı. Hızla Meriç'in 20 km Batısında ki tepelere bir savunma hattı kurulmasını tertip ettiriliyorum. Selanik'in kaybı endüstrimizi sarsmış olsa da Bursa'nın kurtarılması durumu dengeliyor. Yine de Mihver güçleri tamamıyla Balkanlar'dan atılmış durumda. Düşman artık İstanbul'u yoklayabilir. 4 Şubat sabahı gelen telefon harekatımızın kara noksanı oluyor. Şerefiyle Ege'de direnen muzaffer V.Ordu kumandanı Şevket Paşa, cephe ziayaretinden karargahına giderken bir İngiliz uçağı tarafından yaylım ateşine tutularak yaralanıyor. Paşa'nın bedeni fazla dayanmıyor. Allah'dan rahmet diliyorum. Paşa belki arzuladığı harbi bize yansıtamadı, fakat onun vatanseverliği ve savunma prensipleri bugün belki birkaç kenti esaretten kurtardı. Yerine geçici olarak Kurmay Ahmed Paşa geçse de bir an evvel sadece V.Ordunun değil , Ege Ordular Grubu'nun başına da politik olarak güvenilir kabiliyetli bir Paşa atamalıyım. Zira İhtiyatlarını Ankara'da tutan bir kuvvetin başına "hareketimize" sıcak bakmayan birinin gelmesi tartışma konusu bile olamaz. 97.Kolordu DedeAğaç'da bir miktar mevzilendikten sonra şiddetle yoklanıyor. I.Ordu'ya V.Ordu'nun ihtiyatlarından 2 tümen gönderiyoruz. Macaristan Hükumeti resmen kayıtsız şartsız teslim oluyor. Sadece 4 gün sonra Romanya'da teslim oluyor. Arnavutluk ise çoktan Britanya güçlerinin eline geçti. Mihver Balkanları kaybetti. Artık her zamankinden daha izole bir harp yürütmek zorundayız. Berlin üzerinde ki hava kontrolü giderek Rusların eline geçiyor. Ostwehr kendi başkentini savunmaktan aciz bir tablo sergiliyor. Asıl Tehdit ise Rusların Tuna ve Balaton'un Batısına geçmiş olmaları. İtalyan ordusu Avusturya'da tutunmayı reddediyor ve Alp mevzilerinde hazırlanıyor. Wehrmacht'ın Viyana veyahut Münich'i savunacak enstrümanları bulunmuyor. Kayseri'de ki yeni RADAR bize bir miktar avantaj sağlasa da sadece Doğu Anadolu'yu her gün yoklayan 4000 düşman uçağına karşı çokta resmin rengini değiştiremiyor. Britanya'nın kanala çekilmesi ile Sina'da ki ileri düşman noktalarının kalan ünitelerini esir alarak , Kuzey de cereyan eden muharebelere ihtiyat yaratmak elzem görünüyor. 24 Şubat günü Antalya merkezine girmeyi başarsak da hızla geri atılıyoruz. Şehir düşman işgalinde kalmaya devam ediyor. Düşmanın yoğun hava muhalefeti bizleri hedeflere ulaştırmada zorluklara mahkum ediyor. Maalesef operasyonlar çok yavaş gerçekleşiyor. Britanya güçleri yeni ve taze VI. Ordunun öldürücü darbelerinden kaçacak ve boşlukları dolduracak zamanı bulabiliyorlar. 5 Mart günü 2 koca İngiliz Tümenini esir alarak Selanik'in intikamını alıyoruz. Kazandığımız birkaç ufak başarı bize 200 binden fazla cana ve binlerce teçhizata maloluyor. Almanya'nın sahip olduğu rejim Yaz aylarını göremeyebilir. Britanya'nın 1941 boyunca yaşadığı ağır kayıplar iyi bir çıkartma gücü oluşturmasını engellese de , Almanya'nın sonu gelmiş gözüküyor. Berlin şehir merkezi daha fazla dayanamayacak gibi görünüyor. Düşman çoktan Elbe'yi geçerek Ruhr'a doğru ilerlemeye başladı bile.
Aşağıdaki 2 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi:2 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Onur34, Faramir
Napolyon, hikayeni ilgiyle takip ediyorum,ozellikle buldugun tarihi resimler cok hosuma gidiyor ozellikle ilk bolumlerde ki. Ayrica resim upload sitesini de degistirdigin icin tesekkur ederim, tum resimleri gorebiliyorum boylece.
Kurtulus savasini adete yasiyorsun, Yunanlari denize dokmeni merakla bekliyoruz ama bana Sovyetleri kafkaslarda durdurman zor geliyor.
Aşağıdaki 1 üye Sezar nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye Sezar nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• napolyon94 |
|
Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.