14-08-2018, 16:25
Eylül'ün ilk haftası ile beraber Kızıl Ordu Doğu Anadolu'da yeni bir hatta tutunmayı başarmış görünüyor. Özellikle III.Ordu elementleri ciddi toprak kazanımları ile halkımıza moral vermiş gözüküyor. Fakat bu sadece düşmanın taktik geri çekilmesinden ibaret bir manevra. Asıl cephe olan Polonya'da kıyametler kopuyor. Biz ise Aras nehrinin güneyini kurtararak savaşı kazanabileceğimize inanmak istiyoruz.
Britanya güçleri Fransa'nın arından Danimarka sahillerine de çıkıyor. Hitler Kiel Kanalında tutunmayı reddederek bir çok elit tümenini cepheden çekerek bölgeye sevk ediyor. Rusların Oder üzerine yürümemesi için artık hiç bir sebep yok.
Karpatlar üzerinde Mihver hattı dirense de Rumenler hızla çöküyor. Dinyester ve Prut nehirlerini geçen düşman Bükreş'i tehdit ediyor. Hali hazırda Kuzeyde Varşova, Danzig ve Königsberg rusların eline geçmiş durumda. Poznan ise sert direniyor.
Britanya'nın Fransa ve Danimarka çıkartmaları pahalıya mal oluyor. Netice de Almanya 650 bin kadar İngiliz ve müttefiklerinden seçkin personeli esir alıyor. Fakat Wehrmacht'ın Doğu Cephesinde ki dengesi çoktandır bozulmuştur. 5 milyona yaklaşan Alman askeri kayıpları sonun yaklaştığının bir somut kanıtı. Kısmen az nüfuslu ülkemiz için 1 yıldan kısa bir sürede 500 bin askeri personel kaybetmek ise mevcut harbin ne kadar acımasız olduğunu kavrayamadığımızı gösteriyor.
Türk Sanayisi maalesef savaşın başından beri gelişim gösteremedi. Önce İç savaş, ardından gelen bu büyük harp sadece savunma sanayi üretimine olan talebi arttırdı. Fakat üretim kabiliyetimizi arttıracak olan kamu sermayesi 1 seneye yakındır hava alanları ve önemli geçitler için yapılan betonerme hatlara gömüldü. Kalan sermaye arttırımı çabaları maalesef eriyen topraklarımız altında işlevsiz kaldı. Rakiplerimiz bir senede üretim kapasitelerini %80 arttırabilir iken, zavallı Türkiye Cumhuriyeti neredeyse iç savaş öncesi üretim kalemi ile var olma mücadelesi vermekte. Yukarıda ki basit istatistik birliklerimizi nasılda zavallı Irak ve Rum Ordusundan kalan döküntüler ile donattığımızı gösteriyor.
Yeni FW190'lar hava da talihimizi değiştirmeye yetecek sayıda değil. Muhtemelen hiç bir vakitte olamayacaklar. 200'den az avcı uçağı ile (çoğu devrini tamamlamış Hurricane) intihar görevlerini pilotlarımızdan bekliyoruz. Nizip Paşa'nın "Şahadet Rüzgarları" isimli "fedai" pilotlar programını göz yaşları ile onaylıyorum. Bu ülkenin yaşamak için her türlü fedakarlığa ihtiyacı var.
Ruslar Rumen petrol sahalarını birbir ele geçiriyor. Bükreş yoğun top ve hava ateşi altında son birkaç savunma gösterisine hazırlanıyor. Dobruca'da ve Odessa'da büyük Rumen birlikleri kuşatıldı.
Ege Cephesine ise düşman yığınak yapmaya devam ediyor. Kocaeli-Eskişehir koridoru kaybedilirse bir daha geri alamayız.Bu şartlar altında Şevket Paşa'nın iddiası 31 Mart 1942 tarihinden önce Batı Cephesinin çökeceği yönünde.
Halkın biraz moralini düzeltmek için inşası neredeyse tamamlanmış, fakat harp koşulları nedeniyle eksik donanım olarak göreve başlayan TCG Çakmak'ı öne sürüyorum. Harp başladığından beri Haliç'de saklanan dört muhrip ile birlikte bir gece de tam 5 Sovyet denizaltısını İstanbul sularında batırıyoruz. Maalesef subaysız ve donanımsız Türk Donanmasının tüm yapabileceği bu kadar olup ötesi için geri çekiyorum. Kış aylarına girerken çatışmalar Anadolu için seyrek, Doğu Avrupa için acımasız bir tansiyona çıkıyor.
T2 modeli ile avcı uçağı Fw190'ı güncelliyoruz.
Kızıl Ordunun kış taarruzu maalesef Karpat dağlarını aştı. Gereken mukavemet gösterilemediğinden düşman şimdi Silezya ve Macar ovasına inmiş durumda. Bükreş Aralık başında kısmen güvene alınsa da tekrar ateş çemberine giriyor. Berlin'de duyulan top sesleri Alman hükumetini Frankfurt'a taşımak zorunda bıraktı. Bu gidişle büyün Avrupa kızıla boyanacak. Batılılar ile müzakere etmek için hala geç sayılmaz. Belki Batı Anadolu'yu erken bir mütareke ile kurtarabiliriz.
Çoğu Mihver tümeni olması gereken kadronun yarısında dahi değil. Romanya ve Macaristan'ın Mart ayını görmesi beklenmiyor. Aziz tarafsızlığı ile tampon bir kuvvet olan Yugoslavya Krallığı sağ olsun Trakya kuzeyden pekte tehdit altında değil.
Hitler kendi başkentini savunmak için 300 binden az personeli seferber edebildi. Kasım-Aralık başı süren şiddetli çarpışmalara reğmen Poznan'ı boşaltmamak ona pahalıya patladı. 6 ay direnmesi gereken "Kale Şehir" maalesef 9.gününde 75 bin personeli ile düştü. Alman ordusu artık daha küçük hedefler ile yenilgiyi kabullenmiş gözüküyor. Örneğin Berlin Merkezine noel'de top mermisi yememek gibi. Biz hangi sefillere inanarak bu harbe atladık, kendi vatanını savunmaktan bile aciz zavallı sefil Alman ordusu.
Ankara'nın da Bükreş, Budapeşte ve Berlin'den farkı yok. Eskişehir düştüğü takdir de düşmanın Ankara ile arasında sadece geniş bozkırlar mevcut. Yine Güneyde Britanya güçleri Konya ovasına açılmak üzereler. Kocaeli koridoru ise güven vermiyor. Antalya'nın kurtuluşu mevcut şartlar ile imkansız. Doğu Anadolu'dan geçekceğim her tümen ise Berlin'in ömrünü 1 gün kısaltacaktır. Her Allah'ın günü sivil bürokratlar istifa veriyor. Ordu şerefiyle son ana hazır olmaya gayret etse de tıpkı ilk büyük harp gibi Türk milleti de bizi pek iyi hatırlamayacaktır. Oysa biz yüzyıllardır ezilen onur ve şerefimizi kendi hayatlarımızdan kutsal gördüğümüz için bu harbe katılmıştık. En azından geçen hafta ki skandala kadar bende böyle sanıyor ve gururla harbe inanmaya devam ediyordum. 112.. Allah'ın belası 112...