22-12-2015, 18:57
Hikaye: Kuzeydeki Kartallar
|
Bölüm 1
Her ilkbahar başlangıcı Uppsala'da Tanrıça Ēostre için şenlikler yapılır. Güzel Nisan ayında Grenebeg köyünde her akşam ateşler yakılır, kadehler kaldırılır ve Tanrılara şükranlar dile getirilir. Geyikler, sığırlar kurban edilir, hatta bazı köylüler kendilerini Dinleri için kurban ederler. Bu bir gelenektir. Başa geçtiğim 8. yılda gerçekleşen şölenlerde birçok köylüden bazı söylentiler duydum. Güneydeki Kolmården ormanlarında gezen büyük beyaz bir Ayı'nın geziğini, bu ayının normal ayılardan çok daha güçlü olduğunu ve bu ayıyı öldürenin av tanrısı Ullr tarafından kutsanacağını söylediler. Babam olsaydı büyük ihtimal palavra olacağını söylerdi. Ama bu benim ava çıkmam için çok güzel bir sebep olacaktı. Bazı avcılarıma derhal bunu araştırmaları için emir verdim. Bu kehaneti gerçekleştirmek demek, halka olan etkimi arttırmak demekti. Birkaç gün sonra takipçilerimi ve av köpeklerini getirttirttim. Güzel eşim Alfhildir ve oğlum Ragnarr'a veda edip Kolmården ormanına doğru yola çıktım... Uppsala'dan ayrılalı 2 gün oldu. Yoldaşlarım ve yanımda Yarl Alfr ile Tystberga köyünden ilerliyorduk. Güzel bir Nisan sabahıydı. Köyden biraz uzakta ağaçların arasında küçük bir ev vardı. Evin etrafını sis kaplamıştı, Alfr ''büyük ihtimal köyün kahini orada yaşıyor'' dedi. Evin yanından geçerken yaşlı bir kadın evden çıkıp bana doğru yürümeye başladı, Alfr ve bir askerim kılıcını çekse de yaşlı kadın tepki göstermeden gelmeye devam ediyordu. Yapacak birşey bulamamış, elimi kılıcıma doğru ilerletmiştim. Yaşlı kadın elindeki matarayı bana gösterdi ve ''bu içecek kutsanmış bir içecektir, bunu içeni Ullr kutsar, en güçlü canlıyı bile tek bir okla öldürebilirsin'' dedi. Alfr endişeli bir şekilde bana baktı. ''Sigurd, bu cadıya güveniyor musun?'' dedi. Bilmiyordum. 5 altını Yaşlı kadına atıp ilacı aldım ve diktim. Neden böyle birşey yapmıştım? İçtikten sonra başım dönmeye başladı, oğlum Ragnarr'ı görüyordum bazı gemiler, tuhaf renkler, ve attan düştüm.
Uyandığımda çadırımın içindeydim. Dışarı çıktığımda köyden biraz uzakta, adamlarımın kamp yaptığını farkettim. Alfr ve bir köylü yanıma geldi. ''Sigurd, neden?'' dedi. Birşey demedim. Yaşlı kadının şimdi nerede olduğunu sordum. Alfr ise cevabı köyün önünde duran Mızraktaki kafasını göstermek oldu.
Başımın ağrısından dolayı zehirlenmek şüphesi ile avı iptal etmek zorunda kaldım. Uppsala'ya birkaç geyikten başka birşey götüremedik. Ama o Beyaz Ayı'yı bulmalıydım.
Uppsala'ya döndüğümüzde köylüler bizi sevgilye karşıladı, Güneş uzakta kızıl haline bürünmüş, Tanrı Dagur yerini Tanrıça Nótt'a bırakıyordu. Evime geldiğimde başımın ağrısından eşim Alfhildir'le fazla konuşamadım. Yatağa gidip uykuya daldım. Uyandığımda genel durumu öğrenmek için naibim Ingemar'ın yanına gittim. Büyük salonda, Tahtın yanındaki naiblik koltuğunda oturuyordu. Ellerini başına koymuştu. Geldiğimi görünce ayağa kalktı, yüzü solgundu. Sebebini soracağımda, yeni bir savaşın başlayacağını biliyordum. ''Helsingard yarlı, yeni aldığı cariyenin topraklarımızda olan Söderhamn'a kaçması üzerine ordusu ile Söderhamn'ı talan etti.'' dedi. Sinirlendim, Tanrı Tyr kan dökülmesini istiyordu, anlamıştım. Yüzümü gören Ingemar korkmuştu. Babası Helsingarddaydı, tüm köyü talan edeceğimi düşünmüştü. Tahtıma oturdum ve kılıcıma baktım. Babamdan kalmıştı bu kılıç. İsmi Eagle'ydi. Yağmalarında hep bu kılıcı kullanırdı. ''Bunu babam Valdar bana verdi, ona da babası Olafr vermiş. Bir gün de ben sana vereceğim'' demişti. Başa geçtiğimden beri hiçbir Yarlla savaşmadım. Artık Atalarımı onurlandırmanın zamanı gelmişti. Tüm Yarllarıma adamlarını toplamaları için ulak gönderdim. 1 hafta geçmeden tüm yarllarım Uppsala'da toplanmıştı. Hepsi durumdan memnundu. Savaş görmek istiyorlardı. Özellikle Alfr bu duruma çok sevinmiş, oğlu Eirikr'ide yanında getirmişti. Birkaç gün sonra Kuzeye yürümek için Uppsala'dan ayrıldık. 1 hafta içinde Helsingard Yarllığı önüne gelmiştik. Sabah saatlerinde Yarl Ragnarr'ın ordusu ile karşılaştık. Yarl Ragnarr adamları ile köyün ilerisindeki dağ yamacında bekliyordu. Ordumun sağ kısmını Alfr, sol tarafını Tryggve'ye devretmiştim. Orta tarafı ben yönetiyordum. Yaklaşık 1 saat sonra iki ordu birbirine doğru ilerlemeye başladı. Düşman ortada toplanmıştı. Amacım orta taraftan düşmanı iterken, Alfr ve Tryggve'nin düşmanın etrafını sarmasıydı. Savaş borularını çaldırtıp Saldır emrini verdim. Odin gökte bizi izliyordu, biliyordum. Düşman ordusu Kalkan duvarı yapmış ordumun üstüne doğru hücum etti, ama sayıca çok üstündük, Katliama sebebiyet olsam da gülmeye başladım. Yanımdaki askerler şaşkındı. Gülüyordum, Yarl Ragnarr ilk dakikada korkup atlıları ile kaçmaya hazırlanıyordu. Hiçbir başarı gösterememişti, ordusu telef olmuştu. Yarl Ragnarr savaştan kaçıp evine saklanmaya başladığı anda Helsingardın karşısında ordugah kurdurdum. Arada Yarl aç kalmasın diye yiyecek gönderiyordum. Ancak 6 gün sonra Ragnarr evinden çıkıp teslim olmaya cürret edebildi. En azından bunu yapabildi. Ordum ile Uppsala'ya döndüm. Basit bir savaş olmasına rağmen zafer sarhoşluğu içerisindeydim. Tahtıma oturup ailemle ilgilendikten sonra aklıma bir fikir geldi. Neden tüm Kuzey topraklarına hükmetmiyordum? Ordum güçlüydü, Yarllarım sadıktı. Babamız Odin'e adaklar sunmaya başladım. Birkaç ay sonra 2. savaş için Yarllarımı topladım. Alfr her zamanki gibi mutluydu, Skerver bu haberden memnun gibi görünüyordu ama savaşı istemediğini biliyordum. Bu sefer Atalarıma düşman kesilmiş Ulfing hanesine savaş açacaktım. 11 Ocak günü. Kış her zamanki gibi yüzünü gösterdi. Tanrıçamız Skaði her tarafı bembeyaza boyadı. Ausergautland nehrinden geçip Ulfling'lerin evine ilerledik, Hjörvardr ordusunu bizle karşılaşmak üzere göndermiş, ama kendisi evinde kalmıştı. Alfr bunu duyunca kahkaha attı. ''Zamanında sana üstün olduğunu göstermeye çalışan adama bak, korkusundan annesinin kucağında, bizim gelmemizi bekliyor'' dedi. 12 Ocak sabahı savaş başladı. Karşı tarafta Hjörvardr'ın adamı Budli düşman ordusunu yönetiyordu. Tepeliğe çıkmışlardı. Askerleri Yarlları gelmediği için moralsizdi. Bu durumdan faydalanıp ordumun önüne geçtim. ''Bugün yapacağınız savaş için korkmayın. Odin, yüreklilerin tarafını tutar. Bir karşıya bakın, Yarlları korkudan savaş alanına gelmemiş! Büyük ihtimal çocuklarla saklambaç oynuyordur! Tyr bizimle olsun! Haydi, Kargalara ziyafet verelim!'' En önden adamlarıma önderlik ettim. Tepeyi çıkarken atılan bir ok koluma saplandı. Askerlerim moral kaybetmesin diye koşmaya devam ettim. Büyük bir çarpışma yaşandı. Düşman kalkan duvarı yapsa da ilk hücumda bu duvar dağıldı. Yaramı farkeden adamlarım beni tutup geriye götürdüler. Savaş büyük bir zaferle bitti. Odin bize gülüyordu adeta. Hjörvardr korkağın teki çıkmıştı. Savaştan sonra teslim olmak için ayaklarıma kadar geldi. Onun karşılamaya gitmedim. Savaşın onurunu yaşatmamıştı. Atıma binip Uppsala'ya geri döndüm. [ ''Bilmiyorum Ragnarr. Bir düşman beslersen, onun hanesini de kendine düşman yaparsın. Atalarının yaptıkları sana kalır, bu verdiğim kararı güzel karşılamayabilirsin, ama bunu çocukların için, soyun için yapmalısın. Soyumuza düşman kesilen hanelerin suçu Atalarımızdadır, bunu çözüme kavuşturamamalarındandır. Bunu yapmak sana düşer.''
23-12-2015, 23:22
Süpersin. ;)
24-12-2015, 00:44
24-12-2015, 02:32
Gizli takipçilerindenim.
24-12-2015, 11:03
Güzel olmuş.
24-12-2015, 11:39
Süper gidiyorsun aynen devam.
Yorumlarınız için sağolun. Bu yazdığım ilk hikaye. (SerguiHD'nin Osmanlı Hanedanı'nda 1 bölüm yazdım) O yüzden eksikliklerim varsa söyleyin. Beni üzmek yerine mutlu eder.
@Justicar :)
24-12-2015, 17:26
(24-12-2015, 13:04)brk007 : Yorumlarınız için sağolun. Bu yazdığım ilk hikaye. (SerguiHD'nin Osmanlı Hanedanı'nda 1 bölüm yazdım) O yüzden eksikliklerim varsa söyleyin. Beni üzmek yerine mutlu eder. Bence bu işte ki en önemli mesele zaman ayırabilmek. Yazış tarzında eksik bir şey zaten yok ki dediğim gibi zaman ayırdıkça zaten kendi kendini geliştireceksindir. Çok daha iyi olduğunu kendinde görüceksin. Aynen devam. (Y) |
|
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi