22-01-2017, 23:44
Yıl 1444 aylardan Mayıs, Finlandiya kıyılarında yaşayan küçük sayıdaki Viking kanı taşıyan köylü/asker Finler kutsal kabul ettikleri Tanrılarına şükranlarını sunmak amacıyla Viborg köyünde küçük bir hanın içinde fakirlerin doyurulduğu bir ziyafet düzenliyorlar. Atalarının hatalarını çeken Finler, halen bölgeyi elinde tutan İsveç yönetimine kin tutuyorlar. Saatler geçiyor, yeni bira fıçıları açılıyor, bölge halkı eğlenmeye devam ediyor...
Gece geç saatlere kadar eğlenen bölge halkı tamamen sarhoş oldukları sıralarda İsveç'e bağlı paralı asker komutanı Hróarr Gunni kapıdan içeri askerleri ile birlikte giriyor ve şunları söylüyordu:
Etrafında kimsenin onu dinlemediğini gören Hróarr sinirlenerek kılıcı yarı-çürümüş han tahtalarına bir hışımla batıracak ve bildiriyi üstüne yerleştirecekti. Bu sırada etrafta kadınlar ile oynaşan sarhoş askerler ve korkudan masanın altına giren çocuklar dışında kimse kalmamıştı.
Sabah olduğunda evlerinden dönenler ziyafetin verildiği handa toplandılar. Ellerindeki en güçlü silahın koskoca köyde sadece 4-5 askerde bulunduğu kısa kılıç olduğu bölge halkı baskıcı İsveç yönetimine karşı isyan bayraklarını çekmeye hazırlanıyorlardı, köyde herkesin sevdiği ve saygı duyduğu Ari Danr köyün merkesinde toplanan halka şu tarihi konuşmayı yapacaktı:
Konuşmanın ardından Viborg'un meydanından bağırış sesleri yükseliyordu, öyleki rivayete göre gök yarıldı ve kuvvetli bir rüzgar Viborg'un fakir köylülerinin içinden geçti, onları savurdu. Ardından şu ses her tarafta duyuldu:
Rivayet edilirki bu sözleri duyanlar aniden irkildi ve Odin'in nefesini vücudunda hissetti. Bunlardan birisi de Ari Danr idi. Ari Danr "Biliyorum, biliyorum !" diyerek etrafta dolaşmaya başladı. Az önce ne olduğunu anlamaya çalışan halk ise sadece Ari Danr'ı takip etmeleri gerektiğine inanıyorlardı. Ari Danr önderliğinde İsveç paralı askerlerinin cephaneliğine gece baskını düzenleyerek içerideki kılıç, mızrak, ok ve o dönem için üstün bir araç olan kundaklı yayları ele geçirdiler. Yaklaşık 50 bin kişilik bir nüfusa sahip Viborg ve çevre köylerden 10 bin eli kılıç tutan erkek tespit edilmişti, Temmuz aylarına doğru bölgede hareketlilik sezen Finlandiya Bölge Reisi Hallsteinn Ingólfr bölgede olan biteni öğrenmek için küçük bir birliği ile Viborg'a doğru yola çıkmıştı bile.
Üç gün içerisinde Viborg'a varan Hallsteinn Ingólfr'u köyde muhteşem bir disiplin ile dizilmiş eski İsveç zırh ve kılıçlarını giyen bin kadar asker karşılayacaktı. Askerlerin önünde ise Ari Danr durmakta idi. Reis'i bildirinin yapıldığı hana davet eden Ari Danr gayet sakin tavırlar sergiliyordu. Hallsteinn Ingólfr ise onu bir kahraman gibi karşılayan Viborg'a karşı mahçup duruma düşmüştü, çocuklar atının geçeceği yerlere civarda yetişen dağ çiçeklerini sermişlerdi, kadın, erkek, herkes coşkuyla Reis'i selamlıyordu.
Çok iyi karşılanmasından dolayı hoşnut olan Hallsteinn Ingólfr rutin bir ziyaret düzenlediğini ayrıca bölgedeki "batıl inançlara" batmış insanları nasıl kurtarabileceklerini İsveç adına Ari Danr'a iletti. Rivayete göre Ari Danr başındaki miğferi indırerek şu sözleri söyledi:
Reis'in komutasındaki askerler şaşkına dönmüşlerdi çünkü Reis iki dakika öncesine kadar fakir ve rezil bir köyün kahramanıydı, şimdi ise bir köylüden azar işiten bir emir kuluydu. Şaşkına dönen bir diğer kişi ise Hallsteinn Ingólfr idi, sinirlenmişti fakat diyecek bir şey bulamıyordu çünkü Hallsteinn Ingólfr da Viborg'da doğmuştu. Ancak o anda kibri kanından üstün geldi ve Ari Danr'a doğru bağırdı ardından kılıcını kınından çıkararak ucunu Ari Danr'ın boynuna götürdü. Bu hareketi gören askerleri ise kılıçlarını kınından çıkarmıştı bile Viborg askerleri ise Ari Danr'ın arkasında askince bekliyorlardı. Hallsteinn Ingólfr sinirden sol kolu titreyerek sözlerine başladı:
Sakince Hallsteinn Ingólfr'un suratına bakan Ari Danr ellerini yukarıya doğru kaldırdı ve eski dilde bir şeyler haykırdı. Sözlerini bitirdiği anda aylar öncesindeki rüzgar yeniden hissedildi, yer sarsıldı, uzak dağlardaki bütün kurtlar ulumaya başladı, yakındaki kuçlar aynı anda öttüler, bulutlar katlandı, gök bozuldu. Ardından Ari Danr hanın üst katında saklanan kundaklı yay kullanan askerlere ses verdi. Rivayete göre her birinin oklarını iki adet melek taşıyordu, Hallsteinn Ingólfr'un ardından askerlerinin kalplerine saplanırken sanki suya atılan bir taş gibi narin ve bir o kadar dehşetli bir şekilde göğüslerini parçaladı.
Hallsteinn Ingólfr öldüğünü gören diğer askerleri ise gözleri gök kadar mavi ve benizleri bulutlar kadar beyaz olan Viborg'lu askerler teslim aldı. Bazıları Tanrılara inanacağını söylediği için serbest bırakıldı, bazıları ise inandığı dinlerini asla bırakmayacaklarını söylediler ve sonsuz soğuğa yollandılar.
Bu muhteşem galibiyet bütün Fin halklarında duyuldu, kısa bir sürede Viborg, Norse hareketi için önemli bir merkez haline geldi. Çevre köylerden ve yabancı şehirlerden Tanrılarına bağlı milisler köye akın etmeye başladı. Viborg artık Ari Danr'ın emriyle "Odin" olarak anılacaktı.
Yıllar geçti ve Viborg'u Ari Danr önderliğinde Fin halkı geliştirdi. Önemli bir ticaret merkesi haline getirdi. Gemi yapımı için tershane inşa edildi. Müthiş bir özveri ve gayret ile kısa bir sürede donanmaya sahip olan Finler yönettikleri topraklara bir isim vermek istediler. Zaferi onlara sağladıklarına inandıkları Odin adına "Odin'in Krallığı" adını verdiler.
Günler böyle birbirlerini kovalarken III. Christopher sarayında Finlandiya'dan başlayan ve giderek güçlenen isyan hareketini lordları ile görüşüyordu. İsyanı durdurmak için Norveç, İsveç ve Novgorod'dan toplam 80 bin asker toplamayı kararlaştırdı. Kısa bir sürede toplanan ordu ile Stockholm üzerinden Finlandiya'ya doğru yol aldı. Haberi alan Ari Danr Tanrıların yanında olduğunu bildiğinden Moskova'nın yardımı ile 40 bin kadar askerini Stockholm'a doğru harekete geçirdi. Ordu o ana akdar görülmemiş bir disiplin ile yol alıyordu. Ayrıyetten 30 parçalık bir donanma orduyu takip ediyordu.
Taraflar Stockholm civarlarında karşılaştılar, nehirin iki yanında konuşlanan askerler için çarpışma kaçınılmazdı. Ari Danr ise kendinden emin bir şekilde savaşı iyi yöneteceğine emindi. Savaş 1490 yılının ilkbaharında başladı, Finler o zamana dek görülmemiş taktikleri savaş alanında sergiliyorlardı, rakip askerler küçük çeperlere alınıp kolayca yok ediliyorlardı. Savaş sürerken aniden bir gürültü sezildi, hava güneşli olmasıan rağmen bulutlar hızlıca güneşi kapattı, kuvvetli bir rüzgar Finlerin arkasından geçerek Kralın Ordusuna doğru kuvvetle yol aldı. Rüzgarın içlerinden geçtiği Fin askerlerinin benizleri savaştan kurtulan Kral Ordusu askerlerinin rivayet ettiğine göre göğü kapatan bulutlar kadar soluktu. Kralın Ordusu ise rüzgar tarafından darbeye uğramış şekilde sarsıldı ve ordunun çoğunluğu yere düştü. Finler ise önlerine bakarak müthiş bir disiplinle yan yana dizildiler, öyleki ayak darbeleri düşmanlarının yüreğinde hissediliyordu. Ritmik bir şekilde sessizce düşmanlarına yürüyen Finleri gören Kral Ordusu doğrulmaya çalıştılar fakat ayakları şunları fısıldıyordu:
Rivayete göre fısıltıları az kişi duydu ve duyanlar kendini Odin'e adadı, Finler ise onlara asla dokunmadı. Fakat kulakları sözlere kapalı olanlar ölüme mahkum oldu.
Savaşın ardından esir ele geçirilen III. Christopher, dönüş yolunda dayanamayarak hayata gözlerini yumdu. Barış için Odin'e gelen elçiyi sanki bir müttefik elçisi gibi karşılayan Ari Danr, istediği şartları sıraladı:
Anlaşmanın ardından gücüne güç katan "Odin'in Krallığı" dini yaymak için savaşmaya can atıyor...
Gece geç saatlere kadar eğlenen bölge halkı tamamen sarhoş oldukları sıralarda İsveç'e bağlı paralı asker komutanı Hróarr Gunni kapıdan içeri askerleri ile birlikte giriyor ve şunları söylüyordu:
Alıntı:-"Finlandiya Bölge Reisi Hallsteinn Ingólfr'un emridir,
Papa IV. Eugene'ün ricaları üzerine bölgede Katolik Hristiyanlık inancı dışında hiçbir inanca izin verilmeyecektir ! Doğru dine mensup olup sefil ruhlarını kurtaran kişiler için her türlü imkan sağlanacaktır, batıl inançlarını toplum içerisinde veyahut herhangi bir yerde gösteren kişilerin cezası emre göre ölümdür !
Bu emirlerin okunduğu bölgede herkesin duyduğu kabul edilecektir, duyanların duymayanlara bildirmeleri gerekmektedir !
Etrafında kimsenin onu dinlemediğini gören Hróarr sinirlenerek kılıcı yarı-çürümüş han tahtalarına bir hışımla batıracak ve bildiriyi üstüne yerleştirecekti. Bu sırada etrafta kadınlar ile oynaşan sarhoş askerler ve korkudan masanın altına giren çocuklar dışında kimse kalmamıştı.
Sabah olduğunda evlerinden dönenler ziyafetin verildiği handa toplandılar. Ellerindeki en güçlü silahın koskoca köyde sadece 4-5 askerde bulunduğu kısa kılıç olduğu bölge halkı baskıcı İsveç yönetimine karşı isyan bayraklarını çekmeye hazırlanıyorlardı, köyde herkesin sevdiği ve saygı duyduğu Ari Danr köyün merkesinde toplanan halka şu tarihi konuşmayı yapacaktı:
Alıntı:-"Değerli kardeşlerim !
Dün masumca düzenlediğimiz bir ziyafeti bile bozmaya cürret edecek, Tanrıları kızdıracak, gökleri yaracak, denizleri bölecek, sonsuz soğuğu başımıza getirecek vahim bir olay gerçekleşti ! Sizleri bilmem fakat ben ölünce sonsuz soğukta acı çekmeye razı değilim ! Eğer Asgard'ı babamız Odin yönetiyorsa biz de dünyada onun izini taşımalıyız !
Savaşacağız ! Birimiz ölürse ulu Odin onu savaşçısı kabul etsin ! Düşmanlarımız ölürse Hel onu Helheim'de hizmetçisi kabul etsin ! Eğer yaşarsak kardeşlerim Odin'in sesi ile bu topraklara hükmedeceğiz !
Konuşmanın ardından Viborg'un meydanından bağırış sesleri yükseliyordu, öyleki rivayete göre gök yarıldı ve kuvvetli bir rüzgar Viborg'un fakir köylülerinin içinden geçti, onları savurdu. Ardından şu ses her tarafta duyuldu:
Alıntı:-"Ofriðr, blóð, jafnaðr !"
-"Savaş, kan, adalet!"
Rivayet edilirki bu sözleri duyanlar aniden irkildi ve Odin'in nefesini vücudunda hissetti. Bunlardan birisi de Ari Danr idi. Ari Danr "Biliyorum, biliyorum !" diyerek etrafta dolaşmaya başladı. Az önce ne olduğunu anlamaya çalışan halk ise sadece Ari Danr'ı takip etmeleri gerektiğine inanıyorlardı. Ari Danr önderliğinde İsveç paralı askerlerinin cephaneliğine gece baskını düzenleyerek içerideki kılıç, mızrak, ok ve o dönem için üstün bir araç olan kundaklı yayları ele geçirdiler. Yaklaşık 50 bin kişilik bir nüfusa sahip Viborg ve çevre köylerden 10 bin eli kılıç tutan erkek tespit edilmişti, Temmuz aylarına doğru bölgede hareketlilik sezen Finlandiya Bölge Reisi Hallsteinn Ingólfr bölgede olan biteni öğrenmek için küçük bir birliği ile Viborg'a doğru yola çıkmıştı bile.
Üç gün içerisinde Viborg'a varan Hallsteinn Ingólfr'u köyde muhteşem bir disiplin ile dizilmiş eski İsveç zırh ve kılıçlarını giyen bin kadar asker karşılayacaktı. Askerlerin önünde ise Ari Danr durmakta idi. Reis'i bildirinin yapıldığı hana davet eden Ari Danr gayet sakin tavırlar sergiliyordu. Hallsteinn Ingólfr ise onu bir kahraman gibi karşılayan Viborg'a karşı mahçup duruma düşmüştü, çocuklar atının geçeceği yerlere civarda yetişen dağ çiçeklerini sermişlerdi, kadın, erkek, herkes coşkuyla Reis'i selamlıyordu.
Çok iyi karşılanmasından dolayı hoşnut olan Hallsteinn Ingólfr rutin bir ziyaret düzenlediğini ayrıca bölgedeki "batıl inançlara" batmış insanları nasıl kurtarabileceklerini İsveç adına Ari Danr'a iletti. Rivayete göre Ari Danr başındaki miğferi indırerek şu sözleri söyledi:
Alıntı:-"Bölge halkı doğduğudan beri bağlı olduğu Tanrılarına halen bağlıdır, git ve kralına böyle söyle.
Ruhlarını sefil ilan etmişsiniz. Sizin lanet, baskıcı, günahkar, ahlak yoksunu ruhlarınıza ne demeli ?!
Tanrılarını yok sayanlara her türlü kolaylığı sağlayacağınızı söylemişsiniz, peki siz neden sahte Tanrınızı neden yok saymıyorsunuz ?!
Bu köy Tanrılarına sonsuza kadar bağlıdır Reis ! Peki neden sen bağlı değilsin ?"
Reis'in komutasındaki askerler şaşkına dönmüşlerdi çünkü Reis iki dakika öncesine kadar fakir ve rezil bir köyün kahramanıydı, şimdi ise bir köylüden azar işiten bir emir kuluydu. Şaşkına dönen bir diğer kişi ise Hallsteinn Ingólfr idi, sinirlenmişti fakat diyecek bir şey bulamıyordu çünkü Hallsteinn Ingólfr da Viborg'da doğmuştu. Ancak o anda kibri kanından üstün geldi ve Ari Danr'a doğru bağırdı ardından kılıcını kınından çıkararak ucunu Ari Danr'ın boynuna götürdü. Bu hareketi gören askerleri ise kılıçlarını kınından çıkarmıştı bile Viborg askerleri ise Ari Danr'ın arkasında askince bekliyorlardı. Hallsteinn Ingólfr sinirden sol kolu titreyerek sözlerine başladı:
Alıntı:-"Bana bak seni aşağılık Hœnir uşağı, Vör köpeği, Tyr'ın aptal askeri, köyünüzü tek bir emrim ile yakıp yıkabilecek güce sahibim, derhal aptal askerlerine söyle, aptal arkadaşlarına ve halkına söyle, aptal Tanrılarınızın sonu geldi, tek bir mektup ile buraya Danimarka, Norveç, Kutsal Roma'dan asker yığacağım !
Sakince Hallsteinn Ingólfr'un suratına bakan Ari Danr ellerini yukarıya doğru kaldırdı ve eski dilde bir şeyler haykırdı. Sözlerini bitirdiği anda aylar öncesindeki rüzgar yeniden hissedildi, yer sarsıldı, uzak dağlardaki bütün kurtlar ulumaya başladı, yakındaki kuçlar aynı anda öttüler, bulutlar katlandı, gök bozuldu. Ardından Ari Danr hanın üst katında saklanan kundaklı yay kullanan askerlere ses verdi. Rivayete göre her birinin oklarını iki adet melek taşıyordu, Hallsteinn Ingólfr'un ardından askerlerinin kalplerine saplanırken sanki suya atılan bir taş gibi narin ve bir o kadar dehşetli bir şekilde göğüslerini parçaladı.
Hallsteinn Ingólfr öldüğünü gören diğer askerleri ise gözleri gök kadar mavi ve benizleri bulutlar kadar beyaz olan Viborg'lu askerler teslim aldı. Bazıları Tanrılara inanacağını söylediği için serbest bırakıldı, bazıları ise inandığı dinlerini asla bırakmayacaklarını söylediler ve sonsuz soğuğa yollandılar.
Bu muhteşem galibiyet bütün Fin halklarında duyuldu, kısa bir sürede Viborg, Norse hareketi için önemli bir merkez haline geldi. Çevre köylerden ve yabancı şehirlerden Tanrılarına bağlı milisler köye akın etmeye başladı. Viborg artık Ari Danr'ın emriyle "Odin" olarak anılacaktı.
Yıllar geçti ve Viborg'u Ari Danr önderliğinde Fin halkı geliştirdi. Önemli bir ticaret merkesi haline getirdi. Gemi yapımı için tershane inşa edildi. Müthiş bir özveri ve gayret ile kısa bir sürede donanmaya sahip olan Finler yönettikleri topraklara bir isim vermek istediler. Zaferi onlara sağladıklarına inandıkları Odin adına "Odin'in Krallığı" adını verdiler.
Günler böyle birbirlerini kovalarken III. Christopher sarayında Finlandiya'dan başlayan ve giderek güçlenen isyan hareketini lordları ile görüşüyordu. İsyanı durdurmak için Norveç, İsveç ve Novgorod'dan toplam 80 bin asker toplamayı kararlaştırdı. Kısa bir sürede toplanan ordu ile Stockholm üzerinden Finlandiya'ya doğru yol aldı. Haberi alan Ari Danr Tanrıların yanında olduğunu bildiğinden Moskova'nın yardımı ile 40 bin kadar askerini Stockholm'a doğru harekete geçirdi. Ordu o ana akdar görülmemiş bir disiplin ile yol alıyordu. Ayrıyetten 30 parçalık bir donanma orduyu takip ediyordu.
Taraflar Stockholm civarlarında karşılaştılar, nehirin iki yanında konuşlanan askerler için çarpışma kaçınılmazdı. Ari Danr ise kendinden emin bir şekilde savaşı iyi yöneteceğine emindi. Savaş 1490 yılının ilkbaharında başladı, Finler o zamana dek görülmemiş taktikleri savaş alanında sergiliyorlardı, rakip askerler küçük çeperlere alınıp kolayca yok ediliyorlardı. Savaş sürerken aniden bir gürültü sezildi, hava güneşli olmasıan rağmen bulutlar hızlıca güneşi kapattı, kuvvetli bir rüzgar Finlerin arkasından geçerek Kralın Ordusuna doğru kuvvetle yol aldı. Rüzgarın içlerinden geçtiği Fin askerlerinin benizleri savaştan kurtulan Kral Ordusu askerlerinin rivayet ettiğine göre göğü kapatan bulutlar kadar soluktu. Kralın Ordusu ise rüzgar tarafından darbeye uğramış şekilde sarsıldı ve ordunun çoğunluğu yere düştü. Finler ise önlerine bakarak müthiş bir disiplinle yan yana dizildiler, öyleki ayak darbeleri düşmanlarının yüreğinde hissediliyordu. Ritmik bir şekilde sessizce düşmanlarına yürüyen Finleri gören Kral Ordusu doğrulmaya çalıştılar fakat ayakları şunları fısıldıyordu:
Alıntı:-"Jafnaðr, jafnaðr, jafnaðr !"
-"Adalet, adalet, adalet !"
Rivayete göre fısıltıları az kişi duydu ve duyanlar kendini Odin'e adadı, Finler ise onlara asla dokunmadı. Fakat kulakları sözlere kapalı olanlar ölüme mahkum oldu.
Savaşın ardından esir ele geçirilen III. Christopher, dönüş yolunda dayanamayarak hayata gözlerini yumdu. Barış için Odin'e gelen elçiyi sanki bir müttefik elçisi gibi karşılayan Ari Danr, istediği şartları sıraladı:
Alıntı:-Stockholm ve alt şehirler "Odin'in Krallığı'nın" emrine girecektir.
-İsveç Stockholm üstünde varlığına devam edebilir.
-Fin Tanrıları Danimarka ve müttefikleri tarafından tanınacak ve din olarak saygı gösterilicektir.
Anlaşmanın ardından gücüne güç katan "Odin'in Krallığı" dini yaymak için savaşmaya can atıyor...