İlginç Etimolojik Bağlantılar
#1
kvl5ND.png
İlginç Etimolojik Bağlantılar
Bu konuda ilginç etimolojik bağlantılar paylaşılabilir.


Arapçada 'mü' ekinin yapan eden anlamına gelmesi ve Türkçedeki birçok kelimenin bu şekilde çözülebilir olması. 

müneccim = mü + necm (yıldız) [yıldız okuyan]
münaşaka = mü + naşık (naşık atmak) [naşık atan]
muhasebe = mü + hesap [hesap yapan]
müsteşar = mü + istişare [istişare eden]
müezzin = mü + ezan  [ezan okuyan]
mütercim = mü + tercim (tercüman) [tercüme eden]
müsrif = mü + israf [israf yapan]

gibi.
[+] 1 üye Duman nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#2
Aslında o "mü" Arapçada bir ek değil. Malum, Arapça eklemeli değil, bükümlü bir dil.
Arapçada kelimeleri oluşturan harfler, çeşitli vezinler (kalıp) aracılığıyla bükülerek o kelimeyle anlamca ilgili farklı biçimlere bürünür.
"Mü"lü kalıp dediğimiz şey ism-i fail vezni yani "eylemi yapan kişiyi" belirten bir kalıp türü.
 
Ara bilgi:
 
İsm-i fail vezinlerinden birisi olan yukarıdaki "mü"lü kalıbın formülü şöyle:
Mu + {X1} + {X2}i + {X3}
 
Örneğin, SaReFe fiili Türkçede de kullanılan "sarf etmek" / "harcamak" anlamında bir fiil.
Formüle kolayım:
Mu + {X1} + {X2}i + {X3}
Mu + {S} + {R}i + {F}
Yani Türkçeye geçmiş hâliyle "müsrif" kelimesini elde ederiz.
 

Çok sık bilinen daha basit bir ism-i fail kalıbının formülü de şöyle:
{X1}a + {X2}i + {X3}
 
Örnekler:
 
KeTeBe yani "yazmak" fiilini bu kalıba koyalım:
{K}a + {T}i + {B}
Yani Türkçeye geçmiş hâliyle "kâtip" kelimesini elde ederiz.
 
FeTeHa yani "açmak" / "fethetmek" fiilini bu kalıba koyalım:
{F}a + {T}i + {H}
"Fatih", "açan" veya "fetheden" kelimesini elde ederiz.
 
ĞaLeBa yani "galibiyet elde etmek" / "kazanmak" fiilini bu kalıba koyalım:
{Ğ}a + {L}i + {B}
Yani Türkçeye geçmiş hâliyle "galip" kelimesini elde ederiz.
 
'ALeMe yani "bilmek" fiilini bu kalıba koyalım:
{'A} + {L}i + {M}
Yani Türkçeye geçmiş hâliyle "âlim" kelimesini elde ederiz.
 
vs.
 
"Mü" gibi başka ilave harf içeren kalıplara örnek "te" olabilir ki bu fiilden türetilmiş isimler için kullanılır ve Türkçeye geçmiş kelimelerde de çok sık görülür.
Basitçe bunun formülü de şöyle:
Te + {X1} + {X2}i + {X3}
 
"Bereketlendirmek" anlamına gelen BeRaKe fiilini koyduğumuzda "tebrik",
"Değerlemek" anlamına gelen KaDeRe fiilini koyduğumuzda "tekdir" => "takdir",
"Bilmek" anlamına gelen 'ALeMe fiilini koyduğumuzda "t'elim" => "tâlim",
"Yıkmak" anlamına gelen HaRaBe fiilini koyduğumuzda "tehrib" => "tahrip",
"Yüceltmek" / "büyütmek" anlamına gelen KaBeRe fiilini koyduğumuzda "tekbir"
kelimelerini elde ederiz.
 
---

Duman'ın örneklediği "mütercim" kelimesi ise yukarıda belirttiğim iki kalıbın bileşkesi.
İlgili kalıp formülü şöyle:
Mu + [ Te + {X1} + {X2}i + {X3} ]
 
Yani önce Te + {X1} + {X2}i + {X3} kısmıyla "tercim" kelimesi elde edilir ki "tercüme" kelimesinin eski yazılışıdır.
Sonradan kalıp vezni korunduğundan “mu” ile "mütercim" elde edilir.
Kolaylıkla fark edileceği üzere ilgili kelimenin kökü RaCeMe'dir.
 

Sami dillerinin kadim geçmişini yansıtan bu kelimenin anlam yolculuğu geçmişi ise öğrenilince ufku iki katına şeylerden...
 
Akatça ragāmu "çağırmak", "seslenmek", "dava etmek" anlamlarına geliyor. Aynı kökten gelen rugummû ise "dava" demek.
Targumannu ise "resmî sözcü", "elçi", "sefir" demek ki bu çevre dillere de hızla geçmiş bir kelime:
Hititçe targummiya, Aramice targmānā, Ermenice targman.
 
İbranice רָגַם (rāgăm) da benzer anlamlarıyla birlikte cezalandırmak anlamına geliyor.
Aslında cezanın okunması, yüksek mevkiden alçak mevkie tebliği gibi yine "söz" anlamı korunuyor.
Bu şekliyle cezanın infazı anlamına da kayıyor. Yani idam şekli.
 
Levililer 20:2'de şöyle geçer:

Alıntı:“İsrail halkına de ki, ‘İsrailliler’den ya da aranızda yaşayan yabancılardan kim çocuklarından birini ilah Molek’e sunarsa, kesinlikle öldürülecek. Ülke halkı onu taşlayacak."

İşte buradaki taşlama cezası için kullanılan bir kelime.
 
Yuhanna 8:5-8'de şöyle geçer:

Alıntı:“Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?”
Bunları İsa’yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O’nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı.
İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu.
Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!” dedi.

 
İşte bu Yahudi şeriatındaki cezalandırma yöntemi için de Hıristiyan teolojisinde o kelime kullanılıyordu.
Hıristiyan Habeşlerin kilise literatüründe sık kullandıkları bir tabir ise şaytān ragūm'dür.
"Lanetlenmiş Şeytan" anlamına gelir. Ancak nasıl bir lanet? Tanrı katından aşağı indirilmiş, hükmü verilmiş ve cezası kesilmiş, hatta biraz daha somutlaştırırsak taşlanmış!
 
Ara bilgi:
 
Yani RaGaMu kelimesi Arapçada رجم (RaCeMe) şekline bürünür.
 
Nahl 98'de şöyle geçer:

Alıntı:Kur'an'ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah'a sığın!

 
Euzu Besmele'deki "...min eş-Şeytânir-racim..." ibaresi de ha keza benzer ifadeye sahip.
 
Bu arada hacda şeytan taşlama olarak bilinen ayinin Osmanlı zamanlarındaki adı recm-i Şeytan idi.
 
Bir de malum, zina için öngörülen taşlama cezası var yani bilinen adıyla: recm.
 
Somutlaştırma ile soyutlaştırma birçok kelimede gözlenebilen bir olgu zaten.
İngilizcede de benzer anlam ilişkisi vardır: Sentence hem "söz", "ifade", "cümle" anlamına gelir hem de "cezalandırmak", "hüküm vermek" vs. anlamlarına gelir.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 9 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#3
uçan erişte, ufkum on katına çıktı. Aydınlattığınız için çok teşekkür ederim.
[+] 1 üye Moses nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#4
Keltçe dünya anlamına gelen dumno ile yönetmek anlamına gelen val kelimesinden oluşan Galce büründüğü şekliyle Domhnall ismi, kabaca "dünyanın hâkimi" demek.
Bu iddialı isim 9. Yüzyılda İskoçların ve Piktlerin müşterek kralının da adı oluyor. İlerleyen dönemlerde Donald olarak kısaltılmış şekli de yaygınlık kazanıyor. McDonalds bu suretle bir boy adı olarak "Dünyanın Hâkimi Oğulları" demek. Bunun yanında Tellioğulları pek bir naif kalıyor. :p

Muhtemelen Frigce veya İllirceden Eski Yunancaya geçen θρίαμβος (thriambos) kelimesine bakalım.
İncir anlamına gelen thri ve şiir yazımında bir hece ölçüsü birimi olan iamb(os) kelimelerinden türetilmiş.
Genellikle dinî ve kahramanlık öykülerinin anlatıldığı şiirler yazılırmış bu düzenle. "Dionysos ilahisi" ile terim anlamını pekiştirmiş.
Öyle ki zafer demek, bir nevi ardından thriambos ölçüsüyle ilahi metni yazılmaya layık iş demekmiş.
Benzer mantık, İskandinav kökenli saga kelimesinde, Eski Yunan kökenli epik kelimesinde ve Fars kökenli destan ile efsane kelimelerinde de var.
Türkçede ise koçaklama tam olarak bunun karşılığı oluyor.

Thriambos kelimesi Etrüsklere thriumpus ve sonradan Romalılara triumphus şekliyle geçmiş. Eski Fransızca triumphe ve oradan İngilizceye triumph şeklinde alıntılanmış.
Zafer anlamının yanı sıra fiil olarak galip gel+mek veya yen+mek anlamları da kazanan bu kelime geç dönemde trump biçimiyle iskambilde koz anlamına da geliyor.
Mantık olarak "diğer sıradan kartları yenen", "onlar üzerinde üstünlük sahibi" demek yani.

Bunun yanı sıra, Eski Cermence boynuz ve boru anlamlarına sahip trumpa kelimesinden gelip İngilizce trump biçimiyle yerleşen ve fiil olarak boru çal+mak anlamına gelen kelime de var.
İsim hâli borazan ve Türkçeye alıntılamayla trompet olarak da geçmiş.
Trump müzik çalgısının adı olması hasebiyle İngiliz argosunda ise yellen+mek ve osuruk anlamlarında kullanılıyor.
Tam burada şunu eklemeden olmaz:

Siyasî yaklaşımınıza göre Donald Trump için Türkçe dilediğiniz karşılığı oluşturabilirsiniz.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 6 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#5
Bukalemun. Türkçeye Arapçadan geçmiş. بو قلمون /(e)Bu kalemun. Yani, "Kalemun"un babası. Özellikle eril hayvanlar için tercih edilen bir adlandırma biçiminde.
Kalemun ise Yunancadan alıntılanmış: χαμαιλέων / khamailéōn
Helen medeniyeti Araplarca keşfedilip geliştirilirken bilimsel çevrelerde kullanılmış bir isim.
Aslında Arapçada bu hayvan için zaten öncesinde bir isim var: حرباء / Hırba'.
Sözcük anlamı: (güneşle) muHaReBe eden. Ayrıca güneşin bulutlara aksetmesinden hasıl olan çeşitli renkler gibi şiirsel bir anlamda da kullanılmış.
Osmanlı döneminde de حربا / hırba şekliyle yer etmiş.
Ama bu isim Arapça açısından biraz avamca kaçtığı için dönemin bilimsel çevrelerinde Yunancadan alıntılanan isim tercih edilmiş ve buradan yine Türkçeye geçmiş.

Khamaileon'a geri dönelim.
Aslında birleşik bir isim: khamai + leon.
Khamai, bulunma hâl eki almış bir ad. Toprağın / yerin üzerinde demek. Humus, human vs. gibi birçok isim türetmiş olan Ön-Hint-Avrupaca ghm-ai kökünden geliyor. Bu tamlamada yere yakın yani kısa veya bodur anlamına sahip.
Leon ise bildiğimiz aslan.
İkisi birlikte "yer aslanı" anlamına geliyor.


Duruma göre renk değiştirebilme, birbirinden bağımsız ve geriye doğru hareket edebilen gözler, hızla uzayan yapışkan bir dil gibi bir sürü özelliğe sahip.
Bari adın dandik olsaydı!
Şükür ki ortalama 5-10 yıl yaşıyorlarmış. Bu özelliklerle bu bile fazla ama neyse...
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 9 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#6
Evlat kelimesinin velet kelimesinin çoğulu olması, velet de çocuk demek dolayısıyla evlatlar diyince çocuklarlar denmiş oluyor.
Cevapla
#7
Mim + Lâm + Kef
Mem + Lamed + Kaf


Sami dillerine ait üç harfli bir kök.
Arapçası ملك / meleke ve İbranicesi מלך / mélekhe .
Fiil hâlinde egemen ol+mak, hükmet+mek, güç/iktidar sahibi ol+mak anlamlarına geliyor.
İsim olarak ise güç ve kuvvet demek.

Bu kökten türeyen Mâlik ise kalıp gereği ism-i fail (işi yapan kişi) biçiminde. Yani egemen, hükümdar, güç/iktidar sahibi demek.
Bu kökün diğer Sami dillerdeki karşılıkları ise şöyle: Akatça: malku, İbranice: mélekh, Süryanice: malkā vs.
Siyasette terim olarak bir ülkenin yöneticisi yani hükümdar anlamında kullanılıyor.
Esmâ-ül Hüsnâ içinde de bulunan bir isim: güç sahibi.
Fatiha Suresi - 3. Ayet: "Mâlikî yevmiddîn": din gününün sahibi.
Aynı zamanda çeşitli hadislere göre İslam Cehennemi'nin bekçisinin adı da Mâlik imiş.
Tasavvufçulara göre dünyevî mal mülk peşinde olanlarının yerinin cehennem olduğunu gösteren bir nükteymiş.

Malikâne ise bunun zarf şeklidir. Yani krallara özgü/yaraşır demek. Ancak sonu +âne ile bittiği için Türkçede malik+hane şeklinde bir bileşik isim gibi düşünülmüş ve "büyük ve gösterişli ev" anlamında kullanılmış.

Bir de Yahudiye civarında Ammanîler, Kenanîler ve Fenikelilerin taptığı bir tanrı Molek var, meşhur.
Adı hemen hemen her tanrı adında olduğu gibi "kral" anlamına geliyor.
Ancak kural gereği Melek olması gerekirken bunun yerine Molek olarak telaffuz edilmesinin nedeni ise boşet: İbrani itibarsızlaştırması.
Yani Yahudi Tanrısının kendisi dışındaki tanrıları hor ve hakir görmesinden dolayı bunların isimlerinin de bundan payını alarak bozulmuş şekilde telaffuz edilmesi.
Boşet için Türkçede ise şu ökünme tarzı verilebilir: “Dövlet bize bahmiir.”

Fenikelilerin taptığı başka bir tanrı ise Melkart. Melk+qart bileşik isminden geliyor. Şehrin Kralı demek.
Hımm. Melk tamam da kart = şehir, Fenikeliler, kart... Kartaca? Evet. Eski adı Kart-Hadaşt: Yeni şehir.

Malik ile benzer anlama sahip eski biçim ise Melik: "kral".
Dişil şekli ise Melike.
Birçok Arap kralının siyasî unvanı olmasının yanı sıra tarihte sadece Sami dilleri değil Gürcüce ve Ermenicede bile prenslik anlamında bir süre kullanılmış.
Gürcülerin meşhur Melik+işvili (Melik+ov: Melik+oğlu) hanedanının adı da bu kelimeden geliyor.

Yaratılış - 14:18: "Yüce Tanrı’nın kâhini olan Şalem Kralı Melkisedek ekmek ve şarap getirdi."
Ayette geçen ve İbrahim ile görüşen Melkisedek'in anlamını ise şöyle çözümleyelim.
Melk: kral
+i: birincil tekil şahıs sahiplik eki
Melk+i: kral+ım
sedek: Doğru/dürüst kişi demek. İbranice צדיק / tzadik ve Arapça صادق / sadiq. Türkçeye geçmiş hâliyle sadık ve hatta katmerlisi sıddık ile aynı kökten.
Melk+i+sedek: Kralım sadıktır.

Mülk ise aynı kökten türetilmiş bir nesne adı. "Yönetim ve tasarruf altındaki şeyler" ya da "sahip olunan şeyler" demek.
Yani sahiplik, egemenlik, hükümdarlık kavramını işaret ediyor.
Siyasî bağlamda düşünüldüğünde sahip olunan şey doğrudan ülke demek.
İktisadî açıdan ise sahip olunan her türlü malvarlığı demek.
Adalet mülkün temelidir. Yani ülkeyi ayakta tutan en önemli şey adalettir. Denmek isteniyor.

Anlam bağı açık. Elinizin altında bulunan şeyin sahibisiniz ve bunu dilediğiniz gibi yönetebilirsiniz.
Dinsel anlamda da tüm her şey, kâinatın sahibi Tanrı. Çok doğal olarak bunları hükmetme yetkisi de onda.
Yani mülkün mâliki ve meliki.

Emlak ise mülkün çoğul biçimi, yani mülk+ler demek.
Türkçedeki anlamı giderek "sahip olunan gayrimenkul bina, arsa vs." anlamına kaymış.

Memleket ise yine aynı kökten türetilmiş. Melikin sahip olduğu kavramı/durumu gösteriyor.
Siyasi terminolojide krallık anlamına geliyor.
Bunun çoğulu da Memalik. "Memalik-i Osmaniye" denir misal. Osmanlı'nın sahip olduğu memleketlere atfen imparatorluğuna gönderme.

Mameluk veya Memluk ise edilgen kişi biçiminde. Yani melik kelimesinin edilgen karşılığı oluyor.
Melik sahip/efendi ve kral anlamındayken memluk ise sahip olunan ve kul/köle anlamına geliyor.
Mısırdaki Kıpçak kökenli kölemenlerin kurduğu devlete de deniyor aynı zamanda.

Bir de Süryanilerin Melkit mezhebi var. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde çeşitli konseyler toplanıp diğer unsurları tekfir ediyor, malum.
Resmî dinin oluşturulması sırasında Bizans İmparatorluğu'nun yanında duran bu mezhep mensuplarına ise Melkit yani "kraliyetçi" deniyor. Yani "kraliyet (Bizans) ile arası iyi olanlar".

Bu kökten türetilen diğer kelimeler ve Türkçedeki değişimleri kısaca şöyle:
Temlik etmek: Mülk olarak vermek => devretmek
Temellük etmek: Mülk olarak verilmek => devredilmek
İstimlâk: Mülk edinmek => el koymak
Müstemleke: Mülk edinilmiş => koloni/sömürge


Nurani varlık olarak bilinen "melek" ise bu kökten türemiş değil. Onun hikâyesi başka.
Kökü: Lam - Elif - Kef. İsim kalıplarından me+'yi alarak me+L+E+K biçimine bürünmüş.


Düzeltme: Yazım hatası.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 6 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#8
İngilizcede yıldız anlamına gelen star kelimesinin kökeni Eski İngilizce steorra olup Ön Cermence sternǭ kelimesinden geliyor. Nihai kökeni ise sadece yıldız değil genel olarak gök cismi anlamına gelen Ön Hint Avrupaca h₂stḗr ismi. parılda+mak / yan+mak anlamına gelen h₂eh₁s fiili ile fiilden isim yapan +tḗr ekinin birleşiminden oluşmuş. Düz anlamı parıldayan / yanan demek.

Kökteş dil ailesindeki bazı karşılıkları şöyle:

Almanca: Stern,
Norveççe: stjerne,
İtalyanca: stella,
İspanyolca: estrella,
Latince: stēlla,
Yunanca: αστέρι ‎/ astéri,
Grekçe: ἀστήρ ‎/ astḗr,
Eski Ermenice: աստղ ‎/ astł,
Farsça: ستاره ‎/ setâre,
Fransızca: astre,
Tacikçe: ситора ‎/ sitora,
Kürtçe: stêr,
Zazaca: astare,
Sanskrit: तारा ‎(tārā).

Osmanlı Türkçesinde de kullanılan bir şekli var. Farsça kaynaklı: ستاره / sitâre.
Sitâre-i rahşan, misal, parlak yıldız demek.

Yunanca kökten türetilen astronomi, astroloji, astral, asteroit, asterisk vs. gibi birçok terim Türkçe de bulunuyor.

Çeşitli mitolojilerde Artemis, İsis, Venüs ve Kibele’nin dengi olarak tapılan bereket, aşk, savaş ve cinsellik tanrıçası Astarte (veya Aştoret)’in adı da buradan gelir. Kaynağı Akad mitolojisindeki Tanrıça İştar’dır.

Yıldız ise tamamen Türkçe bir ad olup çeşitli Türkî dillerde de benzer karşılıklara sahip. Eski Türkçe yul+tuz ve Ön Türkçe jul+duŕ kelimesinden geliyor.
Yine parılda+ / yan+mak / ışı+mak anlamına gelen yal+mak kökü ile ilişkisi bulunuyor.
Bu fiil kökü Türkçede yerini parılda+mak fiiline bıraksa da birçok kelimede bulunuyor aslında:
Yaldız, yaltırım (yıldırım), yaldır yaldır (ışık saça saça), yalap (ışık saçıp), yalın (alev), yalınlığ (alevli), yaldırak (parlak), yaldırağan (çok parlayan), yaldırış (parlayış), yaltırık (parlaklık), yalaz (ateş parçası), yalabık (ışıltılı) vs.

Altay mitolojisinde Oğuz Kağan'ın göksel eşinden olma Uldız (veya Yulduz) Han'ı da unutmamak gerekir.

Tanrılar, gökler, göksel (semâvî), yıldızlar, parlaklık, ışık, nur ve nar…


Latince kökten türetilen stellaris ise yıldızlara ait / yıldızlar ile ilgili demek.
Türkçe sıfat her zamanki gibi uzun oluyor. “Yıldızsal” ise ne kurallı bir türetme ne de anlamı karşılar nitelikte. Bu kavrama Osmanlı Türkçesinde Farsça kaynaklı sitâre-i deniyordu.
Arapçada yıldız ise نجم / necm demek. Bunun sıfat hâli olan yıldızlara ait / yıldızlar ile ilgili ise نجمي / necmiye demek.
Necmiye isimli bir tanıdığınız varsa Stellaris oyununu alıp hediye etmeniz son derece anlamlı olur. :P
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 6 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#9
Bir de müneccim kelimesi var tabi. Yıldız okuyan.
Cevapla
#10
Ön-Hint-Avrupa (ÖHA) dilinde ekseni etrafında dönmek / yuvarlanmak anlamına gelen kʷékʷl kökünden türeyen kʷékʷlos tekerlek demek.
kw ikilisi birçok yerel dilde çeşitli şekillere dönüşür. Zaten tam bir sessiz harf olmayan W ve K birçok açıdan dönüşmeye meyillidir.
Eski Yunancada kw genellikle biçimine bürünür: κύκλος / kúklos.
Somut "tekerlek" anlamından hareketle giderek soyutlaşmaya gidilerek daire, dönem, döngü, devir vs. gibi birçok kavrama işaret edilmiş.
Latince -> Fransızca ve nihayetinde İngilizceye gelindiğinde cycle kelimesinin de menşei oluyor.
Sikl+ kökünden türeyen birçok kavram Yunanca vasıtasıyla bilim ve sanat dünyasına yeniden giriş yapıyor: bisiklet, ansiklopedi, siklon, silindir (cylinder) vs.
 
kw ikilisinin Ön-Cermen dillerindeki dönüşümü şöyle oluyor. Gırtlaksı K sesi, W'nun etkisiyle giderek gırtlaksı H sesine döner.
Yani ÖHA'daki kʷékʷlos kökünün Cermen dillerindeki karşılığı hwehwlą oluyor. Eski İngilizce hweol ve zamanla wheel biçimine bürünmüş.
 
kw ikilisinin Ön-Slav dillerinde ise fazla değişmeden ko biçimine bürünüyor.
Çekçe kolo daire / bisiklet ve Lehçe koło daire demek.
Ayrıca halka şeklinde dönerek oynanan oyun türüne "kolo" deniyor. Balkan Türklerine de oradan geçmiş.
 
kw ikilisi Hint dillerinde daha karmaşık bir yapıya dönüşüyor.
kw ikilisinden sonra sesli harf gelirse K sesi yine W'nun etkisiyle çatallaşarak Ç'ye dönüşüyor.
kw ikilisinden sonra sessiz harf gelirse K sesi giderek gırtlaksı bir χ sesine dönüşüyor.
Ayrıca birçok dil ailesinde görülen L -> R dönüşümü yaşanıyor.
Yani ÖHA'daki kʷékʷlos kökünün Hint dillerindeki karşılığı चक्र / ćakrá ve çaχra oluyor.
Hinduculukta insan bedeninde bulunan ve girdap şeklinde dönen enerji merkezlerine de bu isim verilmiş oluyor.
 
İran coğrafyasında ise iki biçim söz konusu: Soğdca çıχr ve Pehlevice çarχ
İkinci biçimde χ ile R metateze uğrayarak yer değiştirmiş. Farsça چرخ / çarχ
 
Soğdcadan Manice aracılığıyla Manicilik dinini benimseyen Uygur Türklerine de geçerek Türkçe çıχrı biçimini alıyor.
 
Emeri tınlığlar çıχrı eŋirer, yuŋ eŋirer, kentir eŋirer
Pek çok insan çıkrık eğirir, yün eğirir, kendir eğirir
Uygurca İyi ve Kötü Prens Öyküsü
 
Böylece çark, çıkrık ve çakra kelimeleri Türkçeye anlamı korunarak girmiş oluyor.
 
---
 
Şimdi Sami dillerine geçelim.
Aramice פלכא / pelekā kelimesi çıkrık, çark anlamına geliyor.
Fenikece pelekum ise yün eğirme çıkrığı kelimesinden gelmiş.
Nihai kaynağı Akatça dönme / çevirme anlamına gelen palāku kelimesi.
 
Arapçada P harfi olmadığı için bu kelime F ile oluşturulmuş: Yani فلك / felek.
Arapçanın bilim dili hâline geldiği zamanlarda soyutlamayla birçok kavram oluşturulmuş.
Basitçe "çark" dışında daire, küre anlamlar ifade edilmiş.
Yıldızların döner güzergâhı yani "yörüngelerini" belirten bir terim hâline gelmiş.
Öyle ki rasathanelerde bu işle uğraşan bilim dalına علم الفلك / 'ilmi-l felek (Astronomi) demişler.
Ancak şunu unutmayalım zamanın astronomisi, astroloji ile birbirine geçmiş şekildeydi.
Batlamyus'un dünya merkezli evren çevresinde kat kat halkalardan oluşan evren anlayışı Araplarda da vardı.
Gezegenlerin, yıldızların vs. konumunu gösteren halkalar felekleri temsil ediyordu.
 
Feleklerde duran gök cisimlerinin konumu kişioğlunun mizacını ve kaderini belirliyordu.
Bu vesileyle felek, çoğunlukla kötü talih ve kader ile anılmaya başlandı.
Artık, kötü bir olay yaşandığı zaman Türkler bunu felâket diye anar oldu.
İnsanlar kendilerine "feleğin değmesini" istemezdi. Tecrübeli olanlar "feleğin çemberinden geçip" de gelmişlerdi.
Yenik düşenler "Kahpe felek!" diyerek sitem ederken cesur olabilenler "feleğin tekerine çomak sokardı".
Talihi belirleyen "çarkıfelek" ise kör kadınlarca çevrilirdi. Feleğin ağını örenler, tanrıların bile kaderini belirlerdi.
 
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 7 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#11
Çok güzel bir yazı olmuş, bir sorum olacak. "Yom Kippur" Türkçe'ye "Kefaret Günü" olarak çeviriliyor. Acaba burada da dediğiniz "p" ---> "f" olayı mı yaşanmış yoksa alakasız kelimeleri mi ?

Ara
Cevapla
#12
Rica ederim, Moses. :)

Evet, aynen öyle. Arapçası يوم الغفران / yevmil ğufran.
Yevm sözcüğünden Osmanlılar yevmiye (günlük) kelimesini türetmiş.
Ğufran da bilindik. Gafur, mağfiret vs.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 5 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#13
Tabi emin olmak için uçan erişte'ye sormak lazım ama sanırım ben de ilginç bir bağlantı buldum.  :)

Carthago'nun Fenike dilinde yazılışı  "qrt-ḥdšt" şeklindeymiş. Burada "qrt" kelimesi şehir, "ḥdšt" ise yeni anlamına geliyormuş. "ḥdšt"  zaten İbranice'den tanıdığım bir kelimeydi, חדש (khadásh), yine "yeni" anlamına geliyor. Aynı kelime Arapça'da ḥadīṯ olmuş. Bizim bildiğimiz hadis.


AJOoa0.png

Bu kelimenin Amharca'daki karşılığı ise አዲስ (ʾäddis), o da "yeni" demek. Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'daki (Yeni Çiçek) ile aynı Addis.

Artık cahil cesareti ile işe giriştim, umarım doğrudur.  :-D

[+] 4 üye Moses nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#14
@Moses

Estağfurullah. (isti+Ğ+F+R+allah => bir önceki iletiye gönderme; yani bana yaptığınız bu övgüden dolayı "Allah'tan bağışlanma dilerim" demek.)

Bu arada Kartaca'yı ben de MLK ile ilgili iletimi yazarken keşfetmiştim. Yazarken bir şeyler keşfetmek ve aydınlanmak daha güzel oluyor. :)

(21-05-2016, 18:52)uçan erişte : Fenikelilerin taptığı başka bir tanrı ise Melkart. Melk+qart bileşik isminden geliyor. Şehrin Kralı demek.
Hımm. Melk tamam da kart = şehir, Fenikeliler, kart... Kartaca? Evet. Eski adı Kart-Hadaşt: Yeni şehir.

Hadis ile hadise arasında da bir bağ var. Hadise: yeni olmuş/meydana gelmiş olay anlamına geliyor. Çoğulu da havadis.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 4 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#15
Game of Thrones'taki 7'li dinin rahipleri Septon ve Septa ile 7 günde bir çıkan forum gazetesi Acta Septimana'nın Sept'leri arasında yüksek ihtimalle bir etimolojik bağ vardır diye tahmin ediyorum. :)
[+] 2 üye Duman nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#16
Aynen, Taht Oyunları'nda da geçen kavram Latince yedi anlamına gelen septem kelimesinden geliyor.

Şimdi biraz geçmişe (takribi 6000 yıl öncesine) gidelim.
Kelimenin Ön-Hint-Avrupacadaki hâli septḿ̥.
Yunanca karşılığı ἑπτά / (h)epta. Bilimsel adlandırmada da kullanılan şekli bu: heptagon (yedigen), heptaklorür (yedi klorlu) vs.
Ön Cermence şekli sebun iken Eski Almanca sibun -> sieben ve Eski İngilizce seofon -> seven olarak karşımıza çıkıyor.
İran diyarında Farsça هفت / heft, Soğdca həft(a), Kürtçe heft, Zazaca hewt ve Ermenice յոթ / yot' karşılıklarını görüyoruz.
Soğdca üzerinde Türkçeye "yedi günlük zaman dilimi" anlamında hafta olarak yerleşiyor.
Slav dillerine de sirayet eden kelime, Rusçaya Pazar ilk gün olarak kabul edilerek yedinci gün anlamında суббота / subbota şekliyle girmiş oluyor.

Savaş tanrısı Mars'ın (Martius => Mart ayı) adıyla başlayan Roma takviminde 7. ayın adı, evet, september.
Afrika kökenli ilk Roma imparatoru olan Septimius Severus'un adı da ha kezâ Yedinci Severus demektir.

Kanıtlanmamış ancak fazlasıyla heyecan verici başka bir kurama göre ÖHA'daki kelime Semitik lisanlarından alıntıdır.
Dolayısıyla Arapça yedi anlamına gelen سبعة / seb'a ve buradan türeyen "yedinci gün" (yani Cumartesi) anlamındaki سبت / sebt kelimesiyle ilintilidir.
Kökün İbranice şekli ise daha bilindik: שַׁבָּת / şabat.
Bu ismin fiil hâli ise dinlen+mek ve iş bırak+mak anlamına geliyor.

Aydınlanma yükleniyor...

Alıntı:
Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı. Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi. Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.

Tekvin 2:2

Aydınlanma başarıyla yüklendi.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 7 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#17
Tanah'a göre İsrail Krallığı'ndan önceki hâkimler döneminde yaşamış tek kadın hâkim ve kadın peygamber olan Debora'nın ordusunun kumandanının adı Barak idi.
İbranca parıldamak ve ışımak anlamına gelen ברק / BaRaKa fiilinden geliyor. (Not: Kelimenin son harfi olan ק / kuf, Arapçadaki ق / kaf harfinin eşleniğidir. Dil kökünden çıkarılan çok kalın sesli bir harftir.)
İsim olarak kullanıldığında da yıldırım anlamına geliyor. Muzaffer bir komutana yaraşır bir isim. Ha keza bir muharebeden ötekine süratle yetişen I. Bayezid'in lakabı...

Kelimenin Akadçası ise birqu. Işıklı, parıldayan, nurlu anlamlarına sahip birçok ad gibi bu da doğal olarak tanrı/tanrıça veya mitolojik yaratık adı olmuş.

Işıldayan, parıldayan şeyler öncelikle insanı hayrete düşürür. Korkutur. Saygı gerektirir. Kutsaldır. Hele yıldırımlar... Grek görmüş, Zeus'un öfkesi demiş. Moğol görmüş, Kök-Tengri'den ürkmüş.

Ayrıca kelimenin diğer Ön-Semitik dillerdeki çeşitlerinde güzel anlamı da biçilmiş. Hani "nur yüzlü" gibi diye düşünerek...

Kardeş dil Arapçadaki karşılığı da tanıdık: برق / berK.
Mirac sırasında peygamberin bineği olan البُراق / El-Burak ise yine aynı kökten türemiş. Anlamı yine yıldırım.


Muhtemelen hızına, güzelliğine ve kutsallığına (ışıklı) yönelik seçilmiş bir isim...

Bir hadiste şöyle deniliyor:
Alıntı:...Bundan sonra katırdan küçük ve merkepten büyük, beyaz renkte "Burak" isminde bir hayvana bindirildim. Bu hayvan, her adımını, gözün görebildiği son noktaya atıyordu. Bir anda Mescid-i Aksa'ya geldik. Cebrâîl, Burak'ı, bütün peygamberlerin bineklerini bağladıkları bir halkaya bağladı.

Başka hadislerde de geçen Burak'ın genel özellikleri şunlar:
* Gözünün gördüğü en uzak yere ön ayağını atmak. / Hızına işaret
* Dağa rastlayınca arka ayakları yükselmekte, inişe geçince ön ayakları yükselmekte. / Hızlı ve çevik olduğuna işaret
* (Bazı rivayetlerde): "İki kanadı var." / Pek muhtemel ki hızlı olduğuna işaret
* (Zayıf bir hadiste): "Burak'ın insan yanağı gibi yanakları, at gibi yelesi var, deve gibi bacakları var, öküz gibi kuyruk ve tırnakları var, göğsü kırmızı bir yakut gibidir" diye gelmiştir.
* Rengi beyazdır. / Parıldamak veya ışımak

Zayıf hadis diye belirtilen hadiste ise bayağı melez bir mitolojik yaratık tasviri var.

Akla ister istemez Manas Destanı'nda da geçen Türk-Moğol mitolojisindeki Tulpar geliyor.

Cebrâil'in Bedr Muharebesi'nde "İleri!" diye emrettiği atı Hayzum geliyor.

İkonografide çok meşhur olan Kerubilere ilham kaynağı olmuş Asurluların koruyucu sfenks ayarındaki Lamassuları geliyor.

Uzak Doğu'da Çollima / Çianlima ve Japonya'da Senrima olarak bilinen kanatlı at geliyor.

Çin mitolojisinde göksel bir kanatlı at ve takımyıldız olan Tianma geliyor.

Savaşta ölenleri Valhala'ya götüren Valkürlerin bindiği kanatlı atlar geliyor.

Zaloğlu Rüstem'in aslanları yenen güçlü atı Rahş geliyor. Persçe رخش / rakHş da fiil olarak kullanıldığında ışımak ve yanmak ve isim olarak kullanıldığında yıldırım anlamına geliyor.

En önemlisini ve bilineni ise sona sakladım: Pegasus.
Grekçeye Luvi ve Hitit dillerinden geçmiş olan pihassas. Anlamı yıldırım.

Biz insanlar... Aynıyız.

Günün birinde dillere destan bir atım olursa adını Yıldırım koyacağım: Yılkı Yıldırım. :P

Bu arada He-Man'in kardeşi She-Ra'nın atı Kasırga'yı geçmeyelim. Unutursak kalbimiz kurusun!
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
[+] 10 üye uçan erişte nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#18
Sevan Nişanyan'ın "Elifin Öküzü" ve Taraf'ta yazdıklarını topladığı "Kelimebaz" adlı kitaplarını bu tür yazıları okumayı sevenler için öneririm.

[+] 3 üye Moses nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#19
Nişanyan idolümdür.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.
Cevapla
#20
İngilizce'de "aday" anlamına gelen "candidate" kelimesi Latince'de de aynı anlama gelen " candidātus" kelimesinden geliyormuş. Bu kelimenin kökü ise "beyaz, açık, ışıldayan" anlamına gelen "candidus". Bunun sebebi ise senatörlerin seçim dönemlerinde saflığı sembolize eden daha beyaz togalar giymesiymiş.

Edit: Sanırım "candle" ve bizdeki "kandil" de aynı kökenden geliyor.

[+] 3 üye Moses nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.