15-02-2017, 02:29
(Son Düzenleme: 17-02-2017, 03:19, Düzenleyen: KaymakPürüzü.)
Selamınaleyküm arkadaşlar. Burada düzensiz aralıklarla üzerine düşündüğüm belli konuları felsefi olarak inceleyecek, üzerine söylenmiş sözleri irdeleyeceğim. Sizlerden geridönüş alabilirsem çok daha iyi olur.
Buradan daha çok şey çıkar, şimdilik burada kesiyorum. Devam edecek.
I. Aşk
Bugünkü konumuz aşk. Aslında aşk ilk bakışta felsefeden en uzak kavramlardan biriymiş gibi görünüyor. Dolayısıyla felsefede nadiren incelenmesi beklenir. Fakat felsefenin en derin ve üzerine en çok konuşulmuş konularından biridir şaşırtıcı şekilde. Hatta ilk kez ayrı bir konu olarak tartıışılması taa Antik Yunan'a, Platon'a dayanıyor. Platon'un Symposion(Sempozyum/Şölen) diyaloğunda birçok kişi bir ziyafette bir araya gelir ve Aşk üzerine herkes bir söz söyleyerek onu yüceltir. Diyaloğa girmeden bir şey günümüze aşk kavramına nasıl baktığımıza dikkat çekmek istiyorum. Aslında insanoğlunun aşka net bir tavrı yok. Bazıları aşktan nefret edecek kadar aşık olmayı kötülerken, bazıları da onu alabildiğine yüceltiyor. Bu garip bir durum. Aşk dediğimiz zaman acılı ve sancılı bir süreci anlıyoruz daha çok.
Az önce bahsettiğim diyalogtan biraz bahsetmek isterim zira çok sevdiğim bir diyalogtur. Arkadaşıma ödünç vermemiş olsam içerisinden pasajları doğrudan buraya alıntılamayı isterdim ama maalesef şimdilik bu mümkün değil. Bu yüzden hatırladığım kadarıyla, önemli yerleri yazacağım. Diyalog bir grup Atina seçkininin bir ziyafette bir araya gelip aşk üzerine konuşmasıyla başlıyor. Eh tabi masadakilerden biri de Sokrates. Herkes sırayla konuşuyor ve bir Yunan geleneği olarak Aşkı - yani Erosu- bir Tanrı olarak övüyorlar. Antik Yunan'da kavramların Tanrılarla, Tanrıların kavramlarla açıklanması ve anlatılması gibi alegorik bir gelenek var. Dolayısıyla bu yeni bir şey değil. O dönemin inancına göre ise Eros büyük Tanrılardan biri olduğundan herkes övüyor ve yüceltiyor. Sokrates'e söz geldiğindeyse herkesin Aşkı bir Tanrı olarak yüceltmesini eleştirerek başlıyor. Bununla ilgili bir hikayesini anlatıyor. Diotima adında bir kadının yanına gittiğinde Sokrates ona Aşkın bir Tanrı olduğunu söylemiş. Fakat Diotima Sokrates'e "Aşık olan neyi ister?" diye sormuş. Sokrates de "Güzeli." diye cevap vermiş. Sonra Diotima "Güzele sahip olan güzeli ister mi?" diye sormuş. Sokrates "Hayır" demiş. Dolayısıyla aşık olan güzeli istiyorsa güzelden yoksundur, diye cevaplamış Diotima. Diotima burada Aşkın tek başına istenemeyeceğini ve Aşkın hep bir şeylerin Aşkı olduğunu söylüyor. Aşık, aşık olunan şeyden yoksundur. Diotima Aşkın Güzele sahip olmadığını ve bu yüzden Tanrı olarak övülmemesi gerektiğini söylüyor. Aşk ne Güzel ne çirkindir. Ne iyi ne kötüdür. Aşk, arada kalmıştır. Tanrıyla insanın arasındadır.
Buradan daha çok şey çıkar, şimdilik burada kesiyorum. Devam edecek.