14-03-2023, 16:26
(Son Düzenleme: 28-02-2024, 14:02, Düzenleyen: Elefsar. Toplamda 3 kere düzenlenmiş.)
Roma İmparatorluğu yaptığı fetihler ile bilinen dünyanın neredeyse hepsine hakim olduğu devasa sınırlara ulaşmış büyük bir imparatorluktu. Ancak bu kadar büyük bir imparatorluğun tek bir kişi tarafından yönetilemeyeceğini ön gören imparator Diocletian 292 yılında imparatorluğu doğu ve batı olarak bölerek batı kısmına Maximianus'u atadı ve ikili bir yönetime geçtiler. Bugün Doğu ve Batı Roma olarak bildiğimiz iki devlet aslında o dönem için tek bir Roma ancak yönetimsel olarak iki imparatorun olduğu bir sistemdi.
Ancak doğudan gelen halkların ve Hun saldırıları karşısında dayanamayan Batı Roma 480 yılında ağır bir şekilde çöktü. Bu oterite boşluğunda eski ve zengin Batı Roma bölgelerine doğudan gelen halklar kendi krallıklarını ilan ettiler. Galya bölgesine Frenkler ve Burgundianlar, İberya Suebi ve Vizigotlar arasında bölündü, Kuzey Afrika - bu bölge oldukça zengin ticaretin olduğu bir eyalettir- Vandallar ve eski berberi kavimler, ve en önemlisi Roma'nın kalbi olan İtalya'ya Ostragotlar çöktü ve Hristiyan olup kendi krallıklarını ilan ettiler.
Bu akınlar sadece Batı Roma'yı etkilemedi. Doğu Roma yönetimi de oldukça zor dönemlerden geçti. İberya'ya yerleşen Vizigotlar uzunca bir süre Doğu Roma hakimiyetinde olan Balkan topraklarına yerleşerek buradaki şehirleri ve köyleri yağmalamışlardır. Ayrıca Hunlar ile de mücadele etmişlerdir. Bunun dışında Roma'nın en kadim düşmanlarından olan Pers'ler ile de dönem dönem ciddi savaşlara girmişlerdir. Ancak Doğu Roma bir şekilde hayatta kalıp sınırlarını muhafaza edebilmiştir.
Justinianus 480 yılında doğmuş ve alt sınıf ancak iyi eğitimli bir geçmişse sahip. Kendinden önceki imparator Justinus - o esnada imparator değildi- kendisini evlat edinerek Constantinopolis'e getirdi. Burada iyi bir şekilde askeri, felsefe ve hukuk eğitimleri aldı. Öyle ki imparatorun bizzat korumalığı yapan 40 kişilik candidatus ekibine seçildi. Bu konum ona büyük bir nufüz ve güç kazandırdı. Hatta 527 yılında tahta geçmeden önce hali hazırda imparatorluğu de facto bir şekilde yönettiği söylenir.
Justinianus bir imparatorluğun yalnızca kılıç ve güç ile yönetilemeyeceğini aynı zamanda iyi hazırlanmış hukuk ve kanunlar ile adil bir şekilde yönetilebileceğini düşünen bilge bir imparatordu. Ayrıca çok çalışkan bir kişilik olduğundan kendisine 'hiç uyumayan imparator' denilmiştir. Tahta geçtiğinde oldukça geniş konulara uzanan bir dizi kanun yayınlamıştır.
525 - 526 yıllarına geldiğimizde bugün ki batı Kafkaslar'da bulunan Hristiyan İberya krallığı Pers Sasaniler tarafından zerdüşt olmaları için dini baskılar yapıldı ve çeşitli çatışmalara girildi. Bunun üzerine İberya krallığı Doğu Roma'dan yardım istedi. Bu isteğe olumlu yanıt veren imparatorluk oldukça geniş bir bölgeye yayılan bir savaşı tetikledi. Kafkaslardan Arap çöllerinin güneyi Yemene kadar uzanan bir alanın kapsamaktadır. İlk büyük muharebe 528 bugün Türkiye ve Suriye sınırlarında olan Minduos bölgesinde yapılmıştır. Bu savaş hakkında pek bir bilgi olmamasına karşın bu bölgeye savunma için kale inşaatına gönderilen Doğu Roma birliklerine saldıran Pers birlikleri olduğu bilinmektedir. Kale inşaatı hali hazırda sürerken ani bir Pers baskınıyla Doğu Roma birlikleri bozguna uğratılmıştır. Bölgeden kaçan kişiler arasında Flavius Belisarius'unda olduğu bilinmektedir. Ancak bu yenilgiden sorumlu tutulmadığı görülmektedir. Öyle ki bir sonraki otuzlu yaşlarında olmasına rağmen Justinianus onu doğudaki tüm birliklerin komutanı Magister Militum yapıyor.
Belisarius ve Justinianus eski yoldaşlardır ve Trakya'da bir geçmiş paylaşmaktadırlar. Justinianus hala varisken Belisarius birliklerinde hizmet etmiştir. Ayrıca karısı Antonina İmparatoriçe Theodora'nın yakın arkadaşı olduğu biliyor... Şüpheli olsa da iki kadının geçmişte oyunculuk yaparken arkadaş olduğu söylenir. Belisarius Magister Militum olduktan sonra 530 yılında askeri olarak ilk ciddi sınavını Perslere karşı verecektir.
Ancak bundan önce biraz dönemin Doğu Roma İmparatorluğun askeri yapısı bakalım. Belisarius'un komuta ettiği birlikler yüzyıllar önceki şan ve şöhrete sahip Roma lejyonerlerinden oldukça uzak bir yapıdadır. Hunlar, Persler ve doğudan gelen halklar ile yapılan mücadeleler ordu için zorlu değişikliklere gidilmesi gerektir. Ayrıca İmparatorluğun demografik yapısı genişlediğinden nüfuslara ve bölgelere göre de değişikliklere gidildi. Bu sayede yeni bir Roma ordusu kuruldu. Yüzlerce yıl boyunca süvari Roma ordusunun en zayıf olduğu kısımdı. Gelende bu birlikler dışarıdan alınan paralı askerler ya da yabancı nüfuslardan karşılanırdı. Artık Cataphracti olarak bilinen ağır zırhlı mızrak ve kılıçla kuşanmış süvari birliklerine sahipler. Bunun dışında Pers ve Hunları taklit ederek hafif zırhlı ve at üzerinde yay kullanan Atlı-Okçu Roma Koursoures birlikleri oluşturuldu. En seçkin süvari birimi ise Bucellarii idi. Bu birlik bizzat general tarafından özenle seçilen ve onun kişisel hizmetinde olan profesyonel askerlerdir. Uzun hizmet süreleri, iyi ücretler, sağlam ekipmanlar ile donatılmaları ve kişisel olarak generale yeminli olmaları onları ordunun en güvenilir ve seçkin birimi yapmaktadır. Romalı okçular artık Hunlardan gördükleri kompozit ve esnek yaylar ile silahlandırılmıştır. Piyade hala Roma ordusunun büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Genellikle savunma ve karşı süvari birimlerini durdurmaya odaklanmışlardır. Ancak bir Roma klasiği olan pillum'ları hala kullanmaktadırlar. Bunların dışında Doğu Roma başta Hunlar olmak üzere, Gotlar, Araplar ve çeşitli halklardan paralı askerler kiralamaktadır. Bu paralı askerler fedoratii olarak bilinir ve kendi komutanları tarafından yönetilirler.
Ordu organizasyonu da değişmiştir. Ordu İmparatorluğu iki yakası olan Batı ve Doğu olarak iki ayrı merkezden yönetilmektedir. Bu merkezler Magister Militum Praesentalis olarak bilinen generaller tarafından idare edilir. Bunların altında ise her birinde iki şer tane Magister Militum bulunan dört ayrı bölgeye ayrılmıştır. Son olarak sınır bölgelerini takviye gelene kadar korumaları beklenen yerel insanlardan oluşan Limitanailer bulunmaktadır ve Dux'ler tarafından - bugün bildiğimiz adıyla Duke- komuta edilmetedir.
530 yılında kral Kavad Dara'daki sınır kalesini ele geçirmek için Pers generali Firuz komutasında 40.000 kişilik bir ordu gönderir. Pers ilerleyişinin haberini alan Belisarius yaklaşık 25.000 kişilik bir ordu topladı. Bilinmeyen bir sebep ile Belisarius ordusunu Dara kalesinin önüne yerleştirir ancak burada sağlam bir savunma hazırlatarak mevzilenir. Nihayet Pers ordusu göründüğünde Roma ordusu hazırdır. Önce Belisarius ve Firuz mektuplaşır. Belisarius barış görüşmeleri için zaman isterken Firuz ona banyosunu hazırlatmasını çünkü akşam saatlerinde Dara'yı alacağını söyler. Firuz bir deneme için Roma sol kanadına ufak bir birlik süvari birliği gönderir. Yedi kişi kaybeden bu birlik geri çekilir. Sabah saatlerinde Firuz 10.000 kişilik bir takviye daha alarak ordu mevcudiyetini 50.000 kişiye çıkarır. Şunu da belirtmem gerekir. Bu sayıları çok kesin bir şekilde vermemim sebebi, çok tartışmalı bir kişilik olan aynı zamanda Tarihin Gizeminin yazarı olan Belisarius'un kişisel kayıtçısı ve 6. yüzyılın en önemli tarihçisi olan Prokopius kayıtlarından elde edilen bilgilerdir. Prokopius sayesinde birçok bilgiye ulaşılabilmiştir. Öğlen saatlerinde Firuz saldırıyı başlatmıştır. Öncelikle Roma'nın sol kanadına bir süvari hucumu başlamıştır. Ancak bu Belisarius'un beklediği bir saldırıydı. Saldırılan bölgenin solunda bulunan tepelerin arkasına saklamış süvari birlikleri hemen harekete geçerek Pers süvarilerini arkadan sarmıştır. ayrıca merkezde bulunan Hun süvarileri'de destek vererek Pers süvarilerinin etrafı tamamen sarılmıştır. Hücum Perslerin sağ kanadını için bir faciadır ve parçalanıp kaçmaya başlamışlardır. Ancak Roma'nın sağ kanadı için aynı şeyi söyleyemeyiz. Firuz bu bölgeye daha şiddetli saldırmıştır ve takviye olarak seçkin Pers ağır süvarileri olan ölümsüzleri göndermiştir. Bu saldırı altında dayanamayan Roma süvarileri geri çekilip Dara surlarına sığınmıştır. Belisarius bu tehtidi görüp hızlı hareket etmiştir. Önce sol kanada destek veren ve merkezde bulunan Hun süvarileri geri çağırı Perslerin arkasına yollamıştır. Daha sonra kendi seçkin birliği Bucellarii'nin Pers süvarilerinin sağından saldırtmıştır. Persler iyi giden bir hücumun ardından bir anda üç tarafından kuşatılmış ve saldırı altında kalmıştır. Kaçamayanlar ölmüş ve ağır kayıp vermişlerdir. Buradaki çarpışma muharebenin en kanlı ve kritik noktasıdır. Hunlar Pers sol kanadını komuta eden general Berşam'ı öldürmüştür. Kısa süre içerisinde bütün Pers ordusu bozguna uğratılmış ve Belisarius büyük bir zafer kazanmıştır. Bununla birlikte düşmanı takip etmemiştir. Prokopius'un kayıtları savaş meydanında 8000 Perslinin öldüğünü yazar. Günümüz tarihçileri bunun makul bir sayı olduğunda hem fikir. 8000 kayıp az görünse de bunun seçkin Pers birliklerinden olduğu bilinmektedir.
Aynı yıl içinde Ermenistan Magister Militum'uda Persler karşısında zafer kazanmıştır. Bu zaferler Doğu Roma'nın yükselişi için bir başlangıçtı. Ancak ertesi yıl 531'de Filistin topraklarında gerçekleşen bir isyandan cesaret alan kral Kavad Fırat nehri boyunca baskın ve yağma için yaklaşık 15.000 kişiden oluşan büyük bir ordu göndermiştir. Belisarius orduyu karşıklamak için 20.000 kişilik bir ordu toplar ve bugün ki Antakya'ya yerleşir. Ancak Persler büyük bir muharebeden kaçınmak için kazandıkları ganimetleri ile birlikte Roma Ordusuyla karşılaşmadan geri çekilmeye başlar. Belisarius saldırıdan çok savunmayı tercih eden bir generaldir. Çok titiz bir kişiliğe sahip olduğundan saldırı yapacaksa her hazırlığının tam olmasını ister. Bu sebeple henüz hazırlıkları tamamlanmadığından geri çekilen Pers ordusunu takip etmek konusunda isteksizdir. Ancak kurmayları Pers mevcudiyetinin az olduğunu ve Arap müttefikleri Gassaniler'in yardımına güvenerek Belisarius'u Persleri takip etmekleri noktasında ikna eder. Takip başladıktan kısa bir süre sonra iki ordu Callinicum'da karşılaşır. Prokopius'a göre Arap müttefikleri Perslerin ilk saldırısında kaçmıştır. Muharebe ilerleyen saatlerde Roma için bir felakete dönüşmektedir. Prokopius Belisarius'un piyadeler ile birlikte kalarak geri çekilmeyi organize ettiğini söyler.
Savaş sonunda Belisarius Magister Militum görevinden alınır ve Justinianus tarafından Constantinopolis'e çağrılır. Callinicum'da alınan yenilgi, toprakların yağmalanması, zafer kazanılsa bile çıkmaza girmiş bir savaşın getirdiği yorgunlukla Justinianus Perslere barış çağrısı yaptı. Ancak bu barış 531'de ölen kral Kavad değil yerine geçen Hüsrev ile yapılacaktır. Yine aynı yıl Roma ve Persler arasında Sonsuz Barış adı altında bir barış anlaşması imzalandı. İki tarafta kısıtlı kazanımlar elde etse de genel olarak status qua korundu. Ancak bu barış hiçte adına yakışır bir barış olmayacaktı.
532 yılında büyük bir ayaklanma çıktığında Belisarius başkenttedir ve zedelenmiş itibarını temizlemek için oldukça heveslidir. Nika ayaklanması olarak bilinen bu olay büyük yarışların düzenlendiği Hipodromda çıkmıştır. O dönem dört büyük takım yarışmaktadır: Maviler, Yeşiller, Kırmızılar ve Beyazlar. Ancak bunlardan en büyük taraftara ve en nüfuzlu olanları Maviler ve Yeşillerdir. Hatta Justinianus'unda Mavi taraftarı olduğu bilinmektedir. Bu yarışlar adeta günümüzün futbol karşılaşmaları olarak düşünebilirsiniz. Taraftarlar tuttuğu takımın rengini giyer ve yarış zamanları birbirleriyle atışır ve hatta ufak çaplı kavgalarda çıkabilirdi. Ancak bu takımlar birer spor klubü olmanın yanında şehrin belli bölgelerini elinde tutan ve yöneten takımlardır. Yine bir yarış esnasında Maviler ve Yeşiller arasında çıkan kavgalar neticesinde imparatorluk güçleri olaya müdahele ederek taraftarları tutuklamış ve bir çoğunu idam etmiştir. Bu olaya kayıtsız kalamayan takım liderleri halkı ateşleyerek başkentte büyük bir isyan başlatmıştır. Öyle ileriye gitmişlerdir ki hipodromda imparator Anastasius'un yeğeni Flavius Hipatius yeni imparator ilan etmişlerdir. Hali hazırda senatoda açıktan olmasada Justinianus'un hakimiyetine karşı çıkanlar mevcuttur. Onun ve karısının alt sınıftan gelmesini yedirememişlerdir.
İsyan öyle büyümüş ki şehren yarısından çoğunu isyancılar kontrol etmedir. Müdahele etmek bir kıyımla sonuçlanacaktır. Justinianus ne yapacağını bilemezken şehirden kaçmayı düşünür. Ancak devreye karısı Demir Yumruk Theodora girer.
Karısının sözlerinden cesaretlenen Justinianus kraliyet hadımı Narses, general Musdus ve eski dostu general Belisarius'u göreve çağırarak isyanı bastırmak için plan yapmaya başlarlar. Önce silahsız ve bir kese altınla Narses Maviler'in arasına karışır. Narses rüşvet ve Justinianus'un Mavi destekçisi olduğunu belirterek Mavilerin liderlerini ikna eder. Maviler kendi takipçileriyle sessizce görüşerek sokaklardan ve hipodromdan ayrılır. Hipatius'un taç giyme töreninde yeşiller yalnız kalır. Daha sonra Belisarius'un doğudan beraberinde getirdiği sert askerleriyle sokaklara girer. Merhamet yoktur. Karşılarında kim varsa kılıçtan geçirilir. Nihai ölümün 30.000 olduğu düşünülüyor, şehrin nüfusunun yirmide biri. Ertesi gün Justinianus Hipatius ve kardeşinin idam edilmesi emrini verir ve cesetleri denize atılır.
Ancak doğudan gelen halkların ve Hun saldırıları karşısında dayanamayan Batı Roma 480 yılında ağır bir şekilde çöktü. Bu oterite boşluğunda eski ve zengin Batı Roma bölgelerine doğudan gelen halklar kendi krallıklarını ilan ettiler. Galya bölgesine Frenkler ve Burgundianlar, İberya Suebi ve Vizigotlar arasında bölündü, Kuzey Afrika - bu bölge oldukça zengin ticaretin olduğu bir eyalettir- Vandallar ve eski berberi kavimler, ve en önemlisi Roma'nın kalbi olan İtalya'ya Ostragotlar çöktü ve Hristiyan olup kendi krallıklarını ilan ettiler.
Bu akınlar sadece Batı Roma'yı etkilemedi. Doğu Roma yönetimi de oldukça zor dönemlerden geçti. İberya'ya yerleşen Vizigotlar uzunca bir süre Doğu Roma hakimiyetinde olan Balkan topraklarına yerleşerek buradaki şehirleri ve köyleri yağmalamışlardır. Ayrıca Hunlar ile de mücadele etmişlerdir. Bunun dışında Roma'nın en kadim düşmanlarından olan Pers'ler ile de dönem dönem ciddi savaşlara girmişlerdir. Ancak Doğu Roma bir şekilde hayatta kalıp sınırlarını muhafaza edebilmiştir.
Justinianus 480 yılında doğmuş ve alt sınıf ancak iyi eğitimli bir geçmişse sahip. Kendinden önceki imparator Justinus - o esnada imparator değildi- kendisini evlat edinerek Constantinopolis'e getirdi. Burada iyi bir şekilde askeri, felsefe ve hukuk eğitimleri aldı. Öyle ki imparatorun bizzat korumalığı yapan 40 kişilik candidatus ekibine seçildi. Bu konum ona büyük bir nufüz ve güç kazandırdı. Hatta 527 yılında tahta geçmeden önce hali hazırda imparatorluğu de facto bir şekilde yönettiği söylenir.
Justinianus bir imparatorluğun yalnızca kılıç ve güç ile yönetilemeyeceğini aynı zamanda iyi hazırlanmış hukuk ve kanunlar ile adil bir şekilde yönetilebileceğini düşünen bilge bir imparatordu. Ayrıca çok çalışkan bir kişilik olduğundan kendisine 'hiç uyumayan imparator' denilmiştir. Tahta geçtiğinde oldukça geniş konulara uzanan bir dizi kanun yayınlamıştır.
Alıntı:İmparatorluk sadece silahlarla donatılmamalı, aynı zamanda yasalar ile de donatılmalıdır. Böylece hem savaş hem de barış dönemlerinde iyi bir hükümet olabilir. - Justinianus the Great, 533
İBERYA SAVAŞI (526-532)
525 - 526 yıllarına geldiğimizde bugün ki batı Kafkaslar'da bulunan Hristiyan İberya krallığı Pers Sasaniler tarafından zerdüşt olmaları için dini baskılar yapıldı ve çeşitli çatışmalara girildi. Bunun üzerine İberya krallığı Doğu Roma'dan yardım istedi. Bu isteğe olumlu yanıt veren imparatorluk oldukça geniş bir bölgeye yayılan bir savaşı tetikledi. Kafkaslardan Arap çöllerinin güneyi Yemene kadar uzanan bir alanın kapsamaktadır. İlk büyük muharebe 528 bugün Türkiye ve Suriye sınırlarında olan Minduos bölgesinde yapılmıştır. Bu savaş hakkında pek bir bilgi olmamasına karşın bu bölgeye savunma için kale inşaatına gönderilen Doğu Roma birliklerine saldıran Pers birlikleri olduğu bilinmektedir. Kale inşaatı hali hazırda sürerken ani bir Pers baskınıyla Doğu Roma birlikleri bozguna uğratılmıştır. Bölgeden kaçan kişiler arasında Flavius Belisarius'unda olduğu bilinmektedir. Ancak bu yenilgiden sorumlu tutulmadığı görülmektedir. Öyle ki bir sonraki otuzlu yaşlarında olmasına rağmen Justinianus onu doğudaki tüm birliklerin komutanı Magister Militum yapıyor.
Belisarius ve Justinianus eski yoldaşlardır ve Trakya'da bir geçmiş paylaşmaktadırlar. Justinianus hala varisken Belisarius birliklerinde hizmet etmiştir. Ayrıca karısı Antonina İmparatoriçe Theodora'nın yakın arkadaşı olduğu biliyor... Şüpheli olsa da iki kadının geçmişte oyunculuk yaparken arkadaş olduğu söylenir. Belisarius Magister Militum olduktan sonra 530 yılında askeri olarak ilk ciddi sınavını Perslere karşı verecektir.
Ancak bundan önce biraz dönemin Doğu Roma İmparatorluğun askeri yapısı bakalım. Belisarius'un komuta ettiği birlikler yüzyıllar önceki şan ve şöhrete sahip Roma lejyonerlerinden oldukça uzak bir yapıdadır. Hunlar, Persler ve doğudan gelen halklar ile yapılan mücadeleler ordu için zorlu değişikliklere gidilmesi gerektir. Ayrıca İmparatorluğun demografik yapısı genişlediğinden nüfuslara ve bölgelere göre de değişikliklere gidildi. Bu sayede yeni bir Roma ordusu kuruldu. Yüzlerce yıl boyunca süvari Roma ordusunun en zayıf olduğu kısımdı. Gelende bu birlikler dışarıdan alınan paralı askerler ya da yabancı nüfuslardan karşılanırdı. Artık Cataphracti olarak bilinen ağır zırhlı mızrak ve kılıçla kuşanmış süvari birliklerine sahipler. Bunun dışında Pers ve Hunları taklit ederek hafif zırhlı ve at üzerinde yay kullanan Atlı-Okçu Roma Koursoures birlikleri oluşturuldu. En seçkin süvari birimi ise Bucellarii idi. Bu birlik bizzat general tarafından özenle seçilen ve onun kişisel hizmetinde olan profesyonel askerlerdir. Uzun hizmet süreleri, iyi ücretler, sağlam ekipmanlar ile donatılmaları ve kişisel olarak generale yeminli olmaları onları ordunun en güvenilir ve seçkin birimi yapmaktadır. Romalı okçular artık Hunlardan gördükleri kompozit ve esnek yaylar ile silahlandırılmıştır. Piyade hala Roma ordusunun büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Genellikle savunma ve karşı süvari birimlerini durdurmaya odaklanmışlardır. Ancak bir Roma klasiği olan pillum'ları hala kullanmaktadırlar. Bunların dışında Doğu Roma başta Hunlar olmak üzere, Gotlar, Araplar ve çeşitli halklardan paralı askerler kiralamaktadır. Bu paralı askerler fedoratii olarak bilinir ve kendi komutanları tarafından yönetilirler.
Ordu organizasyonu da değişmiştir. Ordu İmparatorluğu iki yakası olan Batı ve Doğu olarak iki ayrı merkezden yönetilmektedir. Bu merkezler Magister Militum Praesentalis olarak bilinen generaller tarafından idare edilir. Bunların altında ise her birinde iki şer tane Magister Militum bulunan dört ayrı bölgeye ayrılmıştır. Son olarak sınır bölgelerini takviye gelene kadar korumaları beklenen yerel insanlardan oluşan Limitanailer bulunmaktadır ve Dux'ler tarafından - bugün bildiğimiz adıyla Duke- komuta edilmetedir.
530 yılında kral Kavad Dara'daki sınır kalesini ele geçirmek için Pers generali Firuz komutasında 40.000 kişilik bir ordu gönderir. Pers ilerleyişinin haberini alan Belisarius yaklaşık 25.000 kişilik bir ordu topladı. Bilinmeyen bir sebep ile Belisarius ordusunu Dara kalesinin önüne yerleştirir ancak burada sağlam bir savunma hazırlatarak mevzilenir. Nihayet Pers ordusu göründüğünde Roma ordusu hazırdır. Önce Belisarius ve Firuz mektuplaşır. Belisarius barış görüşmeleri için zaman isterken Firuz ona banyosunu hazırlatmasını çünkü akşam saatlerinde Dara'yı alacağını söyler. Firuz bir deneme için Roma sol kanadına ufak bir birlik süvari birliği gönderir. Yedi kişi kaybeden bu birlik geri çekilir. Sabah saatlerinde Firuz 10.000 kişilik bir takviye daha alarak ordu mevcudiyetini 50.000 kişiye çıkarır. Şunu da belirtmem gerekir. Bu sayıları çok kesin bir şekilde vermemim sebebi, çok tartışmalı bir kişilik olan aynı zamanda Tarihin Gizeminin yazarı olan Belisarius'un kişisel kayıtçısı ve 6. yüzyılın en önemli tarihçisi olan Prokopius kayıtlarından elde edilen bilgilerdir. Prokopius sayesinde birçok bilgiye ulaşılabilmiştir. Öğlen saatlerinde Firuz saldırıyı başlatmıştır. Öncelikle Roma'nın sol kanadına bir süvari hucumu başlamıştır. Ancak bu Belisarius'un beklediği bir saldırıydı. Saldırılan bölgenin solunda bulunan tepelerin arkasına saklamış süvari birlikleri hemen harekete geçerek Pers süvarilerini arkadan sarmıştır. ayrıca merkezde bulunan Hun süvarileri'de destek vererek Pers süvarilerinin etrafı tamamen sarılmıştır. Hücum Perslerin sağ kanadını için bir faciadır ve parçalanıp kaçmaya başlamışlardır. Ancak Roma'nın sağ kanadı için aynı şeyi söyleyemeyiz. Firuz bu bölgeye daha şiddetli saldırmıştır ve takviye olarak seçkin Pers ağır süvarileri olan ölümsüzleri göndermiştir. Bu saldırı altında dayanamayan Roma süvarileri geri çekilip Dara surlarına sığınmıştır. Belisarius bu tehtidi görüp hızlı hareket etmiştir. Önce sol kanada destek veren ve merkezde bulunan Hun süvarileri geri çağırı Perslerin arkasına yollamıştır. Daha sonra kendi seçkin birliği Bucellarii'nin Pers süvarilerinin sağından saldırtmıştır. Persler iyi giden bir hücumun ardından bir anda üç tarafından kuşatılmış ve saldırı altında kalmıştır. Kaçamayanlar ölmüş ve ağır kayıp vermişlerdir. Buradaki çarpışma muharebenin en kanlı ve kritik noktasıdır. Hunlar Pers sol kanadını komuta eden general Berşam'ı öldürmüştür. Kısa süre içerisinde bütün Pers ordusu bozguna uğratılmış ve Belisarius büyük bir zafer kazanmıştır. Bununla birlikte düşmanı takip etmemiştir. Prokopius'un kayıtları savaş meydanında 8000 Perslinin öldüğünü yazar. Günümüz tarihçileri bunun makul bir sayı olduğunda hem fikir. 8000 kayıp az görünse de bunun seçkin Pers birliklerinden olduğu bilinmektedir.
Aynı yıl içinde Ermenistan Magister Militum'uda Persler karşısında zafer kazanmıştır. Bu zaferler Doğu Roma'nın yükselişi için bir başlangıçtı. Ancak ertesi yıl 531'de Filistin topraklarında gerçekleşen bir isyandan cesaret alan kral Kavad Fırat nehri boyunca baskın ve yağma için yaklaşık 15.000 kişiden oluşan büyük bir ordu göndermiştir. Belisarius orduyu karşıklamak için 20.000 kişilik bir ordu toplar ve bugün ki Antakya'ya yerleşir. Ancak Persler büyük bir muharebeden kaçınmak için kazandıkları ganimetleri ile birlikte Roma Ordusuyla karşılaşmadan geri çekilmeye başlar. Belisarius saldırıdan çok savunmayı tercih eden bir generaldir. Çok titiz bir kişiliğe sahip olduğundan saldırı yapacaksa her hazırlığının tam olmasını ister. Bu sebeple henüz hazırlıkları tamamlanmadığından geri çekilen Pers ordusunu takip etmek konusunda isteksizdir. Ancak kurmayları Pers mevcudiyetinin az olduğunu ve Arap müttefikleri Gassaniler'in yardımına güvenerek Belisarius'u Persleri takip etmekleri noktasında ikna eder. Takip başladıktan kısa bir süre sonra iki ordu Callinicum'da karşılaşır. Prokopius'a göre Arap müttefikleri Perslerin ilk saldırısında kaçmıştır. Muharebe ilerleyen saatlerde Roma için bir felakete dönüşmektedir. Prokopius Belisarius'un piyadeler ile birlikte kalarak geri çekilmeyi organize ettiğini söyler.
Savaş sonunda Belisarius Magister Militum görevinden alınır ve Justinianus tarafından Constantinopolis'e çağrılır. Callinicum'da alınan yenilgi, toprakların yağmalanması, zafer kazanılsa bile çıkmaza girmiş bir savaşın getirdiği yorgunlukla Justinianus Perslere barış çağrısı yaptı. Ancak bu barış 531'de ölen kral Kavad değil yerine geçen Hüsrev ile yapılacaktır. Yine aynı yıl Roma ve Persler arasında Sonsuz Barış adı altında bir barış anlaşması imzalandı. İki tarafta kısıtlı kazanımlar elde etse de genel olarak status qua korundu. Ancak bu barış hiçte adına yakışır bir barış olmayacaktı.
NİKA AYAKLANMASI (532)
532 yılında büyük bir ayaklanma çıktığında Belisarius başkenttedir ve zedelenmiş itibarını temizlemek için oldukça heveslidir. Nika ayaklanması olarak bilinen bu olay büyük yarışların düzenlendiği Hipodromda çıkmıştır. O dönem dört büyük takım yarışmaktadır: Maviler, Yeşiller, Kırmızılar ve Beyazlar. Ancak bunlardan en büyük taraftara ve en nüfuzlu olanları Maviler ve Yeşillerdir. Hatta Justinianus'unda Mavi taraftarı olduğu bilinmektedir. Bu yarışlar adeta günümüzün futbol karşılaşmaları olarak düşünebilirsiniz. Taraftarlar tuttuğu takımın rengini giyer ve yarış zamanları birbirleriyle atışır ve hatta ufak çaplı kavgalarda çıkabilirdi. Ancak bu takımlar birer spor klubü olmanın yanında şehrin belli bölgelerini elinde tutan ve yöneten takımlardır. Yine bir yarış esnasında Maviler ve Yeşiller arasında çıkan kavgalar neticesinde imparatorluk güçleri olaya müdahele ederek taraftarları tutuklamış ve bir çoğunu idam etmiştir. Bu olaya kayıtsız kalamayan takım liderleri halkı ateşleyerek başkentte büyük bir isyan başlatmıştır. Öyle ileriye gitmişlerdir ki hipodromda imparator Anastasius'un yeğeni Flavius Hipatius yeni imparator ilan etmişlerdir. Hali hazırda senatoda açıktan olmasada Justinianus'un hakimiyetine karşı çıkanlar mevcuttur. Onun ve karısının alt sınıftan gelmesini yedirememişlerdir.
İsyan öyle büyümüş ki şehren yarısından çoğunu isyancılar kontrol etmedir. Müdahele etmek bir kıyımla sonuçlanacaktır. Justinianus ne yapacağını bilemezken şehirden kaçmayı düşünür. Ancak devreye karısı Demir Yumruk Theodora girer.
Alıntı:Kraliyet moru iyi bir kefendir. - Theodora, 532
Karısının sözlerinden cesaretlenen Justinianus kraliyet hadımı Narses, general Musdus ve eski dostu general Belisarius'u göreve çağırarak isyanı bastırmak için plan yapmaya başlarlar. Önce silahsız ve bir kese altınla Narses Maviler'in arasına karışır. Narses rüşvet ve Justinianus'un Mavi destekçisi olduğunu belirterek Mavilerin liderlerini ikna eder. Maviler kendi takipçileriyle sessizce görüşerek sokaklardan ve hipodromdan ayrılır. Hipatius'un taç giyme töreninde yeşiller yalnız kalır. Daha sonra Belisarius'un doğudan beraberinde getirdiği sert askerleriyle sokaklara girer. Merhamet yoktur. Karşılarında kim varsa kılıçtan geçirilir. Nihai ölümün 30.000 olduğu düşünülüyor, şehrin nüfusunun yirmide biri. Ertesi gün Justinianus Hipatius ve kardeşinin idam edilmesi emrini verir ve cesetleri denize atılır.
Justinianus generallerinde aradığı en önemli özellik sadakattir ve Belisarius'un isyanı bastırırken ki başarısı doğuda aldığı yenilgi sonrası ezilen itibarını yerine getirmiştir. Sasanilerle pahalıya mal olan savaş sonrası artık hedeflerin batıya dönecektir. Barbarların ele geçirdiği kadim eyaletleri yeniden Roma'nın hakimiyeti altına girmesi, Tanrıya ve Justinianus'a hitmet etme görevi yalnızca tek bir adama verilebilir: Son Romalı Belisarius.
- BÖLÜM SONU -