Modern Tarih: Birinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti (1933-1934)
#1
pUVOAGV.pngCYTw1yc.png
Soldaki Kuruluştaki Bayrak, Sağdaki Hoca Niyaz'ın kullandığı bayrak.
9kL3pYe.png
Devletin kontrol ettiği alan.
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ya da Birinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti, Kumul İsyanı sırasında Doğu Türkistan'da oluşan otorite boşluğunda kurulmuş kısa süreli bir devlettir. Devletin varlığı her ne kadar kısa süreli olsa da bu devlet daha sonra İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyetini ve günümüzdeki Uygur Milliyetçi hareketlerini etkileyecektir.
Ek not: Ma, Muhammed isminin Çince'ye geçmiş halidir. Çin Müslümanları (yani Hui'ler) tarafından sıkça kullanılan bir soyaddır.

Arkaplan

Doğu Türkistan ya da diğer ismiyle Sincan, 18. Yüzyıl ortasına kadar çeşitli Türki veya Türki olmayan otoriteler tarafından yönetilmiş ve en son Çungan Hanlığının Qing Hanedanı tarafından yıkılması üzerine Pekin'e bağlı bir vilayet haline getirilmiştir. Ancak Sincan bölgesinin uzak bir sınır bölgesi olması, bölge atanan valiler dışında Pekin'in doğrudan kontrolünden uzak olmuştur. 19. Yüzyıl ortalarında Taiping İsyanı sonrası oluşan otorite yoksunluğu sayesinde kısa süreli bir Kaşgar Devleti kurulsa da, ancak Taiping İsyanı bastırılınca bu devletin varlığına da son verildi. Bu olaydan (Çungan İsyanı) sonra Savaş Ağaları dönemine kadar bölgede Han Çinli otoriteleri, Hui'ler (Çinli Müslümanlar), İslami liderler ve bölgedeki Türki boylar arasında bir statüko kuruldu.

Uygurlar içinde Milliyetçi hareketlerin gelişmesi, 19. Yüzyıl sonlarında ve 20. Yüzyıl başlarında üst tabakadaki Uygurların Osmanlı Devleti ve Rusya'daki okullara gitmesi ile başlar. Gittikleri okullarda Ceditçi hareketlerden etkilenen Uygurlar, Doğu Türkistan genelinde Ceditçi okullar açmaya başladılar. Bu yeni tip okullar, eski tipte öğretim veren medreselerin yerine modern eğitim vermeleri, Milliyetçi görüşlere zemin hazırlamaları gibi özelliklerinden dolayı yukarıda bahsedilen statükoyu tehdit ediyordu. Bundan sebeple, bölgede ailelerle ve cemaatlerle bağlantısı olan Sincan Valisi Yang Zengxin bu okulları ya kapattı, ya da eğitimlerine engel oldu. Ancak 1928 yılında Zengxin'in öldürülmesi, işleri tamamen değiştirdi. Zengxin'den sonra yerine yardımcısı Jin Shuren geçti. Jin Shuren, Sincan'ı yönetmede beceriksiz, yolsuz ve Sovyet desteği sayesinde bir iktidara sahipti. Bunların yanında, Jin Shuren'in Çinlileştirme uygulamalarını geri getirmesi, vergileri arttırması, yerel otoriteleri Çinlilerle değiştirmesi ve Mekkeye Hac ziyaretlerini yasaklaması kendisini bölge halkına daha düşman etti.
Oqxi1iK.jpeg
Sheng Shicai


O sıralarda Nanjing'deki Kuomintang hükümeti, merkezdeki savaş ağalarının çoğunu hakimiyeti altına almış, şimdi de Çin'in otoritesini Tibet ve Sincan'da geri kurmak istiyordu. Aynı zamanda Sovyetler Birliği bölgede Çarlık Rusya'dan kalma bazı imtiyazlara sahipti ve potansiyel bir Uygur devleti ya da Kuomintang hakimiyeti bu imtiyazları ortadan kaldırabilirdi.

Kumul İsyanı

1930 Senesinde, Qing Döneminden beri Hami Bölgesini imtiyazlı bir şekilde yöneten Kumul Hanlığının lideri Mesud Şah ölünce Jin Shuren bu imtiyazı kaldırarak Kumul Hanlığını Sincan'a bağladı. Bundan sonra Jin Shuren, Uygurlara uygulanan toprak vergisini iki katına çıkardı, sonra da bazı Uygur toprak sahiplerinin topraklarına el koyup buralara Han Çinlilerini, toprak ağalarını da çöl topraklarına yollayınca bölgede gerilim artmaya başladı. Ama asıl fitil, 1931 yılında Chieng ismli bir Çinli Subayın, bir Uygur kızı ile evlenmek istemesi üzerine çıktı. Uygur kaynakları kızın tecavüze uğradığını ya da kızın ailesinin tehdit edildiğini söylüyor. 20 Şubat 1931'de bölgedeki Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar ve Jin'in yönetimine karşı olan Hui ve Han Çinlileri isyan etti. Sovyetler Birliği Jin Shuren'in ordusundaki Sheng Shicai'ye yardım ederek Sheng'in Jin'i indirmesini sağlamışlardır. Aynı zamanda Sheng, Sovyet birlikleri dışında bölgedeki (İç savaştan sonra Bolşeviklerden kaçarak bölgeye yerleşen) Beyaz Ruslardan yardım alarak İsyanı bastırmaya girişti.[/align]
go50tAV.jpeg Ma Zhongying
Bu esnada Kuomintang için çalışan Ma Zhongying Huilerden oluşan 36. Tümen ile Urumiçi'ne yürüdü. 1933'e kadar Rus destekli Sheng Shicai ile Kuomintang destekli Ma Zhongying arasındaki çatışmalar devam etti.

Doğu Türkistan'ın Bağımsızlık İlanı

Bu kriz devam ederken 16 Mart 1933'de, Muhammed Emin Buğra önderliğindeki Buğra ailesi, Hotan yakınlarındaki altın madeninde bir isyan başlattı ve daha sonra Hotan Emirliğini ilan etti. Madencilerin lideri olan İsmail Hoca Han'ın Jin Shuren'e yolladığı bildiri şu şekildedir: "Sizin gibi ahmak kafirler bizi yönetmek için uygun değilsiniz... Siz kafirler gücünüzü silahlarınıza, toplarınıza ve paranıza dayıyorsunuz. Fakat biz gücümüzü, canımızın ellerine bağlı olduğu Allah'a dayanıyoruz."

g7DU5rU.png

Hotan'daki hükümet, 12 Kasım 1933'DE Kaşgar'daki entellektüellerle de birleşince Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ilan edildi. Cumhuriyetin resmi ilanını yapan ve Ceditçi aydınlardan olan Sabit Damolla Başbakan ve bölgede tanınan bir kumandan olan Hoca Niyaz Cumhurbaşkanı ilan edildi. Fakat Hoca Niyaz o esnada Kuzey Sincan'da Sheng Shicai'nin birlikleri ile beraber savaşıyordu. Cumhuriyet, Kaşgar'da 20000 kişinin katılımıyla ve 41 pare top atışı ile ilan edildi. Cumhuriyetin bağımsızlık bildirisi aşağıdadır.

Alıntı:Dunganlar, Han Çinlilerinden daha çok milletin düşmanıdırlar. Bugün milletimiz Han baskısından özgürdür fakat hala Dungan boyundurluğu altında yaşamaktadır. Han Çinlilerinden hala korkmalıyız fakat Dunganlardan korkmaya devam edemeyiz. Bunun sebebi şudur: Dunganlara karşı korunmaya devam etmeliyiz, onlara kibar davranmak için güç harcamamalıyız çünkü Dunganlar bizi bu yola girmeye mecbur bıraktı. Sarı Han Milletinin Doğu Türkistan'da zerre işi yoktur. Aynı şekilde, Kara Dunganların da böyle bir bağlantısı yoktur. Doğu Türkistan, Doğu Türkistanlılarındır. Yabancıların anamız veya babamız olmasına gerek yoktur... Bundan sonra yabancıların dilini, adlarını, törelerini, alışkanlıklarını, davranışlarını ve vesaire kullanmaya gerek yoktur. Onları aynı zamanda sınırlarımızdan atlmalıyız. Kara ve sarı renkler pistir... Onlar uzun süre boyunca topraklarımızı kirlettiler. Şimdi topraklarımızı bu kirden temizlemek şarttır. Kahrolsun siyah ve sarı barbarlar! Yaşasın Doğu Türkistan!
Not: Dungan burada Huileri, yani Çinli Müslümanları kastetmektedir. Bu bildirideki Han ve özellikle Hui karşıtlığı da dikkat çekmektedir. Huilere olan bu düşmanlık, bölgenin Çin hakimiyetine girmesinden beri hala devam etmektedir. Çinliler, bölgeye genelde Han Çinlilerinden ziyade Hui'leri göç ettirmiştir. Ancak her iki tarafında Müslüman olmasına karşılık taraflar arasında her zaman bir kriz olmuştur.

Uwpwqh3.png
Doğu Türkistan Cumhuriyeti, kısa sürede kendisine bir Anayasa ilan etti. Bu anayasaya göre devlet Şeriatın öncülüğünde yönetilecekti. Ancak yine de birçok yerde reform ve gelişme gibi Ceditçi ağırlığı basmaktadır. Devletin ismi de içindeki birden fazla etnik unsuru yansıtması amacıyla "Doğu Türkistan" olarak kabul edildi. Fakat basılan paralarda "Uyguristan Cumhuriyeti" ismi de kullanılmaktadır. Doğu Türkistan'ın bağımsızlık ilkeleri de aşağıdaki gibidir:

  1. Doğu Türkistan'daki Çinli diktasını bitirmek.
  2. İçindeki bütün milletlerin eşitliğine dayanan özgür ve bağımsız bir Doğu Türkistan Cumhuriyeti Kurmak
  3. Doğu Türkistan'ın Ekonomisini, tarım, sanayi, hayvancılık ve özel teşebbüs bakımından geliştirmek. Halkın refahını arttırmak.
  4. Doğu Türkistan halkının çoğu İslam'a inandığı için Hükümet bu dini savunur. Aynı zamanda din ve inanç özgürlüğünü de destekler.
  5. Doğu Türkistan'daki Eğitim, Kültür ve Sağlık standartlarını yükseltmek.
  6. Dünyadaki demokratik ülkelerle ve komşularla, özellikle Birleşik Krallık, SSCB, Türkiye ve Çin ile dostane ilişkiler geliştirmek.
  7. Doğu Türkistan'daki barışı korumak için ülkedeki bütün milletlerden oluşan güçlü bir ordu kurmak.
  8. Bütün bankacılık, posta, telgraf ve telefon hizmetleriyle bütün yeraltı zenginlikleri millete aittir.
  9. Memurlar arasındaki bireyciliğe, bürokratçılığa, milliyetçiliğe ve yolsuzluğa son verilmelidir.
Ancak Doğu Türkistan'ın uluslararası tanınırlık kazanma amaçları başarıya ulaşamamıştır. Başbakan Sabit Damulla SSCB'ye, Britanya'ya, Afganistan'a, İran'a, Hindistan'a ve Türkiye'ye elçiler göndermişse de bunlar bir başarıya ulaşamamıştır. Çevredeki güçlerden hiçbiri, Sovyetler Birliği ile Çin'in işlerine karışmak istememiş ve zaten 100.000 kişinin canına mal olmuş kanlı bir olaya girmek istememiştir. Bu Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetini daha da yalnızlaştırmış ve sonunu hızlandırmıştır.

FJnXvRv.jpeg

Doğu Türkistan, altı aylık varlığı boyunca çeşitli çatışmalara girmiş ve etnik sorunlarla uğraşmıştır. Devletin önemli bir organı olan ve başlarında Muhammed Emin Buğra'nın olduğu Jön Kaşgar Fırkası ve Milli Devrim Komitesi, ülkedeki İslami oluşumu savunmuş ve Hristiyan Misyonlerler ve Hindularla sorun yaşanmasına sebep olmuştur. Bu süre boyunca Huiler, Han Çinlileri ve Uygurlar arasında karşılıklı çatışmalar ve kırımlar yaşanmıştır.

24 Ocak 1934'de, 2 Sovyet tugayı Sincan'a girdi ve Ma Zhongying'in birliklerini yendi. O sırada da Hoca Niyaz Kaşgar'a geçip Cumhurbaşkanlığı yetkisinin başına geçti. Devletin bayrağını, bugün hala kullanılan Kök Bayrağa çevirdi, Nanjing'deki Kuomintang Hükümetine de "5 Çin Halkının Kendini Yönetme Hakkı"na dayanarak bağımsızlık ilan ettiğini bildirdi. Ancak Sovyet Birliklerinden kaçan Hui Birlikleri bu sefer Kaşgar'a yöneldiler. Doğu Türkistan'ın, 2 tümenden oluşan güçlerini Kaşgar, Yarkent ve Yengi Hisar savaşlarında yendiler. Bunun üzerine Doğu Türkistan yetkilileri Afganistan'a ve Hindistan'a kaçtılar. 16 Nisan 1934'de devlet resmen varlığını sona erdirdi.

9FWuG1Y.jpeg
Hoca Niyaz


Doğu Türkistan'daki Japon Planları 

Doğu Türkistan Devletinin kurulmasında Japonların pek bir etkisi olmasa da bölge için bazı Japon planları mevcuttu. Japonlar 1931'de Mançurya'yı işgal edip burada Puyi önderliğinde kukla Mançukuo devletini kurdular. Aynı şekilde Japonlar Doğu Türkistan'daki karmaşaya da göz dikmişlerdi. Japonlar bunun için 2. Abdülhamid'in torunu olan Mehmed Abdülkerim Efendi ile Atatürk döneminde sürgün edilen bazı İttihatçıları Japonya'ya çağırdılar. Japonlar kargaşadan istifade edip Doğu Türkistan'a girerlerse Mehmed Abdülkerim Efendi'yi bu devletin başına Halife olarak koyacaklardı. Japonlar diğer İttihatçıları da Türkistan'a yollayarak halkı örgütleyeceklerdi. Fakat Abdülkerim Efendi, ya kendisine yeterli ilgi gösterilmediğinden ya da Türk asıllı bir Sovyet Ajanının teklifi ile Japonya'dan ayrılıp ABD'ye geçti. Burada ise 1935 yılında kurşunlanarak öldürüldü. Neden öldürüldüğü bilinmese de Sovyet ya da Japon ajanları tarafından öldürüldüğü iddia edilmektedir.

Sovyetlerin, Japonları diplerinde görmek istemeyişi ve Halifenin başta olduğu olası bir Türkistan devletinin Orta Asya'ya yayılması endişesi ile bu olaya karşı ajanları ile müdahale etti. Türkiye de Sovyetlerle ortak hareket ederek, Osmanlı Hanedanı'nın yeniden dirilmemesi ve bazı iddialara göre Turancı hareketlerin Japon güdümüne girmemesi için Japonların bu planına engel oldu.

vpQOokq.jpeg
Sabit Damolla







Sonrası
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, ya da Doğu Türkistan Türk-İslam Cumhuriyeti zaten ateşin ortasında doğmuştu. Bundan dolayı uzun yaşaması beklenemezdi. Ancak devletin kısa süreli varlığı 12 sene sonra kurulacak olan İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti'ne ve hala devam eden Doğu Türkistan bağımsızlık hareketine ilham olacaktır. Milli Liderlerin ise sonları değişiyor. Cumhurbaşkanı Hoca Niyaz, Sheng Shicai ile anlaşıp Sovyet güdümündeki Sincan Devleti'nin başkan yardımcısı olacaktır ancak Sovyetler kendisini "Troçkist" ilan edince 1938 yılında idam edilecektir.  Sabit Damulla, Ma Zhongying'in ittifak isteğini reddedecek ve daha sonra Sheng Shicai tarafından tutuklanacaktır ve hapiste hayatını kaybedecektir. Ölüm tarihi kesin değildir. Muhammed Emin Buğra, önce Afganistan'a geçecektir, orada Japonların kendilerine katılma isteğini reddettikten sonra İsa Yusuf Alptekin'in davetini kabul ederek Chongqing'deki Milliyetçi hükümete katılacaktır. Çin İç Savaşını Mao kazanınca Emin Buğra, Yusuf Alptekin ile beraber Türkiye'ye geçecektir. Bu devlet kurulurken Nanjing'de bulunan Yusuf Alptekin, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'ne mesafeli davranmıştır. Çin-Japon Savaşı ve İç Savaş boyunca Milliyetçi Hükümetin yanında olan Alptekin, İç Savaştan sonra Türkiye'ye geçip burada Uygur milleti için çalışmalarda bulunacaktır. 

Diğer küçük liderlerin çoğu çatışmalarda hayatını kaybetmiş, kalanlar da Çin Meclisine Sincan delegesi olarak katılmıştır.
[+] 6 üye Ecdad Computer nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#2
Kurtuluş yolunda su gibi aktı kanımız, Senin için ey yurdumuz, olsun feda canımız Kan dökerek, can vererek, seni kurtardık, Kalbimizde, kurtuluş için imanımız vardı.Yar oldu, himmetimiz sana, Dünyaya hükmetmişti geçmiş ecdadımız.Yurdum, kanla temizledik seni,Artık hiç kirletmeyiz, çünkü Türk’tür namımız.Atilla, Cengiz, Timur dünyayı titretmişti, Kan verip şan alan biz onların evlatlarıyız.Can verdik, aktı kanımız, aldık düşmandan intikam Yaşasın, hiç sönmesin parlasın istikbalimiz.

Doğu Türkistan Milli Marşı.
Ara
Cevapla
#3
Konuyu ve milli marşı görmüşken şundan bahsetmek istiyorum. Genellikle okuduğum tarih kitaplarında da bolca geçer Uygurları marşta geçen isimlerin sevdiği söylenemez. Kaldı ki Göktürklerin dahi sevdiği söylenemez. Uygurlar Türk değildir demiyorum ancak tarih açısından sevildikleri bir diğer Türk kavmi olduğuna da pek rastgelmedim. Ayrıca bildiğim kadarıyla nadir ittifaklarından biri Göktürk Devleti'ni yıkmak için bir kaç boyla yapılan anlaşma. Ardından zaten Kırgızlar (yanlış hatırlamıyorsam) yıkmıştı. Evet üzülüyorum acı ancak bazı gerçekler göz ardı edilmemeli.
5bac4e30d414a7eda8d137af0b1b33d4_2.jpg
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.