18-02-2020, 00:34
(Son Düzenleme: 18-02-2020, 00:35, Düzenleyen: HakaniyeLehçesi.)
Eski Bir Sonbahar
Sonbahardı… Seninle geçiyorduk o yoldan;
Topraklardan, havadan bir hüzün taşıyordu.
Bize yaklaşıyordu.
Gönlümüzde yepyeni bir duygu yaşıyordu.
Rüzgarların değildi bu musiki, bu hüzün;
Hatırladın değil mi? Kuşlar ağlaşıyordu…
Havada bir serinlik… Tatlı bir hayal gibi…
Toprak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
O gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
Yapraklar gibi yere dökülüyordu senin;
O nağme mesafeyi, zaman aşıyordu.
O bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır.
Bu ocak hüzünlerle dolup boşalacaktır.
Eski bir sonbaharı, küçük kuşları anmak
Belki veda etmektir sana birkaç satırla…
Yine bir sonbaharda ordan yalnız geçersen
Beraber geçtiğimiz serin günü hatırla!..
Şaşırabilir ve bilmeyebilirsiniz ama bu şiirin şairi Hüseyin Nihâl Atsız'dır. "Mutlak Seveceksin"in üstüne bunu okuyunca iki şiirin de şairlerinin aynı olması oldukça şaşırtabilir. Atsız gerçekten klas bir şair.
Bir de bu aralar favorim olan şiiri yazayım ezberimce. Noktalama işaretleri orijinalinden farklı olabilir. Şiiri ihtiva eden kitabı bulsam alırdım da bulamadım :(( Biliyorsanız bilgilendiriniz lütfen.
Sarahaten, acaba, söylesem darılmaz mı?
Darılmak âdeti, bilmem ki çapkının naz mı.
Desem ki: "Ben seni..." Yok, dinlemez ki! Hiddet eder.
Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der?
Desem ki: "Ben seni pek..." Ya kızar, konuşmazsa?
Derim: "Bu çektiğim, insaf edin eğer azsa."
Desem ki: "Ben seni pek çok..." Hayır, kızar; bilirim.
Tereddüdüm, acaba, hiddetinden az mı elim?
Desem ki: "Ben seni pek çok..." Sakın gücenme e mi!
Sakın gücenme e mi, anladınsa sevdiğimi.
Şairimiz Orhan Seyfi Orhon. Bir de bunu Münir Nûrettin Selçuk'tan dinleyiniz:
İhtiras, keder, heyecan, marjinallik, monşerlik, kaygı ve aşırı miktarda Türklük barındırır.
Sen eğme, eğilsin alnı karalar / Dalkavuklar, p...lar ve maskaralar