12-03-2019, 20:05
(Son Düzenleme: 03-03-2024, 16:25, Düzenleyen: Elefsar. Toplamda 1 kere düzenlenmiş.)
Kısaca Hansa olarak da bilinen Hansa Birliği 12. yüzyılda ticaret yapma amacıyla bir araya gelmiş kuzey Alman şehir devletlerinden oluşan bir federasyondu. Birliğin merkezi Lübeck kentiydi ve birlik Kiev Rus topraklarından Hollanda'ya, İskandinavya'dan Britanya'ya çok sayıda şehirde ticari faaliyetler gösteriyordu.
Birliğin gücü 13. yüzyılda artış gösterdi ve 1356 senesinde resmi olarak çok üyeli bir ticaret birliği olarak kuruldu. Kurulmasıyla birlikte İsveç'te sahip oldukları Gotland adası sayesinde itibariyle Baltık ticaretinde tekel haline gelen Hansa, bu tekelliğinden yararlanarak bölgedeki ülkelerle kazançlı ticaret antlaşmaları yapmayı başardı.
Birliğin üyeleri 15. yüzyıla kadar ciddi oranda kâr etmeye devam etse de, 15. yüzyılla birlikte ekonomik depresyon, birliğe dahil olmayan tüccarların gücünün artışı, çeşitli kaynakların tükenmesi ve özellikle 14. yüzyılın sonunda yaşanan Kara Veba neticesinde birlik eski gücünü kaybetmeye başladı. 17. yüzyıl itibariyle neredeyse sadece ismen varolan Hansa, 19. yüzyılda resmi olarak ortadan kaldırıldı.
Birliğin Kuruluşu
Hansa Birliğinin kökü ortaçağ loncalarına dayanıyordu. Ortaçağın sosyal paradigmaları halkı 3 sınıfa ayırmaktaydı: soylular, din adamları ve köylüler. Soylular aralarında tüccarları ve zanaatkarları da kapsayan köylü sınıfından istediği şekilde vergi alabiliyordu ve ortaçağda tüccarlar ve zanaatkarlar bu gibi loncalar kurarak üst sınıfa karşı örgütlenme ve kendilerini koruma amacı güttüler.
Ortaçağ loncaları sadece üyeleri korumuyor, aynı zamanda topluluğa çeşitli katkılar sağlıyordu. Örneğin Fırıncılar Loncası üretilen tüm ekmeklerin belli bir standarta sahip olmasını sağlıyor, aynı zamanda ekmek fiyatını denetliyordu. Loncalar fakirlere, yaşlılara ve yetimlere yardım etme misyonuna sahipti ve bu şekilde soyluların "hristiyanlık görevlerini" yerine getirdikleri için soylular tarafından tolere ediliyorlardı. Aynı zamanda loncalar sayesinde soylular teker teker tüm tüccarlardan vergi toplamak yerine tüccar loncası liderinden vergi alıyor, lonca lideri bu vergiyi loncanın üyelerinden çıkartıyordu.
Lübeck birliğin kuruluşu öncesinde Saksonya ve Bavyera dükü Aslan Henry dönemiyle birlikte önemli ticaret merkezlerinden biri haline geldi. Bölgedeki diğer ticaret şehirleri gibi Lübeck'te de çeşitli tüccar loncaları bulunuyordu. Bu loncalar vergilendirme, hırsızlık, deniz ticaretinin tehlikeleri ve benzeri zorluklar karşısında 12. yüzyılda birleşerek kendilerini koruyacak, kazançlarını arttıracak bir filo (hansa) kurmaya karar verdi.
Bir Hansa tüccarı, Georg Giese.
Birliğin İlk Yılları
Birliğin asıl kuruluş tarihi tam olarak bilinmemektedir ama Aslan Henry döneminde kurulduğu düşünülmektedir. Henry çeşitli yasalar çıkartarak daha serbest bir biçimde ticaret yapılabilmesini sağlarken, Kuzey Almanya'daki tüccarların çıkarlarını ve güvenliğini tehlikeye attı. 1241 senesinde Hamburg ve Lübeck şehir devletlerinin ortaklık antlaşması imzalayarak tuz ve balık ticareti üzerinde tekel oluşturmaları ile Hansa tarih sahnesine giriş yapmış oldu. Diğer şehirler birliğe 1241 ila 1282 seneleri arasında dahil oldular.
Hansa Birliğinin yükselişi öncesinde soylular ve din adamları halk üzerinde öyle bir güç sahibiydi ki, tüccarlar basit çiftçilerden neredeyse farksız bir şekilde hayat sürüyordu. Birliğin kurulmasıyla birlikte bu sosyal yapı değişti. Londra'dan Novgorod'a çok sayıda şehirde Kontor adı verilen şubeler açıldı ve bu şubeler aracılığıyla Alman şehir devletleri büyük kârlar elde ettiler. Tarihçi Norman Cantor şöyle yazar:
Norman Cantor :13. yüzyılda uygarlıkların sıkıntılardan birisi halkın üretim ve ticaretle ilgilenen kısımlarının sahip oldukları ekonomik önemi politik arenaya yansıtmaktaki başarısızlığıydı. Bu sebeple ortaçağ boyunca nüfusun büyük bir kısmı dilsizdi.
Hansa Birliği ekonomik başarı üzerinden tüccarlara seslerini duyurma fırsatı tanıdı. Lübeck ve Hamburg tarafından kurulan bu birliğe sayısız şehir ve kasaba başvurdu ve 1356 senesinde birlik resmi olarak kuruldu. Lübeck Yasasına göre birliğin bir üyesi tehdit altında olduğunda birliğin diğer üyeleri askerlerini bir başka üyenin kontrolüne vermeyi kabul ederek savunacaktı.
Hansa Altın Çağı
Hansa Birliği birlik üyelerine sadece politik rakiplerine karşı değil, aynı zamanda hem karada hem de denizdeki hırsızlara karşı da koruma sağladı. Ortaçağda suç oranı soyluların bu alanlardaki beceriksizlikleri ve kimi zamanlarda müdahale etmekte isteksizliği sebebiyle oldukça yüksek seviyedeydi. Bu sorunun bir sebebi hükümdarların kimi zaman işlerine gelen durumlarda suçluları affetmekten çekinmemesiydi. Bir kişi suç üstünde yakalansa bile tek yapması gereken şey yerel soyluya veya krala kendisinin soylu veya ülke için yararlı işler yaptığını göstermesiydi. Hansa Birliği bu durumla baş etmek adına kendi asker muhafızlarını kurarak ticaret yollarını koruma altına aldı.
Birliğin üyeleri bakır, balık, keten, kürk, tahıl, bal, demir, reçine, tuz ve çeşitli tekstil ürünlerinin ticaretiyle ilgileniyordu. "Hansa Birliğinin Kraliçesi" olarak bilinen Lübeck başta olmak üzere özgür şehirler direkt olarak Kutsal Roma İmparatoru tarafından yönetiliyorlardı ve bu şekilde bölgesel düklerin kendi aralarındaki çatışmalardan uzak durabiliyorlardı.
Birliğin gücünü gösteren en güzel örnek Danimarka Kralı 9. Waldemar ve müttefiği Norveç Kralı 6. Haakon ile girişilen 9 senelik savaştır. 1361 ila 1370 seneleri arasında Hansa Danimarka Krallığıyla savaşa girmiş, üstelik bu savaşı kazanmış ve bu yolla İskandinavya genelinde ticaret hakları elde etmiştir. Danimarka ile girişilen gelecekteki çatışmalar Hansa'nın İskandinavya'daki gücünü pekiştirmiştir.
Norman Cantor :Hansa'yı oluşturan kuzey Alman şehirleri İngiltere'den Rusya'ya uzanan bir ticaret ağı kurmanın yanı sıra politik ve askeri ittifaklar kurarak Baltığın hakimiyeti için İskandinav Krallarla savaştılar.
Birlik Lübeck'te belli aralıklarla toplantılar düzenleyerek kendine çeşitli stratejiler belirliyordu. Bazı üye şehirlerin bu toplantılara katılması şart değildi, hatta bu toplantılarda alınan kararları uygulama şartı da yoktu. Bu şehirlerin birliğin genelinin çıkarlarına aykırı hareket etmedikleri müddetçe birlikteki konumundan faydalanmalarına izin veriliyordu. Altın çağında Hansa Yedi Yıl Savaşlarında kullanmak üzere Adler von Lübeck isminde döneminin en büyük savaş gemilerinden birini inşa ettirse de, İsveç ile erken bir biçimde barış imzalanması sonrasında gemi ticaret gemisi olarak kullanıldı.
Buna rağmen birlik zenginleştikçe ve güçlendikçe, bazı üye şehirler arasında sıkıntılar belirmeye başladı. Birliğin bölgedeki ülkelerin iç siyasetlerinde kendilerinin lehine olabilecek kişileri desteklemesi bazı ülkelerle olan ilişkilerinin bozulmasına sebep olacaktı. 15. yüzyılda Yüce Ivan'ın tahta çıkmasıyla birlikte Rusya'daki tüm Hansa ofisleri kapatıldı. Diğer ülkeler de birliğin kendi kazançlarını arttırıp edip birlik dışındaki tüccarların kâr oranlarını azaltmasını sebep göstererek benzer eylemlerde bulundular. Birliğe dahil olmayan tüccar kazancının bir kısmını bağlı olduğu lorda verebilirdi, ancak Hansa için böyle bir durum söz konusu olamazdı. Dolayısıyla yerel hükümdarlar bu birlikten rahatsız olmaya başladılar.
Adler von Lübeck.
Güçten Düşüş
1348'deki Kara Veba Avrupa nüfusunun neredeyse yarısının ölümüyle sonuçlandı. Bu durum ürün üretimi ve taşınması gibi ticaretin gerçekleşebilmesi için gerekli olan aşamaları derinden etkiledi. Tüm bunların yanı sıra Hansa artık ticaretini yapacak kaynak sıkıntısı çekmeye başlamıştı.
Norman Cantor :Zamanında keşfedilen kaynaklar tükenmeye başladı ve ortaçağın kısıtlı teknolojileri bu açığın kapatılabilmesini engelledi. Kuzey Avrupa'da başta gümüş madenleri olmak üzere çok sayıda maden artık üretim yapamıyordu. Saksonya'daki Goslar madenlerini su basmıştı ve bu zorluğu aşabilecek teknolojiye sahip değillerdi.
15. yüzyılda gerçekleşen küçük çaplı buz devri de birliğin zararına oldu. Yaz mevsiminin kısalmasıyla birlikte daha az ekin, daha az üretim vardı. Birliğin en erken tekel haline geldiği balık ticareti iklim değişikliği sebebiyle balıkların göç etmesiyle birlikte Hollandalı tüccarların tekeline girdi.
Birlik üyeleri arasındaki sorunlar da Hansa'nın güç kaybetmesine sebep oldu. Örneğin Bruges kenti Burgonya düklüğüne dahil olduktan sonra Lübeck'le sıkıntılar yaşamaya başladı ve bir süre sonra Holland da Bruges'u takip etti. Vebadan dolayı zayıf düşmüş Avrupa soyluları topraklarını korumak için paralı asker kiralamak zorunda kalıyorlardı ve bu askerleri finanse edebilmek için altına ihtiyaçları vardı, dolayısıyla kendisine en çok kâr sağlayacak tüccarın tarafında oldular. Hansa bu kârı "kendilerine" saklamasıyla tanınan bir birlikti.
Sonuç
15. ve 16. yüzyıllarda birliğe üye şehir devletlerinin sayılarında azalmalar başladı. 16. yüzyılda Hansa Birliği çeşitli reformlarda bulunmaya çalışsa da hiçbir reform istenen etkiyi yaratamadı. 1618 ila 1648 yılları arasındaki Otuz Yıl Savaşları birliğin çöküşünü hızlandırdı. 1669 senesinde Lübeck'te toplanıldığında birlikte 10'dan az şehir bulunuyordu. Bu dönemde birlik ismen varolsa da, pratikte ortadan kalkmıştı.
Bir süre sonra zamanında yaklaşık 200 şehre sahip Hansa Birliğinde 19. yüzyılda 3 şehir kalmıştı: Lübeck, Hamburg ve Bremen. Hansa Birliği 1862 senesinde resmi olarak feshedildi.