Postklasik Tarih: Roger II (1095-1154)
#1

Roger II, 22 Aralık 1095'te doğup, 26 Şubat 1154'te ölen ünlü Sicilya Kralıdır. 1105-30 arasında Sicilya Adasının Düküyken, 1130-54 tarihlerinde Sicilya Kralı oldu. Düklüğü döneminde 1122'de Calabria'yı ve 1127'de Apulia topraklarını ülkesine kattı.

İlk Dönemleri
Roger, Sicilyalı Kont I. Roger ve onun üçüncü eşi Savonalı Adelaide'nin oğluydu. 28 Eylül 1105'te dokuz yaşındayken ağabeyi Simon'ın yerine tahta geçti. Çocukluğu hakkında çok az şey bilinmektedir. Annesinin naiplik yaptığı bu yıllarda, muhtemelen Calabria'daki Mileto, kuzeydoğu Sicilya'daki hanedan kalesi ve Messina arasında geçirdi, ancak 1112'de Palermo'da şövalye oldu ve ülkenin dizginlerini annesinden ele geçirdi ve Palermo'yu Sicilya Düklüğünün başkenti yaptı

Babası Roger I ve Amcası Robert Guiscard'ın fethettiği ada, ağırlıklı olarak Müslüman Araplar ve Yerli Yunanlardan oluşmaktaydı. Normandiyanın soğuk kıyılarında doğan ve maceracı-savaşçı özellikleriyle namını duyuran amcası ve babasının aksine Roger, kozmopolit, çok dilli Yunan ve Müslüman eğitmenlerin ve yetenekli danışmanların olduğu entelektüel bir sarayda büyüdü. Göçmen olarak gelip, yabancı oldukları memlekette hızla iktidara gelen Roger I her zaman Normanlığını ve savaşçılığını muhafaza etmişti. 5 yaşından beri onun etkilerinden yoksun kalan oğlu ise onun aksine, kendini Akdenizli ve diplomat olarak görmekteydi. Sorunları kılıçtan önce yapılabiliyorsa müzakere ile çözmek gerektiğine inanıyordu. Gözleri çağının karanlığına nazaran oldukça açıktı. Diplomasi her ne kadar karmaşık olsa da kılıçtan etkili bir silah ve altından daha değerli bir para birimi olduğunu düşünen bir hükümdardı.

Ancak Norman atalarından kalma iki özelliğini miras almıştı: Enerji ve Hırs. Bunları devlet adamlığı ve vizyonerliğiyle birleştirdi ve böylece Robert Guiscard'ın oğulları ve torunlarının vasatlığı ve beceriksizliği arasından yükselmeyi başardı. Kendilerine isyan eden baronlara ve kontlara karşı yardım etmek karşılığında topraklarını ve unvanlarını birer birer aldı.
Düklük Dönemi
1122'ye gelindiğinde tüm Calabria ona aitti ve 1127'de Apulia Dükü William doğal sebeplerden aniden öldüğünde Roger, düklüğün gerçek varisi olduğunu iddia etti ve harekete geçti. Lakin kendisine muhalif olan Baronlar, kendilerinden olmayan ve sonradan görme olarak gördükleri Hautevilles egemenliğine her zaman içten içe karşı çıkmışlardı. Papalık ise güney sınırında güçlü bir devletin var olmasını istememekteydi. Ancak Roger’ın üstün diplomasi yenetekleriyle baş edemiyorlardı. Bu yüzden Papa II. Honorius, 1128’de Roger’ı Apulia, Calabria ve Sicilya dükü olarak tanıttı.

Böylece, 32 yaşında genç dük kendisini Avrupa'nın en etkili prenslerinden biri olmuştu. Üçlü düklüğünü, tek bir krallık altında birleştirmeden ve kendini diğer büyük hükümdarlara denk görmeden önce sadece bir şey daha gerekliydi: Kraliyet tacı. İki yıl sonra bunun sözünü Papalıktan aldı. Lakin Papa Honorius’un 1130’un başlarında ölümü, papalık verasetiyle ilgili bir tartışmaya yol açtı. İki papalık adayından biri, Innocent II, Clairvaux'lu, dönemdeki hristiyan dünyasında büyük saygınlığı olan Başrahip St. Bernard'ın yardımları ve destekleri sayesinde, kısa süre sonra neredeyse tüm kıtayı geride bıraktı. Rakibi, antipapa Anacletus II, taç giyme töreni karşılığında tam destek sözü veren Roger'ın yanına gitti

Sicilya Krallığı Dönemi
Sicilya'nın ilk kralı, 1130'da Noel Gününde Palermo'daki katedralde Antipapa tarafından taç giydirildi. Antipapa Anacletus 1138'de öldü. Papa Innocent II, kendisine karşı eylemlerinden ve müslüman tebaasına toleranslı davranmasından dolayı Roger'ı yarı kafir olarak nitelendirdi ve ona karşı Haçlı Seferi çağrısı yaptı. Ertesi yıl Roger, Galluccio'da bir papalık ordusunu bozguna uğrattı ve Papa'yı ele geçirdi. Roger onu Garigliano Nehri'nin güneyindeki tüm İtalya'nın hükümdarlığını ve Sicilya krallığını tanımaya zorladı. Ardından, içişlerine odaklandı ve 1136-37'de Güney İtalya'ya yapılan büyük, ancak başarısız bir sefere liderlik eden Alman imparatoru II. Lothar tarafından kışkırtılan vasallarının  durmak bilmeyen ayaklanmalarını bastırdı. Vasallarının büyük topraklara sahip olmasını yasaklayan Roger böylece yönetimine pek az muhalefet bıraktığı Sicilya’da, yeni krallık giderek daha müreffeh ve istikrarlı bir hale geldi. Ortaçağın önemli geçiş merkezlerinden olan Sicilya, Doğu'da Bizans, Batı'da Latinler ve Güney'den Müslümanların arasında defalarca el değiştirmiş, saldırılar nedeniyle harap olmuştu. Normanların bölgede iktidara gelmesiyle ilk defa istikrarlı ve merkezi bir yapıya sahip olmuştu ve Ortaçağ dünyasının uluslararası ticaret, bilim, kültür, sanat merkezi haline gelmiştir.

unknown.png

Kral, güzel sanatlara büyük bir ilgi duymaktaydı ve Palermo'daki kraliyet sarayı, resim, mozaik, mimari ve edebiyat yapımcılarıyla doluydu. Bunların çoğu eseri günümüze kadar ulaşmıştır. Entelektüel değer açısından Roger, özellikle Arap kültürüne düşkündü. Kral akıcı bir şekilde Arapça konuşurdu ve sarayında birçok İslam şairi, alim, mimar ve bilim adamını çalıştırdı. Belki de İtalya üzerindeki İslam etkisinin en büyük kazancı Nuzhat al-mushtaq'tır(Tabula Rogeriana). Kendisi, Kral Roger'ın sarayında görev yapan Uzman kartograf Muhammed el-İdrisi ile birlikte 15 yılı aşkın bir sürede tamamlanan kapsamlı bir dünya  haritası yaptılar. Zamanındakilere kıyasla dikkate değer şekilde doğru şekilde çizilmiş bu harita daha sonra Kristof Kolomb ve Vasco de Gama'nın 300 yıl sonraki seferlerinde önemli rol oynadı.

Kralın kendisi, zamanının diğer hükümdarlarına nazaran daha çok, hükümdarlık ve yönetim hakkında derinlemesine düşünmüş bir entelektüeldi. Doğu Roma İmparatorluğundan hiç hazzetmese de Güney İtalyadaki yönetim iddiaları için Batı Roma İmparatorluğu iddiasını sürdürdü. Yine de küçüklüğündeki yetiştirilme tarzı onu Bizans monarşi kavramına yöneltti: Tanrı'nın temsilcisi olan hükümdarın, Tanrı'nın dünya ile cennet arasındaki ara konumunu yansıtan bir ihtişamla tebaasından uzak ve yüce olduğu, mistik bir mutlakıyetçilik anlayışı. Bilinen iki portresinden biri olan Palermo'daki Martorana Kilisesi'ndeki mozaikte İsa tarafından sembolik olarak taçlandırılan Bizans cüppelerinin içinde tasvir edilmesi tesadüf değildir.


Devletinin ihtişam içinde olması, boş savurganlık yapıldığı anlamına gelmiyordu. Çağdaş bir tarihçi, Roger'ın hazine hesaplarını bizzat inceleyip en küçük harcamaları bile kaydettiğini ve borçlarının ödenmesinde tahsilatında olduğu kadar titiz davrandığını belirtiyor. Yine de bu onun tembel olmadığı anlamına gelmiyordu. Saray coğrafyacısının anlattığına göre , Kral "Uykusunda diğerlerinin uyanıkken yaptıklarından daha fazlasını başarmıştı."
Babasının attığı temellerden yola çıkarak, Avrupa'da yıllarca imrenilen Norman, Yunan ve Arap modellerinin iyilerinden seçilen bir karma kamu düzeni yarattı. Ordunun ana vurucu unsuru olarak da görevlendirilen Araplara maliyeyi emanet etti. Donanma, ağırlıklı olarak Yunanlardandı; Arapçada “emirler emiri”nden türetilen Ammiratus Ammiratorum aynı zamanda hükümetin başıydı ve kralın kendisinden sonra protokol bakımından ikinci sıradaydı.
Roger’ın Donanması
Sicilya’nın güvenliği ve refahı her şeyden önce bu donanmaya bağlıydı ve Roger’ın deniz gücünün üzerinde aşırı titizdi. Dönemin en büyük Amirallerinden olan Antakyalı George yönetiminde, kısa ömürlü de olsa kazançlı olan bir Kuzey Afrika Krallığını kurdu. Tunus'un büyük kısmını aldı, Korfu adası'nı ele geçirdi, Bizans kıyılarını yağmaladı, Thebanlı en iyi ipek işçilerini Palermo'da saray atölyesinde çalıştırmak için kaçırdı ve 1149'da imparatorluk sarayının bahçelerine küstahça birkaç ok atmak için Konstantinopolis'e doğru yelken açtı. Beklenmedik bir şekilde, 1147'deki İkinci Haçlı Seferi'nde hiçbir katkıda bulunmadı. Roger, annesinin 34 yıl önce Kudüs Kralı I. Baldwin'le olaylı şekilde evlenmesinden beridir Kudüs'ün Frank yöneticilerinden nefret ediyordu. Ayrıca, Sicilyadaki tebaasının çoğu Müslümandı ve hoşgörü, krallığının temel yapı taşıydı.

Bu politika kilise binalarında bile kendini gösterdi. Roger’ın inşa ettirdiği ilk büyük bina olan Cefalu'daki katedral, çok az Sarazenik etkiye sahiptir ancak Palermo'daki Palatine Şapeli, Latin planına göre tasarlanmış ve Bizans mozaikleriyle ışıldayan, saf Arap işçiliğinden oluşan sarkıt bir çatı ile kaplıdır. Orta Doğu esintisi, 1142'de Benedictine tarikatı için inşa edilen San Giovanni degli Eremiti kilisesinin fivevermilyon kubbesinde de dikkat çekici derecede belirgindir.
Palatine Şapeli
Önemi ve Başarımları
Sürekli isyan içinde olan ülkesini daha istikrarlı ve daha merkezi bir yönetime geçirmek amacıyla, 1140 yılında Ariano Hükümleri adlı yeni yönetiminin her yönünü kapsayan ağır ceza hükümleri de içeren hukuk külliyatını ilan etti.Daha sonra nadiren ayrıldığı Palermo'ya döndü. Orada son 15 yılını Avrupa'nın en entelektüel sarayında, dönemin önde gelen düşünürleriyle birlikte geçirdi. Palermo, akademisyenlerin hem Yunanca hem de o zamanlar harika bir bilim dili olan Arapça öğrenebildikleri tek yerdi. Roger’ın destekleriyle Sicilya, ilk defa Hristiyan ve İslam alimlerinin eşit düzeyde bir araya gelebilecekleri bilim merkezi haline geldi.

Roger II, üç kez evlendi. İlk karısı, Kastilyalı Alfonso VI'in kızı Elvira'dan ve ikinci eşi Burgundy Sibyl'den daha uzun yaşadı. Son yıllarında evlendiği üçüncü karısı, Beatrice'li Rethel, Roger'ın ölümünden sonra doğacak olan Constance'ı dünyaya getirdi. Constance, sonradan geleceğin Kutsal Roma İmparatoru Henry VI ile evlendi ve Sicilya'yı İmparatorluk kontrolü altına girmesini sağladı. Roger 58 yaşında öldüğünde taht, dördüncü fakat hayatta kalan en büyük oğlu Kötü William'a geçti. William, babasının sahip olduğu zeki yönetici vasfına sahip değildi, Kral olarak görevlerini ihmal ederken, hizmetçilerinin kendisi için tüm işi yapmasına izin veriyordu. Roger, Cefalù'da defnedilmesi için defalarca belirttiği dileğine rağmen, Kral Palermo'daki katedrale gömüldü. 


Ardında Avrupa'da Haçlı Seferleri nedeniyle bölünmüş ve parçalanmış bir krallık değil tüm ırkların, inançların ve kültürlerin eşit şartlarda teşvik edildiği ve hoşgörü iklimi olan bir krallık bırakmıştı. Kendisinin ölümünden sonra Batı Avrupa'dan Sicilya'ya yapılan yoğun göçler bölgenin demografik yapısını Katolik Latinler lehine değiştirmişti. Bunun sonucunda adada yaşayan Müslüman halka ve Ortodoks Yunanlara karşı organize saldırılar arttı ve Müslümanlar afrikaya, Yunanlar ise balkanlara göç etmek zorunda kaldı.
omnia fui et nihil expedit
[+] 9 üye Mabella nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.