Grand Ages : Medieval
Geçtiğimiz günlerde çıkmasıyla birlikte strateji dünyasına yeni bir soluk getiren Grand Ages : Medieval, bir çok oyundan parçalar barındıran bir Ortaçağ Grand Strategy oyunu. Kim Europa Universalis serilerindeki kadar detaylı bir diplomasi ve harita ile, Total War serilerindeki kadar detaylı muharebelerle, Anno kadar detaylı kaynak yönetimi ve ticaret yapabildiği bir strateji oyunu görmek istemez ki? Grand Ages : Medieval incelememizde Gaming Minds Stüdyolarının diğer bir çok strateji oyununu harmanlayarak ortaya çıkardığı bu oyunun nasıl bir sonuç ortaya çıkardığını inceleyeceğiz. Öncelikle oyunda 2 mod bulunuyor, bunlardan ilki Senaryo modu. Senaryo modunda 1050 senesinde Sofya kentinin hükümdarı olan bir genç ile oynayıp olayların akışıyla birlikte oyuna dair incelikleri öğreniyoruz, ancak dikkatli Türk oyuncusu için özellikle senaryo modunda ters giden bazı şeyler var. Oyun net bir şekilde tarihsel doğrulukla "ilgilenmiyor". Senaryo her ne kadar doğal olarak kendi içerisinde hayali bir hikayeyi anlatıyor olsa da anakronik bazı hatalar direkt olarak göze çarpıyor. Senaryo modundaki sanatsal grafiklerde Ayasofya'nın 1050 senesinde çoktan Türkler tarafından Camiye çevrildiğini ve minarelerin inşaa edildiğini görmeniz mümkün, aynı zamanda senaryonun ilk göreviyle birlikte tarihte bulunmayan bir Selçuklu Sultanından görevler alıyorsunuz ve bu Selçuklu Sultanı size nedeni bilinmedik bir şekilde Etiyopya'dan bulup getirdiği bir elçiyi gönderiyor. Yapımcılar Türkleri bu kadar esmer zannedecek değil ya.
Normal Oyun
Senaryo kısmından sonra oyunun asıl haline geçiş yapabiliriz, normal oyunda oynanabilir olarak tarihsel ülkeler bulunmuyor. Her oyuncu 1 köy ile ve belli kaynak seçenekleriyle oyuna başlıyor. Oyuna başlamadan önce başlayacağınız bölgeyi, oynamak istediğiniz harita türünü, oyunda kaç rakip olmasını istediğinizi ve zorluk, altın seviyesi gibi başlangıç ayarlarını yapabiliyorsunuz. Oyun içerisinde tarihsel ülkeler olmadığı gibi, tarihsel şehirler de bulunmuyor. Bu oyunda şehir yok olarak algılanmasın, şehirler var ama tarihsel demeye bin şahit. 1050 senesinde Anadoludaki şehirler Ankara, Antalya, İzmir ve Bursa. Aynı zamanda isminde Ortaçağ geçen bir oyunda Ortaçağın en önemli şehri olan İstanbul'un bulunmaması büyük bir hayalkırıklığı. Oyun içerisinde oyuncu dışında oyuna etki eden 2 eleman türü bulunuyor, bunlardan birine rakip deniyor diğeri ise normal AI şehirleri. Rakip sayısını az önce belirttiğim gibi oyuna başlamadan ayarlayabiliyorsunuz - bu rakam genellikle 8 oluyor. Rakip AI kontrolünde multiplayer oyuncuları gibi düşünmek mümkün, özellikle oyuncuya karşı hareket edip genişlemeci ve oyunu kazanmaya yönelik oynuyorlar. Normal AI şehirlerinin ise böyle bir kaygısı yok, örneğin başlangıçta yanınızda bulunan AI şehirler hiçbir şekilde birbiriyle rekabete girip birbirlerini - veya sizi - yoketmeye çalışmıyorlar, çünkü rakip değiller. Tüm oyun boyunca oyun içerisindeki rakipler veya oyuncu tarafından işgal edilmeyi veya satın alınmayı bekliyorlar ve bu durum oyunun stratejik yapısı açısından bir hayli sıkıntılı bir sistem. Paradox oyunlarında, Total War oyunlarında ve diğer bir çok Grand Strategy oyununda karşınızda zaman içerisinde değişen sayısızca tehdit sayısı varken Grand Ages : Medieval'de size tehdit oluşturacak kişiler oyun öncesinden belirlenmiş oluyor ve rakiplerinizin veya sizin kontrolünüzde olmayan şehirler ise oyun içerisinde herhangi bir genişleme denemesinde dahi bulunmuyorlar.
Ticaret ve Ekonomi
Oyunun belki de en önemli kısmını ticaret ve ekonomi oluşturuyor. Her şehir 5 ürün üretebiliyor, oyun içerisinde toplam 20 ticaret ürünü bulunuyor. Şehirler kuruldukları yere göre farklı ürünlere erişim sağlayabildiği gibi ileride açılan teknolojilerle birlikte daha ileri seviye üretimler yapabiliyorlar. Oyun içerisinde şehir kurmak mümkün ve şehir kurma esnasında ALT tuşuna basarak nerede hangi ticaret ürününün olduğunu görebiliyorsunuz. Oyun içerisinde merchant (tüccar), settler (yerleşimci), builder (inşaatçı) olmak üzere 3 karakter sınıfı bulunuyor. Bu karakterleri şehirlerinizde Inn (han) aracılığıyla belli bir ücret karşılığı üretebiliyorsunuz. Tüccarlar, eğer diğer şehirle aranızda yol bulunuyorsa ve ticaret antlaşmanız mevcut ise iki şehir arasında sürekli mekik dokuyarak sizde eksik olan ve diğer şehirde üretilen ticaret ürünlerini size, sizde bulunan ve diğer şehirde ihtiyaç olan ticaret ürünlerini ise o şehre iletiyor. Diğer şehirden bir ürün aldığınızda otomatik olarak bunun ücretini ödüyorsunuz, aynı şekilde diğer şehre tüccar aracılığıyla bir ticaret ürünü bıraktığınızda otomatik olarak hazinenize altın ekleniyor. Bu noktadan sonra oyun fazlasıyla ANNO serilerine benziyor, ancak bu sefer adalar arasında gemiler aracılığıyla ticari ürünleri taşımak yerine tüccarlar aracılığıyla şehirler arasında ticari ürünleri taşıyoruz ve ANNO'daki gibi tüm ticari ürünler asıl yerleşimimizin bulunduğu adaya odaklanamıyor çünkü her şehirde insanlar yaşıyor ve her şehrin kaynak ihtiyacı var. Şehirlerde seçtiğiniz 5 ticaret ürünü için 5 üretim binası yapma seçeneğiniz var, bu binaları sürekli yükseltebiliyorsunuz, bu binaların seviyesindeki yükselme şehrinize şehrin refah seviyesine göre işçi çekiyor, şehrinizdeki işçi sayısı ise direkt olarak şehrinizin nüfusunu etkiliyor. 1 işçi, ailesiyle birlikte 4 kişilik bir nüfus katkısı sağlıyor.
Diplomasi
Oyunun diplomasisini 3 kelimeyle açıklamak mümkün: "
Total War'dan kötü ". Normal modda oynadığınızda oyunun başında size en yakın şehir ile mevcut geçiş hakkı ve ticaret antlaşması ile başlıyorsunuz. Bu özellikle oyuncunun erken dönem gelişmesini ciddi miktar kolaylaştırıyor. Oyunun erken döneminde yine size yakın diğer şehirleri keşfettiğinizde bir süre sonra sizden askeri geçiş hakkı isteyip karşılığında hep aynı miktar para öneriyorlar. Siz ikinci şehrinizi kurduğunuzda ise bu AI şehirleri bu sefer sizin güçlü olduğunuzu idrak edip bu sefer sırayla size ticaret antlaşması soruyorlar ve evet, yine hep aynı miktarda para öneriyorlar kabul etmeniz için. Bunun yanı sıra eğer siz gidip ticaret antlaşması önerirseniz yanında para vermemeniz durumunda reddedilebiliyorsunuz. Total War'da bile bulunan antlaşmanızın kabul edilip edilmeyeceği bilgisi bu oyunda mevcut değil, antlaşma teklif ederken kumar oynamak zorundasınız, eğer antlaşmanız reddedilirse ilişkileriniz geriliyor ve bir süreliğine ikinci bir antlaşma öneremiyorsunuz. Çok basit bir oynamayla ve basit diplomatik hamlelerle oyunun başında çevrenizde bulunan şehirleri sahiplerinden para karşılığı satın almanız mümkün. Rakiplerle karşılaşana kadar az önce bahsettiğim paylaşılmayı bekleyen AI şehirleri savaş bile yapılmaksızın para karşılığı satın alınabiliyor.
Savaş ve Barış
Oyunun belki de diplomasiden sonra en zayıf olduğu nokta, savaş. Savaşla oyunun erken dönemlerinde tüccarlarınızın ve diğer karakterlerinizin doğadaki vahşi hayvanların saldırısına uğramasıyla tanışabilirsiniz. Eğer biraz şanssızsanız bir ayı sürüsünün birliklerinizi teker teker yokedişine de şahit olabilirsiniz. Savaşlarda herhangi bir stratejik unsur bulunmuyor, genel olarak sayıca fazla olan kazanıyor. Oyun içerisinde bölgelere has birimler mevcut. Örneğin Britanya bölgesindeyseniz özel bir okçu birimine sahip olabiliyorsunuz, Bizans bölgesindeyseniz arbaletli okçularınız olabiliyor. Her bölgenin Lordu ilan edilmek için belli bir yüzdesi mevcut, Britanya gibi küçük bölgelerde Lord ilan edilmek için Britanya'nın %65'ini kontorl etmeniz gerekirken Bizans gibi daha geniş bölgelerde bu oran daha düşük. Savaşta paralı askerler dışında asker türlerini geliştirmelerle açmanız gerekiyor. Aynı zamanda eğer ekonomik olarak iflas ederseniz ve hazineniz negatif değere düşerse ordularınızın tüm morali yokoluyor ve savaştan çekiliyorlar. Bu sebeple yine Anno serilerindeki gibi bu oyunda da en etkili savaşın düşmanın ekonomisini ve ticaretini nokta atışlarıyla vurmak şeklinde geliştiğini söylemek mümkün.
Sonuç
Oyun fazlasıyla boş, oyun çıktığı gün içerisinde 2 DLC duyuruldu ve bu zaman içerisinde oyunun DLClerle doldurulacağının bir göstergesi. Oyunda herhangi bir şekilde kültürel binalar bulunmuyor, oyun Avrupa haritası üzerinde kurulmuş tarihle tamamen alakasız bir strateji oyunu. Oyuna İskoçya'da da başlasanız Arabistan'da da başlasanız binalarınız tamamiyle aynı gözüküyor, herhangi bir kültürel bina, kültürel seçenek, kültürel birimler bulunmuyor. Başlangıç şehriniz Bağdat da olsa 1050 senesinde başladığını iddia eden bir oyunda nüfus ve kaynak gibi gerekenleri yerine getirdiğinizde Bağdat'a gidip kilise inşaa ediyorsunuz ve bu tarz kültürel eklentilerin ve daha bir çok özelliğin DLC'lerle oyuna ekleneceğini öngörmek fazlasıyla mümkün.