(10-11-2017, 14:49)Awake : @strateggy
Benim bir bakış açısı dayatmaya çalıştığım yok, aksine objektif temelde komünizmin kültür ve sanata olan etkilerini ele almak istedim.
Dünyanın en anlamlı binasını da inşa etsen yine de o bina çirkinse insanların üzerindeki etkileri karamsar ve boğucu oluyor. Bunu kendi adıma hayranı olduğum İstanbul'un bazı kısımları, Amsterdam, Paris ve Brüksel'in mimari yapılarını gözle görüp, havasını koklayıp, eve döndüğümde etrafımdaki çirkin rengarenk betonlaşmanın bende yarattığı etkiye dayanarak söylüyorum.
Eğitim konusunda ise iddia edilecek bir şey yok, Sovyetler eğitim sisteminin hayal gücünü desteklemeye yönelik olmadığını ikimiz de biliyoruz, öte yandan Sovyetler'in özgürlükçü olmayan yapısının insanları farklı düşüncelere nasıl kapattığını da benim anlatmam gerekmiyordur.
Bolşevik devrimi diğer pek çok devrim gibi iktidarda kalabilmek adına kendi hegemonyasını yaratmak zorundaydı, bunun sonuçları kültürel ve sanatsal açıdan yıkıcı oldu.
Hayal gücünün mevcut sistemi daha iyi hale getirebileceğini ve Stalin'in oluşturduğu halkın elinden yetkiyi alarak kurulan bürokratik devletin işine gelmeyeceğini biliyorum. Hatta şuan üzerinden konuştuğumuz devrimi yapan insanların, daha iyisi nasıl olur diye düşünen insanların nasıl ''tasfiye'' edildiğini de biliyorum. Yine de şunu söylemek istiyorum. Çarlık dönemi Rus topluluğunu eğitmesi, fırsat eşitliğinin olmadığı bir dünyada en ücra köylere kadar sanatı (kütüphaneler, tiyatrolar) götürmesi, yoksul ailelerin çocuklarına dahi parasız ve kaliteli bir eğitim sunması, dünyada ırkçılığın tavan yaptığı bir dönemde ırkçılık karşıtı olması, kadın hakları konusundaki tutumu ise yabana atılmamalı. Büyük felaketler yaşamaları ve asla rekabet ettikleri ABD ile eşit şartlarda olmamalarını da göz önünde bulundurmak gerekli.
"... Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir, başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen zihinsel güçtür.."