Hikaye: Ortadoğu Bozkurtları - Medieval II BC MOD
#7
y9n5pbu2.jpg

BÖLÜM 2
Sabahın muazzam ışıkları büyük dergaha yavaşça vurmaktaydı.Ruhlar gecenin karanlığına karışıp alemi gezmeye çıkmışken yanlızca loş ışıklı odanın içindeki ruh duruyordu.Kıgıtlı Salih hiç uyumamıştı o gece.Gözleri hep yeryüzünün kandilleri olan yıldızları izlemiş,onlarla Rabbinin alemde yarattığı sırları müşahede etmişti.Bu müşahededen onu uyandıran dergah müezzinin nefis sesi ile okuduğu ezan sesi olmuştu.

iIdU4G.jpg
 
Kıgıtlı Salih yetmiş beşine girmiş ve Horasan erenlerinin tezgahından çıkmış insanlardan biri idi.Hocası ona icazet verdiği gün kendisine tek bir şey demişti ‘’Git buralardan ! Git ve gönül kırbanla susuz gönüllere ,aşk ve muhabbet suyunu içir.Onların kalbini muhabbete doyur.’’
 
O da hemen asasını almış,eşyalarını odasından almadan hocasına derin bağlılığın etkisiyle yollara düşmüştü.Horasan’dan İran’a oradan da Peygamberler diyarı bereketli Dicle ve Fırat nehirlerinin bölgesine seyahat etmişti.Hocasının bir manevi işareti ile Halep’e karar kılmış ve orada kendine küçük bir kulübe yaptırarak sebilinden,susuz gönüllere muhabbet suyundan içiriyordu.
 
Kıgıtlı Salih dergahın önündeki atların kişnemesiyle birden irkilmişti.Gelen kişi en sadık dostlarından,Atabey’in veziri Sarı Öge Han idi. Hücresinden onun atından indiğini ve kendi bölümüne doğru ilerlediğini görüyordu. Şeyh normalde devlet adamlarını karşılamazdı ancak eski kadim dostlukları ve ona olan hatrı yüzünden yerinden kalkıp iki müridiyle beraber aşağı indi.Vezir Sarı Öge Han da nereye geldiğini bilen zeki birisiydi.Kürk elbiselerini bırakmış sadece yünden dikilmiş bir cübbe ile Şeyh dostunun kapısına gelmişti.Kapı çok alçaktı bu yüzden gelenler içeri eğilerek giymekte idi.Bu tür kapılar menkıbelerden okuduğu kadarıyla kibirli nefsi terbiye etmek veya onu öldürmek için yapılıyordu.


------------------------------------------------------
Halep Zengi Sarayı

sBvMnf.jpg

Yaşlı hükümdar üç aylık seferini bitirmişti.Yaptığı yolculuk onu yaşı sebebiyle bir hayli yormuş ise de üvey evladı Gökbörü’den olan torunları ile vakit geçirmek yorgunluğu ondan çekip atmıştı.Bazen kendine diyiyordu ‘’Keşke normal bir insan olsam,yanından geçtiğim bir fırıncı ya da uçsuz bucaksız çöllerde dönüp duran bir derviş.Sultanlık bir ateş,öyle kuvvetli bir ateştir ki elini yaklaştıranı bile kemiklerine kadar eriten bir harareti var.’’ 
 
Komutanı Davud Bey’den hiçbir ses seda çıkmıyordu.Bunun hiç hayra alamet olmadığını çıkarabiliyordu Atabey.Doğu’dan veya Güney çöllerinden gelebilecek herhangi bir tehlike o ve devlet için en büyük tehlikeyi arz ediyordu.Doğu’nun komutanlığı tamamen diğer öz oğlu Rüstem’in elindeydi.Rüstem gür sakallı,babası gibi orta boylu ancak hafif meşrep takılan bir gençti.Oğlunun yaptığı bir kaç hataya rağmen onu gözü gibi seviyordu.Çünkü hükümdarlıktan önce o Allah’ın yarattığı yeryüzünün halifesi insandı.Duyguları ile bir babaydı.
 
Fethettiği bir yerde hristiyan ahaliden zorla veri almış,bazı kadınları zorla adamlarına cariye ettirmişti.Buna öfkelenen Atabey,oğlunun adamlarının kafalarını kestirmiş ve onu da doğudaki kalelerin kumandanı olarak sürgüne yollamıştı.
 
Üvey oğlu Gökbörü ise yetim bir çocuk idi.Tedbili kıyafet içinde sokaklarda dolaşırken onu ney çalarken görmüştü.O neye üfleyişi sanki insanın elini yumuşak kuş tüylerine değdirmesi gibi okşamıştı ruhunu.Annesi ve babası Arap aşiretlerinin bir yağmasında katledilmiş o da esir edildiği yerden kaçmıştı.Onun Alp olan ismini Gökbörü olarak değiştirmişti.
 
Gökbörü,dağlarda zorluklara tek başına göğüs geren ve korkmandan dolaşan boz kurdun Türkçe ismini ona layık görmüştü.Öz oğluyla beraber onun kılıç talimi yaptığı zamanları hatırladı Atabey Gümüştekin.İkisi sanki ayrılmaz bütündü.Oğlunun tek arkadaşıydı bu koca sarayda.
------------------------------------
Mardin - 1175 Kışı

 Emir Rüstem,hizmetçilerinin getirdiği ipek kaftanı büyük bir özenle giydikten sonra kendine boy aynasında baktı.Bir an kendini babasının tahtında oturur gibi hayal etmişti.Bu inci rengindeki kaftan ile o tahtta güzel duracağına çok emin gibiydi.Adamlarından biri bir tevazuyla içeri girdi ‘’Emirim...Konuklarınız geldi.’’  Hizmetçinin sesini duyan genç Emir,yavaş adımlarla büyük konağının merdivenlerinden aşağı indiğinde babasına isyan eden Arap Aşiretleri ve onlara sözcülük adına Davud Bey onu bekliyordu.

Davut Bey  ‘’Selam ey Emirimiz !’’ diyerek Rüstem’i selamladı.Kendi gözlerinden bu selamlaşmadan memnun olduğu çok belliydi. ‘’Mektubunda bayağı bir iddialı dil kullanmışsın Davut Bey.Söyle bu işi nasıl yapmayı planlıyorsun ?’’
 
‘’Emir Hazretleri,biliyorsunuz ki Atabey olan babanız Arap aşiretlerine kötü davranıyor.Ayrıca Kudüs Kralı Baldwin ile boş bir yere savaşmakta.Neden yanımızda böyle güçlü bir krallık varken eskimiş bir adamın emrine uyalım.Sizin gibi genç ve kuvvetli bir adama bu devletin ihtiyacı var.Bütün Arap aşiretleri ve ben emrinize amadeyiz ! ‘’
RH5StO.jpg

‘’Çok güzel ! Büyük teçhizatlı bir orduyu ne zamana kadar çıkartabilirsiniz ?’’ 

 
‘’Emirim ! Bir aya kalmaz 40 bin askeri emriniz için hazırlayabiliriz.’’

‘’Peki bu kadar adamın masrafını nasıl karşılayacaksınız ?’’

‘’Merak etmeyiniz efendim ! Kudüs’ün büyük kralı Baldwin bize gerektiği kadar altın yardımı yapacaktır.’’ Davut Bey sinsi gülüşüyle Emir’in üzerindeki endişeyi dağıtmayı başarmıştı.
 
‘’Öyleyse Davut Bey,seni kendime vezir yapıyorum.Ordu işlerinden ve danışmanlığımdan sen sorumlusun.Mutlak vekilim olarak ilk işin babamın sefer planlarını öğrenmek’’

 
[+] 1 üye Sokullu nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 


Bu Konudaki Yorumlar
Ortadoğu Bozkurtları - Medieval II BC MOD (2.Bölüm) - Yazar: Sokullu - 03-01-2018, 23:05



Konuyu Okuyanlar: 4 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.