18-07-2018, 23:47
(Son Düzenleme: 18-07-2018, 23:48, Düzenleyen: napolyon94.)
Dün gece ki forumun bakım çalışmasından dolayı gecikmeli yayınladım. Kabul buyrun :)
Trakya'da yaşanan Limanköy faciası ile zayiatlarımız listesine yaklaşık 35 bin evladımızı daha ekledik. Toplamda 100 bin kaybın yaşandığı bu kaos ortamını kansız ve olaysız bitirmekte başarısız olduk. Artık Senato üyeleri dahi bu durumu bir "İç Savaş" olarak tanımlıyor. Basın giderek bize karşı daha çok aslan kesiliyor, her ne kadar dünya savaşta olsa da özellikle ABD'nin diplomatik baskısını Ankara'da hissediyoruz. Daha da mühim olanın, 20 Eylülden beri her hafta düzenli olarak Sovyetlerin sınırımıza yığınak yapıyor olması. Elimizden geldiğince büyük bir kara ve hatırı sayılır bir hava gücünü Kafkas sınırımızda tutuyoruz.
Yok olan 2. Trabzon Kolordusu yeniden yapılandırılıyor. Yeğenimin ve onun komuta kademesinin komple esir düşmesi üzerine tamamen yeni bir ünite olarak 30 bin mevcutlu bir kolordu kuruluyor. İki yeni tümenden peydahlanan bu ünite, diğer kara kuvvetleri birimlerine nazaran inanılmaz bir ateş gücüyle donatıldı. 360'dan fazla benzer kalibre de top , yeniden oluşturulan 2. Trabzon Kolordusuna tahsis edilecek.
Nazmi Paşa'nın asi güçleri ara sıra İhtilal Ordumuzu yokluyor. Genelde geceleri gerçekleşen ufak baskınlar ile zaten moralsiz olan neferlerimiz sürat ile psikolojik çöküntüler yaşıyorlar. En büyük hatalarımızdan biri sürecin başında politik olarak güvenilir, ama harp performansı kuşkulu hafif piyade tümenleri ile saldırıyı organize etmek oldu. İtibarımızı kurtarmak için artık sadece tek atımlık kurşunumuz var.
Bu süreçte Celal Bayar mühim bir rol oynuyor. Kendisi bir sivil olarak birkaç hafta da pek çok stratejik kışlayı heyeti ile birlikte gezdi. Paşaların gönlünden çok onların pragmatist zihinlerine yönelik konuşan Bayar, işin sonunu vatanseverlik sosu ile bitirerek pek çok ismi "faciaya" rağmen bize kazandırdı. En önemli kazanım da şüphesiz Rauf Paşa oldu. Yavuz zırhlısının 283 mm lik topları artık milletin bekasından başka bir husus düşünmeyen yüce Senato'ya ait.
5. Piyade tümenin kaybı ile kan kaybeden Ali Paşa, elinde kalan güçleri de benzer bir operasyona göndermeyi kabul ediyor. Yeni "Dalgakıran Harekati" ile Trakya bu kez kesin olarak zaptedilecektir. Hatalarımızdan dersler aldık, hava ve deniz birimlerimizden daha fazla destek alıyoruz. İsmet Paşa'nın da ağır kayıpları var ve yerlerine tek tük Yunanistan üzerinden trenle gelen ABD yardımlarını koyabiliyor. İsmet Paşa mevcut durumda Sonbaharı görememesi gerekir.
Tam konvansiyonel bir hücum için, neredeyse elimizde ki tüm hava filolaları kağıt üstünde operasyona dahil ediliyor. Bazı Askeri mahkeme kararları pilotlarımızın karar vermesinde yardımcı oluyor.
Tek umudu ABD ve İngiliz yardımları olan İsmet Paşa ulusunun ve halkının canını düşünmeden bu çatışma ortamını sadece uzatıyor!
IV.Ordu ve onun İtalyan/Yunan adalarına karşı oluşturulan üniteleri Dalgakıran'da büyük rol oynayacak. Şok bir çıkartmalar silsilesi ile 6. ve 16. Piyade tümenleri Gelibolu'nun kuzeyine çıkacak. İhtiyatta ise 25. Edremit Tugayı bulunuyor. Yavuz'un 283mm toplarıda Çanakkale üzerinde destekte bulunacak. Hamidiye ve Mecidiye'nin karşısına çıkacağını ön görmüyoruz. Susurluk Kolordusu ise Kırklareli'ne çıkarak hızla Trakya'yı süpürecek. İhtilal Ordusu ise yaptığı en iyi işi yaparak İstanbul merkezini baskı altında tutacak.
20 Mart günü Dalgakıran başlıyor. Çıkartmalar sorunsuzca yapılıyor, telaşla Gelibolu'ya bu kez çok daha hızlı bir biçimde yapay limanı inşa etmeye başlıyoruz. IV.Ordu (temelde bir kolordu), 11. Susurluk Kolordusu ile temas sağlamak için olanca gücüyle Tekirdağ üzerine yürüyor.
Gökte bu kez inanılmaz bir hava desteği bulunmakta. Pilotlarımızın kısmen tecrübe kazanması ile "nokta bombardıman" performansında mesafe katetmiş görünüyoruz. Yine de Nazmi Paşanın Asi I.Ordusu son adamına dek mevzilerinde tutunuyor.
Çıkartmanın 14. gününde İstanbul tamamen kuşatılıyor. Çorlu hava alanı bir kez daha ele geçiriliyor. Meriç sularına sürülen hain 11. Piyade Tümeni burada inatla tutunarak birimlerimizi meşgul ediyor. 20 Nisan da Gelibolu limanı kullanıma hazır olacak, o an İsmet Paşanın kaderi mühürlenecek. Ya kaçacak, ya yargılanacak!
İsmet Paşa son kumarını oynuyor, kendisne sadık bahriyelileri sahaya sürüyor. Zavallı yaşlı Hamidiye ve Mecidiye, Yavuz'un toplarına boyun ederek batıyor. Gelibolu Limanını engellemeye çalışan tüm karşı ihtilal filosu denizin dibini boyluyor. Bir tümenin yerine yenisini kimsenin umursamadığı köylü çocukları ile doldurabiliriz. Fakat 2 hafif kruvazörün yerini kolay kolay dolduramayız.
Liman henüz faal hale gelmeden, İstanbul düşüyor. Birçok semti ele geçirmeyi başardık. Batı'da Yeşilköy, Doğu'da Sarıyer kontrolümüz altına girdi. Asi I.Ordu dağılyıor, kitleler halinde teslim oluyor. Yeşilköy hava alanı düşmek üzere olmasına rağmen, İsmet Paşa Yıldız'ı terk etmemiş. Kalacak ve kaderine razı olacak gibi görünüyor.
Dalgakıran Operasyonu, bir tarafın son müdafaası olmasından ötürü ağır çatışmalara sahne oldu. Ulusumuz adeta lüzumsuz bu iç harpte 210 bin askeri, 50 bin kadar da sivil zayiat gördü. Tüm bunların sorumlusu İsmet İnönü Rejimi en ince noktaya kadar yargılanacak ve halkımıza hesap verecektir.
25 Nisan 1940'da Hareketimiz tüm yurtta huzur ve sükuneti mutlak kontrol ile ele geçirmiştir. Bizzat Senatoya yazdığım önerge ile bugünü "Sukunet ve Güvenlik Bayramı" ilan ediyoruz.
Vatan Caddesi'nde yapılan görkemli geçit töreninde tek bir gerçek var. Oda kimsenin gülümsemediğidir. Türkler bugünlerde göğüslerine takılan sözde "zafer" madalyaları ile bir asırlık utançlarını somutlaştırıyorlar. Yeni Askeri Rejimin mevcut savaş ortamında ki duruşu önümüzde ki aylarda bölge coğrafyasının kaderini belirleyecek. NYT/ Mayıs 1940
Trakya'da yaşanan Limanköy faciası ile zayiatlarımız listesine yaklaşık 35 bin evladımızı daha ekledik. Toplamda 100 bin kaybın yaşandığı bu kaos ortamını kansız ve olaysız bitirmekte başarısız olduk. Artık Senato üyeleri dahi bu durumu bir "İç Savaş" olarak tanımlıyor. Basın giderek bize karşı daha çok aslan kesiliyor, her ne kadar dünya savaşta olsa da özellikle ABD'nin diplomatik baskısını Ankara'da hissediyoruz. Daha da mühim olanın, 20 Eylülden beri her hafta düzenli olarak Sovyetlerin sınırımıza yığınak yapıyor olması. Elimizden geldiğince büyük bir kara ve hatırı sayılır bir hava gücünü Kafkas sınırımızda tutuyoruz.
Yok olan 2. Trabzon Kolordusu yeniden yapılandırılıyor. Yeğenimin ve onun komuta kademesinin komple esir düşmesi üzerine tamamen yeni bir ünite olarak 30 bin mevcutlu bir kolordu kuruluyor. İki yeni tümenden peydahlanan bu ünite, diğer kara kuvvetleri birimlerine nazaran inanılmaz bir ateş gücüyle donatıldı. 360'dan fazla benzer kalibre de top , yeniden oluşturulan 2. Trabzon Kolordusuna tahsis edilecek.
Nazmi Paşa'nın asi güçleri ara sıra İhtilal Ordumuzu yokluyor. Genelde geceleri gerçekleşen ufak baskınlar ile zaten moralsiz olan neferlerimiz sürat ile psikolojik çöküntüler yaşıyorlar. En büyük hatalarımızdan biri sürecin başında politik olarak güvenilir, ama harp performansı kuşkulu hafif piyade tümenleri ile saldırıyı organize etmek oldu. İtibarımızı kurtarmak için artık sadece tek atımlık kurşunumuz var.
Bu süreçte Celal Bayar mühim bir rol oynuyor. Kendisi bir sivil olarak birkaç hafta da pek çok stratejik kışlayı heyeti ile birlikte gezdi. Paşaların gönlünden çok onların pragmatist zihinlerine yönelik konuşan Bayar, işin sonunu vatanseverlik sosu ile bitirerek pek çok ismi "faciaya" rağmen bize kazandırdı. En önemli kazanım da şüphesiz Rauf Paşa oldu. Yavuz zırhlısının 283 mm lik topları artık milletin bekasından başka bir husus düşünmeyen yüce Senato'ya ait.
5. Piyade tümenin kaybı ile kan kaybeden Ali Paşa, elinde kalan güçleri de benzer bir operasyona göndermeyi kabul ediyor. Yeni "Dalgakıran Harekati" ile Trakya bu kez kesin olarak zaptedilecektir. Hatalarımızdan dersler aldık, hava ve deniz birimlerimizden daha fazla destek alıyoruz. İsmet Paşa'nın da ağır kayıpları var ve yerlerine tek tük Yunanistan üzerinden trenle gelen ABD yardımlarını koyabiliyor. İsmet Paşa mevcut durumda Sonbaharı görememesi gerekir.
Tam konvansiyonel bir hücum için, neredeyse elimizde ki tüm hava filolaları kağıt üstünde operasyona dahil ediliyor. Bazı Askeri mahkeme kararları pilotlarımızın karar vermesinde yardımcı oluyor.
Tek umudu ABD ve İngiliz yardımları olan İsmet Paşa ulusunun ve halkının canını düşünmeden bu çatışma ortamını sadece uzatıyor!
IV.Ordu ve onun İtalyan/Yunan adalarına karşı oluşturulan üniteleri Dalgakıran'da büyük rol oynayacak. Şok bir çıkartmalar silsilesi ile 6. ve 16. Piyade tümenleri Gelibolu'nun kuzeyine çıkacak. İhtiyatta ise 25. Edremit Tugayı bulunuyor. Yavuz'un 283mm toplarıda Çanakkale üzerinde destekte bulunacak. Hamidiye ve Mecidiye'nin karşısına çıkacağını ön görmüyoruz. Susurluk Kolordusu ise Kırklareli'ne çıkarak hızla Trakya'yı süpürecek. İhtilal Ordusu ise yaptığı en iyi işi yaparak İstanbul merkezini baskı altında tutacak.
20 Mart günü Dalgakıran başlıyor. Çıkartmalar sorunsuzca yapılıyor, telaşla Gelibolu'ya bu kez çok daha hızlı bir biçimde yapay limanı inşa etmeye başlıyoruz. IV.Ordu (temelde bir kolordu), 11. Susurluk Kolordusu ile temas sağlamak için olanca gücüyle Tekirdağ üzerine yürüyor.
Gökte bu kez inanılmaz bir hava desteği bulunmakta. Pilotlarımızın kısmen tecrübe kazanması ile "nokta bombardıman" performansında mesafe katetmiş görünüyoruz. Yine de Nazmi Paşanın Asi I.Ordusu son adamına dek mevzilerinde tutunuyor.
Çıkartmanın 14. gününde İstanbul tamamen kuşatılıyor. Çorlu hava alanı bir kez daha ele geçiriliyor. Meriç sularına sürülen hain 11. Piyade Tümeni burada inatla tutunarak birimlerimizi meşgul ediyor. 20 Nisan da Gelibolu limanı kullanıma hazır olacak, o an İsmet Paşanın kaderi mühürlenecek. Ya kaçacak, ya yargılanacak!
İsmet Paşa son kumarını oynuyor, kendisne sadık bahriyelileri sahaya sürüyor. Zavallı yaşlı Hamidiye ve Mecidiye, Yavuz'un toplarına boyun ederek batıyor. Gelibolu Limanını engellemeye çalışan tüm karşı ihtilal filosu denizin dibini boyluyor. Bir tümenin yerine yenisini kimsenin umursamadığı köylü çocukları ile doldurabiliriz. Fakat 2 hafif kruvazörün yerini kolay kolay dolduramayız.
Liman henüz faal hale gelmeden, İstanbul düşüyor. Birçok semti ele geçirmeyi başardık. Batı'da Yeşilköy, Doğu'da Sarıyer kontrolümüz altına girdi. Asi I.Ordu dağılyıor, kitleler halinde teslim oluyor. Yeşilköy hava alanı düşmek üzere olmasına rağmen, İsmet Paşa Yıldız'ı terk etmemiş. Kalacak ve kaderine razı olacak gibi görünüyor.
Dalgakıran Operasyonu, bir tarafın son müdafaası olmasından ötürü ağır çatışmalara sahne oldu. Ulusumuz adeta lüzumsuz bu iç harpte 210 bin askeri, 50 bin kadar da sivil zayiat gördü. Tüm bunların sorumlusu İsmet İnönü Rejimi en ince noktaya kadar yargılanacak ve halkımıza hesap verecektir.
25 Nisan 1940'da Hareketimiz tüm yurtta huzur ve sükuneti mutlak kontrol ile ele geçirmiştir. Bizzat Senatoya yazdığım önerge ile bugünü "Sukunet ve Güvenlik Bayramı" ilan ediyoruz.
Vatan Caddesi'nde yapılan görkemli geçit töreninde tek bir gerçek var. Oda kimsenin gülümsemediğidir. Türkler bugünlerde göğüslerine takılan sözde "zafer" madalyaları ile bir asırlık utançlarını somutlaştırıyorlar. Yeni Askeri Rejimin mevcut savaş ortamında ki duruşu önümüzde ki aylarda bölge coğrafyasının kaderini belirleyecek. NYT/ Mayıs 1940