19-07-2018, 04:35
(Son Düzenleme: 19-07-2018, 04:37, Düzenleyen: napolyon94.)
İstanbul'un düşüşü ile Yıldız Sarayına giren Darbeciler Ordusu, sabah saatlerin de İsmet İnönü' yü tutukladı. Prangalara çekilmeden evvel Paşa'nın son kez Atatürk tablosuna bakışı, tüm Türk halkı için bir utanç pozu oldu. NYC Muhabiri/ 24 Nisan 1940
Sanato'nıun tam oy birliği ile, işlevini yerine getiremez halde bulunan Türkiye Büyük Millet Meclis'inin meşru vekill-i mutlakî yetkilerini kullanarak yeni ve 3. Cumhurbaşkanları olarak beni seçmeyi münasip gördüler. Bu onurlu görevi vatanıma bir borç bilerek, onur duyarak kabul ediyorum. Allah bizleri utandırmasın!
Ülkede ki anarşiyi 6 ay gibi kısa bir sürede bitiren ben Mareşal Fevzi Çakmak, ulusumun ve milletimin bekasından başka bir şey düşünmeyip, bölge coğrafyasında barış ve refahtan başka bir şey düşünmeyeceğime, Atatürk'ün bize miras ve öğüt olarak bıraktığı ilke ve inkilaplara bağlı kalacağıma, kanun ve milletin iradesinin üstünlüğünden başka bir gücü tanımayacağıma, kişisel hak ve özgürlüklerin devlet organlarınca güvence altında kalmasına gayret edeceğime anayasaya el basarak siz değerli bürokratlar karşısında yemin ederim!
İç Savaş'ın sonlandırılmasın da önemli katkılar sağlayan Celal Bayar'ı, özellikle onun iktisadi becerilerini de düşünerek, onun ve ekibini olağanüstü şartlarda bulunan ülkemiz için geçici kabine olarak tayin ediyorum. İstiklal Harbi Gazisi Celal Bayar'ın bizleri utandırmayacağı, atamızın politikalarını en doğru şekilde yorumlayıp devam ettireceğine gönülden inanıyorum. Özellikle İsmet Paşa'nın yargılanma sürecinde titizlikle ve vicdanla hareket edeceğine güveniyorum.
Kanlı bir İç Savaşı arkamız da bıraktık. Nispeten kısa süren bu bir dizi çatışmalar dizisinde ki yüksek zayiat rakamlar önemli ölçüde hareketimizin direk sonuç alma arzusundan kaynaklandı. Bizden zayıf olduğunu bildiğimiz karşı mevzilere genelde hoyratça operasyonlar düzenleyerek yüksek kayıpları tattık. İç savaş arkasında önemli dersler bıraktı. Anadolu ve özellikle İstanbul halkı gözyaşları döküp, yaslarını tutabilir. Fakat bizim zararları tanzim edip, bir an evvel memleketi İç Savaş rakamlarına ulaştırmalıyız.
İstanbul'da ki atölyeler zarar görmüş gibi görünmese de altyapı fena halde hırpalanmış gözüküyor.
İç savaş ile kıvranırken, İngiliz güçleri Vichy ve İtalyan güçlerini inanılmaz bir sürat ile Afrika'dan attı.
Şanlı Ordumuz inanılmaz yıprandı. Kaostan evvel 340 bin mevcutlu Kara ordumuzdan geriye sadece 208 bin personel çağında bir organizasyon kaldı. Esir alınan tüm ihtilalci yada asi er ve astsubaylar sürat ile af edilip, orduya geri kazandırılmalı.
Başta Nazım Paşa olmak üzere tüm terör suçlusu subaylar, İnönü'nün mahkum edildiği "Yassıada'ya" kader arkadaşı olmaya gönderilecek. Bunun yanında milletin huzur ve istikrarını bozan tüm yüksek memur ve bürokratlar da özenle tutuklanıp, Türk Milletinin vicdanının sesi olan Yargı'ya hesap verecek!
26 Nisan 1940 günü tüm okullar, hastahaneler, kurumlar ve atölyeler iş başına geçti. Kısaca hayat normale dönüyor.
Ordularımızı yeniden "potansiyel düşmanlara" karşı organize etmeliyiz. İç savaşta en ağır bedellerden birini ödeyen Gazi Ali Paşa'yı Antep'e sevk ediyoruz. Emrinde ki kolorduyu tez zamanda eski gücüne kavuşturacak ve 2 yeni tümen ile takviye edeceğiz.
İç savaşta tüm zayi raporları toplandığında memleketimizin Aziz Ordusunun somut kayıpları ortaya çıkıyor. Buna göre toplamda 55 binden fazla ekipman ve diğer malzemelerin yanı sıra 140 pilot(uçak) da kayıplar arasında görünüyor. Cumhuriyet'in bin bir fedakarlıkla yetiştirdiği bu orduya, hainler büyük tahribatlara sebebiyet verdiler.
Esaretten kurtulan sevgili kahraman yeğenim Bahaddin 2.Trabzon Topçu Kolordusunun başına tekrar getiriliyor.
Tüm ordu birimleri aykırı bir durum olmadıkça doğal pozisyonlarına dönüyor.
Askeri üretim kapasitemiz yeniden Kaos önccesi seviyeye geliyor. Fakat kazanın kaynadığı Avrupa düşüldüğünde bu cılız savunma sanayisi memleketimizin bekasını garanti altına almaktan pek uzak. Bir an evvel devlet eliyle direk silah sanayisine oynamalıyız! Kudretli bir Silahlı Kuvvetler yaratmak birinci önceliğim olmalı.
Ülkenin savunma kabiliyetini arttırmak, daha nitelikli personele daha hızlı ulaşmak ve mevcut olağanüstü şartların devam edilebilirliğini sağlamak için "Ülkü Ocaklarını" kuruyoruz. Halkın her semt ve mahallesinde açılacak teşkilatları ile Sol grupları toplum düzeyinde sindirecek ve yok edeceğiz. Temel silah kullanma kabiliyeti ve vatansever duygular ile ülkücüler bu milletin potansiyel düşmanlara karşı en büyük gözdağı olacaktır.
Rauf Paşa'ya söz verdiğim gibi donanmanın da savaş öncesi duruma getirilmesi için sözlerimi yerine getiriyorum. Kocatepe sınıfı bir muhribin "TCG NUMAN" ismiyle Tuzla'ya ısmarlıyorum. Ayrıca, Hamidiye ve Mecidiye'nin yerini doldurabilmesi için Çakmak sınıfı yeni nesil "TCG ÇAKMAK" ve "TCG BAYAR'a" da onay veriyorum. Bu kruvazörler kurduğumuz ve inşa ettiğimiz sistemin kudretini denizlere gösterecektir.
Sol gruplar ile mücadele için işçi çalışma şartlarını isyan edecek seviyeden "şükredecek" seviyeye yükseltiyoruz.
Limanköy Faciasının ardından Ordu büyük bir ders aldı. Bunun için ısmarladığımız yeni nakliye uçakları, 22 Haziran günü resmen hava kuvvetlerine 1.Acil Lojistik Destek Filosu olarak II.Ordu'nun hizmetine atandı.
1 denizaltı, 2 muhrip ve 2 hafif kruvazörünü kaybeden Rauf Paşa'nın ateşi söz verdiğim yeni gemiler ile sönüyor.
İç savaşın sona ermesi ile Sovyet yığınağı Kars sınırından çekiliyor. Bayar hükümetine verdiğim tavsiye ile Moskova ilişkilerinin geliştirilmesini talep ediyorum. Eğer bir saldırmazlık antlaşması koparabilirsek, şüphesiz bu Avrupa çatışmalarından uzak durabilmemizi sağlayacaktır.
Diğer komşularımıza döndüğümüz de İran ve Irak'ın çoktan harp ekonomisine geçtiklerini ve savunma sanayilerinin kapasitelerinin , yüce ülkemiz ile benzer olduğunu görmek gerçekten gurur kırıcı. Bu 2.sınıf Orta Doğu ülkelerine kıyasla Silahlı Kuvvetlerimiz , batılı ordular standardında olmalıdır. Modern bir ordunun en mühim unsuru olan sürati yakalabilmemiz için, Eskişehir Lokomotif Atölyesinde "Devrim Kamyonlarının" imalatı için bir dizi onay çıkartıyoruz.
Temmuz başında Moskova'nın nabzını tutan hariciye bakanımız Samet Müptezel Beyin raporları hayli can sıkıcı seviyede. Stalin'in eriştiği ekonomik kudret hayallerimizin ötesini zorluyor. Sovyetler ile terazinin diğer ucunda dengeyi sağlayabilecek tek ülke maalesef kibirli Alman dostlarımız gibi duruyor.
Halkımızın öz güveni gerçek dışı olaylar ile ateşleniyor. Eski Cumhuriyetçilerin yenilmesi, solcuların ezilmesi ile Milliyetçi duygular toplumda tek baskın şablon oluyor. Halkımız vatansever, cesur ve fedakar!
Susurluk Kolordusu Kumandanı yeni ve hayati görev yerinin sert iklimine uyyum sağlayamıyor. Yakında gelecek yeni tümenler ile II.ORDU hızla çöl şartlarına uyum sağlamalı. Misak-i Milli hedeflerimiz noksan kalan noktaları olan Hatay, Halep, Musul ve Kerkük Avrupa'nın kriz ortamından yararlanılarak kopartılabilir.
Yugoslavlar şok edici bir biçimde Bulgarlara savaş ilan ediyor. Bir süredir atama bekleyen I.Ordu komutanlığına , karışıklık ortamında gösterdiği çabalardan ötürü 97. Kolordu komutanı Ziya Koval Paşa'yı atıyorum. Ziya Paşa Ankara'dan ayrılmadan evvel bana uğrayıp icazet alan Paşa'ya derhal I.Ordu' yu Bulgar-Yugoslav Çatışmasına müdahale için hazırlamasını emrediyorum. Avrupa'nın çatışma halinde olduğu bir ortamda, Balkanların hamiliğine soyunmakta hiç bir sakınca görmüyorum. I.Ordu'dan birkaç tümeni barış gücü olarak çatışma bölgesine sevk etmem, bu savaşı durdurmaya yetecektir.
Sovyetler her 3 ayda bir yeni bir yeri işgal ediyor. Finlandiya ile yapılan kısa bir savaşın ardından hatırı sayılır miktarda toprak Finlandiya'dan kopuyor. Kızılların bu zaferleri dünyada olduğu gibi bizde de uyuyan solcuları heyecanlandırıyor. Olası bir komünist tehditle ile çatışma durumunda bu radikal sol grupların memlekette terör estireceğine hiç şüphem yok. Bunlar öylesine aşağılık uç düşüncelere köle olmuşlar ki, kendi milletinden insanları fikirleri ve çıkarları için öldürebilirler.
Tüm girişimlerimize rağmen arabuluculuk çabalarımız neticesiz kalıyor. 2 tümenlik barış gücü konumlandırması fikrine fırsat kalmadan koca Bulgaristan Yugoslavya'ya 29 günde boyun eğiyor. Belgrad ve Sofya Ateşelerimizin raporları, sahip olduğumuz Silahlı Kuvvetlerin birkaç senede ne kadar atıl kaldığını gösteriyor. Devir değişiyor ve bizim ordumuz 30'lardan kalma bir imaj çiziyor.
10 Ekim 1940 günü artık danışma organı konumunda ki Senato'nun onayı ve hükumetin katkıları ile "Tam Savaş Ekonomisi" ilan ediyoruz. Çağdaş ve rakip ordulara karşı sahip olduğumuz teknik, teçhizat ve boyut dezavantajlar ancak bu şekilde kapatılabilir.
Trablusgarp Harbin de İtalyanların bizden "geçici" olarak aldığı 12 adaları, İngilizler geçen sene sonunda işgal etmişlerdi.Yaklaşık 9 aydır işgal altında bulunan adalar için, İtalyan hükumeti yeni bir hileye başvurarak adalardan İngilizleri çıkartmanın ilginç bir yolunu buldu.
Bu sabah Roma Ajansımıza düşen bilgilere göre, Il Duce Mussolini resmen bu sabah, İtalyanın 29 senedir sürdürdüğü ve diplomatik statüsü "geçici" olan 12 adaları Türklere iade ettiklerini duyurdu. NBC Muhabiri/Roma/ 11 Ekim 1940
Haber Ankara'ya bomba gibi düşer. Rejimimizin halk nezdinde güvenini kazanacağı ilk zafer ayağımıza kadar gelmiştir. Derhal IV.Ordu'ya teyakkuz emri verdik. Sabah saatlerinde İtalyan Baş Konsolosu Luigi Mattiola bize resmen kadim Rodos'un sembolik anahtarını sunarak kısa bir seromoniyi yerli ve yabancı basın önünde sergiledi. Çağrıya ancak akşam vakti cevap veren İngiliz Baş Konsolosuna 14 gün içinde adaların boşaltılmasını "rica" ettim. Bunu Londra'ya bildireceğini soğuk bir dille ifade eden elçinin öfkesi, o gittikten sonra bile odamızı ısıtıyordu.
3 günlük diplomatik sessizliğin ardından, İngiliz maşası Yunanlılar İtalya'ya Arnavutluk üzerinden savaş ilan ederek müttefiklere katılır. Fakat asıl tatsız sürpriz İngilizlerden gelir.
Lord W.Churchill savaşa kendi saflarına katılan Yunanistan ve onun mukaddes ordusunu selamlıyor. 12 adaların, Yunanistan'ın egemenlik alanı olduğunu belirten Churchill, adaların Yunanistan'a ait olduğunu tanıdığını belirtti. Savaş Balkanlar üzerinde yeni bir boyut kazandı. BBC Muhabiri/ 14 Ekim 1940
Aşağılık İngilizler bizi zor bir durumda bıraktı. Birkaç gündür süregelen halkta ki coşku yerini gurur kırıcı bir aşağılama hissine bıraktı. Eğer bu duruma sert bir tepki koymazsam, halkın nezdinde 12 adayı düşmana veren bir hain olarak hatırlanacağım. Bu yüzden gecenin bir vakti kabinenin ve Senato'nun bir arada Çankaya'da toplanmasını buyurdum.
Acil kurul toplanmadan evvel Alman büyükelçisi von Papen davetsiz olarak konağa ikamet etti. Führerin selamlarını ileten Papen, bu hassas durumda Türkiye'nin çıkarlarının korunmasına bir yardımı olacağı inancı ile resmen Cumhuriyetimizi Mihver Güçlerine "arabulucu" ortak statüsü ile davet etti.
Von Papen'in resmi Mihver daveti kulisleri daha da bulandırdı. Sabaha kadar süren hararetli ve stresli tartışmalar ile bu işin basit bir muhtıra, nota yada momerandum ile çözülemeyeceği anlaşıldı. İngilizlerin ciddi bir blöf ile korkutulması kararı ucuz bir kumar gibi göründü. Almanya büyükelçimize "acil" öncelikli bir dosya yollandı.
Çatışmaların nispeten azaldığı Avrupa'da Führerimiz barış görüşmelerinde önemli pay oynayacağına inandığı büyük ticaret ortağı Türkiye'yi Mihver kuvvetlerine kabul etmiştir. Bu sabah imzalanan pakt ile Führerimiz hem Türklerin 12 ada üzerinde ki egemenlik haklarını teminat altına alıyor, hemde İstanbul'u barış görüşmelerini başlatmak için uygun bir yer olarak açıklıyor. Türk diplomatlarının "hata" yapmayağına inanan führerimiz, İngilizlere karşı Türklerin her türlü iletişim kanalını açık tutması gerektiğini tavsiye ediyor. Aynı samimi duygular ile, Türklerin de Alman egemenlik alanına saygı duyması gerektiğine inanan führerin son olarak eski müttefiklerine destek vermekten memnun olduklarını dile getirdi. Völkischer Beobachter/
Ertesi gün İngiliz hükumeti ve onun köpeği Milletler Topluluğu Cemiyeti ortak ve "sert" bir nota ile Ankara'yı uyardı. İngilizler geri adım atmadılar, bunun üzerine Yunan Başkonsolosu Alexis Tipsiz'i ve heyetini apar topar sınır dışı ederek krizin ciddiyetini bir kez daha hatırlattık. Bir sonraki gün memleketin kaderini yine aynı gemi değiştirecekti.
YAVUZ VURULDU!
Kudretli sancak gemimiz Yavuz, sabaha karşı İngiliz uçakları tarafından defalarca torpillendi. Derhal karşılık veren bataryalarına rağmen gemi fazla dayanamadı. Ulusumuzun kara bir savaştan kalan tek hazinesi olan bu güzide gemi, artık rahmetli Rauf Paşa ve birçok bahriyelisi için bir deniz mezarlığı. Yurt genelinde İngiliz malları yakılıyor, İngiliz firmaları yağmalanıyor. İngiltere konsoloslukları önünde müthiş bir can pazarı yaşanıyor. TRT/ 22 Ekim 1940
Olayın anlaşılamaz olduğunu belirten Lord Churchill, karanlıkta kalan bu derin hadise için Türklerle beraber yas tuttuğunu dile getirdi. Ankara hükumetini sağduyuya davet eden Başbakan, Türk zırhlısının şafak karanlığında teyit edilmeden, bir İtalyan zırhlısı sanılarak batırılması şüphesiz tazmin edilmesi gereken hatadır. BBC/ 22 Ekim 1940
Bu bardağı taşıran son damlaydı! Ulusumuzun öfkesi, İngiltere ve onun köpeklerini defalarca boğacak kadar azgın! Churchill kime ve neye güveniyor? Daha dün Fransa'dan karılarını Almanlara bırakıp kaçan emanet Fransız güçlerine mi? Yoksa keklik gibi Gelibolu'da tekrar ölmeyi bekleyen kanguru çocuklarına mı? Yada baldırı çıplak kokuşmuş Hintlilere mi? Yoksa burnunu bile kanatmaktan çekinen Sam Amcalarına mı? DERHAL O LANET ELÇİYİ ÖNÜME GETİRİN!
Aziz Türk Milletim! Bu sabah sevgili yol arkadaşım, Gazi ve kahraman Rauf Orbay ve onun bahriyelileri aramızdan hain bir saldırı ile ayrılmıştır. İngiliz uçaklarınca yanlışlıkla vurulan Yavuz sadece 20 bin tonluk bir antika değil! Türk milletinin Büyük Harpten kalan ŞEREFİYDİ! Yanlışlıkla koskoca bir geminin 13 kez torpido ile vurulmasını vicdanlarımız kabul etmemektedir. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, İNGİLTERE , İNGİLİZ MİLLETLER TOPLULUĞU VE YUNANİSTAN'A SAVAŞ AÇMIŞTIR! /TRT /ÇANKAYA 23 EKİM 1940