21-07-2018, 23:33
(Son Düzenleme: 23-07-2018, 02:24, Düzenleyen: napolyon94.)
Kızılların 203mm'lik topları piyade alaylarımızı sınır boyu döverken Çakmak Paşa ilk defa kendisini çaresiz hissediyordu. V.Ordu'nun Kuveyt'de tıkanması, Sina'da yaşanan köşe kapmaca ve Muğla'da ki Britanya köprübaşının yarattığı dertler üzerine şimdi birde Kızıl Ordunun gazabı eklenmişti. Alman dostları birkaç elit tümen ve donatımlı bir Luftwaffe filosu sözü verse de , aslında olan sadece Süveyş operasyonu için ayırdıkları kuvveti Doğu Anadolu'ya kaydırmalarıydı. Ne yazık ki sadece Almanlar değil, kendi Ordumuz'da canla başla mücadele eden II. ve V. Ordulardan birçok tümeni Doğu Anadolu'ya sevk etmeliydi. Belki Filistin'e çekilip Doğu Şeria Hattını tutmak mantıklıydı. Belki de Fırat'a ve hatta Toroslar'a çekilerek tutunmak bize kuvvetten tasarruf sağlardı.
Fakat Paşa bunların hepsini reddetti. Anadolu'dan bile feragat edilerek ricat edilecekse , tüm bu harbin ne manası vardı? Ulusumuz kendi şerefini kurtarmak için bu harbe girmemiş miydi? Yada en azından Çakmak Paşa böyle iddia etmişti? Bu harp artık Paşa için kişisel bir mesele, o ki Büyük Taarruz Fatihi ve memleketi kurtaran kilit adamdı. Şimdi ise Tarih onu memleketi kaybeden olarak mı hatırlayacaktı? Bu yüzden Paşa son ana kadar vatanını müdafaa etmeye kararlı görünüyor. Kaybedeceğini bile bile, taktiksel olarak hata olsa bile hiçbir cephe de geri çekilmeyecek, mevcut hatlar son adama tek korunacaktı. Her ne kadar Finlandiya'da ki Kızıl Ordu fiyaskosu Paşa'ya umut verse de kaygılar yüksekti. Zira Finlandiya'da ki kısıtlı taarruzun yanında büyük şehirlerimize yapılan bombardımanlar 68 bin personelli 6 tümen tek başlarına, koca Sovyet Ermeni ve Kafkas Cephelerine karşı tahminen 1:6 oranında Mehmetçik müdafaa yapacak. /Kazım Orbay/ Kişisel Notlar
İsmet Paşa dün tutuklu bulunduğu Yassıada'da sekizinci ayını doldurdu. Tutuklandığından beri içine kapanmış, adeta dünyaya küsmüştü. Adada ki otel devlet eliyle kamulaştırılmış ve siyasi bir hapishaneye dönüştürülmüştü. Başta İsmet Paşa, Refik Saydam ve kabinesi, gazeteciler ve radyocular, çoğunlukla eski I.Ordu ve bahriyeli subaylar, yargıçlar ve yüksek memurlar olmak üzere Yassıada memleketin en entelektüel zorunlu kulübü görünümündeydi. Öğleden sonra 2'de yapılan içtima sonrası açık alana çıkartılan mahkumlar için bu 3 saatlik nefes alma süresi tüm günlerine bedeldi. Ada da gazetelere ve radyoya başta karşı çıkılsa da bizzat Celal Bayar'ın Fevzi Paşa'ya ricası üzerine izin verilmişti. Bu yüzden Eski Otelin yemek salonuna şöyle Alman malı bir amfili Radyo koydular. Her gün 480 mahkuma her gazeteden üçer tane olmak üzere dağıtılıyordu. Ailelerine mektup yazmaları serbest olsa da bunlar ağır sansüre takıldığından dışarıyla neredeyse ilişkileri yoktu. Çoğu kişi yakında çıkacak bir affa inandıysa da, Harp ortamının getirdiği şok ve belirsizlik hükümsüz mahkumların üzerinde derin bir endişe yaratıyordu. Giderek daha fazla uçak semalarda gözüküyor ve sesleri gecelerimizi strese sokuyordu. Çakmak Cuntası her ne amacın peşindeyse, kimse onlara gerçeği söylemiyor sanırım. Gazeteler de her gün inanılmaz "zaferler" boy gösteriyor , peki şu ufukta gecelerdir yanan minareli şehir kimin o zaman ? /Eski İstanbul Emniyet Genel Müd. Yılmaz Tulpar/ Eşine yazdığı "sakallı" mektup
Bugün yazmamıza izin verdiler ve sabah tahin dağıttılar. Muhtemelen son mektuplarımızı karnımız şişken yazılmasını istediler. Yakında sahra mutfağında ki erzak tüketilemeyecek kadar fazlalık verecek zaten. Abdalyah köyü'nde ki bir evde kalıyorum. Daha evvel iki kez bu köyün el değiştirdiğine bizzat şahit oldum. Aptal Hintliler ısrarla dün gece 3. Taburu Asha Tepesin de katlettiler. Onu geri almamız için gece baskınına bizim taburu gönderiyorlar. 25 gündür süren bir çok taarruzumuzda yaptığımız kazanımlar, genelde geceleri birer birer kaybediliyor. Beyrut üzerinde uçan tek tük uçaklar da bazen yanlışlıkla bizi vuruyor. Hasımlarımızın durumuda bizden farksız olsa da en azından onlar arkalarını kontrol ettikleri bir suya veriyorlar. Bizlerse binlerce bedevi vahşetinin yaşandığı Hammana Tepelerine.. Kendine iyi bak kardeşim, dersleri çalış, memur ol, memleketin kaybedeceği bu okur yazar abinin yerini doldurmak sana düşer. /Bayram/ Beyrut/ 13.Tümen
50 gündür durmaksızın sorti yapıyoruz. Kabinde ki tüm menteşeler adeta sallanırken ısrarla yeni operatif hedeflere gönderiliyoruz. Uçuş kolunda ki disiplinsizliklerin en büyük sebebi, inanılmaz deüzeyde ki yorgunluk ve uykusuzluk. Çocukların pek çoğu moralsiz ve yaptığımız saldırılar yetersiz. Düşman ile sağlanan temasta yaşanan panik, düşman ateşinden daha fazla uçak düşürüyor. Tüm yeryüzü birbirine benziyor, yön tayin etmek çok zor. Uçuş kolundan kopanlar pek nadir geri dönüyor. Telsiz donanımın derhal uçaklarda yaygınlaşması şart. Çöl şartlarında uçakların harareti bizi menzilden ve bomba yükünden feragat etmeye zorluyor. En kötüsü ise yarını görmek isteyen bu çocuklar genelde düşmanın en az koruduğu önemsiz depolara, sahra mutfaklarına yada atlarına saldırıyorlar. Düşmanın bile uçaksavar korumasına gerek duymadığı bu hedeflere karşı atılan her mühimmat, yüzümüzde ki utanç damgasını belirginleştiriyor. /Yüzbaşı Pilot Hasan Sağkul / 7.Avcı Filosu/ Genel Muhakemetimiz Üzerine