25-07-2018, 02:34
İtalyan Ordusunun Nisan ayında Yunanistan'ı büyük oranda terk etmesi kaçınılmaz bir tabloyu ateşledi. Atina ve çevresini kontrol altına alan direniş gruplarına karşı emrimizde ki İtalyan tümenlerinden 105.Kolorduyu Termofil geçidini tutmaya sevk ediyorum. Maalesef Mora için yapabileceğimiz bir imkan yok. Eğer ki düşman Selanik üzerine yığınak yaparsa I.Ordu'ya Meriç Irmağı gerisinde bir savunma tertip etmesini emrettim. İstanbul'un elde tutulması her noktadan daha önemli.
Kazım Paşa'nın kıyamet senaryosu gerçeğe doğru yol alıyor. Mühimmat ve Malzeme krizi kapıda görünüyor.
98, 11 ve 6. kolorduların Sina'da ki geri çekilişi büyük panik içinde gerçekleşse de düşman da durulmak zorunda kalıyor. Gazze Hattına çekilme başarı ile Nisan sonunda tamamlanıyor. Cemal Paşa'nın 1916 savunmasının daha mukavemetlisini Numan Paşa'dan beliyoruz.
3. Sovyet Genel Taarruzu 22 Nisan'da ki yoklama hücumları ile başlıyor. Bir sonraki gün genel bir hücuma kalkan Kızıl Ordu bu kez daha organize ve tertipli bir savunma ile karşılaşacaklar.
Anadolu'da ki bazı şehirlerin bu kadar kolay düşmesi ve sivil nüfusumuzun bu harbe karşı nispeten pasif kalması, belki de bu harbin en üzücü tarafıdır. Ulusumuz savaşın haklılığını ve gerekliliğini kavrayamamış, ihtilale destek çıkmaktan uzak kalmışlardır.
Bu yüzden hükumetimizin başı ve eski bir kuvayi milliyeci olan Celal Bayar'ın katkı ve önerileri ile "Menzil Alaylarını" kuruyoruz. Böylece hafif silahlandırılmış fanatik gençler ve vatanın kadir kıymetini bilen, görmüş geçirmiş yaşlılar eski Kuvay-i Milliye ruhundan beslenerek kendi bölgelerini koruyacaklardır. 21 Menzil bölgesi için alayların eğitimine başlıyoruz. Hafif ve ufak çaplı olmalarının dezavantajını 180 gün sürecek uzun eğitimler ile kapatmayı düşünüyoruz. Zira Menzilciler büyük oranda cephe gerisinde kalacaklardır.
V.Ordu'nun Kuveyt Taarruzu kısa zamanda Irak cephesini kapatacak gibi durmakta. Şimdi sıra Ege cephesini kapatmakta. Genelkurmay hiç olmadığı kadar tecrübe kazandı, şimdi bu tecrübeyi ince planlama ile değerlendirme vakti.
3 Mayıs 1941'de resmen "Menderes Taarruzu" başlıyor. Kısa ama etkili bir hazırlığın ardından dalgalar halinde elde ki tüm imkanlar ile taarruz ediyoruz. Bu operasyona Türk Hava Gücünün tamamı Konya ve Ankara'daki pistlerden katılıyor. Kısa bir süre hava üstünlüğünü elde edebilsek dahi Britanya güçleri hızla üstünlüğü ele geçiriyor.
2 hafta süren genel taarruz tam bir başarısızlık ile noktalanıyor. 37 bin personelin ve binlerce kayıp giden malzemenin ardından özellikle Menteşe ve Domaniç tepelerinde ki bozgunlar can yakıyor. Elde edilen ise sadece Isparta ve Burdur'un kurtuluşu oluyor.
Luftwaffe'nın kısmi desteği ile hava da bir denge yakalasak bile onlarca uçağımız sonuçsuz Menderes Taarruzunda telef oluyor. Yinede ordumuzun genel taarruz düzenleyebilecek kadar diri olduğunu dünyaya gösterebilmekte önemli bir siyasi harekettir. Düşman şimdi İzmir'e her gün yeni ve taze birlikler indiriyor. Menderes'in ardından Ankara'da artık risk grubunda. Olası bir facia olasılığına karşı tüm hükumet ve ordu birimlerine arşivlerinin Adana'ya taşınması emredildi.
Ege'de yaşanan harp bir çok Batı Şehrimizi harap etse de terör Mayıs ortasında başladı. Anadolu şehirleri her gün 300 kadar Sovyet dört motorlu yüksek irtifa bombardıman uçakları tarafından vuruldu. Radarsız ve zayıf avcılardan oluşan hava gücümüz sadece halka moral olsun diye yanan şehirlerde gündüz uçuşları yapıyor.
Erzurum, Iğdır ve Kars mültecilerinden oluşturulan 2 yeni elit dağcı tümeni aktif cephe hayatına başlıyor. Kuzey Anadolu geçit hattını tutmak için harbin en aktif bölgesine sevk ediliyorlar.
Mayıs boyunca her cepheyi ziyaret ediyor, yeni ordu gazetemiz ile başta Rize Müdafaası ve Kuveyt'in fethi gibi konuları bastırıyor, bombardıman bölgelerinde ki Kızılay çabalarını denetliyor, mültecilerin gözyaşlarına derman oluyor, ve halkımızı asla kazanamayacağımız bu harp için bir zaferin olduğuna inandırmaya çalışıyorum. Yaptığım tüm bu çabalar yıldırıcı bir savunma kurmak üzerine.
İzmir,Bursa ve Erzurum gibi kentlerin kaybının faturası Savunma sanayimize kesiliyor. %33 daralan üretim kapasitemizi yeniden eski noktasına kazandırmak için önce Selanik ve ardından Irak Fabrikalarına el koyuyoruz. Uzun vadede bir çok soruna yol açacak olan bu "yağma" sanayisini, orta vadede "var olabilmek" için kabul ediyorum.
Van'ın savunulması da Rize kadar efsanevi bir noktaya geliyor. Kızıl Ordu 1 ay süren inanılmaz taarruzlarında tek bir büyük kente bile giremedi. Toplamda 110 binden fazla kayıp veren Bolşevik köpeklerine karşı Doğu Anadolu'nun Müdafaası ,Ege'ye nispet yapıyor.
Haziran ayına girerken gelen istihbarat raporları bir çok yeni düşman tümeninin IV.Orduya karşı yığıldığını gösteriyor. Yeni bir reform ile IV.Ordu kolordular sistemini terk ederek tek adam olan Şevket Paşa'nın komutasına bırakılıyor. Artık tüm cephe İzmirli bir paşanın ellerine emanet.
Kızıl Ordunun kayıpları ve kayıpları göze alabilme kapasitesine akıl sır erdiremiyoruz. Her yere düşen evladımız için 4-5 düşman yere seriliyor. Yaz boyunca VI. ve III.Ordular'ın aynı dirençle tutunmaları tüm dualarımı meşgul ediyor.
6 Haziran 1941'de düşman adeta Menderes Taarruzunun intikamını alıyor. Duyumlara göre eratlarımız acı bir şaka ile düşman saldırısını "Büyük Menderes" olarak tanımlıyor.
Anadolu halkına yönelik bombardıman seferleri çok acı yaratıyor. Başbakan Celal Bayar'ın raporuna göre bombardımanlar durdurulamaz ise Ağustos ayında Türk Sanayisi çökecek ve savaş bu aziz millet için kaybedilecek.
Çeyrek milyon vatan evladının fedakarlıklarını ardımızda bırakırken işgal altında ki 11 ilimizi temsilen Çankaya'daki 11 kandili söndürüyorum.
Geri kalan 49 kandilin yanık tutulması ve gereken şekilde şehirlerimizin kurtarılması için elden gelen her hamleyi denesekte, 1942 yılbaşını görebileceğimiz üzerine her daim pozitivist Celal Bey bile bahse girmiyor.