12-02-2019, 16:06
Bilgisayar, evimize oldukça geç girdiği için, adamakıllı oyun oynadığım zamanlar lise dönemime tekabül ediyor genelde. Bu dönemdeki favori oyunum, aynı zamanda strateji türündeki ilk oyunum olan Empire Total War idi. Son oynayışımın üzerinden üç-dört seneden fazla geçmesine, bu arada pek çok oyuna el atmama rağmen, ETW'nin verdiği keyfin bir benzerini yaşayabildiğim söylenemez. EU4'le çok daha uzun saatler oynamama rağmen ETW'deki meydan muharebelerinin yokluğu nedeniyle içimde her zaman bir burukluk oluyor mesela.
ETW bana, diğer strateji oyunlarında olduğu gibi, tarihi konulara duyduğum ilgi nedeniyle cazip görünmüş ve diğer yandan da bu konular hakkında araştırma merakı aşılamış bir yapıttı. Eminim ki pek çok ortaokul-lise öğrencisi, söz gelimi Prusya gibi bir devleti bu oyun sayesinde tanımış, onu daha etraflı biçimde öğrenme arzusuyla dolmuş; bu devletin dünya sahnesindeki rolünü kavrayarak pek çok meseleyi, dinamiği aydınlatma yolunda biraz olsun yol kat etmiştir. En azından bendeki etkisi bu yöndeydi.
Oyunu kabaca lise 3'e kadar, 400 saatlik bir süre boyunca oynadım. Bu süre zarfında pek çok ülkeyi tecrübe etme imkanım oldu: İran, Papalık, Prusya, Osmanlı, Portekiz, İspanya bu devletlerden aklıma ilk gelenler. Hepsinin de ben de hatırası mevcuttur. İran, insan gücünün zayıflığı ve kuzeydeki küçük komşularından arka arkaya aldığı savaşlar nedeniyle en gerilimli oyunlarımdan birisiyle eş anlamlıdır mesela. Tebriz'i Dağıstanlılara ve Gürcülere karşı bir avuç askerle yıllarca müdafaa etmemi dün gibi hatırlıyorum. Sonrasında büyük bir gayretle Osmanlı üzerine yürümüş, Darius'un mirasına sahip çıkarak İstanbul'a dayanmayı başarmıştım.
Papalık ve İspanya maceralarım, hiç şaşırtıcı olmayan biçimde Roma İmparatorluğu'nun ihyası üzerine kuruluydu. İspanya bu maceranın sonunda Anadolu'da, oyunun en güçlü devletlerinden birisi olan Maratha ile burun buruna gelmiş; İtalyanlar da Madrid'de İngiliz ordularını göğüslemek zorunda kalmıştı. Tüm bu mücadeleler, sanki dün cereyan etmiş gibi aklımdadır.
ETW bana, diğer strateji oyunlarında olduğu gibi, tarihi konulara duyduğum ilgi nedeniyle cazip görünmüş ve diğer yandan da bu konular hakkında araştırma merakı aşılamış bir yapıttı. Eminim ki pek çok ortaokul-lise öğrencisi, söz gelimi Prusya gibi bir devleti bu oyun sayesinde tanımış, onu daha etraflı biçimde öğrenme arzusuyla dolmuş; bu devletin dünya sahnesindeki rolünü kavrayarak pek çok meseleyi, dinamiği aydınlatma yolunda biraz olsun yol kat etmiştir. En azından bendeki etkisi bu yöndeydi.
Oyunu kabaca lise 3'e kadar, 400 saatlik bir süre boyunca oynadım. Bu süre zarfında pek çok ülkeyi tecrübe etme imkanım oldu: İran, Papalık, Prusya, Osmanlı, Portekiz, İspanya bu devletlerden aklıma ilk gelenler. Hepsinin de ben de hatırası mevcuttur. İran, insan gücünün zayıflığı ve kuzeydeki küçük komşularından arka arkaya aldığı savaşlar nedeniyle en gerilimli oyunlarımdan birisiyle eş anlamlıdır mesela. Tebriz'i Dağıstanlılara ve Gürcülere karşı bir avuç askerle yıllarca müdafaa etmemi dün gibi hatırlıyorum. Sonrasında büyük bir gayretle Osmanlı üzerine yürümüş, Darius'un mirasına sahip çıkarak İstanbul'a dayanmayı başarmıştım.
Papalık ve İspanya maceralarım, hiç şaşırtıcı olmayan biçimde Roma İmparatorluğu'nun ihyası üzerine kuruluydu. İspanya bu maceranın sonunda Anadolu'da, oyunun en güçlü devletlerinden birisi olan Maratha ile burun buruna gelmiş; İtalyanlar da Madrid'de İngiliz ordularını göğüslemek zorunda kalmıştı. Tüm bu mücadeleler, sanki dün cereyan etmiş gibi aklımdadır.
kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.