Hikaye: Zırhlı Dalgalar
#3
Zırhlı Dalgalar Yazım Raporu #1

WW-France-3-HTMar04-1.jpg
Birkaç gün evvel yukarıda bulunan mütevazi yazı ile “Zırhlı Dalgalar” hikayesini duyurmuştum. Duyuru metninde de hikâyeyi Google Play Kitaplar’ da yayınlayana kadar çeşitli raporlar yazarak okurları bilgilendireceğimi de belirtmiştim. Dünde yeterince vakit bulduğuma inanarak oyuna başladım. Yaklaşık 6 saat kadar aralıksız oynadıktan sonra ilk raporu yazmak için kendimi hazır hissettim. O halde ilk raporumuza giriş yapalım.
                Bu raporun odaklandığı nokta daha çok yeni genişleme paketi olan “Man the Guns” ve onunla beraberinde gelen “yama değişiklikleri” üzerine olacak. Fakat oyunda yaşadığım tecrübeyi de kısa bir özetle anlatacağım.  Yorumumu ve deneyimimi aktarmadan önce söylemeliyim ki, Man the Guns harika olmuş. Deniz mekaniklerini çıkarsanız dahi birçok güzel ve oyunun kalitesini arttıran ince dokunuşlar var. İlk olarak haritada gerçekleşen değişiklikleri hayli beğendim. Eskiden Batı Ukrayna, Batı Polonya, Belarus vs. gibi bölgeler hayli boş ve bitmek tükenmek bilmeyen arazilerden oluşuyordu. Yeni güncelleme ile artık birçok yeni kent ve bölge haritaya eklenmiş. Sadece Polonya’da 10 yeni kent görmek bile heyecan verici, geliştirici ekip Kielce’yi bile eklemiş. Eskiden en çok şikâyet ettiğim konulardan birisi de Lwow-Kiev arasında kalan Batı Ukrayna’da bir tane bile kendin olmamasıydı. Şimdi ise beni oldukça mutlu eden ve daha çok ayrıntı barındıran bir harita var. Ayrıca birkaç yeni bölge de eklenmiş. Doğu Prusya 3 parçaya ayrılmış, fakat benim oyunuma bir etkisi olacağını sanmıyorum, daha çok savaş sonrası gerçekçi Polonya sınırını yaratmak için bu bölgeler ayrılmış gibi duruyor. Bunun dışında Fransa’da bile birçok yeni kent ismi görebildim. Daha evvel Sedan’ı gördüğümü hatırlamıyorum haritada.  
i-445-7db-2-f.jpg

                Bir diğer mekanik ise tabi ki akaryakıt oldu. Zırhlı Dalgalar benim aynı zamanda ilk Man the Guns oyunum olmakta. Almanya ile “elite” zorlukta ve 4 büyük rakibim olan Fransa, İngiltere, SSCB ve ABD’ye tam “boost” vererek başladım. Elite zorluk hayli can yakıcı, çok çok az miktarda üretim yapabiliyorsunuz. Bu zorluk seviyesi size %30 daha az üretim yapma zorunluluğunu getiriyor. Özellikle oyunun başında bu hayli can yakıcı. 1936’da fabrikalar %20 seviyesinde çalışmaya başlıyor, ben her bir tank üretirken, rakiplerim o esnada 2-3 tank üretir konumda olabiliyor. Yeni yakıt mekaniği de bana bu konuda pek yardımcı olmadı. Çünkü 1939 Eylül ayına kadar birçok silo ve rafineri inşa etmeli, aynı zamanda bu yeni mekaniği tam olarak kavramalıydım. Biraz kurcaladıktan sonra mekaniği hızlıca çözebildim. İlk olarak, lojistik ekranından akaryakıtın kime öncelikli gideceğini ayarlayabiliyorum ki bu güzel olmuş. Direk donanmaya giden yakıtı kısıtladım. Almanya başlangıçta 150 bin “ton” ya da “varil” akaryakıt ile başlıyor. Ton mu varil mi diye çok düşündüm, ama ben bundan sonraki paragraflarda ton demeyi tercih edeceğim. 150 bin ton akaryakıtın bende somut bir değeri yoktu. Bende biraz hazır barış döneminde iken rezervlerimi zorlamaya giriştim. Evet donanmada ki büyük savaşa gemileri hakikaten akaryakıtı içiyor. Aynı zamanda yeni gelen hava ve deniz tatbikatları da adeta tüm akaryakıtı kurutuyor. Birkaç deneme ile ve tankların yakıt tüketimlerine bakarak kendime bir hedef belirledim. Almanya kendi kendine yetecek bir noktaya gelecek ise eğer, savaşa girmeden evvel 2 milyon ton akaryakıtı güvenli bir biçimde depolaması gerekiyordu. Bunun için önce sivil sermayenin genişlemesine ağırlık verdim. Yaptığım bir dalgınlıktan ötürü MEFO’yu daha 2.turunda kaçırdım ve Alman sanayisi bu yüzden bir miktar geride kaldı. Yine de sivil endüstriyi birkaç ay erken gelen Avusturya ve Çekoslovakya ilhakları ile geliştirme fırsatını buldum. Birkaç rafineri, birkaç silo ve birkaç askeri fabrikayı inşa etmem ile zaten Eylül 1939’a kadar geldim. Fakat her konuda hedeflerimin arkasında kaldım. Özellikle akaryakıt hedefim olan 2 milyon ton değil, 1.5 milyon ton ile savaşa başladım.
                1 Eylül 1939’da Alman Ordusuna emri verdim ve yaklaşık 1.5 milyon personel, 4500 tank, 2400 uçak ile taarruza geçtim. Polonya seferini sadece 11 günde, 3100 zayiat ile kapatsam da bu sefer bende dehşet etkisi yarattı. Sadece 2 hafta içinde 100 bin ton yerine yenisi koyulamayan akaryakıt tüketmiştim. Romanya’dan gelen akaryakıt, rezervlerimde ki boşluğu doldurmaktan epey uzak görünüyordu. SSCB’den de yakıt alımını düşük tutmak istedim ve netice de rezervlerime güvenmeyi tercih ederek yüzümü önce kuzeye sonra batıya döndüm. Danimarka Şubat 1940’da işgal edildi, sadece 550 zayiat verdim. Fakat Norveç çok çetin çıktı. Alman Donanmasının yaptığı birkaç operasyon 50 bin ton akaryakıtın ve kendi su üstü gücünün erimesine yo açtı. Akabinde gelen hava kara harekatları erzak sıkıntısı nedeniyle verimli olamadı. Dahası Alman ordusunun ateş gücü hayli düşük bir seviyedeydi. Kara, hava doktrinlerin de gerideydim. Teçhizat eskiydi, tanklar hafifti, uçakların yarısına yakını çağ dışıydı. Bu yüzden Norveç işgali 6 ay sürdü. 3 tümenim imha edildi, 5 tanesi imha edilmeye çok yaklaşarak resmen operatif gücünü yitirdi. Büyük Britanya’nın sert muhalefeti yüzünden 180 bin kayıp vermek zorunda kaldım. Yine de zırhlı birliklerimi Norveç’te kullanmamış olmam, bu felaket derecede ki işgalde en büyük neden gibi duruyor. Polonya’da sadece 5 zırhlı tümenim vardı. 10 Mayıs 1940’da eş zamanlı biçimde Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve Fransa’ya hücum ettim. Yeni katılan 3 zırhlı tümen ve birkaç motorize tümen ile pek klasik olarak Ardenler-Sedan-Calais hattına yüklendim. 4 ay süren sert muharebeler sonucunda toplam 17 bin düşman tankının da aralarında olduğu 1,3 milyon müttefik ordusunu imha ettim, 800 bin Fransız gücünü de teslim aldım. Hava kuvvetlerim çok zarar gördü, fakat ele geçirdiğim endüstrileri uçak üretimine yönlendirdim. Sentetik kauçuk üretimini 4 katına çıkarmam ile hava kuvvetleri gücümü nispeten koruyabildim. Şunu açıkça belirtmem gerekir ki düşman iyi çarpıştı, özellikle Fransa dur durak bilemeyen karşı saldırıları ile defalarca beni geri püskürttü. Yapay Zekâ 1.6 yaması ile birlikte beklentilerimin çok ötesine geçmiş. Nerede o 2016’nın aciz yapay zekâsı. Zırhlı Dalgalar’ da ki Fransa seferi benim tecrübe ettiğim en zorlu seferdi. Çok sınırlı ve hayli kabiliyetsiz bir Alman Ordusu ile, 4 ay süren sert çarpışmalar sonucunda, 20 Eylül 1940’da zafere ulaştım. Tüm bu süreci oyun içerisinde 1 hızında oynadım ve minimum zarar ile atlattım. Eş zamanlı olarak Norveç ile de ilgilenmem gerekiyordu. Tükettiğim akaryakıtı umursamadım, zira Fransa’nın rezervine el koyma umudu ile operasyonlardan tasarruf etmedim. Elimde çok az miktar da yakın hava destek uçağı ve çift motorlu bombardıman uçağı vardı. Bu yüzden hava da sadece düşmanın hava gücünü engellemeye çalıştım. Netice de 310 bin zayiat verdim, elimde ki tank gücünün %70’inden fazlasını kaybettim. Binlerce kamyon ve top kaybettim. Motorize tümenlerim o kadar zarar gördüler ki, bazıları gücünün %5’inde bile değiller.
hqdefault.jpg

                Fransa hayli ağır bir zafer oldu, savaşın son günlerinde İtalya ve Macaristan yanımda savaşa dahil oldular. Fransa’da akaryakıt hariç çok büyük miktarda malzemeyi ele geçirebildim, akaryakıt olarak sadece 70 bin ton rezerve el koyabildim. Vichy hükümeti kurulamadı, çünkü toplamda iki tarafta 1.6 milyon kayıp verdi. Özellikle Britanya’nın 850 bin zayiat vermesi çok iyi oldu, zira tek bir İngiliz tümeni dahi anakarasına kaçamadı. Gerçi bu rakama Norveç seferide dahil. Alman Ordusuna gelirsek, kayıpların yerini telafi edecek insan gücüm ve malzemem var. Sanayi üretimim ciddi bir noktaya geldi. Bu şartlar altında 8 ay içerisinde orduyu modernize edip, kapasitesini iki katına çıkarmalıyım. Polonya ve Fransa seferlerinde piyade tümenlerinin bazılarında uçaksavar, bazılarında tanksavar, bazılarında ise sadece tek tük sahra topçusu vardı. Şimdi bunları bir standarda olabildiğince bağlamalıyım. Yeni nesil model III ve model IV tanklar ile daha kabiliyetli tank tümenleri hazırlamalıyım. Bu yüzden ordumu 8 ay dinlendireceğim. Sadece gerekirse kısıtlı bir güç ile Afrika ve Balkanlar da operasyonlar yürütebilirim. Elimde ki 1,2 milyon ton kalan akaryakıt ile sanıyorum ki 6 ay boyunca Doğu’ya doğru kesintisiz bir taarruz başlatabilirim.
                Fransa’nın düşmesi içimi hayli rahatlattı, zira Zırhlı Dalgalar’ ın 22 Haziran 1941’den evvel olabildiğince tarihi olmasını istiyordum. Bu yüzden en büyük endişemden kurtulmuş oldum. Bu yazdığım ilk rapordu, bundan sonra oyun içeriği ve süreci ile ilgili bilgi vermeyeceğim. Zira bu noktadan sonrası yazılacak büyük metin için spoiler vermek olur, bu da işin sihrini kaçırır doğrusu. Bir sonraki raporda Alman Ordusunu tümen ve kolordu seviyesinde nasıl tarihsel olarak gruplandırdığımıza bakacağız.

                Oyunda geldiğim Tarih: 10.10.1940
[+] 5 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 


Bu Konudaki Yorumlar
Zırhlı Dalgalar - Yazar: napolyon94 - 02-03-2019, 02:46
Zırhlı Dalgalar - Yazar: Sezar - 02-03-2019, 02:55
Zırhlı Dalgalar - Yazar: napolyon94 - 04-03-2019, 18:03
Zırhlı Dalgalar - Yazım Raporu #2 - Yazar: Mabella - 25-03-2019, 12:04
Zırhlı Dalgalar - Yazım Raporu #2 - Yazar: Dreyfus - 26-03-2019, 18:00
Zırhlı Dalgalar - Yazım Raporu #2 - Yazar: Sezar - 25-03-2019, 13:21
Zırhlı Dalgalar - Yazım Raporu #2 - Yazar: Menars - 25-03-2019, 15:36
Zırhlı Dalgalar - Yazar: Faramir - 15-12-2019, 22:40
Zırhlı Dalgalar - Yazar: Faramir - 04-01-2020, 03:44
Zırhlı Dalgalar - Yazar: napolyon94 - 07-01-2020, 00:21
Zırhlı Dalgalar - Yazar: Faramir - 17-03-2020, 03:12



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.