03-09-2021, 22:40
Sisli bir yolun ortasında arabam ve Ra'nın hediyesi olan korkunç kargamla duruyordum. Sislerin karşısında başka insanlar da vardı. Garip kulaklı ve mavi derili biriyle beraber yan yana at süren iki silüet. Arabamı yaklaştırınca gölgelerden birinin zırhlı bir askere diğerinin ise yine sivri kulaklı ama soluk tenli bir kadına ait olduğunu fark ettim.
Mavi tenli ile atlı ikili birbirlerine bağırmaya başladı. Birbirlerini suçlarlarken isimlerimizi öğrendik. Mavi tenlinin adı Eşli ya da öyle bir şey, at üstündeki askerin adı Liyonhart, kadının adı ise kısaca Elda idi. Ben de onlara bağırmaya başladım. Zira bulunduğum ortam oldukça korkutucuydu ve geçen gece tapınaktan kaçtığım için sinirlerim hali hazırda gergindi. En sonunda anlaşamayınca ayrılmaya karar verdik. Farklı yönlerde yürümemize rağmen yine karşılaşınca ayrılmanın çözüm olmadığı anlaşıldı ve beraber gitmeye başladık.
Yolda ilerlerken bir kasaba ile karşılaştık. Kasabaya giderken yoldaki eski bir evin önünde iki çocuk durdurdu bizi. Dediklerine göre evlerinin bodrumunda bir canavar varmış. Girdik eve. Ra adına çıktığım kutsal seferde işime yarayabilecek - ya da yarayabilecek bir şey satın alabilmek için satabileceğim- her şeye baktım ve aldım. Zemin kat hafızam beni yanıltmıyorsa sakindi. İkinci katta bir hayaletle savaşıp cansız bir zırhı yendik. Tabi bu katta bizim aldığımız mektubu da almış olan Kornelyus ile karşılaştık. Bunun yanında kargamla beraber bıraktığım arabamı camdan kontrol edip duruyordum.
Üçüncü kata çıktığımızda yolda bizi çeviren iki çocuğun hayaleti ile karşılaştık. Beceriksiz ve aptal hayaletler oldukları için bizi ele geçiremediler. Odalarından çıktıktan sonra bodruma giden gizli geçitlerden birine girdik.
Bodrumda oldukça mide bulandırıcı şeylerle karşılaştık. Hortlaklar ile savaşıp zindanda çürümüş cesetlerin arasından geçtik. Hortlaklarla savaştık. Savaşlarımız sırasında Lionhart tuzağa düşüp yaralandı bile. Neyse o sırada giderken ben yanlış odaya girdim ve Ashley ile beraber gruptan ayrıldık. Siz deyin 5 ben diyeyim 20 tane hayaletle savaştık. Ne uğruna? Tahta bir heykelin tuttuğu top uğruna. Hala o topu satacak adam bulamadığım için sinirliyim. Neyse biz bu hayaletlerle dövüşmeyi bitirirken ne yazık ki ben çok kan kaybettim ve bayıldım. Ashley de geriye kalan tek hayaleti öldürüp beni güvenli bir yere götürmüş. O deliye borçlu olmak oldukça sıkıcıydı. Tavuk kızartma olduğu zaman kurtardığıma sayar artık.
Neyse biz ayrık iken Liyonhart Kornelyus ve Elda büyük ihitmalle evin eski sahipleri olan iki hortlakla karşılaştı. Liyonhart Ra'nın rahmetine kavuşurken Kornelyus bayıldı. Elda da kendisine gelen deli kuvveti sağ olsun geri kalan hortlakları öldürüp bizim olduğumuz yere sürüklemiş bedenleri. Elda ağalamaya başladı. Liyonhart kadın çıktı vs vs. Açıkçası Tanrı'yı dünyaya geri getirmeye çalışırken ve daha yeni uyanmışken ben pek duygulanamadım. Ama herkes için duygulu bir andı. Ve sadece Elda'nın hatrına cesedi zombi olarak kullanmamaya karar verdim.
Ben bodrumdan çıkmayı önersem de Elda sevdiceğini kaybetmiş olmanın verdiği sinirle ilerlemek istedi ve kabul ettik. Biraz yürüdükten sonra büyükçe bir ayin odasına girdik. Fısıltılar birini kurban etmemizi istiyordu. Ra dışında gerçekten kurban verilecek başka bir tanrı ya da güç olmadığı için kurban vermedik ve odanın köşesinden garip bir bataklık canavarı çıktı. Savaştık. Bir kere Elda'yı bir kere de beni yutmaya çalılştı. Tabi ki canavarı yendik ve evden ayrıldık.
Evden ayrıldıktan sonra evi güzelce yaktık. Arkamızda 28 -35 yaşlarında gözüken soluk benizli bir bey belirdi. Kendisinin buraların efendisi olduğundan falan filan, evdekilerin kendisine tapan şeytani bir tarikat olduğundan bahsedip durdu. Açıkçası bana akıl sağlığı biraz yerinde değilmiş gibi geldi. Tanrı kompleksi de vardı. Ve ağzının kokusunu birkaç metre ötemde durmasına rağmen kuvvetli bir şekilde alabildim.
Neyse köye girdik. Muhtarın çocuklarından kızını başka bir yere götürmek için anlaştık. Uyanık adam işi 50 altına kitleyecekti ama 100 altına kapattım anlaşmayı. Bunun yanında odama mumya taşıdığım için birkaç cahil köylü bana bağırdı. Ha kafir papazlarından biri bodrumunda bir vampir canavar saklıyordu. Var olmayan bir tanrıya dua ederek çocuğunu iyileştirebileceğini sanıyordu aptal adam. Buradaki bütün vampir ve hortlakların tek sebebinin inançsızlıkları olduğu o kadar belli ki! Yoksa benim anavatımda hiç böyle şeyler yoktu.
Kızı aldık hep beraber gidiyoruz. Yolsa Eşli'nin cesedinin asılmış halini gördük. Zombi yapmak için almak istesem de bir sanrı olduğunu fark ettik. Benim kadar Eşli de üzüldü duruma.
Yolda giderken bir gurup çadırlı adama ve kadına rastladık. Ateşin yanında şarkı söyleyip içiyorlardı. Neyse en büyük çadırın oradan başları olan yaşlı bir kadının yanına gittik. Bize birkaç fal söyledi. Benim neyi aradığımı bile bilmediği için sahtekar olduğundan şüphelenmiştim. Ama Elda sıkılıp kadının boğazına kılıçı sapladıktan sonra kadın bizi alev hortumu ile güzelce kızarttı. Bizim gruptan tek ben ayakta kaldım. Etkileyici vücudum ve hitabetim ile kadının aklını çeldim tabi. Sağlam kadınmış hakkını yememeliyim. Kendisine kafir diye bağırıp lazer atmasam ya da zombi kargamı üstüne salmasam şansımı denerdim.
En sonunda kadınla anlaştık. Bana vadiyi vampir adamdan sonra yönetebilecek birini bulma sözü verdiridi. Büyü yapmayı da unutmadı o arada yaşlı çakal. En sonunda bizimkileri yerden toplayıp çadıra götürdüm. Yarının ne getireceği belli değil. Ama Ra'yı bu dünyaya getirip ülkemde barışı sağlamak istiyorsam şu aptalların vampir saçmalıklarına katlanmaktan başka çarem yok.