24-10-2021, 16:58
Ormanda Bir Yolculuk
Hava önceki günlere kıyasla daha aydınlık olsa da orman bunun icabına bakıyor. Ormanın Kuzeydoğusu olduğunu düşündüğüm tarafa doğru ilerlemeye devam ediyorum. İlerlerken geyikler ile karşılaştım, geyikler bana neredeyse evimi hatırlatıyordu. Peki gerçekten öyle miydi? Eilish ile yolculuklarım sırasında evimden o kadar uzun süre uzak kaldım ki belki de her şey bana orayı hatırlatıyordu. Siste bir silüet fark ediyorum, bana Eilish’i anımsatmasına rağmen bunun sisin bir oyunu olduğunu anlıyorum. Yine de onu gördüğüm yere doğru ilerliyorum. Silüetin olduğu yere vardığımda bulduğum tek şey soğuktu. Ruhu donduran cinsten bir soğuk. Kendi kendime “neden” diye sayıkladım. Üşüyordum. Vücudum değil, ruhum üşüyordu. Ormandaki tüm gezintim boyunca karşılaştığım kuzgunlar yine ormanın üstünde uçuşuyordu, belki de beni yalnız bırakmayan yegane şey bu kuzgunlardı.
Saatlerdir durmaksızın ilerliyordum. Uzaktan sesler duymaya başladım. İyice kulak verdikten sonra bunun su sesleri olduğunu anladım. Sesin geldiği tarafa doğru ilerlemeye karar verdim. Gölün ulaştığım kısmı oldukça ıssız olacak ki balık tutan bir adam dışında kimse bulunmuyor. Yüzüme su çarpıp kendime gelmek için göle yaklaştım. Sanki her şey yetmiyormuş gibi paçavralarına sarılmış balıkçı adam bana sesleniyor. Duymamış gibi davranıp ormana geri dönerken arkamdan bir şeyler zırvaladı. Fakat ne onu duyabilecek ne de onu anlayabilecek bir haldeydim. Tek isteğim Eilish’in yüzünü kanlı canlı bir daha görebilmek, vücudunun sıcaklığını paylaşabilmek, dudaklarını dudaklarımda hissedebilmek fakat bu mümkün değil.
Ormandaki ilerleyişime devam ediyorum. Kılıç bileylenmesi gibi bir ses duyduktan sonra sese yaklaşmaya karar verdim. Karşımdaydı, hayır karşımdaydılar. Hem Eilish hem de ben yan yana oturuyorduk. Bana dönüp “neden, neden beni terk ettin dedi”. Canını alan yara göğsünde belirmeye başladı ve ılık bir esinti ile tüm bu yanılsamalar yok oldu. Peki gerçekten yanılsama mıydılar? Ya aslında hayatını kaybetmiş olan bensem? Lanet bir kabusun içinde sıkışıp kalmışsam? Bilmiyorum… Hiçbir şey bilmiyorum… Eilish olmadan çok yalnızım.
Gözlerimden oluk oluk akan yaşları sildikten sonra esintinin geldiği yöne doğru ilerlemeye karar verdim. Yanından geçtiğim her ağacın ardına bakıyorum. Sanki bir şey kaybetmiş gibi. Yokluktan, gölün orada karşılaştığım balıkçınınkine benzeyen bir ses “N’oldu, bir şey mi arıyorsun genç adam?” dedi. Sesi duymam ile irkilmiştim. Bu kişi her kimse beni tanıyordu, bana genç adam diye seslenmişti. Bu diyarda Eilish'ten başka kimse bunu biliyor olamazdı. Tüm bu görüntünün ardında bir erkek olduğumu sadece o biliyordu. Eskisine nazaran üstündeki kıyafetler paçavraları daha az andırıyordu ve sözlerine “Yoksa birini mi demeliydim?” diye ekledi. Kim olduğunu sordum. Bana onun da sisin içinde biri olduğunu ve onun da birini kaybettiğini söyledi. Kimi kaybettiğini sordum. Kendisi için değerli biri olduğunu belirtti. En azından benim Barovya’da kaybettiğim için ne kadar şanslı olduğumu, kimsenin Barovya’da sonsuza kadar kaybolmadığını söyledi. Ne demek istediğini sordum. “Kaybettiğini geri bulabilmek için sadece nereye bakacağını bilmelisin.”, ağzından sadece bu kelimeler döküldü. Nereye bakmam gerektiğini sordum. “Bedeli ödeyebilir misin?” diye sordu. Bir saniye bile geçirmek için canımı dahi verebileceğimi söyledim. “Canın yeterli bir bedel olmayabilir, daha fazlasını verebilecek misin?” diye sordu. Her şeyimi verebileceğimi söyledim, istemesi yeterdi, Eilish’e tekrar kavuşmak için her şeyimi ve daha fazlasını verirdim. Güney’e gitmemi ve bu yolda beni engellemeye çalışacak kişilerin olduğunu söyledi. Kim olduğunu sorduğumda ise aldığım tek cevap kendim keşfetmem gerekeceğiydi. Karanlıkta her zaman bir desteğim olacağını söyledikten sonra ben onaylar bir şekilde kafamı sallarken ortadan kayboldu.
Adamın kaybolmasıyla kendimi daha fazla tutamayıp yere yığıldım. Uzun süredir ilk kez üzüntüden olmayan gözyaşları döküyordum. Suratımda bir gülümseme vardı. Sanki Eilish ile birlikte geçirdiğim günler gibiydi. Zırhımın kolluk kısmını çıkarıp altından giydiğim şeyi bileğimden geriye sıyırdım. Sırtımdaki sadaktan bir ok çekip bileğime hızlıca bir kesik attım. Bundan sonra Eilish’e yaklaştığım her günü sayacaktım. Bileğimden oluk oluk kan akarken yüzümde bir gülümseme gözlerim kapalı bir şekilde çimlere uzandım. Kendime geldikten sonra derin bir nefes alıp ayağa kalktım ve Kuzeye doğru ilerlemeye devam ettim.
Bir süre daha ilerledikten sonra ormanda karşıma bir Owlbear çıktı. Yaratık doğrudan üstüme atılınca karşılık vermekten başka çarem kalmadı. Acı dolu bir çarpışmanın ardından hayvan boğazına attığım son bir kesik ile yerde can verdi. Aldığım yaralardan sonra artık geri dönmem gerektiğine karar verdim. İlerlemeye başladıktan sonra karşıma bir dağ çıkıyor fakat geldiğim yönde iki dağ olması gerektiğini hatırlıyorum. Sık ormandan az biraz görünen güneş sayesinde yolumu bulup gidişimden daha kısa bir sürede kampa dönüyorum.