2021 Yaz Dungeons & Dragons Etkinliği
#21
Fantasy Grounds üzerinde oda kuruldu.
Ara
Cevapla
#22
Yarın şehir dışında olacağım için katılamayacağım.
IbnE9P2.gif
Ara
Cevapla
#23
Fantasy Grounds üzerinde oda kuruldu.
Ara
Cevapla
#24
Bugün saat 19.00'da telafi için oynayacağız.
[+] 2 üye Selene nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#25
Fantasy Grounds üzerinde oda kuruldu.
Ara
Cevapla
#26
forest-5873748_960_720.png

Sisli bir yolun ortasında arabam ve Ra'nın hediyesi olan korkunç kargamla duruyordum. Sislerin karşısında başka insanlar da vardı. Garip kulaklı ve mavi derili biriyle beraber yan yana at süren iki silüet. Arabamı yaklaştırınca gölgelerden birinin zırhlı bir askere diğerinin ise yine sivri kulaklı ama soluk tenli bir kadına ait olduğunu fark ettim. 
 
Mavi tenli ile atlı ikili birbirlerine bağırmaya başladı. Birbirlerini suçlarlarken isimlerimizi öğrendik. Mavi tenlinin adı Eşli ya da öyle bir şey, at üstündeki askerin adı Liyonhart, kadının adı ise kısaca Elda idi. Ben de onlara bağırmaya başladım. Zira bulunduğum ortam oldukça korkutucuydu ve geçen gece tapınaktan kaçtığım için sinirlerim hali hazırda gergindi. En sonunda anlaşamayınca ayrılmaya karar verdik. Farklı yönlerde yürümemize rağmen yine karşılaşınca ayrılmanın çözüm olmadığı anlaşıldı ve beraber gitmeye başladık.

Yolda ilerlerken bir kasaba ile karşılaştık. Kasabaya giderken yoldaki eski bir evin önünde iki çocuk durdurdu bizi. Dediklerine göre evlerinin bodrumunda bir canavar varmış. Girdik eve. Ra adına çıktığım kutsal seferde işime yarayabilecek - ya da yarayabilecek bir şey satın alabilmek için satabileceğim- her şeye baktım ve aldım. Zemin kat hafızam beni yanıltmıyorsa sakindi. İkinci katta bir hayaletle savaşıp cansız bir zırhı yendik. Tabi bu katta bizim aldığımız mektubu da almış olan Kornelyus ile karşılaştık. Bunun yanında kargamla beraber bıraktığım arabamı camdan kontrol edip duruyordum. 

Üçüncü kata çıktığımızda yolda bizi çeviren iki çocuğun hayaleti ile karşılaştık. Beceriksiz ve aptal hayaletler oldukları için bizi ele geçiremediler. Odalarından çıktıktan sonra bodruma giden gizli geçitlerden birine girdik. 

Bodrumda oldukça mide bulandırıcı şeylerle karşılaştık. Hortlaklar ile savaşıp zindanda çürümüş cesetlerin arasından geçtik. Hortlaklarla savaştık. Savaşlarımız sırasında Lionhart tuzağa düşüp yaralandı bile. Neyse o sırada giderken ben yanlış odaya girdim ve Ashley ile beraber gruptan ayrıldık. Siz deyin 5 ben diyeyim 20 tane hayaletle savaştık. Ne uğruna? Tahta bir heykelin tuttuğu top uğruna. Hala o topu satacak adam bulamadığım için sinirliyim. Neyse biz bu hayaletlerle dövüşmeyi bitirirken ne yazık ki ben çok kan kaybettim ve bayıldım. Ashley de geriye kalan tek hayaleti öldürüp beni güvenli bir yere götürmüş. O deliye borçlu olmak oldukça sıkıcıydı. Tavuk kızartma olduğu zaman kurtardığıma sayar artık. 

Neyse biz ayrık iken Liyonhart Kornelyus ve Elda büyük ihitmalle evin eski sahipleri olan iki hortlakla karşılaştı. Liyonhart Ra'nın rahmetine kavuşurken Kornelyus bayıldı. Elda da kendisine gelen deli kuvveti sağ olsun geri kalan hortlakları öldürüp bizim olduğumuz yere sürüklemiş bedenleri. Elda ağalamaya başladı. Liyonhart kadın çıktı vs vs. Açıkçası Tanrı'yı dünyaya geri getirmeye çalışırken ve daha yeni uyanmışken ben pek duygulanamadım. Ama herkes için duygulu bir andı. Ve sadece Elda'nın hatrına cesedi zombi olarak kullanmamaya karar verdim. 

Ben bodrumdan çıkmayı önersem de Elda sevdiceğini kaybetmiş olmanın verdiği sinirle ilerlemek istedi ve kabul ettik. Biraz yürüdükten sonra büyükçe bir ayin odasına girdik. Fısıltılar birini kurban etmemizi istiyordu. Ra dışında gerçekten kurban verilecek başka bir tanrı ya da güç olmadığı için kurban vermedik ve odanın köşesinden garip bir bataklık canavarı çıktı. Savaştık. Bir kere Elda'yı bir kere de beni yutmaya çalılştı. Tabi ki canavarı yendik ve evden ayrıldık. 

Evden ayrıldıktan sonra evi güzelce yaktık. Arkamızda 28 -35 yaşlarında gözüken soluk benizli bir bey belirdi. Kendisinin buraların efendisi olduğundan falan filan, evdekilerin kendisine tapan şeytani bir tarikat olduğundan bahsedip durdu. Açıkçası bana akıl sağlığı biraz yerinde değilmiş gibi geldi. Tanrı kompleksi de vardı. Ve ağzının kokusunu birkaç metre ötemde durmasına rağmen kuvvetli bir şekilde alabildim. 

Neyse köye girdik. Muhtarın çocuklarından kızını başka bir yere götürmek için anlaştık. Uyanık adam işi 50 altına kitleyecekti ama 100 altına kapattım anlaşmayı. Bunun yanında odama mumya taşıdığım için birkaç cahil köylü bana bağırdı. Ha kafir papazlarından biri bodrumunda bir vampir canavar saklıyordu. Var olmayan bir tanrıya dua ederek çocuğunu iyileştirebileceğini sanıyordu aptal adam. Buradaki bütün vampir ve hortlakların tek sebebinin inançsızlıkları olduğu o kadar belli ki! Yoksa benim anavatımda hiç böyle şeyler yoktu. 

Kızı aldık hep beraber gidiyoruz. Yolsa Eşli'nin cesedinin asılmış halini gördük. Zombi yapmak için almak istesem de bir sanrı olduğunu fark ettik. Benim kadar Eşli de üzüldü duruma. 

Yolda giderken bir gurup çadırlı adama ve kadına rastladık. Ateşin yanında şarkı söyleyip içiyorlardı. Neyse en büyük çadırın oradan başları olan yaşlı bir kadının yanına gittik. Bize birkaç fal söyledi. Benim neyi aradığımı bile bilmediği için sahtekar olduğundan şüphelenmiştim. Ama Elda sıkılıp kadının boğazına kılıçı sapladıktan sonra kadın bizi alev hortumu ile güzelce kızarttı. Bizim gruptan tek ben ayakta kaldım. Etkileyici vücudum ve hitabetim ile kadının aklını çeldim tabi. Sağlam kadınmış hakkını yememeliyim. Kendisine kafir diye bağırıp lazer atmasam ya da zombi kargamı üstüne salmasam şansımı denerdim. 

En sonunda kadınla anlaştık. Bana vadiyi vampir adamdan sonra yönetebilecek birini bulma sözü verdiridi. Büyü yapmayı da unutmadı o arada yaşlı çakal. En sonunda bizimkileri yerden toplayıp çadıra götürdüm. Yarının ne getireceği belli değil. Ama Ra'yı bu dünyaya getirip ülkemde barışı sağlamak istiyorsam şu aptalların vampir saçmalıklarına katlanmaktan başka çarem yok.
[+] 1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#27
Görsel


Bölüm I

Sayfa 1
Merhaba günlük. Böyle şeylere pek alışık değilim fakat bu tuhaf diyara geldikten sonra Lionheart’ın defterlerinden birini kullanmak için izin istedim, tabii o da hiç sorgulamadan kabul etti.

Bu kasvetli yere nasıl geldik bilmiyorum, bizim dışımızda buraya gelen birkaç kişi daha vardı.

Sayfa 2
Sisin içinde ilerlemeye devam ettikçe sonunda bir patikaya vardık. Patikayı takip ettikten sonra iki çocuk karşımıza çıktı, arkalarında duran devasa evin bodrumundaki canavarı öldürmemizi istediler.

Sayfa 3
İçeri girdik ve gördüklerimden hiç memnun değilim, yanımda Lionheart olmasa bir dakika bile burada duramazdım.

Sayfa 4
Üst katlara çıktık, cidden korkutucu şeyler var. Duvarın kenarındaki zırh birden hareketlenmeye ve saldırmaya başladı fakat Lionheart tek hamlesiyle onu devirdi. Birlikte geçirdiğimiz her saniye ona neden aşık olduğumu tekrar hatırlıyorum.

Sayfa 5
Odaları tek tek ararken bulunduğumuz evin oyuncak kopyası gibi bir şey bulduk fakat önceden gittiğimizde göremediğimiz bir kapı vardı, odaya tekrar baktığımızda ise kapı orada duruyordu. Cidden korkmaya başladım Lionheart’ın yanından ayrılmıyorum.

Sayfa 6
Bulduğumuz kapıdaki merdivenlerden aşağı indik, sanırım çocukların bahsettiği bodrum burası fakat bodrumdan çok bir mahzen gibi. Dehşet verici bir yer. Şükürler olsun ki Lionheart yanımda.

Sayfa 7
Her yer tuzak dolu. Lionheart’ın yaralandığı belli fakat ufak bir sıyrık deyip geçiştiriyor. Yaralarına bakmama izin verse hiçbir sorun olmayacak.

Sayfa 8
İlerlemeye devam ediyoruz. Lionheart için gerçekten endişelenmeye başladım. Ne kadar inatçı olduğunu biliyorum ama artık kendini bile aşmaya başladı. Bu lanet yerden kurtulmamız lazım.

Sayfa 9
Hayır.

Sayfa 10
Hayır.

Sayfa 11
Hayır.

Sayfa 12
Hayır.

Sayfa 26
Hayır.

Sayfa 27
Hayır.

Sayfa 93
Hayır.

Sayfa 115
Hayır.

Sayfa 152
Hayır.

Sayfa 194
Hayır.

Sayfa 260
Hayır.

Sayfa 261
Hayır.

Sayfa 262

Sayfa 263

Sayfa 264

Sayfa 265
WhaW8Am.gif
[+] 3 üye PCOyun nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#28
Fantasy Grounds'da oda kuruldu.
Ara
Cevapla
#29
Geçtiğimiz oyun günün kısa bir özeti: Sabah vistani çadırında uyandıktan sonra kahramanlarımız Vallaki kasabasına doğru yollarına devam etmeye başladılar. Yolda bir çatalla karşılaştılar, batıya giden yol tekrardan ormana giriyordu doğuya giden yolsa toprak patika değil taş bir yoldu ve önünde lüks bir at arabası ve bu arabayı çeken 2 at duruyordu. Kahramanlar arabanın içinin boş olduğunu gördüklerinde atları yanlarına almaya çalışmak istediler. Ashley(@Aeschyli) atlardan birinin üzerine binip kontrol altına almaya çalışınca at doğu yoluna doğru ilerlemeye başladı. Ashley diğer kahramanların attan atlamasını söylemelerini duymazdan gelince Elda(@PCOyun) atı öldürmeye çalışmak için arkasından oklar attı ama at hayatta kalmayı başardı. Ashley böylece Ravenloft kalesine gitti. Partinin geri kalanı Vallaki'ye doğru devam etti ve karşılarına bir yel değirmeni çıktı.


Önümüzdeki oyun günü Ashley'nin Ravenloft'ta geçirdiği zaman olacak, sadece @Aeschyli'nin katılması yeterli olacak ve etkinlik 15.00'da başlayacak.
Ara
Cevapla
#30
Etkinlik bugün tatil
Ara
Cevapla
#31
Etkinlik bugün saat 15.00'te başlayacak
Ara
Cevapla
#32
Fantasy Grounds'da oda kuruldu.
Ara
Cevapla
#33
Fantasy Grounds'da oda kuruldu.
Ara
Cevapla
#34
"Kayıp 5 numara"dan selamlar
Ara
Cevapla
#35
Görsel

Inrea

O gün güneş gülmeyi unutmuştu sanki. Somurtan yüzünü göstermemek için bulutların arkasına saklanmıştı. Civar köylerden pek farkı olmayan bir balıkçı köyünde sabahleyin horozlar öttüğünde, bunun son ötüşleri olacağını kimse bilmiyordu. Kendi hâlindeki dürüst balıkçılarla ailelerini barındıran bu köy, iki düşman ordunun muharebe alanında kalmak gibi bir talihsizliğe kurban gitti. Savaşı tetikleyen olay basit bir sınır çatışmasıydı. Birbiriyle aşağı yukarı aynı güce sahip iki krallık yine birbirlerinin savaşma isteğini tüketene kadar sayısız hayatın yitirilmesine sebep olacaktı.

Bu taraflardan birinde bir asker olan Inrea yer alıyordu. Hasımlarının canını alırken yüzündeki tek bir kasın bile oynamadığı söylenirdi, ne kadar soğukkanlı olduğunu varın siz tahmin edin. Muharebe başladıktan sonra her zamanki gibi elinden eksik etmediği baltasını savurarak nice kelleleri gövdelerden ayırıyor, düşmanlarını en iyi ihtimalle hayat boyu sakat bırakıyordu. Baltasıyla henüz kopardığı bir başı ayağıyla ittirdikten sonra düşmanın ricat borusunun acı acı öttüğünü duydu. Koca bir ordudan geriye kalanlar -ki doğrusunu isterseniz bu kalıntılara ordu demeye bin şahit isterdi- ağır yaralıları oracıkta bırakarak kaçıyordu.

Mağlup orduya ait son birlikler de bölgeyi terk ettiğinde köyden çığlıklar yükselmeye başladı. Muzaffer bir ordu, zaferin verdiği sarhoşlukla önüne gelen değerli sayılabilecek malı yağmalayan ve buna mâni olan herkesi kılıçtan geçiren haydutlara dönüverdi. Subayların bu deliliği durdurmak için herhangi bir çaba göstermemesi, bu fena harekete üst komuta tarafından da göz yumulduğunu gösteriyor. Sebebi belki de generalin (ne sandınız, kralın ordusunun başında sefere çıkacağını mı?) bu kanlı savaşın sonucunu belirleyen muharebeyi kazanan askerlerini bir şekilde ödüllendirmek istemesiydi.

Her neyse, biz Inrea'nın hikâyesine dönelim. Çığırından çıkmış asker kalabalığını takip eden Inrea, kendini köyü teslim almış kaosun ortasında buldu. Kafasını kaldırıp baktığı her yerde başka bir fenalık işleniyordu. Bu işlenenleri yazmaya kalkan yazarın kalemi kırılır, mürekkebi dökülür. Şu kadarını söyleyebiliriz ki o gün köylüler, askerlere kendilerini öldürmeleri için yalvaracak kadar çaresiz kaldı. Bu manzara, daha evvel bir ordunun masum köylüleri kılıçtan geçirerek kutlama yaptığına bu kadar yakından tanıklık etmeyen Inrea'yı derinden sarstı. Bunun sebebi salt merhamet duygusu değildi. Acıyla dolu bağırışmaların arasında âdeta donup kalmıştı, tek görebildiği şey etrafında fırıldak gibi dönen karaltılardı.

Maddi âlemle bağını tekrar kurabildiğinde bir kadının yalvarışlarını duyarak sesin geldiği yere istemsizce koşmaya başladı. Ordusundan bir asker, kılıcını küçük bir kıza doğrultuyordu. Biraz önce duyduğu sesler, kızın annesi olduğunu tahmin ettiği kadından geliyordu. Zihninde uyanan hatıraların etkisiyle arkasını dönüp elleriyle yüzünü kapattı ve diz çöktü.

Yine gayet güneşli geçen bir yaz mevsiminde, hiçbir neden yokken griye bürünen gökyüzünü hayretle izlerken yaşadığı köyün nöbetçilerinin bağırışlarını duymuştu: "Saldırganlar!". Çok geçmeden nöbetçilerin sesleri kesildi ve nereden geldiği meçhul bir ordu köyün her yerine girdi... "Anne, anne!"

Zihninde yankılanan bu çığlık, kadının çocuğu olduğunu tahmin ettiği küçük kızın çığlıklarıyla birleşti. Artık hiçbir şey düşünemiyordu, kulakları birdenbire duymaz olmuştu. Son gücüyle dizlerinden destek alarak ayağa kalktı ve sakinleri kılıçtan geçirilmiş evlerin duvarlarına tutunarak kana boyanmış sokakları aşıp kendini köyün dışına attı. Ateşe verilmiş evlerden yükselen dumanlar oraya kadar gelip onu rahatsız ediyordu. Bu kıyımdan can havliyle kaçan bir ata tutunup olay muharebe alanından dörtnala uzaklaştı.

Günleri herkesten uzakta, düşünceleriyle baş başa geçiyordu. Geçmişteki kötü anılarının üzerine bir de yeni yaşadığı bu travma eklenmişti, kâbusları öyle rahatsız edici duruma gelmişti ki uyumak istemiyordu. "Soğukkanlı" Inrea'dan geriye ne kalmıştı? Acılı geçmişini geride bıraktığını sanıyordu ama aklında fırtına gibi esen düşünceler hiç de böyle demiyordu. Yıllardır hafızasının kuytu bir köşesine hapsetmeye çalıştığı hatıraları, onları içeri tıkmaya çalışan muhafızları çiğneyip geçmişti sanki. O uğursuz günde, o zavallı köyde yaşanan katliamı izlemek buna neden olmuştu.

Birkaç ay düşüncelerinin içinde yüzdükten sonra yalnız geçirdiği günleri, kimden geldiğini bilmediği bir mektup böldü. Aniden önünde beliren mektubu -mektubun az önce orada olmadığına yemin edebilirdi- fazla umursamadı ancak kamp yaptığı ormana ertesi gün çöken yoğun bir siste biraz yürüdükten sonra geçen gün aldığı mektup aklına geldi. Ansızın yanında 4 kişi olduğunu fark etti ve kendini daha sonra Barovya olduğunu öğreneceği bir yerde buldu. Ekip arkadaşlarıyla kısa sürede kaynaştı ve birlikte bu tekinsiz topraklarda yolculuk ettiler. Ne yazık ki birlikte yaptıkları yolculuk pek uzun sürmedi, 4 arkadaşı da karşılarına çıkan yaratıklar tarafından öldürüldü ve ne yaparsa yapsın onları kurtaramadı. Mektupta davet edildiği yere tek başına gitmek akıllıca olmazdı, hem bir süredir bunun bir tuzak olduğunu düşünüyor ama arkadaşlarına bir şey söylemiyordu. Bir kez daha mektubu almadan önce yaşadığı çaresizliğe düşmüştü.

Barovya'nın tehlikeli yollarındaki gezintisi onu Vallaki adlı bir şehre götürdü. Kalabileceği bir yer ararken Vallaki'deki bir hana rastladı. Hana oturup içkisini yudumluyor ve etrafındaki müşterilere kulak kabartıyordu. Hanın kapısından buralara ait olmadığı açıkça belli olan 3 kişinin girdiğini gördü...
IbnE9P2.gif
[+] 2 üye Attila the Hun nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#36
Bugün etkinliğe katılamayacağım.
WhaW8Am.gif
Ara
Cevapla
#37
Pazar günü etkinliğe katılamayacağım.
IbnE9P2.gif
Ara
Cevapla
#38
f06f97b0c239c591c355b3c95e7e9938.jpg
Ormanda Bir Yolculuk

Hava önceki günlere kıyasla daha aydınlık olsa da orman bunun icabına bakıyor. Ormanın Kuzeydoğusu olduğunu düşündüğüm tarafa doğru ilerlemeye devam ediyorum. İlerlerken geyikler ile karşılaştım, geyikler bana neredeyse evimi hatırlatıyordu. Peki gerçekten öyle miydi? Eilish ile yolculuklarım sırasında evimden o kadar uzun süre uzak kaldım ki belki de her şey bana orayı hatırlatıyordu. Siste bir silüet fark ediyorum, bana Eilish’i anımsatmasına rağmen bunun sisin bir oyunu olduğunu anlıyorum. Yine de onu gördüğüm yere doğru ilerliyorum. Silüetin olduğu yere vardığımda bulduğum tek şey soğuktu. Ruhu donduran cinsten bir soğuk. Kendi kendime “neden” diye sayıkladım. Üşüyordum. Vücudum değil, ruhum üşüyordu. Ormandaki tüm gezintim boyunca karşılaştığım kuzgunlar yine ormanın üstünde uçuşuyordu, belki de beni yalnız bırakmayan yegane şey bu kuzgunlardı.

Saatlerdir durmaksızın ilerliyordum. Uzaktan sesler duymaya başladım. İyice kulak verdikten sonra bunun su sesleri olduğunu anladım. Sesin geldiği tarafa doğru ilerlemeye karar verdim. Gölün ulaştığım kısmı oldukça ıssız olacak ki balık tutan bir adam dışında kimse bulunmuyor. Yüzüme su çarpıp kendime gelmek için göle yaklaştım. Sanki her şey yetmiyormuş gibi paçavralarına sarılmış balıkçı adam bana sesleniyor. Duymamış gibi davranıp ormana geri dönerken arkamdan bir şeyler zırvaladı. Fakat ne onu duyabilecek ne de onu anlayabilecek bir haldeydim. Tek isteğim Eilish’in yüzünü kanlı canlı bir daha görebilmek, vücudunun sıcaklığını paylaşabilmek, dudaklarını dudaklarımda hissedebilmek fakat bu mümkün değil.

Ormandaki ilerleyişime devam ediyorum. Kılıç bileylenmesi gibi bir ses duyduktan sonra sese yaklaşmaya karar verdim. Karşımdaydı, hayır karşımdaydılar. Hem Eilish hem de ben yan yana oturuyorduk. Bana dönüp “neden, neden beni terk ettin dedi”. Canını alan yara göğsünde belirmeye başladı ve ılık bir esinti ile tüm bu yanılsamalar yok oldu. Peki gerçekten yanılsama mıydılar? Ya aslında hayatını kaybetmiş olan bensem? Lanet bir kabusun içinde sıkışıp kalmışsam? Bilmiyorum… Hiçbir şey bilmiyorum… Eilish olmadan çok yalnızım.

Gözlerimden oluk oluk akan yaşları sildikten sonra esintinin geldiği yöne doğru ilerlemeye karar verdim. Yanından geçtiğim her ağacın ardına bakıyorum. Sanki bir şey kaybetmiş gibi. Yokluktan, gölün orada karşılaştığım balıkçınınkine benzeyen bir ses “N’oldu, bir şey mi arıyorsun genç adam?” dedi. Sesi duymam ile irkilmiştim. Bu kişi her kimse beni tanıyordu, bana genç adam diye seslenmişti. Bu diyarda Eilish'ten başka kimse bunu biliyor olamazdı. Tüm bu görüntünün ardında bir erkek olduğumu sadece o biliyordu. Eskisine nazaran üstündeki kıyafetler paçavraları daha az andırıyordu ve sözlerine “Yoksa birini mi demeliydim?” diye ekledi. Kim olduğunu sordum. Bana onun da sisin içinde biri olduğunu ve onun da birini kaybettiğini söyledi. Kimi kaybettiğini sordum. Kendisi için değerli biri olduğunu belirtti. En azından benim Barovya’da kaybettiğim için ne kadar şanslı olduğumu, kimsenin Barovya’da sonsuza kadar kaybolmadığını söyledi. Ne demek istediğini sordum. “Kaybettiğini geri bulabilmek için sadece nereye bakacağını bilmelisin.”, ağzından sadece bu kelimeler döküldü. Nereye bakmam gerektiğini sordum. “Bedeli ödeyebilir misin?” diye sordu. Bir saniye bile geçirmek için canımı dahi verebileceğimi söyledim. “Canın yeterli bir bedel olmayabilir, daha fazlasını verebilecek misin?” diye sordu. Her şeyimi verebileceğimi söyledim, istemesi yeterdi, Eilish’e tekrar kavuşmak için her şeyimi ve daha fazlasını verirdim. Güney’e gitmemi ve bu yolda beni engellemeye çalışacak kişilerin olduğunu söyledi. Kim olduğunu sorduğumda ise aldığım tek cevap kendim keşfetmem gerekeceğiydi. Karanlıkta her zaman bir desteğim olacağını söyledikten sonra ben onaylar bir şekilde kafamı sallarken ortadan kayboldu.

Adamın kaybolmasıyla kendimi daha fazla tutamayıp yere yığıldım. Uzun süredir ilk kez üzüntüden olmayan gözyaşları döküyordum. Suratımda bir gülümseme vardı. Sanki Eilish ile birlikte geçirdiğim günler gibiydi. Zırhımın kolluk kısmını çıkarıp altından giydiğim şeyi bileğimden geriye sıyırdım. Sırtımdaki sadaktan bir ok çekip bileğime hızlıca bir kesik attım. Bundan sonra Eilish’e yaklaştığım her günü sayacaktım. Bileğimden oluk oluk kan akarken yüzümde bir gülümseme gözlerim kapalı bir şekilde çimlere uzandım. Kendime geldikten sonra derin bir nefes alıp ayağa kalktım ve Kuzeye doğru ilerlemeye devam ettim.

Bir süre daha ilerledikten sonra ormanda karşıma bir Owlbear çıktı. Yaratık doğrudan üstüme atılınca karşılık vermekten başka çarem kalmadı. Acı dolu bir çarpışmanın ardından hayvan boğazına attığım son bir kesik ile yerde can verdi. Aldığım yaralardan sonra artık geri dönmem gerektiğine karar verdim. İlerlemeye başladıktan sonra karşıma bir dağ çıkıyor fakat geldiğim yönde iki dağ olması gerektiğini hatırlıyorum. Sık ormandan az biraz görünen güneş sayesinde yolumu bulup gidişimden daha kısa bir sürede kampa dönüyorum.
WhaW8Am.gif
Ara
Cevapla
#39
oda kuruldu
Ara
Cevapla
#40
Fantasy Grounds üzerinde oda kuruldu.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.