Antik Yunan Felsefesi
#1
67XPR31.jpeg

Kimiz? Amacımız ne? Nasıl mutlu olabiliriz? Bunlar antik çağda Yunan filozofların sürekli yanıt aradığı sorulardan bazılarıydı. Reenkarnasyon olgusunu öne sürdüğünde bir şarlatan olarak görülen Pisagor'dan sokaklarda tuhaf tuhaf sorular soran biri olarak görülüp ölüme mahkum edilen Sokrates'e Antik Yunan Felsefesini Yunan düşünürlerin çağın geleneksel kabullerine aykırı sorular ileri sürmesi ve bu sorulara çeşitli cevaplar araması şeklinde özetlemek mümkün.

Sokrates Öncesi: İyonya Felsefesi
Milattan önce 600 sularında İyonya'daki Yunan şehirleri Yunan dünyasının entelektüel ve kültürel merkezi konumundaydı. Bu şehirler arasında en güneyde yer alan Miletus (günümüzde Didim) kenti sahip olduğu zenginlik ve refah ortamıyla "İyonya Aydınlanması" adı verilen bir akımın öncüsü olmayı başardı. Bu şehirden çıkan Thales, Anaximander ve Anaximenes'in düşünceleri tüm geleneksel, dini ve mitolojik açıklamalardan uzak, tamamen doğanın gerçekleri üzerinden yaratılışı açıklamayı amaçlıyordu. Üçü de varolan her şeyin tek bir "ilkel maddeye" bağlı olması gerektiğinde hemfikir oldular: Thales bu maddenin su olması gerektiğini savundu, Anaximander bu maddenin bildiğimiz her şeyin dışında "sonsuz" bir madde olması gerektiğini öne sürdü, Anaximenes ise bu soruya hava yanıtını verdi.

Miletus Felsefesinde gözlem ve öngörünün yeri büyüktü. Thales kıyıya yakın bir geminin uzaklığını kullanarak milattan önce 585 senesinde yaşanan Güneş Tutulmasını önceden tahmin etmeyi başarmıştı. Anaximander insan yavrularının doğum sonrası savunmasız olduklarından yola çıkarak ilk insanın dünyaya yavru olarak gelmesi durumunda hayatta kalmasının mümkün olmayacağı sonucuna ulaşıp insanların yavruları daha kabiliyetli diğer canlıların değişime uğramasıyla ortaya çıkmış olabileceğini ileri sürdü. Miletusluların bilime verdiği önem ve ortaya attıkları sorulara yanıt olarak hiçbir zaman dini ve geleneksel yanıtları kabul etmemeleri tarihte yönetimleri tamamen teokratik kabullere dayanan Babilliler ve Mısırlılarca pek olumlu karşılanmayacaktı.

yTlmySw.png  lwgZbRj.png

Thales ve Pisagor

Pisagor da İyonyalı düşünürlerden biri olarak görülse de, kendisi Miletus'lu değil Samos'ludur. Kendisinin felsefeye olan yaklaşımı bilimle dini inanışları harmanlama üzerine dayalıdır - ki bu yaklaşım Miletus'lu filozoflar için teklif dahi edilemez bir noktada yer alan bir yaklaşımdır. Felsefede bir argüman olarak matematiğin kullanımı Pisagorla başlar, kendisi tarihte bilinen ilk matematik formülünün yaratıcısıdır. Pisagor teoremine göre bir üçgende en uzun kenarın karesi, üçgeni oluşturan diğer iki kenarın karelerinin toplamına eşittir.

Bu dönemde Leucippus ve Demokritos ile birlikte Atomculuk akımı başlamıştır, bu akım günümüz bilimine oldukça yakın bir görüşe sahiptir. Atomculara göre her şey yok edilemez ve parçalanamaz atomlardan oluşur. Atomcular her şeyin doğanın ve evrenin yasalarına göre olması gerektiği gibi işlediğini ve esas olanın sonsuz sayıdaki atomun doğanın değişmez yasalarınca bir dönüşüm geçirmesinden ibaret olduğunu belirtmiştir. Demokritos sadece gözle görülebilen şeylerin değil, aynı zamanda ruhun da atomlardan oluştuğunu iddia ederek bu materyalist yaklaşımı bir ileri boyuta taşımıştır.

Sokrates Dönemi: Atina Felsefesi
Milattan önce 500 sularında poleis olarak da bilinen Yunan şehir devletleri ortak bir dile ve kültüre sahip olsalar da herhangi bir bütünlükten bahsetmek mümkün değildi, tam tersi bu şehir devletleri birbirleriyle sürekli rekabet içerisindelerdi. Bu şehirlerden Atina şehirdeki tüm özgür erkeklerin kökenleri ve maddi durumu farketmeksizin eşit haklara sahip olduğu bir yönetim biçimi ortaya sürdü ve buna demokrasi adını verdiler. Demokrasi öncesinde bu şehir devletlerinde alınan kararlar şehrin ileri gelen aristokratları ve soyluların görüşlerine göre alınıyordu. 

Demokrasi özgür tüm erkeklerin şehrin yönetiminde fikrini beyan etmesini, toplantılarda sesini duyurabilmesini ve en önemlisi bu sesin daha zengin veya daha soylu bir başka birinin sesiyle aynı değerde olmasını sağladı. Bu da yönetimde hitabet faktörünü oluşturdu, zaman içerisinde iyi bir konuşmacı olmak, tartışmalarda etkili yanıtlar verebilmek ve kararsızları ikna edebilmek gibi marifetler ön plana çıktı. Bu durum sadece politikayla ilgilenen vatandaşlar için değil, herkes için geçerliydi. Örneğin mahkemelerde savcı ve sanık avukat kullanmaksızın bizzat konuşma yapar kendi bakış açılarını anlatırlardı. Bu durum ortaya Sofist akımının çıkmasına sebep oldu.

9B4FJQH.png  wAmdAwg.png

Demokritos ve Sokrates

Sofistler para karşılığında felsefe, tartışma argümanları ve hitabet gibi alanlarda eğitim veren gezgin filozoflardı. Para karşılığında bu işi yaptıkları için genellikle sadece aristokrat aileler ve zenginler Sofist öğretmen tutabilirlerdi. Demokrasinin eski alışkanlıkları ortadan kaldırması en çok aristokrat sınıfa zarar vermişti ve aristokratların artık bu yeni çağa uyum sağlaması için iyi birer konuşmacı olmaları, kitleleri etkileyebilmeleri gerekiyordu.

Bu dönemde tarihe giriş yapan Sokrates diğer Sofistlerden farklı olarak öğretmenlik için para talep etmemiş ve çok daha yoksul bir hayat geçirmiştir. Sokrates öncesinde filozofların odak noktası fiziksel dünyayı doğaya uygun bir biçimde açıklamakken, Sokrates felsefede etik ve psikolojik yeni alanlar ortaya koymuştur. Erdem nedir? Vatanseverlik nedir? Ahlak ne demektir? gibi sorulara aradığı yanıtlar genellikle yanıt bulmaktan ziyade daha çok sorunun ortaya çıkmasına sebep olmuş, bu da tartışmaya katılanların çok daha fazla alanla sınanmasını ve bu alanlardaki bilgisizliklerinin açığa çıkmasını sağlamıştır. Mütevazılığını şüphecilikle harmanlayan Sokrates zaman içerisinde kendisine çok sayıda düşman toplamış, nihayetinde yargılanıp ölümle cezalandırılmıştır. Atinalılar bir vatandaşı idam etmeyi doğru bulmayıp kendisine kaçma fırsatı tanısa da, Sokrates yargıcın kararına uyup zehir içerek hayatına son vermiştir.

Sokrates Sonrası: Platon ve Aristoteles
Platon ve Aristoteles Sokrates sonrası Yunan felsefesinin en önemli iki ismidir. Bunun en önemli sebeplerinden birisi fikirlerinin özgünlüğünden ziyade yazdıklarının günümüze kadar ulaşmış olması ve daha sonraları kurulacak olan batı felsefesinin dayanak noktası olarak kullanılmasıdır. Platon Sokrates'in bir öğrencisiydi ve öğretmeninin ölümü üzerine Atina'yı terketmiştir. Platon'un felsefesinde öne çıkan noktalar metafizik ve bilgi felsefesidir. Platon'un idealar kuramına göre erdem, adalet, güzellik ve iyilik gibi kavramları algılayabilmemizi sağlayan şey bu idealara dair önceden bir bilgiye sahip olarak doğmamızdır. İdeaların ideal dünyasında bu idealar evrensel ve kusursuz bir varlığa sahipken, dünya bu idealin kusurlu bir parodisinden ibarettir.

kLBTnni.png  07cfSb7.png

Platon ve Aristoteles

Platon bu teorisini mağara örneğiyle açıklar, hayatı boyunca arkası güneşe dönük bir biçimde mağaranın girişinde oturan kişiler için dünya güneş doğdukça mağaranın duvarına yansıyan gölgelerden ibaret olmalıdır. O kişi için duvardaki gölge ve ışık gerçekliğin kendisi halini alır, öte yandan gerçek olan kendi bedeni ve güneştir ancak bu kişi bunu algılayamaz.

Platon'un neredeyse 20 yıl boyunca öğrenciliğini yapmış olan Aristoteles Büyük İskender'e öğretmenlik yapmıştı. Aristoteles'in felsefesi etik, metafizik, fizik, biyoloji, matematik, meteoroloji, astronomi, psikoloji ve politika gibi alanlara yönelikti. Felsefede mantık olgusunu oluşturan kişi Aristoteles'tir. Aristoteles'in mantık olgusunun çeşitli yönleri tanım yönüyle Sokrates döneminde, argümanları yönünden Zeno ve Parmenides'te görülmüş olsa da, Aristoteles bu unsurları bir araya getirerek Organon adı verilen 6 ciltlik serisini oluşturmuştur. Aristoteles'in mantık ve bilime olan katkısı günümüzde bile önem taşımaktadır. Ortaçağın en karanlık dönemlerinde bile Organon'un bir kopyası en prestijli kütüphanelerde kendisine yer bulmayı başarmıştır.

Helenistik Felsefe ve Sonrası
Helenistik çağında 4 felsefi akım öne çıkmıştır: Kinizm, Skeptisizm, Epikürcülük ve Stoacılık. Bu dönemde politik güç Makedonyalıların elindedir, bu sebeple Yunan filozoflar politik sorular yerine kişisel sorulara odaklanmıştır. Toplumu geliştirecek planlar yerine mutluluğa nasıl ulaşılabileceği, nasıl erdemli olunacağı gibi sorular üzerinde durulmuştur.

Kinikler evlilik, terbiye, din, ev sahibi olma ve hatta ahlak gibi kabulleri reddetmiş, Skeptikler bilgi kavramını reddetmiş ve mutlaka ulaşmanın imkansız olduğunu savunmuş, Epikürcüler hayatın dünyanın zevklerini kovalamaktan ibaret olduğunu ileri sürmüş, Stoacılar ise tam tersi her şeyin ilahi bir anlamının olması gerektiğini, bu kapsamda yaşanan kötü tecrübelerin şikayet edilmeksizin kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur. Stoacılar Aristoteles'in insan mutluluğu için bedensel ve materyal varlığın önemi tezini reddetmiş, önemli olan mutluluk değil, mutluluğu elde etmek adına yapılan eylemlerin kendisi olduğunu dile getirmişlerdir, keza Stoacılara göre bu eylemler ne olursa olsun gerçek anlamda mutluluk elde edilip edilmeyeceği kişiye bağlı değildir.

f4JoPZl.png

Tarihin ileri dönemlerinde Roma'nın yükselişi beraberinde Yunan dünyasının çöküşünü getirdi. Birinci ve İkinci Pön Savaşlarında Roma Kartaca'yı zayıflatıp Siraküza'yı ele geçirdi, yüzyılın geri kalan kısmında Makedonya'yı, İberya'yı ve Galya'yı ele geçiren Roma'nın askeri üstünlüğü Yunan dünyası üzerinde kültürel bir üstünlük elde etmesiyle sonuçlanmadı, tam tersi Yunan kültürü Roma üzerinde etki sahibi oldu. Olimpos tanrıları zaman içerisinde Romalılaştı, Helen sanat anlayışı ve mimarisi Roma genelinde ilgi gördü. Roma yol inşaatında, sosyal yapının oluşturuluşunda, hukukta ve askeri taktiklerde Yunan dünyasının çok ilerisinde olmasına karşın, Roma biliminde, sanatında ve felsefesinde Yunan izleri görmek mümkündür.

Üçüncü Yüzyıl Krizi esnasında yaşamış Romalı filozoflardan Plotinus Neo Platonizmi kurmuştur. İmparatorların ordunun talebiyle başa getirilip yine ordunun talebiyle devrildiği bu dönemde Romr ordusu ülkenin sınırlarını savunmaktansa iç karışıklığın bir parçası haline gelmişti. Kuraklar nüfusun azalmasına sebep olmuş, başarısız askeri seferler vergileri yükseltmiş, ülkenin ekonomisi çökmüştü. Belki de bu faktörler Plotinus'un Platon'un "ideal dünyasına" ilgi duymasına sebep oldu. Gerçek dünyadan "ideal dünyaya" olan geçiş paganlar ve daha sonraları Hristiyanlar tarafından da kullanılacaktı. Binlerce yıl sonra bile Yunan filozofların düşünceleri aklımızda, kurumlarımızda, liderlerimizde ve uygarlığımızın bütününde izlerini ve yerlerini korumaktadır. Aynı soruna birden fazla şekilde yaklaşılabileceğini kanıtlayan Yunan düşünürleri ortak akılın o kadar da ortak olmadığını, alışılagelmişin dışında çözümlerin kimi zaman en doğru yanıt olabileceğini göstermiştir.
[+] 5 üye Duman nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.