15-06-2017, 14:00
@cemal
Belki de en geyiği "Anadolu'nun nüfusu azdı" savı...
Evet, bomboştu Türkler geldiğinde. Belki bir iki ihtiyar... Şehrin adını sordular sonra öldürdüler. :P
Boş yerin adını niye öğrenmek ve korumak istersin? Boş yerin, yani, nüfusu az ve sahipsiz yerin adını niye kendin koymazsın?
Değiştirmiyorsan vardır bir nedeni, değil mi? Sağa sola, cihana duyurmak istersin: "Bakın sizin şu meşhur şehriniz var ya, o halkınız, artık o benim mülküm!"
İtibar bile kazandırır değiştirmiyorsan: "Adam, koskoca Diyâr-ı Rûm'u fethetmiş!" diye sükse yaparsın.
Boş yerin orijinal adına niçin sadık kalasın ki? Hani zaten boş ve önemsiz ya, ne gerek var buna? Koy kendi Türkçe adını, ne bileyim Yeni Ötüken de misal, mis gibi yaşa. Niye Rumca, Ermenice, Kürtçe adları korursun ki?
Demek ki öyle değil. Demek ki nüfus hiç de öyle sandığınız gibi az değil. Hatta Orta Asya genetiğini belli ölçüde değiştirecek kadar çok olabilir.
Osmanlı'nın yıkılış dönemine kadar Rumlar ve Ermeniler azınlık konumunda değillerdi. Anasır-ı tabii (yani, doğal unsur) olarak görülürdü.
"Anadolu neredeyse bomboştu, Türkler geldi, çoğaldı, zaten az olan Rumlar, Ermeniler vd. iyice azınlık konumuna geldi" şeklinde özetlenen görüş fantaziden ibaret.
Ulus devletlerin en çok sevdiği fantazi...
Bizans'a asker ve vergi sağlamakla yükümlü, doğuda bulunan ve nüfusu çoğunlukla Ermeni ve Kürtlerden oluşan temaları ne yapacağız? Kilise kayıtlarını ne yapacağız? Mezhep ve etnik köken savaşlarını nereye koyacağız? İnsan, boş bir yer için bunca idari sistemi kurar mı, uğruna savaş verir mi?
Söz konusu maliye ise imparatorluklar titiz çalışır. Hane veya erkek sayısı bakımından nerede kaç kişi var, hangi milletten, hangi dine/mezhebe mensup filan bunları kaydeder.
İmparatorluk bünyesinde pronoya seviyesinde kurumsallaşmış yapılar söz konusu ki zaten aslen Perslerin satraplık sistemi üzerine bina edilmiş. Yani iş Bizansla da başlamamış. Ezelden beri önemli bir ticarî geçiş yollarının üzerinde bulunuyor bu şehirler. Kuş uçmaz, kervan göçmez yerler değil ki nüfusu az olsun. Tam tersi, bereketsiz yerlerden nüfus çekiyor.
Ayrıca yerleşik devletler, topraklarında başıboş gezen göçebeler istemezler. Ya defetmeye çalışır ya da daha kârlı bir yol olan bir an önce yerleştirmeye bakar. Dağlık göçebe Kürtlerin yerleşik hayata geçmesi Bizans Dönemi'nde hız kazanmış.
Belki de en geyiği "Anadolu'nun nüfusu azdı" savı...
Evet, bomboştu Türkler geldiğinde. Belki bir iki ihtiyar... Şehrin adını sordular sonra öldürdüler. :P
Boş yerin adını niye öğrenmek ve korumak istersin? Boş yerin, yani, nüfusu az ve sahipsiz yerin adını niye kendin koymazsın?
Değiştirmiyorsan vardır bir nedeni, değil mi? Sağa sola, cihana duyurmak istersin: "Bakın sizin şu meşhur şehriniz var ya, o halkınız, artık o benim mülküm!"
İtibar bile kazandırır değiştirmiyorsan: "Adam, koskoca Diyâr-ı Rûm'u fethetmiş!" diye sükse yaparsın.
Boş yerin orijinal adına niçin sadık kalasın ki? Hani zaten boş ve önemsiz ya, ne gerek var buna? Koy kendi Türkçe adını, ne bileyim Yeni Ötüken de misal, mis gibi yaşa. Niye Rumca, Ermenice, Kürtçe adları korursun ki?
Demek ki öyle değil. Demek ki nüfus hiç de öyle sandığınız gibi az değil. Hatta Orta Asya genetiğini belli ölçüde değiştirecek kadar çok olabilir.
Osmanlı'nın yıkılış dönemine kadar Rumlar ve Ermeniler azınlık konumunda değillerdi. Anasır-ı tabii (yani, doğal unsur) olarak görülürdü.
"Anadolu neredeyse bomboştu, Türkler geldi, çoğaldı, zaten az olan Rumlar, Ermeniler vd. iyice azınlık konumuna geldi" şeklinde özetlenen görüş fantaziden ibaret.
Ulus devletlerin en çok sevdiği fantazi...
Bizans'a asker ve vergi sağlamakla yükümlü, doğuda bulunan ve nüfusu çoğunlukla Ermeni ve Kürtlerden oluşan temaları ne yapacağız? Kilise kayıtlarını ne yapacağız? Mezhep ve etnik köken savaşlarını nereye koyacağız? İnsan, boş bir yer için bunca idari sistemi kurar mı, uğruna savaş verir mi?
Söz konusu maliye ise imparatorluklar titiz çalışır. Hane veya erkek sayısı bakımından nerede kaç kişi var, hangi milletten, hangi dine/mezhebe mensup filan bunları kaydeder.
İmparatorluk bünyesinde pronoya seviyesinde kurumsallaşmış yapılar söz konusu ki zaten aslen Perslerin satraplık sistemi üzerine bina edilmiş. Yani iş Bizansla da başlamamış. Ezelden beri önemli bir ticarî geçiş yollarının üzerinde bulunuyor bu şehirler. Kuş uçmaz, kervan göçmez yerler değil ki nüfusu az olsun. Tam tersi, bereketsiz yerlerden nüfus çekiyor.
Ayrıca yerleşik devletler, topraklarında başıboş gezen göçebeler istemezler. Ya defetmeye çalışır ya da daha kârlı bir yol olan bir an önce yerleştirmeye bakar. Dağlık göçebe Kürtlerin yerleşik hayata geçmesi Bizans Dönemi'nde hız kazanmış.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.