İleti Sayısı: 8,058
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
91
12-05-2017, 01:02
(Son Düzenleme: 12-05-2017, 01:07, Düzenleyen: altnkurt.)
Büyük Britanya Vekilharcı
Siyaset hayatımızdaki 3. ülkemizi yönetiyor olmak dışında mevcut MP'mizin de 4. hostu oldum.
İmar ve bayındırlık işlerine kaldığımız yerden devam ederken donanmamızı da güçlendirdik. Ayrıca İngiliz kanalındaki ticaretimizi de artırarak ülkedeki refah seviyesini artırdık.
Malayalı kafirlerin hain entrikaları sonucu Kolombiya ve Kuzey Karayip bölgelerinden çekilmek zorunda kaldıysak da buradan bir yara almadığımızı belirtmek isteriz. Bilsinler ki kesilen sakal daha gür çıkar.
Sadık müttefikimiz Leh imparatoruyla diplomatik temaslarımızı sürdürdük. Kendilerine kafirlerle savaşırken yardımcı oldukları için maddi desteğimizi de sürdürüyoruz. Umarız ki kendileri çok daha yüce makamlara erişeceklerdir.
Hollanda kralının yokluğu üzerine üzerine Avrupalı emperyalistler Hollanda'yı işgal etmiştir. Biz de kanaldaki ticaretimizi güçlendirmek için bu işgalde elimizi kana bulamış bulunduk.
Bizimle diplomatik temasa geçmek isteyenlerle uygun şartlarda müttefikliğe ve maddi yardım etmeye hazırız. Kraliyet donanması müttefiklerimizin emrindedir.
Ayrıca Fransa halen boşta gelmek isteyenleri bekliyoruz.
Sic Parvis Magna
•
İleti Sayısı: 1,815
Üyelik Yılı: 2015
Imperium:
23
Hollanda'ya yapılan gang bangın sebebi nedir? Malaya dahi dalmış.
•
İleti Sayısı: 8,058
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
91
12-05-2017, 01:12
(Son Düzenleme: 12-05-2017, 01:21, Düzenleyen: altnkurt.)
Oyuncusunun diğer oyunculardan farklı mentalitede olup müttefik aramaması sanırım. Tabi bir de gelmemesi.
(21-04-2017, 23:54)PCOyun : @PCOyun Birde Holy Roman Emperor İçin Geçerli Olan Kural Hala Duruyor Mu Acaba?
Holy Roman Emperor için geçerli olan kural neydi?
(21-04-2017, 23:33)Aeschyli : @ Aeschyli Oyuncular birbirlerine büyük miktarlarda maddi destek sağlayamazlar (4. ve 3. kural dahilinde)
Send gift için kurallarımız neler?
Sic Parvis Magna
İleti Sayısı: 5,865
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
37
(12-05-2017, 01:11)SatanistKesenKedi : Hollanda'ya yapılan gang bangın sebebi nedir? Malaya dahi dalmış.
Müttefiki yoktu,oyuncusu yoktu, doğal olarak ta bir kişi saldırınca herkes pastadan pay alma yarışına girdi.Malaya koloniler için girmişti.
İleti Sayısı: 2,839
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
47
12-05-2017, 13:29
(Son Düzenleme: 12-05-2017, 13:33, Düzenleyen: Aeschyli.)
Aşağıdaki 1 üye Aeschyli nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye Aeschyli nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Sezar
İleti Sayısı: 2,839
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
47
Hollanda'ya saldırmamın amacı oldukça netti. Hollanda'nın Dutch Columbia kolonisi benim peru-la plata kolonilerim ile meksika kolonilerimin arasındaki yolda bulunuyordu. Ve diğer devletler gibi ben kolay kolay savaş açabilecek bir devlet değildim. Çünkü imparatorun koruyup korumayacağı ile ilgili en ufak bir şey bile bilmiyorum. İmparator olan Avusturya'nın kendisi Hollandaya saldırınca bende hollandaya saldırmayı tercih ettim. Zaten amacımın kolonilerin yolunu birleştirmek olduğunu o savaştan çıktıktan sonra 5-6 ay içerisinde İngiltere'ye savaş açmamdan anlayabilirsiniz.
Send gift hakkındada soru sorulmuş. Send gift 1600 yılından itibaren serbest. Kullanımına herhangi bir limit koymayı düşünmüyorum çünkü önceki oyunlarda 1000 limit olarak belirlemiştik oldukça absürt olmuştu. Yanlız limit koymamamız bu mekaniğin istismar edilmesi gerektiğini göstermez.
4. Oyuncular hiçbir şekilde kendi ülkelerinin zararına hareketlerde bulunamaz.
5. Oyuncular hiçbir şekilde ortaklaşa hareket sergileyemezler, herkes sadece ama sadece kendi ülkesinin çıkarı için oynar.
Bu maddelere uygun davranarak atmanız gerekiyor. Yani borçlanma pahasına başka ülkelere hediye yollayamazsınız. Önce kendi haline bak derler.
•
İleti Sayısı: 2,843
Üyelik Yılı: 2015
Imperium:
15
malaya bulunduğu konum ve yayılma alanı itibariyle oyunun en op ülkelerinden biris.. haliyle oyunda iyi bir derece yapması hiç sürpriz değil.. e oynayan da hakkını verince..
İleti Sayısı: 254
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
3
14-05-2017, 14:14
(Son Düzenleme: 26-09-2017, 20:35, Düzenleyen: basileus.)
Milan Devleti Tarihi
"Tatlı düşler, yalın gerçekler ve acı gaileler arasında bir devlet"
İflas, ülkenin her yanında neredeyse bin yıldır görülmemiş ölçekte bir vandalizmin uyanışı, köylerin ve kentlerin talan edilmesi, ticari sistemin mutlak bir çöküşü, asayiş ve adalet merciilerinin tasfiyesi olarak Milan'ı tepeden tırnağa sarsan "Anarşi Çağı", kaybettirdiği 10 seneyle birlikte Milan'ın, İtalyan ulusunun ve tabiatıyla dünyanın kaderini değiştiren bir dönemdi. Kabaca 1570'lerin başından 1580'e kadar olan bir aralıkta yer alan bu zaman diliminde, Milan devleti, yeni başkent Cremona'ya ve ülkenin yeni düzenine alışmaya çalışırken, toplumsal güçlerin dizginlerinden boşanarak ülkeyi, geldiği uçurumdan aşağı itmelerine ramak kalışını seyretmek durumunda kaldı. Kolluk kuvvetlerinin, başta ordu olmak üzere geçici lağvına sebep olacak kadar ağırlaşan iflas ortamında, iktidar, merkezkaç güçlerle uzlaşma sağlamak zorunda kalmıştır ki, Milan'ı bu zorunlu süreçten sağ salim çıkaran, devlet aklının uzlaşma konusundaki büyük birikimi ve kabiliyeti olmuştur. Şayet soğukkanlı davranılmasa, giderek bağlarını koparan çevre güçlerle çatışılsaydı, Milan krallığı Anarşi Çağı'ndan hiç çıkamayabilirdi.
Anarşi Çağı'nın hükümdarı Caterina'nın iktidarı, 9 Ağustos 1573-24 Mayıs 1579 tarihleri arasında altı yıl sürmüştü. Seleflerinin yol açtığı yıkımın, kişiliği üzerinde de, ülkeye verdiği zararın bir benzerine neden olduğu; iyiden iyiye zıvanadan çıkmış soyluların fesatlıkları ve tahtı ele geçirmek için kurduğu tezgahları gördükçe, yaşadıkça sağlığını giderek daha da bozulduğu konusunda hemfikir olan tarihçiler, onun Alman ve Fransız işgalcileri her an görebileceği endişesiyle Cremona Sarayı'nın her penceresine kurdurduğu dürbünlerden bir an olsun ayrı kalamadığını da belirtmektedirler. Zaten sahip olduğu heyecanlı kişiliğinin, istila korkusuyla bir çeşit paranoyaya doğru evrilerek onu içten içe zehirlediğini belirttikleri gibi. Fiziki olarak dış devletlerin, manevi olarak da yıpranmış sinirlerinin muhasarası altında kalan Caterina, girişte sözünü ettiğimiz soğukkanlılıkla hareket eden bürokratları sayesinde ülke yönetimini sürdürebilmiştir.
Ölümünden kısa bir süre önce, 1577'de, Habsburg monarşisinin Milan'ı elektör ilan etmesi karşısında mutluluk gözyaşları döktüğü iddiası, Anarşi Çağı'nın devlet adamlarının ve halkının en sevdiği yarı efsanevi öykülerin başında geliyordu. Maiyeti, bu hususta suskundur; kendisinden kalan bir kaynağa başvurmaksa mümkün değildir çünkü günlükleri, notları ve mülakatları, Sopransi hanedanının hazinesinin bir parçası olarak saklanıyor. Ancak kendisinden beklenemeycek bir hareket değildir bu: Milan, iflasla beraber diplomatik açıdan da yok olmanın eşiğine gelmiş, hatta pek çok devlet için eşiği aşarak, haritalardaki sıradan, alakasız bir isim olarak gözükmeye başlamıştı. Elektörlük, ülkenin bir nebze olsun eski parlak günlerinden kalan "İtalyanların tek meşru devleti" imgesine karşı Habsburgların duyduğu bir saygının sonucu olarak göründü ve yorumlandı; iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve mukaddes başkenti işgal altında tutan kuzey komşusuyla araya girmiş buzların eritilmesinde bir kilometre taşı şeklinde değerlendirildi. Caterina'nın sevinç gözyaşları bu bağlamda oldukça doğal ve anlaşılabilirdir. Brexia'nın ileride anlatacağımiz ilhakı, lütfedilen elektörlük makamının büyük ölçüde bir diplomasi manevrası ve haliyle kraliçe ve saray erkanının yaşadığı sevincin de ne kadar yersiz bir his olduğunu gösterecektir.
Milan'ın, kimilerince "İkinci Altın Çağ", kimilerince "Son Öncesi Rehavet" olarak adlandırılan, pek çok zaferin ve yenilginin yan yana boy gösterdiği, Roma'nın bile geçici bir süre için ele geçirildiği fakat bunun bedeli olarak İtalya'dan vazgeçildiğinin de kesin olarak kabul edildiği, diplomatik açıdan skandallarla örülü, Anarşi Çağı'nın Milan'dan alıp götürdüklerinin eksiklerinin açığa çıktığı, son derece büyük tartışmalara konu olmuş "Fatih" Constans (24 Mayıs 1579-28 Haziran 1600) devri, Caterina'nın bu çok tartışılan evladına miras bıraktığı çok önemli bir misyonla başladı.
Bir önceki bölümde, soyluların, kralların gücü ellerinden alma çabalarından doğan çeşitli gelgitlere rağmen sonunda Milan'ın kaderini belirleme hususunda en yetkili zümreye dönüştüklerini söylemiştik. Ülkenin iki yüz yıllık despotik monarşinin yıkılarak yerine bir "soylular cumhuriyeti"'nin kurulması, Milan aristokrasisinin ülke yönetimi konusunda söylediği en büyük ve belki de en son söz oldu: Caterina, iflas ve anarşi zamanlarının, kıtlık ve mezalim ateşinin Kuzey İtalya'yı yerle bir ettiği o korkunç günlerin sona ermesini müteakib, derhal soyluluğun ülke istikrarını tehdit eden sultasını, vesayetini kırmak üzere harekete geçmişti.
Genç Constans, adını aldığı Heraklius'tan sonraki Bizans imparatoru gibi, çok sert geçeceği anlaşılan bir dönemde kucağında işte bu vazifeyi bulmuştu. Annesininkiyle tezat içindeki güçlü, irade sahibi, inatçı kişiliğinin, ülkedeki aristokrasi karşıtı havadan, aristokrasinin yorgunluğundan faydalanmasını bilmesi sayesinde, 1574'te ülke üzerinde tam hakimiyet kurmuş ve yeni bir savaş başlatma eğilimi gösteren soylular, birkaç yıl içinde hızla sindirilmişti: Operasyon, bir saat dakikliğiyle gerçekleştirilmişti. Kısacık bir süre zarfında, bir döneme damga vurmuş soyluların köklerinin tümüyle kazındığını söyleyebiliriz ve Constans da zaten böyle bir adlandırma yapılmasını uygun görmüştür hamleleri için. Soylular, bütün mülklerini, imtiyazlarını ve şehirlerini kaybettiler; saygınlık olarak da sistematik bir karalama kampanyasının hedefi haline getirilerek itibarsızlaştırıldılar, geride bıraktıkları boşluklar burjuvalar ve ruhban tarafından dolduruldu.
Ancak tarih, Constans'ı aristokrasi karşıtı hareketlerinden ziyade, tam bir çözümsüzlüğe saplanan İtalyan birliği meselesinin, Milan'ın kendi varlığını koruma mecburiyetiyle çatallanması sonucunda oluşan kaygan zeminde verdiği ayakta kalma mücadelesinin dramatik, hatta trajik bir kahramanı olarak anacaktır. İnsanlığın mazisi, böylesi kader anlarının ağırlığı altında ezilen, ezildiği ölçüde ululaşan ve ululaştığı ölçüde insan kimliğinden soyutlanarak bir çeşit azizlik mertebesine ulaşmış kimselerle doludur. İtalya, dünya sahnesine bu insanları tedarik etme bakımından cömert topraklardır. Constans Sopransi de Milan'ın, artık önü tamamen kesilmiş İtalya hayaline koşarken nefes alıp vermesini sağlamak adına kılı kırk yarmış ve bundan dolayı hataları, günahları ve yarattığı yıkımları tam olarak anlaşılamamış bir figürdür bize göre.
1578 yılında, Anarşi sonrasının ilk ordusunu kurmaya başlayan Constans'ın gözü, Papalık topraklarına doğru dönüktü. Roma, tarihin hiç de komik olmayan bir ironisi sonucunda Protestan eyaletlere hükmeden bir otorite olup çıkmıştı ve Constans için bu kabul edilebilir bir şey değildi. Şayet ülke iflas etmeseydi, Papalık karşıtı bir müdahalede hiç gecikilmeyeceğini tahmin etmek zor değil; üstelik o dönemin diplomatik dengeleri, Roma'yı hedefleyen bir sefer için oldukça uygundu. Constans'ın tahta çıktığı dönemde, tamamen Milan'ın aleyhinde döndükleri görülüyordu şartların. Fransa'nın Papalık'a saldırması, olumsuzlukların zirve noktasını teşkil ediyor: 1580 yılında aniden başlayan savaş, Fransa'nın ezici üstünlüğüyle noktalandığnda, İtalya'nın ölüm fermanı da imzalanmış oluyordu çünkü Fransızlar, İtalya'yı, merkezileşme öncesi dönemin politik atmosferine geri döndürme cihetini seçerek, varlığı sona erdirilmiş olan Floransa Cumhuriyeti'ni yeniden kurmuşlar, vassallaştırmışlar ve üstelik, Ancona bölgesine, kalıcı olarak, yerleşmişlerdi.
Constans, savaş sürerken, pastadan pay alabilmek adına kıt insan gücüne rağmen seferberlik ilan etmiş ancak yetişmesi mümkün olmamıştı. Paralı askerlerle kurduğu küçük ordu, 1581'deki "Acil Müdahale Savaşı"'nda Roma'yı, sadece İtalyan dünyasının değil, aynı zamanda Akdeniz'in de tek bir devletin arması altında birliğini sembolize eden mazisiyle, efsanelerde anlatılan ihtişamıyla, Hıristiyan dünyasındaki muazzam manevi ağırlığıyla, Constans'ın kendi tabiriyle "Yaratılmışların üzerinde parlayan altın taç"'ı fethettiğinde Milan'da birkaç cılız kutlama haricinde hiçbir etki uyandırmayışının nedeni, İtalya fikrinin siyasi gerçekler karşısında yenik düşüşü, bu düşüşün görülmüş ve kabullenilmiş olmasında yatar. "Roma'yı aldık ama İtalya'yı feda ettik" demişti Constans. Bin diplomatik lafa, bin sayfalık siyasi analize bedel bir cümle.
Roma kentinin 1580 tarihli tasviri
Milan, Roma İmparatorluğu'nu diriltme hedefine asla ulaşamaycak da olsa, son derece küçültülmüş bir taklidi olarak, 395'teki Doğu-Batı şeklindeki bölünüşünü, Kuzey-Güney ekseninde yeniden yaşamak gibi, tarihin kötü bir şakasına maruz kaldı. Roma merkezli Güney Milan - kaynakların çeşitliliğine göre "Güney İtalya Askeri Bölgesi", "Güney Eksarhlığı", "Roma theması", "Roma-Salento İdari Bölgesi" olarak isimlendirildikleri görülmüştür-, Constans'ın emriyle resmen teşekkül ettiğinde takvimler 1582'ydi. Komşu olunan eski İspanyol vassalı Napoli'ye karşı, İtalyanların yabancı istilasına uğramamaları adına elindeki eyaletlerin Milan'a bağlanması için gerekli olan uzun mücadele kısa bir süre sonra patlamış, üç yıllık bir savaşın sonunda Abruzzi de ülkeye katılmıştı. Acci'de bir kumaş fabrikasının kurulmas da, devrinin bir diğer parlak icraatlarından.
Ülkenin iki parçalı yapısının getirdiği çok sorun vardı ancak en başat olanı, ulaşım, dolayısıyla ülke birliğinin fiilen var olup olmadığı meselesiydi. Constans'ın çözümü adına donanmanın, Milan tarihinde hiçbir zaman ciddi bir önem atfedilmemiş ordunun bu kolunun geliştirilmesi, bu meselenin tarihteki önemini daha da arttırıyor. Döneminde inşasına başlanan donanmanın esas görevi, Tunus'tan gelen, ülkenin kıyı şeridini -bilhassa Justinianum'u- feci şekilde tahrip eden ve büyük zararlara neden olan Berberi yağmacıları durdurmak ve Kuzey-Güney arasında asker taşınmasını sağlamaktı. Berberi akınları, devletin canını yakmaya devam etti; asker intikalinde ise büyük bir başarı kaydedildi. Fransa'nın askeri geçiş hakkını bahşetmesini beklemek yerine tercih edilen deniz ulaşımı yolu, Milan'ın Güney İtalya'daki varlığına yönelik ölümcül tehditlerin savuşturulmasını sağlayacaktır.
28 Haziran 1600'deki ölümüyle sona eren saltanatının varisi olarak belirlediği oğlu Justinianus'a, "kurtarabildği kadar İtalyan'ı, Avrupa'nın büyük kaplanlarından korumasını" öğütlemişti Constans. Ancak, Sopransi hanedanının en ihtilaflı ismi olan genç Justinianus ne maddi babasının öğüdünü tam manasıyla tutabilmiş ne de isim babası Büyük Justinianus'un manevi hatırasına biraz olsun yaklaşabilmişti. Diplomasi yürütmek kelimesinden, büyük devletlerin karşısında el pençe durmayı ve Milan'ın bir anarşi daha yaşamamak adına topraklarından vazgeçmesini anlıyordu: Milan'ın iki büyük ve önemli kentinin, kurşun atılmadan, üzerlerinde hak iddia eden büyük devletlere terk edilmesinin başka bir izahı olamaz. Üstelik verilen şehirlerden birisi Roma'ydı! Daha tamiratları tamamlanmamış olan kent, İspanyolların ültimatomu karşısında kafası karışan, panikleyen Justinanus ve devlet erkanı tarafından en ufak bir tepki gösterilmeden, kimlerine göre bir "hata" sonucu, öylece verilmişti. Brexia'ya, Milan'ın en büyük, zengin ve mamur kentine de Avusturyalıların girmesine ses çıkaramamıştı. Kutsal Roma İmparatoru'nun, kanatları altında korumaya söz verdiği bir elektöründen toprak alamayacağı şeklindeki sözleşmenin halen yürürlükte olduğuna dair umutların boşa çıkması demekti bu.
Bu hamlelerinin, halefleri tarafından sürdürülmemesi mümkün değildi çünkü hanedanın hatıraları, savaşlar sonucunda tezahür eden, kendilerini devirmek ve katletmek için fırsat kollamaktan başka bir iş yapamayan fesat odaklarının saçtığı dehşet sahneleriyle, yabancı istila ordularının bombaladığı şehirlerin enkazlarının görüntüleriyle, anarşi zamanlarının şiddetli ve yaygın suç sahneleriyle bezeliydi. Sopransiler, onurları ve hayatları arasında bir seçime itilmişler, iki acı reçete arasında tercih yapmak zorunda bırakılmışlar ve bir gün kaybettikleri şehirlerini geri alabilecekleri umuduyla, hayatlarının daha önemli olduğuna kanaat getirerek hareket etmişlerdir. Bundan dolayı Justianus'un 25 Şubat 1610'da biten hükümranlığından sonra başa geçen Caterina (25 Şubat 1610- 8 Mayıs 1616) ve I. Basil (8 Mayıs 1616- 23 Haziran 1636) dönemlerinde, Milan'ın Güney İtalya'daki sınırları, gücü, nüfuzu ve itibarı sürekli genişlerken, ana toprakları daimi bir gerileyiş ve çöküş eğilimi içinde oldu. Bölümümüzün son kralı olan II. Gian Galeazzo'nun 23 Haziran 1636'da başladığı taht serüveninde, Milan'ın kuzey yarısında Heracleia, Constantia ve Justinianum elden çıkmıştı; başkent Cremona'nın da üzerinde de Avusturya'nın tehdidi, kendini günden güne daha çok hissettiriyordu.
Milan, zengin kuzey topraklarını kaybettikçe fakirleşti, fakirleştikçe içten içe zayıfladı. 1640'lara gelindiğinde ülke, Avrupa'nın en yoksullarından birisiydi. Berberi saldırılarına rağmen ticari gücüyle ekonomisini ayakta tutan en büyük ve sağlam sütun olan Justinianum'un Fransa'ya bırakılması, mali sistemini tıkanma noktasına getirmişti. (Ordunun finanse edilmesi için alınan kredilerin bir ara 1000 dukata kadar çıkan borçları, Habsburgların cömert davranmalarıyla ödenebilmiştir.)
Rejim, aralarında bir bağlantı olup olmadığı halen tartışmalı, yoksullaşma temayülüyle eş zamanlı bir meşruiyet bunalımının da pençesine düşmüştü. Soyluluğun çökertilişinden sonra ülkede güçlerini ve etkilerini arttıran burjuvaların ve ruhbanın iştahlarının kabardığı gözleniyordu. Sık sık görülmeye başlanan sadakat krizleri, 1636'da bütün sınıfların hükümdara ve tahtına karşı bağlılıklarının dibe vurmasıyla sonuçlandı. Hükümet işleri üzerindeki etkilerinin artmasına karşılık, duydukları güvenin azalması, burjuvazinin ve ruhbanın bir darbe için gün sayması olarak görüldü. 1596'da inşasıyla rejimin sınıflar üzerindeki hakimiyetini sembolize eden Cremona'daki Büyük Saray'ın koridorları, şehirlilerin mi yoksa ruhbanın mı ayaklanacağına dair korku dolu tahminlerle, taşra kiliselerinden yağan, gerçeklerin ve spekülasyonların iç içe geçtikleri ihbarlar hakkındaki ateşli tartışmalarla çınlamaktaydı. 1635'ten sorna Abruzzi-Capitanta bölgelerinde girişilen ticareti ihya amaçlı yatırımların amacı ekonomik darboğazı aşmak olduğu kadar bu meşruiyet bunalımını hafifletmekti ancak krizin bu kadar derinleştiği bir aşamada pek etkisi olmadı.
Soyluları olmayan bir "soylular cumhuriyeti"; Roma'sı olmayan "Küçük Roma"; Milan'ı olmayan bir devletti Milan 18. yüzyıla çeyrek kala. Akıbetinin bu noksanlıklar tarafından tayin edileceği, görünüşte bulanık, durgun ve ataletin hayatın her alanını kapladığı, lakin her şeyin alt üst olacağı günlerin harcının karıldığı bir çağa girilmişti. Milan'ın bu sarsıntılı seyrüseferinin hikayesine, bu safhada bir virgül koyuyoruz.
kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.
İleti Sayısı: 2,839
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
47
Malaya İmparatorluğu olarak İspanyalıları Avustralya bölgesine atmakta oldukları koloni konusunda şiddetle uyaruyoruz. İptal etmedikleri taktirde bu durumun sonuçları son derece sert olacaktır.
Aşağıdaki 1 üye Aeschyli nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye Aeschyli nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Voidian
İleti Sayısı: 11
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
0
sınav haftasına girdiğimizden ötürü mpden ayrılmak zorundayım kusura bakmayın iyi oyunlar
Aşağıdaki 1 üye jh74 nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye jh74 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• altnkurt
İleti Sayısı: 8,058
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
91
15-05-2017, 20:32
(Son Düzenleme: 15-05-2017, 20:32, Düzenleyen: altnkurt.)
Save Dosyası Önceden İndirmek İsteyenler İçin
Link
Sic Parvis Magna
•
İleti Sayısı: 2,839
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
47
Arkadaşlar bugünkü oyun iptal edilmiştir. Avusturya-Commonwealth oyuncularının bugünlük katılamayacaklarını belirtmeleri ve Fransa-Kazan oyuncularının oyunu bırakmaları sebebiyle mevcut oyuncularla yeterli gelmeyeceğimize karar verdim. Bir sonraki oyun yarın olacaktır. Fransa ve Kazan katılmak isteyen oyuncular için boştadır.
•
İleti Sayısı: 2,839
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
47
Bu saatten sonra oyun yöneticisi @"İlber Ortaylı" 'dır. Multiplayer konusundaki sorularınız için ona ulaşabilirsiniz.
•
İleti Sayısı: 624
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
14
Oyunumuzun yeni gm si olarak ilk kararımın bu yönde olmasını çok istemezdim ancak sonuçta bu oyunu oluşturanlar oyunu içinde bulunan büyüklü küçüklü her tür devleti oynayan insanlar sonuçta hepimiz hafta da 3 gün eğlenmek amacıyla bu oyunlara giriyoruz. O yüzden de oyunda kalan her oyuncudan eğlenip, eğlenmediği ve de oyuna devam etme isteyip, istememelerine göre mp nin devamına ve ya sonucuna karar vereceğim. Oyunda bulunan her oyuncudan bir yorumda bulunmasını rica ederim. Bu konuda yorumların yapılması amacıyla da 16.05.2017 Salı günü tarihli oyunumuzun devam edilmesi takdirinde herkesin kabul edeceği bir tarihe ertelenmesine karar vermiş bulunmaktayım. Sonuç olarak salı günü oyun yapılmayacaktır ve de oyunculara kararlarını bildirmeleri için süre tanınacaktır.
•
İleti Sayısı: 716
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
7
ben devam etmesi taraftarıyım ama salı günü oynanmalı bence çünkü benim yakın bir zamanda sınavlarım başlayacak ve eğer böyle ertelemeler sıklaşırsa oyunu erken bırakmak zorunda kalacağım oyun takvimine uyarsak uygun bir zamanda oyunu gerektiği tarihte bitirebiliriz böylelikle ben ve benden başka oyuncularda mağdur olmazlar.
•
İleti Sayısı: 624
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
14
(16-05-2017, 00:04)Sxario : ben devam etmesi taraftarıyım ama salı günü oynanmalı bence çünkü benim yakın bir zamanda sınavlarım başlayacak ve eğer böyle ertelemeler sıklaşırsa oyunu erken bırakmak zorunda kalacağım oyun takvimine uyarsak uygun bir zamanda oyunu gerektiği tarihte bitirebiliriz böylelikle ben ve benden başka oyuncularda mağdur olmazlar. Dediğinin yapılması için oyunda bulunan her insanın bugün yada yarın erken saatlerde yani tekrar duyurulabileceği bir an da yorumların alınması gerekir ancak en iyisi bu şekilde olacaktır zaten şu anda oyuncuların bir kısmının sınav dönemi kalan kısmı ise sınav dönemine yaklaşıyor o yüzden de bu oylamanın yapılmasının mantıklığı olduğunu düşünüyorum. Oyuncular devam etmeyecek bir oyun için sınavlarından önceki günleri boşa harcamalarına gerek yok yani.
•
İleti Sayısı: 5,865
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
37
16-05-2017, 01:25
(Son Düzenleme: 16-05-2017, 01:26, Düzenleyen: Voidian.)
Benim de oyum devam etmesinden yana ve bence yarın olup olmaması herkesin oy verip vermemesine bağlı olmamalı.Yarın akşama kadar devam etmemeli oyu çok olursa yarın da iptal edilsin.Böyle kritik bi oylama için 24 saatten az zaman vermek doğru gelmiyor.
•
İleti Sayısı: 624
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
14
(16-05-2017, 01:25)Voidian : Benim de oyum devam etmesinden yana ve bence yarın olup olmaması herkesin oy verip vermemesine bağlı olmamalı.Yarın akşama kadar devam etmemeli oyu çok olursa yarın da iptal edilsin.Böyle kritik bi oylama için 24 saatten az zaman vermek doğru gelmiyor.
Ben de senin gibi düşündüğümden dolayı bugünün iptaline karar verdim tersinde bir karar verilmesi için herkesin kararını belli bir süreye kadar vermesi gerekir demeye çalıştım zaten kolay kolay da oluşabilecek bir durum değil o yüzden bugün oylama ile geçecektir zaten
•
İleti Sayısı: 8,058
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
91
Arkadaşlar benim görüşüm büyük ülkelerin boş kalması durumunda single playerdan farkı olmayacağı yönünde. Şahsen İspanya ne yapar bilmiyorum ama İngiltere olarak benim multilik bi olayım kalmadı gibi. Dün oynansaydı Avusturya belki Commonwealth da olmayacaktı. Tahminimce Bohemya ve Osmanlı dışında kimse chatte bir şey yazma gereği duymayacaktı. Gelmeyen oyuncuların ülkeleri de -özellikle Avusturya- Hollanda'dan farksız kalacak ve belki daha sonraki günlerde de gelmemesine sebep olacaktı.
Yani özet olarak oyun herkesin kendi köşesine çekilip aynı Session'da aynı anda Single Player oynaması gibi olacaksa bence herkes save'sini alıp kendi devam edebilir.
Bir dahaki mplerde de mümkün olduğu kadar Single Player oynama potansiyeli olan ülkelerin verilmemesi taraftarıyım. Osmanlı'ya karşı da abuk subuk kurallar koymak yerine Karakoyunlu ve Memlük'e oyuncu verilebilir. En fazla yıkılır yani. Bu mpde Rusya yıkıldı, geçen mpde İspanya ve İngiltere yıkılmıştı. Gayet de oyun devam edebiliyor.
Danimarka'da oyuncu var diyerek İsveç vermemek, Polonya'da oyuncu var diyerek Litvanya vermemek veya Kastilya'da oyuncu var diyerek Aragon vermemek de yanlış. İsteyen varsa Fransa'nın yanına Burgonya, İngiltere'nin yanına İskoçya, Avusturya'nın yanına Macaristan oyuncuları bile verilebilmeli. Millete genişleyebileceği alan bırakmak mantıksız. Oyuncuların da çoğu Avrupa'dayken Asya'ya Afrika'ya oyuncu verilmemeli. Herkes nerdeyse orada olmalı. Sonra 1700'e kadar single player oynamış absürt imparatorluklar çıkıyor. Oyunun single playerdan farkı olsun lütfen.
Sic Parvis Magna
|