EMPEROR KARL V JOSEPH von HABSBURG [1778 - 1817]
22 Haziran 1778 - 15 yaşındayım, Habsburgların çocukluğu olamaz dendiğinde... Tüm dünyaya hükmedeceksin dendiğinde yalnızca 15 yaşındaydım... 1 yaşındaki oğlum Albrecht'a son kez bakıyordum belki de böyle doyasıya. Artık ben öncelikle bir çocuk değildim, belki iyi bir baba da olamayacaktım ama bu yüce imparatorluğun asil koruyucusu olmak için hazırdım. Bunu atalarıma borçluydum. Her Habsburg bu kutsal an için yaşar. Bunun bilincindeydim.
27 Aralık 1782 - Babam tarih kitaplarında Türk Habsburg olarak bilinir, kendisi Türk tarihine merak sarmış ve asırlardır süregelen düşmanlığımızı bitirmenin yanı sıra Türklere çeşitli ayrıcalıklar tanımıştır. Fakat tarihe bir sözüm var, babam yalnızca Türk Habsburg olarak bilinmemeli. Biliyorum, ondan çok daha iyi bir yönetici olacağım ancak Habsburgların ve bu yüce İmparatorluğun düşmanı artık Türkler değil, onları atalarım çok uzun zaman önce tarihten sildiler. Babam ebedi düşmanlarımızdan biri olan İspanyollara diz çöktüren Habsburg olarak hatırlanacak. Ben ise, bir başka ebedi düşmanımız Rusların başkentinde Kutsal Roma İmparatorluğu bayrağını dalgalandıran hükümdar olarak anılacağım.
24 Eylül 1787 - Biliyorum ki her din için kutsal sayılan topraklar vardır. Ancak yine biliyorum ki yeryüzünde en kutsalı Katolik olmaktır. Atalarımdan bana miras bırakılan bu kutsal dini yaymayı kendime her daim vazifem saydığım için diğer dinler için kutsal sayılan topraklar artık yalnızca benim dinimi benimsedikleri sürece var olacaklardır. Bunun mesajı gerek diğer dinlere mensup Babürlere gerekse de dünyanın geri kalanına Mecca'nın tamamen Katolikleşmesi ile verilmiştir. Yalnız düşmanlarım değil, müttefiklerim de gücümün sınırı olmadığını bilmelidir.
Savaşmak istemiyorum, barış benim ruhumun derinliklerinden gelen sesim ancak biliyorum ki bu İmparatorluk ve atalarım çok daha iyisini hakediyor ve ben bunu bildiğim sürece gözüme uyku girmeyecek. Naples Devleti'nin hain İspanyolların güvencesi altında halkımın hakkı olan ticari bölgeleri kontrol etmesi uykumu kaçırıyor. Bir sefer daha, yalnızca bir sefer, halkım için... Biliyorum ki İspanyollar karşımızda duramayacaklar. Generallerim ile bu seferi planlarken diplomatlarımdan gelen haber de beni doğrular nitelikte. İspanyolların karşımızda duramaması bir yana, karşımıza çıkmayacaklardı bile. Böylece Naples Devleti çok ağır bir yenilgiye uğratıldı ve kendilerine çöllerin yolu gözüktü. Buralarda şimdilik gözüm yok. Şimdilik gözüm atalarımın hayali olan ve dünyaya bırakacağım bir miras olan Süveyş Kanalı projesinde. Bunu tamamlayacağım.
Ticarete her zaman önem verdiğimizi biliyorum, tahta çıkmadan önce tüccarlar ile yaşadığımız talihsiz felaketin üzerine defalarca çalıştım, okuyabildiğim her kaynağı okudum. Biliyorum ki topraklarımızda her bir tüccar fazlasıyla değerli. Ancak doğduğum büyüdüğüm ve başkentimiz olan Viyana'da tüccar olmaması beni her daim şaşırtmıştır. Bu bir nevi benim takıntımdı, parlamentodan geçen yeni bir yasayla bu konudaki hayalimi de gerçeğe dönüştürdüm.
4 Mart 1797 - Hayatımın en acı günlerinden biri. Evlat acısı yaşıyorum. Belki de çok göremedim evladımı ancak son bir kez de olsa evladıma dokunacağım. Av merasimleri bu İmparatorluğun canını alçak dostlarımızdan bile daha çok yaktı, Albrecht artık yok... Belki de hiçbir zaman benim kadar iyi bir hükümdar olamayacaktı bunu düşünerek teselli bulmak uğraşındayım...
[img] https://media.discordapp.net/attachments...2111_1.jpg[/img]
Ne garip bir dünya... Aynı tarihte çocuğum dünyaya geliyordu... Tüm duyguları aynı anda yaşamak bu dünyadaki en güçlü makam için bile kolay değildi. Hoşgeldin Ferdinand von Habsburg... Albrecht'i aratmayacaksın, bir gün bu şanlı İmparatorluğun en görkemli yönetecilerinden biri olacaksın. Bu yüzden atalarınla aynı adı aynı soyadı taşıyorsun...
15 Ağustos 1797 - Bu kadar drama yeterli. Duydum ki Ruslar yeni başkentlerini Yaroslavl'a taşımışlar. Bir kez daha diz çöktüreceğim. Bir kez daha başkentlerinde Kutsal Roma İmparatorluğu bayrağı dalgalanacak. Müttefiğim Babür ile birlikte Rusları tamamen yerle bir edip, onlara şu iki şartı kabul ettirmeyi planlıyorum. Amacım Adadaki İngiliz kırıntılarını bir başka Rus savaşına daha gerek olmadan ve kan dökülmeden temizlemek ve hakkımız olan toprakları onlardan almak. Bir diğeri ise hakkımız olan İskandinav topraklarını gerekirse kanımızla sulayarak almak. Rusların iki devlet için de garantör olmaktan vazgeçmeleri için diz çöktürülmeleri gerekiyor.
Bu savaş sonrası darmadağın olan Ruslar artık umrumda bile değil, başkentlerini nereye taşımak isterlerse taşıyabilirler. Artık halkımla daha da fazla ilgilenmeli, yeni Eyaletler ile gelirlerimizi arttırmalıyım. Ayrıca biliyorum ki Kutsal Roma topraklarında birçok yiğit savaşçı var. Askeri limitlerimizin derhal arttırılması da gerekiyor. Her ne kadar askeri limitleri arttırsak dahi bu askerlerimize iyi bir eğitim vereceğimizin sözünü de tüm generallerimizden aldığımın bilinmesini isterim. Bize yakışan profesyonel ordulardır.
[img] https://media.discordapp.net/attachments...4308_1.jpg[/img]
23 Kasım 1805 - Süveyş Kanalı tamamlandı. Bu öncelikle tüm İmparatorluğa, halkımıza ve sonrasında tüm dünyaya hediyemdir.
İngilizlerin adadan atılmasından sonra danışmanlarımdan en çok şikayet edilen bir diğer konuyu öğrendim. Adada bulunan bir diğer "devletçik" olan Gaeldom devletinin Afrikadaki toprakları ve adada bulunan topraklarının İmparatorluğumuzun toprak bütünlüğünü bozması ve geçiş hakkı vermemesi meselesi can sıkıcı olmaya başlamıştı. Bu durumu küçük bir muharebe ile çözüme ulaştırdım ve Gaeldom devletinin sömürgeci yapısı nedeniyle Avustralya kıtasına kadar topraklarımızı genişlettim. Habsburg hanedanının şanını artık tüm kıtalar biliyordu. Atalarıma müteşekkirim böylesine bir donanma kurmak büyük ileri görüşlülük ve vizyon gerektirir. Bu donanma için ne kadar minnettar olduğumu anlatamam. İskandinavların da topraklarını bu donanma sayesinde topraklarımıza kattım.
[img] https://cdn.discordapp.com/attachments/4...5132_1.jpg[/img]
9 Şubat 1808 - Henüz sarayıma adım atmaya fırsatım olmamışken, müttefiğimiz Babürler Hindistan coğrafyasında bir savaşta yardımımıza ihtiyacı olduklarını ilettiler. Habsburglar hiçbir müttefiklerini yarı yolda bırakmazlar. Ben de atalarıma layık olanı yaptım.
11 Şubat 1810 - 50 yıllık Altın Çağımız sona ermişti. Bundan sonrası Altın Çağda değiliz demek değildi, bundan sonrası tüm çağlar bu şanlı İmparator için Altın Çağ anlamına gelmekteydi.
Belki de babamdan bana miras bilemiyorum ancak İspanyol düşmanlığını içimden atamıyorum, onlarla savaşmak istemememin tek nedeni kaybedecek her bir askerimin tüm İspanyollardan daha değerli olması. Ancak onların yeni kıtada yaptığı zulümlere sessiz kalmam mümkün olmadığı zamanlar oluyordu. İçimdeki nefreti daha fazla tutamayacağım bir gece sarayımdaki bir elçime görev verdim ve onu İspanyolların başkentine gönderip şu sözlerimi duymalarını istedim.... Elçim geri dönemedi... Bunun üzerine diplomatik itibarları yerle bir olmuştu İspanyolların. Yine kazanmıştım.
Bilmiyorum belki bana öyle geliyor ancak Habsburglar her zaman teknolojinin ve bilimin öncüsü olmuşlardır. Ben de bunu sürdürmeyi tercih ettim, bazen dünyada bundan daha üstün bir bilime ve teknolojiye ulaşmak mümkün değildir diye düşünürüm ancak hayalgücünün sınırı olmadığı gibi bu bilinmezlikle uğraşmayı İmparatorluğumuzdaki bilim insanlarına bırakmayı tercih ederim, bu durum bizi dünya üzerindeki en prestijli topraklar haline getiriyor. Şundan eminim ki böyle kutsal bir dinin bilimle harmanlanması bizi en üst noktaya ulaştırdı...
VASİYET
Karl V Joseph ataları ve şanlı tarihiyle gurur duyan bir hükümdardı. Onlara layık olmak için her şeyi yapmaya hazırdı ve ataları gibi bir muharebe sırasında hayata gözlerini yummuştu. Müttefiki Babür İmparatorluğu tarafından yardım istenilen savaşta ebedi düşmanı olarak bellediği Ruslarla savaşırken bir kuşatma sırasında hayatını kaybetmişti...
Evladından istediği tek bir şey vardı... Bu savaşın son olması ve bundan sonrasında bu İmparatorlukta hiçbir şekilde kan akmaması. Yalnızca barış....
22 Haziran 1778 - 15 yaşındayım, Habsburgların çocukluğu olamaz dendiğinde... Tüm dünyaya hükmedeceksin dendiğinde yalnızca 15 yaşındaydım... 1 yaşındaki oğlum Albrecht'a son kez bakıyordum belki de böyle doyasıya. Artık ben öncelikle bir çocuk değildim, belki iyi bir baba da olamayacaktım ama bu yüce imparatorluğun asil koruyucusu olmak için hazırdım. Bunu atalarıma borçluydum. Her Habsburg bu kutsal an için yaşar. Bunun bilincindeydim.
27 Aralık 1782 - Babam tarih kitaplarında Türk Habsburg olarak bilinir, kendisi Türk tarihine merak sarmış ve asırlardır süregelen düşmanlığımızı bitirmenin yanı sıra Türklere çeşitli ayrıcalıklar tanımıştır. Fakat tarihe bir sözüm var, babam yalnızca Türk Habsburg olarak bilinmemeli. Biliyorum, ondan çok daha iyi bir yönetici olacağım ancak Habsburgların ve bu yüce İmparatorluğun düşmanı artık Türkler değil, onları atalarım çok uzun zaman önce tarihten sildiler. Babam ebedi düşmanlarımızdan biri olan İspanyollara diz çöktüren Habsburg olarak hatırlanacak. Ben ise, bir başka ebedi düşmanımız Rusların başkentinde Kutsal Roma İmparatorluğu bayrağını dalgalandıran hükümdar olarak anılacağım.
24 Eylül 1787 - Biliyorum ki her din için kutsal sayılan topraklar vardır. Ancak yine biliyorum ki yeryüzünde en kutsalı Katolik olmaktır. Atalarımdan bana miras bırakılan bu kutsal dini yaymayı kendime her daim vazifem saydığım için diğer dinler için kutsal sayılan topraklar artık yalnızca benim dinimi benimsedikleri sürece var olacaklardır. Bunun mesajı gerek diğer dinlere mensup Babürlere gerekse de dünyanın geri kalanına Mecca'nın tamamen Katolikleşmesi ile verilmiştir. Yalnız düşmanlarım değil, müttefiklerim de gücümün sınırı olmadığını bilmelidir.
Savaşmak istemiyorum, barış benim ruhumun derinliklerinden gelen sesim ancak biliyorum ki bu İmparatorluk ve atalarım çok daha iyisini hakediyor ve ben bunu bildiğim sürece gözüme uyku girmeyecek. Naples Devleti'nin hain İspanyolların güvencesi altında halkımın hakkı olan ticari bölgeleri kontrol etmesi uykumu kaçırıyor. Bir sefer daha, yalnızca bir sefer, halkım için... Biliyorum ki İspanyollar karşımızda duramayacaklar. Generallerim ile bu seferi planlarken diplomatlarımdan gelen haber de beni doğrular nitelikte. İspanyolların karşımızda duramaması bir yana, karşımıza çıkmayacaklardı bile. Böylece Naples Devleti çok ağır bir yenilgiye uğratıldı ve kendilerine çöllerin yolu gözüktü. Buralarda şimdilik gözüm yok. Şimdilik gözüm atalarımın hayali olan ve dünyaya bırakacağım bir miras olan Süveyş Kanalı projesinde. Bunu tamamlayacağım.
Ticarete her zaman önem verdiğimizi biliyorum, tahta çıkmadan önce tüccarlar ile yaşadığımız talihsiz felaketin üzerine defalarca çalıştım, okuyabildiğim her kaynağı okudum. Biliyorum ki topraklarımızda her bir tüccar fazlasıyla değerli. Ancak doğduğum büyüdüğüm ve başkentimiz olan Viyana'da tüccar olmaması beni her daim şaşırtmıştır. Bu bir nevi benim takıntımdı, parlamentodan geçen yeni bir yasayla bu konudaki hayalimi de gerçeğe dönüştürdüm.
4 Mart 1797 - Hayatımın en acı günlerinden biri. Evlat acısı yaşıyorum. Belki de çok göremedim evladımı ancak son bir kez de olsa evladıma dokunacağım. Av merasimleri bu İmparatorluğun canını alçak dostlarımızdan bile daha çok yaktı, Albrecht artık yok... Belki de hiçbir zaman benim kadar iyi bir hükümdar olamayacaktı bunu düşünerek teselli bulmak uğraşındayım...
[img] https://media.discordapp.net/attachments...2111_1.jpg[/img]
Ne garip bir dünya... Aynı tarihte çocuğum dünyaya geliyordu... Tüm duyguları aynı anda yaşamak bu dünyadaki en güçlü makam için bile kolay değildi. Hoşgeldin Ferdinand von Habsburg... Albrecht'i aratmayacaksın, bir gün bu şanlı İmparatorluğun en görkemli yönetecilerinden biri olacaksın. Bu yüzden atalarınla aynı adı aynı soyadı taşıyorsun...
15 Ağustos 1797 - Bu kadar drama yeterli. Duydum ki Ruslar yeni başkentlerini Yaroslavl'a taşımışlar. Bir kez daha diz çöktüreceğim. Bir kez daha başkentlerinde Kutsal Roma İmparatorluğu bayrağı dalgalanacak. Müttefiğim Babür ile birlikte Rusları tamamen yerle bir edip, onlara şu iki şartı kabul ettirmeyi planlıyorum. Amacım Adadaki İngiliz kırıntılarını bir başka Rus savaşına daha gerek olmadan ve kan dökülmeden temizlemek ve hakkımız olan toprakları onlardan almak. Bir diğeri ise hakkımız olan İskandinav topraklarını gerekirse kanımızla sulayarak almak. Rusların iki devlet için de garantör olmaktan vazgeçmeleri için diz çöktürülmeleri gerekiyor.
Bu savaş sonrası darmadağın olan Ruslar artık umrumda bile değil, başkentlerini nereye taşımak isterlerse taşıyabilirler. Artık halkımla daha da fazla ilgilenmeli, yeni Eyaletler ile gelirlerimizi arttırmalıyım. Ayrıca biliyorum ki Kutsal Roma topraklarında birçok yiğit savaşçı var. Askeri limitlerimizin derhal arttırılması da gerekiyor. Her ne kadar askeri limitleri arttırsak dahi bu askerlerimize iyi bir eğitim vereceğimizin sözünü de tüm generallerimizden aldığımın bilinmesini isterim. Bize yakışan profesyonel ordulardır.
[img] https://media.discordapp.net/attachments...4308_1.jpg[/img]
23 Kasım 1805 - Süveyş Kanalı tamamlandı. Bu öncelikle tüm İmparatorluğa, halkımıza ve sonrasında tüm dünyaya hediyemdir.
İngilizlerin adadan atılmasından sonra danışmanlarımdan en çok şikayet edilen bir diğer konuyu öğrendim. Adada bulunan bir diğer "devletçik" olan Gaeldom devletinin Afrikadaki toprakları ve adada bulunan topraklarının İmparatorluğumuzun toprak bütünlüğünü bozması ve geçiş hakkı vermemesi meselesi can sıkıcı olmaya başlamıştı. Bu durumu küçük bir muharebe ile çözüme ulaştırdım ve Gaeldom devletinin sömürgeci yapısı nedeniyle Avustralya kıtasına kadar topraklarımızı genişlettim. Habsburg hanedanının şanını artık tüm kıtalar biliyordu. Atalarıma müteşekkirim böylesine bir donanma kurmak büyük ileri görüşlülük ve vizyon gerektirir. Bu donanma için ne kadar minnettar olduğumu anlatamam. İskandinavların da topraklarını bu donanma sayesinde topraklarımıza kattım.
[img] https://cdn.discordapp.com/attachments/4...5132_1.jpg[/img]
9 Şubat 1808 - Henüz sarayıma adım atmaya fırsatım olmamışken, müttefiğimiz Babürler Hindistan coğrafyasında bir savaşta yardımımıza ihtiyacı olduklarını ilettiler. Habsburglar hiçbir müttefiklerini yarı yolda bırakmazlar. Ben de atalarıma layık olanı yaptım.
11 Şubat 1810 - 50 yıllık Altın Çağımız sona ermişti. Bundan sonrası Altın Çağda değiliz demek değildi, bundan sonrası tüm çağlar bu şanlı İmparator için Altın Çağ anlamına gelmekteydi.
Belki de babamdan bana miras bilemiyorum ancak İspanyol düşmanlığını içimden atamıyorum, onlarla savaşmak istemememin tek nedeni kaybedecek her bir askerimin tüm İspanyollardan daha değerli olması. Ancak onların yeni kıtada yaptığı zulümlere sessiz kalmam mümkün olmadığı zamanlar oluyordu. İçimdeki nefreti daha fazla tutamayacağım bir gece sarayımdaki bir elçime görev verdim ve onu İspanyolların başkentine gönderip şu sözlerimi duymalarını istedim.... Elçim geri dönemedi... Bunun üzerine diplomatik itibarları yerle bir olmuştu İspanyolların. Yine kazanmıştım.
Bilmiyorum belki bana öyle geliyor ancak Habsburglar her zaman teknolojinin ve bilimin öncüsü olmuşlardır. Ben de bunu sürdürmeyi tercih ettim, bazen dünyada bundan daha üstün bir bilime ve teknolojiye ulaşmak mümkün değildir diye düşünürüm ancak hayalgücünün sınırı olmadığı gibi bu bilinmezlikle uğraşmayı İmparatorluğumuzdaki bilim insanlarına bırakmayı tercih ederim, bu durum bizi dünya üzerindeki en prestijli topraklar haline getiriyor. Şundan eminim ki böyle kutsal bir dinin bilimle harmanlanması bizi en üst noktaya ulaştırdı...
VASİYET
Karl V Joseph ataları ve şanlı tarihiyle gurur duyan bir hükümdardı. Onlara layık olmak için her şeyi yapmaya hazırdı ve ataları gibi bir muharebe sırasında hayata gözlerini yummuştu. Müttefiki Babür İmparatorluğu tarafından yardım istenilen savaşta ebedi düşmanı olarak bellediği Ruslarla savaşırken bir kuşatma sırasında hayatını kaybetmişti...
Evladından istediği tek bir şey vardı... Bu savaşın son olması ve bundan sonrasında bu İmparatorlukta hiçbir şekilde kan akmaması. Yalnızca barış....