hızlı resim işe yaramıyor bu genel bir sorun mu forumda
yavaş yavaş attığım için üzgünüm 2 kere hiç oldu bir daha olsun istemiyorum
ZALİM İMPARATOR VIII. LEOPOLD
1582’nin 3 Ekiminde tahta geçtiğim zaman 15 yaşında genç bir imparatordum.Babam ben daha beş yaşındayken ölmesine rağmen sevgili annem Mary sayesinde babamın yokluğunu aratmayacak bir şekilde yetiştim.Annem ise bunu bilerek ben 15 yaşıma geldiğim vakit yüce avusturya tahtını bana bıraktı ama bıraktığı yalnızca bir taht değildi ihtişamlı bir imparatorluk ve yeni başlamış bir savaştı.
Her imparator gibi bende ilk tahta geçtiğim gün evlendim.Eşim krainli Theresa Benedictaydı.Yüzünde ki çocuksu masumiyet onu ilk gördüğüm an kalbime bir kıvılcım düşürmüştü ve aynı kıvılcımın ona da düşmesi için evlendikten sonra İsa’ya bol bol dua ettim.Babamın hikayelerinde onun bilime ne kadar meraklı olduğunu duyardım ve bende annem sayesinde küçüklükten beri bilime aşık olarak büyümüştüm ama şimdi eşime aşıktım ama bu imparator olduğum an yenilikçi fikirlere yönelmeme engel değildi.
Bilim seven yönüm kadar dinime bağlıydım o yüzden annemden kalan doğru dine dödürme çalışmalarına hız kesmeden devam ettim
Annemin dediği gibi bu savaş benim için biçilmiş bir kaftandı.Zorlanmadan Fransızlara hadlerini bildirirken bilim adamlarımında önerilerini dinleyip uygulayabiliyordum.Hem savaş yönüm hem de bilim yönüm geliştiği için mutluyum.
1 yıldır Fransızların kalelerini kuşatırken hiçbir fransız karşımıza çıkmaya cürret edemiyordu ben ise karargahımda komutanlarımla kuşatma planlarımı incelerken içeriye, prenslikleri gözetsin diye gönderdiğm elçim gelerek nassau prensinin diğer prenslerden toprak çaldığını söyledi. Ben ise bir mektup yazmaya karar verdim.
‘’Nassau dükü,imparatorluk topraklarını korumaya and içtiğimi hepiniz biliyorsunuz.Haksızca aldığınız toprakları sahibine iade etmeniz gerektiğini bildiriyor aksi halde imparator olarak prenslerimi her türlü haksızlığa karşı korumaktan terddüt etmeyeceğimi size bildiriyorum’’
Kutsal Roma Cermen İmparatoru Leopold VIII
Mektubumu alan dük hatasını anlayıp haksızca aldığı toprakları iade etti.
Yüce bir imparator olarak sadece savaşçılık ve ilim yönüm kuvvetli değildi yüce habsburg kanını taşıdığımdan diplomatlık yeteneğimde muazzamdı.Elçilerimin bazı prensliklere hediye vererek ve ilişkilerimizi güçlendirerek tekrar hak dine döneceklerini bildirmeleri üzerine çalışmalrıma başladım ve bazı akıllı prensler hak dine döndü.
Bir çok prenslik hala sözümüzü dinlemiyordu bende sebeblerini araştırdım.Gördüm ki imparatorluğumuzda 6 seçmen üye varmış ve bu yüzden birçok prenslik yüce İsa’nın kulu olan ben denizin haksızlıkla tahta çıktığına inanıyorlarmış.Bunu düzeltmem lazım.
Ben de imparatorlukta ki İsa’nın sadık kullarını aramak için birkaç diplomat görevlendirdim.Tötonlar İsa’nın sadık kullarıydı onları seçmen olmaya davet ettim ve bu sorunuda çözdüm.Artık sözüm daha dinlenir hale gelmişti.
Kuşatmalar sürerken bir kötü haber daha geldi.Hollandalılar isyan etmek istiyorlarmış bense onların ekonomik sıkıntılarını bildiğim ve ülkemin gayet zengin oluşu sebebiyle onlardan bir süre vergi almamaya karar verdim.
Kuşatma sürerken Augusburg’a emperiyal kanunu görüşmek üzere gittim.Emperyal kanunla Alman katolik kiliselerinin bu savaş günlerinde mutabık olacaklarını düşünerek ısrarlarımla kabul ettirdim.Augusburg Katolik görüşünü öne koyuyordu.Buna rağmen bazı sapkınlıkları halka serbest ediyorlardı.Diğer taraftan ise protestanlar buna karşı çıkıyorlardı.Bense dindar biri olarak tabiki de katolikleri destekledim.
Babam doğudan yükselen güç hakkında haklıydı bize yardımımıza ihtiyacınız var mı diye sordular biz ise büyük bir imparatorluk olarak teşekkür edip yardımlarına ihtiyacımızın olmadığını bildirdik.
Ülkemizin bayındırlığa ihtiyacı olduğunu düşündüm
Ben Paris yakınlarındayken kahredici bir haber geldi.Viyana’da salgın çıkmıştı.Birçok kişi ölmüştü.Sadece Tanrı’nın ve Therasamın adını sayıklayabildim.Sevgili eşimi çok merak ediyorum umarım iyidir.Mektubuma kısa zamanda döneceğini umuyorum.
Sonunda savaş bitmiş İspanyol kuzenim Fransızlar için aşağılayıcı bir anlaşmayı kabul ettirmişti ve Fransızlar iflas bayrağını çekmişti.Benim için bu zaferin diğer anlamı mektubu gelmeyen eşim Theresa’nın yanına gitmekti.Barışı haber alır almaz komutanıma görev verip yakın muhafızlarımla beraber atımı dört nala viyanaya doğru sürdüm neyseki yolda Theresa’nın mektubunu taşıyan ulakla karşılaştım ki yolda meraktan ölme ihtimalim kalmadı.
Benim canım eşim iyi olduğunu bilmek bana huzur veriyordu.Bu kısacık huzur döneminde hanedanlığımızı yaymak için kullanmaya karar verdim.O sıralar 56 yaşında olan Portekiz kralına evlilik teklifi göndermiştim ama benim amacım Portekiz tahtına bir Habsburgu oturtmaktı.
Bayındırlık işlerine sevgili eşimle devam ettim.
Sonunda Viyanadaki salgın sona ermişti halkım rahat bir nefes alabilirdi.Tanrıya şükür adına fakir halka yardımlar dağıtıp.Bu uğursuzlukların yeniden gelmemesi için büyük bir kolon inşaa ettirdim.
Bu sırada kuzenim ölüp yerine Carlos geçmişti ona tebriklerimi ilettim
Ne kadar kafir olsalarda asi siena soylularına sieana’da çıkan salgında yardım gönderdim.
Ama Habsburglara karşı olan birtakım soysuz bize zalim dedi.Ama bundan sonra gittikçe zalimleşeceğimi ben bile tahmin edemiyordum.
Birgün sarayın bahçesinde küçük prensimi eğitirken içeriye koşarak bir ulak girdi.Kim o hadsiz diyemeden ağızından Osmanlı koalisyonu imparatorluktaki birkaç kafirle bir olup bize savaş açmış.Anladımki bu soysuz köpekler ulak göndermeden işgallere başlamışlar.Tamda barbar Türklere göre bir iş.Hemen hazırlıklara başlamalıydım.Barbarlar köylerime saldırıp yağmalıyorlardı.Ordumun başına geçerek savaş meydanına hareket edecektim ama öce karımla vedalaşıp ,ingiliz , Rus ve İspanyol dostlarıma haber göndermeliydim.
Babam haklıydı ingiliz ve Rus dostlarımız hemen savaşa dahil olmuş bu kafirleri defetmek için yanımızda durmuştu.İspanyol dostlarımız ise biraz geç katılacaklarını iletmiş 2 Ekim gibi savaşa dahil olmuşlardı.
Gemilerime boğazı kapatmalarını emrettim bende o sıra batıya yöneldim bazı yerlerde kazandık bazı yerlerde 100 bin kişilik orduları 40 bin kişilik ordularımızı yakalayarak bizi yendiler.
Çogu yerlerde savaşı kazanıyorduk.İsanın yardımı ve benim yeteneğimle
batıdaki son seferimizi yardım isteyen kuzenimin topraklarına yaptık ve Barcelona’da soysuz kafirleri yokettik.
Doğuya kafir ve hadsiz barbarları yenmek için yola çıktım ve epirde Barbaları yerin dibine soktum
Çok sevgili komutanım Freystad ‘da diğer bir grup barbarı Silistrede yendi.Artık barış anlaşmasını imzalamının sırası gelmişti.
Barış görüşmelerinde İstanbuldaki tahtıma gelen prensler tek tek af diliyorlardı barbar Türklerden ise bir elçi gelmişti bense elçiyi kabul etmediğimi bildirdim ve velihat prensini göndermesini emrettim.Bir müddet sonra velihat prens geldi.Önümde diz çöktürdüm ve içeri 5 şovalye girmesini emrettim korkudan titriyordu şovelyeler kılıcını çekip tam kellesini alacakken durdurdum ve ben sizin kadar barbar değilim dedim ve gözlerinde ki o korkuyu unutamam artık barbarlar bize saldırmaya tekrar cürret edemez. Koalisyon güçlerinden paralarını alıp bazı kadim toprakları barbar Türklerin işgalinden kurtuldum.Çok mutluydum.Artık karım ve prensimin yanına dönüp hoşça vakit geçirebilirdim.
Barbarlar ve bir takım asi prensliklere karşı zaferlerden sonra bir sükunet içerisinde güzel Viyanama dönmüştüm.Prensim bu uzun süren savaş esnasında büyümüş gencecik bir fidan haline gelmişti birçok özelliğini geliştirmişti ben yokken bile , onunla hiç olmadığım kadar gurur duyuyordum biliyordum ki o benden daha büyük bir imparator olacaktı bununla beraber her şey güllük gülüstanlık değildi.Eşim Theresa benimle daha az vakit geçiriyordu.Babasının ölümüne çok üzüldüğünü düşünüyorum.Umarım onun yaralarını sarmada ona yardım edebilirim.Günler geçerken dedemin,babamın ve annemin ruhları beni ziyaret ediyorlardı ve hep bir ağızdan hakkımız olanı al Leopold diyorlardı.İşte öyle bir gecenin sabahında ordularımı toplayıp Polonya sınırına gittim giderken prensimide yanıma almıştım ama Theresam ortalıkta yoktu sanırım geçen gün Viyanaya gelen annesiyle beraberdi .Ben ise yarasını deşmemek adına onu görmekte israr etmedim.Polonya sınırındaki kampımıza yerleştiğimde artık poloklardan hakkımız olanı almak için hiçbir engel kalmamıştı.
Bununla beraber dinlendiğim günlerde Bohemya tamamen bize katılmıştı ve ekonomimiz hiç beklemediğimiz şekilde yara almıştı ama bir savaş arifesinde ordularda ya da kalelerde bir değişikliğe gidemezdim.Bununla beraber zarar ediyor olsak bile hak dine döndürme çalışmalarıma devam ettim.Umarım İsa bu fedakarlıklarım için cennette bana bir köşk hazırlatır.
Savaş prensim için iyi bir deneyimdi.Ordularımız kaleleri kuşatırkenve birbir düşürürken hiçbir leh karşımıza çıkamıyordu ne de olsa korkaklıklarıyla meşhurdular.
Kaleleri tek tek düşerken askerlerim savaş görmediklerinden ganimet toplayamamışlar ve huzursuzlanıyorlardı.Ganimet için Poznanı yağmalamalarına izin verdim ne de olsa değersiz bir toprak parçasıydı.
Korkakları tamamen işgal etmiştik.
Artık sıra dedemin,babamın ve annemin almaya vakit bulamadığı toprakları almaktaydı.Polaklar için sıradan olan anlaşmayı kabul ettiler ne de olsa kanlarında ezilmişlik,korkaklık ve tutsaklık akıyordu.
Burada aldım sanıyordum silmişim ssi
Bu zaferin ardından ailemin mezarlarını ziyaret etmem gerektiğini düşündüm.Yavaş yavaş hareket etmeye başlamışken papaz yanıma geldi ve bu büyük zafer için beni kutladı ve kutsal günlerin yakın olduğumuzu eğer hızlı hareket edersem mezarlarına varacağımı ve kutsal günde yapacağım duayla hem ailemin ruhunun birkez daha kutsanacağını hemde zaferimin kutlu olacağını haber aldım orduyu prensime emanet ettim ve muhafızlarımla derhal viyanaya hareket ettim. Rahip yanılmıştı ama ilk başlarda işler dediği gibi gidiyordu ilk önce annemin mezarında kutlu fethi haber verdim ve dua ettim sonra babam ve dedem için dua ettim.Bu faslı bitirdiğim gibi çok özlediğim karıma süpiz yapmak için saraya doğru hareket ettim.Dünyam başıma yıkıldı.Karım bir şerefsizin kollarındaydı o anı görmek yerine saraya varamadan İsa’nın yanına varmayı yeğlerdim.Onları o halde gördüğüm gibi bayılmışım.
Ayıldığımda utanmadan karşımda bekliyorlardı aymazlar ya da benim sadık yaverim olayları görünce onların gitmesini engellemişti.Birkaç gün sonra ikisinide zindana attırdım yüreğim böyle bir şey yok derken aklım olduğunu söylüyordu neden anne neden beni böyle bir kadınla evlendirdin. Ben at sırtında İstanbul Paris demeden isa ve onun çok yüce kulları olan habsburgları yaşatırken o viyanada zinakar bir hayat sürüyormuş.Rüyalarıma girmeye başladı İsa zalim olmanın cezasını çekiyorsun diyor ama yüce İsam ben sadece kafirlere karşı acımasız oldum senin buyurduğun gibi neden neden neden!
Bu hallerimi gören sadık yaverim daha fazla dayanamayarak onu boşamam gerektiğini söyledi önce kızsamda sonra kabul ettim ve papa hazretlerine gittim ama heyhat o da beni reddetti boşamayacağını söyledi ve utanmam gerektiğini ekledi ama zinakar bir kadınla evli kalmak daha utanç vericiydi.
Onunla aynı şehirde kalmak bile utanç veriyordu bana halk arkamdan konuşuyordu varsın konuşsun bundan daha kötü olamaz.Bu düşünceler eşliğinde yeni bir fikir akımın çıktığını duydum araştırmalarını emrettim ve gerçekten dinlenip kendime gelmek için istanbula yol aldım.Burada günler güzel geçiyordu ama kalbimde hala acı vardı
Bu acılarla boğuşurken ulağım ispanyadaki kuzenimin Fransızlara karşı beni savaşa davet ettiğini haber aldım.Bu acıyı unutturacaksa katılmak için en önden giderdim.
Yiğitçe savaşarak kalbimdeki acıyı bastırmaya çalışıyordum.
Savaş sürerken bir takım hadsiz bana başkaldıracakmış o başları omuzda bırakmam.
Zalim Leopold bu amaçlarla isyanı bastırmaya giderken yaralı kalbi daha fazla dayanamamıştı.
Vasiyetim
Sevgili prensim sana kocaman bir imparatorluk ve büyük bir borç bırakıyorum.Ülkemin askeriyesi ve kaleleri tamdır ekonomiyi kendine göre ayarlarsın artık.
Senden 2 önemli isteğim var 1.si imparatorluk otoritesini arttırmak babannenin benden istediği ve benim pek başaramadığım şeyi başaracağına dair inancım tam 2.ci olarakta Ewiger Landfride kanunu geçirmen böylelikle imparatorluğumuzda ki kardeş katline son vermen.
Ömrün uzun kılıcın keskin olsun.
yavaş yavaş attığım için üzgünüm 2 kere hiç oldu bir daha olsun istemiyorum
ZALİM İMPARATOR VIII. LEOPOLD
1582’nin 3 Ekiminde tahta geçtiğim zaman 15 yaşında genç bir imparatordum.Babam ben daha beş yaşındayken ölmesine rağmen sevgili annem Mary sayesinde babamın yokluğunu aratmayacak bir şekilde yetiştim.Annem ise bunu bilerek ben 15 yaşıma geldiğim vakit yüce avusturya tahtını bana bıraktı ama bıraktığı yalnızca bir taht değildi ihtişamlı bir imparatorluk ve yeni başlamış bir savaştı.
Her imparator gibi bende ilk tahta geçtiğim gün evlendim.Eşim krainli Theresa Benedictaydı.Yüzünde ki çocuksu masumiyet onu ilk gördüğüm an kalbime bir kıvılcım düşürmüştü ve aynı kıvılcımın ona da düşmesi için evlendikten sonra İsa’ya bol bol dua ettim.Babamın hikayelerinde onun bilime ne kadar meraklı olduğunu duyardım ve bende annem sayesinde küçüklükten beri bilime aşık olarak büyümüştüm ama şimdi eşime aşıktım ama bu imparator olduğum an yenilikçi fikirlere yönelmeme engel değildi.
Bilim seven yönüm kadar dinime bağlıydım o yüzden annemden kalan doğru dine dödürme çalışmalarına hız kesmeden devam ettim
Annemin dediği gibi bu savaş benim için biçilmiş bir kaftandı.Zorlanmadan Fransızlara hadlerini bildirirken bilim adamlarımında önerilerini dinleyip uygulayabiliyordum.Hem savaş yönüm hem de bilim yönüm geliştiği için mutluyum.
1 yıldır Fransızların kalelerini kuşatırken hiçbir fransız karşımıza çıkmaya cürret edemiyordu ben ise karargahımda komutanlarımla kuşatma planlarımı incelerken içeriye, prenslikleri gözetsin diye gönderdiğm elçim gelerek nassau prensinin diğer prenslerden toprak çaldığını söyledi. Ben ise bir mektup yazmaya karar verdim.
‘’Nassau dükü,imparatorluk topraklarını korumaya and içtiğimi hepiniz biliyorsunuz.Haksızca aldığınız toprakları sahibine iade etmeniz gerektiğini bildiriyor aksi halde imparator olarak prenslerimi her türlü haksızlığa karşı korumaktan terddüt etmeyeceğimi size bildiriyorum’’
Kutsal Roma Cermen İmparatoru Leopold VIII
Mektubumu alan dük hatasını anlayıp haksızca aldığı toprakları iade etti.
Yüce bir imparator olarak sadece savaşçılık ve ilim yönüm kuvvetli değildi yüce habsburg kanını taşıdığımdan diplomatlık yeteneğimde muazzamdı.Elçilerimin bazı prensliklere hediye vererek ve ilişkilerimizi güçlendirerek tekrar hak dine döneceklerini bildirmeleri üzerine çalışmalrıma başladım ve bazı akıllı prensler hak dine döndü.
Bir çok prenslik hala sözümüzü dinlemiyordu bende sebeblerini araştırdım.Gördüm ki imparatorluğumuzda 6 seçmen üye varmış ve bu yüzden birçok prenslik yüce İsa’nın kulu olan ben denizin haksızlıkla tahta çıktığına inanıyorlarmış.Bunu düzeltmem lazım.
Ben de imparatorlukta ki İsa’nın sadık kullarını aramak için birkaç diplomat görevlendirdim.Tötonlar İsa’nın sadık kullarıydı onları seçmen olmaya davet ettim ve bu sorunuda çözdüm.Artık sözüm daha dinlenir hale gelmişti.
Kuşatmalar sürerken bir kötü haber daha geldi.Hollandalılar isyan etmek istiyorlarmış bense onların ekonomik sıkıntılarını bildiğim ve ülkemin gayet zengin oluşu sebebiyle onlardan bir süre vergi almamaya karar verdim.
Kuşatma sürerken Augusburg’a emperiyal kanunu görüşmek üzere gittim.Emperyal kanunla Alman katolik kiliselerinin bu savaş günlerinde mutabık olacaklarını düşünerek ısrarlarımla kabul ettirdim.Augusburg Katolik görüşünü öne koyuyordu.Buna rağmen bazı sapkınlıkları halka serbest ediyorlardı.Diğer taraftan ise protestanlar buna karşı çıkıyorlardı.Bense dindar biri olarak tabiki de katolikleri destekledim.
Babam doğudan yükselen güç hakkında haklıydı bize yardımımıza ihtiyacınız var mı diye sordular biz ise büyük bir imparatorluk olarak teşekkür edip yardımlarına ihtiyacımızın olmadığını bildirdik.
Ülkemizin bayındırlığa ihtiyacı olduğunu düşündüm
Ben Paris yakınlarındayken kahredici bir haber geldi.Viyana’da salgın çıkmıştı.Birçok kişi ölmüştü.Sadece Tanrı’nın ve Therasamın adını sayıklayabildim.Sevgili eşimi çok merak ediyorum umarım iyidir.Mektubuma kısa zamanda döneceğini umuyorum.
Sonunda savaş bitmiş İspanyol kuzenim Fransızlar için aşağılayıcı bir anlaşmayı kabul ettirmişti ve Fransızlar iflas bayrağını çekmişti.Benim için bu zaferin diğer anlamı mektubu gelmeyen eşim Theresa’nın yanına gitmekti.Barışı haber alır almaz komutanıma görev verip yakın muhafızlarımla beraber atımı dört nala viyanaya doğru sürdüm neyseki yolda Theresa’nın mektubunu taşıyan ulakla karşılaştım ki yolda meraktan ölme ihtimalim kalmadı.
Benim canım eşim iyi olduğunu bilmek bana huzur veriyordu.Bu kısacık huzur döneminde hanedanlığımızı yaymak için kullanmaya karar verdim.O sıralar 56 yaşında olan Portekiz kralına evlilik teklifi göndermiştim ama benim amacım Portekiz tahtına bir Habsburgu oturtmaktı.
Bayındırlık işlerine sevgili eşimle devam ettim.
Sonunda Viyanadaki salgın sona ermişti halkım rahat bir nefes alabilirdi.Tanrıya şükür adına fakir halka yardımlar dağıtıp.Bu uğursuzlukların yeniden gelmemesi için büyük bir kolon inşaa ettirdim.
Bu sırada kuzenim ölüp yerine Carlos geçmişti ona tebriklerimi ilettim
Ne kadar kafir olsalarda asi siena soylularına sieana’da çıkan salgında yardım gönderdim.
Ama Habsburglara karşı olan birtakım soysuz bize zalim dedi.Ama bundan sonra gittikçe zalimleşeceğimi ben bile tahmin edemiyordum.
Birgün sarayın bahçesinde küçük prensimi eğitirken içeriye koşarak bir ulak girdi.Kim o hadsiz diyemeden ağızından Osmanlı koalisyonu imparatorluktaki birkaç kafirle bir olup bize savaş açmış.Anladımki bu soysuz köpekler ulak göndermeden işgallere başlamışlar.Tamda barbar Türklere göre bir iş.Hemen hazırlıklara başlamalıydım.Barbarlar köylerime saldırıp yağmalıyorlardı.Ordumun başına geçerek savaş meydanına hareket edecektim ama öce karımla vedalaşıp ,ingiliz , Rus ve İspanyol dostlarıma haber göndermeliydim.
Babam haklıydı ingiliz ve Rus dostlarımız hemen savaşa dahil olmuş bu kafirleri defetmek için yanımızda durmuştu.İspanyol dostlarımız ise biraz geç katılacaklarını iletmiş 2 Ekim gibi savaşa dahil olmuşlardı.
Gemilerime boğazı kapatmalarını emrettim bende o sıra batıya yöneldim bazı yerlerde kazandık bazı yerlerde 100 bin kişilik orduları 40 bin kişilik ordularımızı yakalayarak bizi yendiler.
Çogu yerlerde savaşı kazanıyorduk.İsanın yardımı ve benim yeteneğimle
batıdaki son seferimizi yardım isteyen kuzenimin topraklarına yaptık ve Barcelona’da soysuz kafirleri yokettik.
Doğuya kafir ve hadsiz barbarları yenmek için yola çıktım ve epirde Barbaları yerin dibine soktum
Çok sevgili komutanım Freystad ‘da diğer bir grup barbarı Silistrede yendi.Artık barış anlaşmasını imzalamının sırası gelmişti.
Barış görüşmelerinde İstanbuldaki tahtıma gelen prensler tek tek af diliyorlardı barbar Türklerden ise bir elçi gelmişti bense elçiyi kabul etmediğimi bildirdim ve velihat prensini göndermesini emrettim.Bir müddet sonra velihat prens geldi.Önümde diz çöktürdüm ve içeri 5 şovalye girmesini emrettim korkudan titriyordu şovelyeler kılıcını çekip tam kellesini alacakken durdurdum ve ben sizin kadar barbar değilim dedim ve gözlerinde ki o korkuyu unutamam artık barbarlar bize saldırmaya tekrar cürret edemez. Koalisyon güçlerinden paralarını alıp bazı kadim toprakları barbar Türklerin işgalinden kurtuldum.Çok mutluydum.Artık karım ve prensimin yanına dönüp hoşça vakit geçirebilirdim.
Barbarlar ve bir takım asi prensliklere karşı zaferlerden sonra bir sükunet içerisinde güzel Viyanama dönmüştüm.Prensim bu uzun süren savaş esnasında büyümüş gencecik bir fidan haline gelmişti birçok özelliğini geliştirmişti ben yokken bile , onunla hiç olmadığım kadar gurur duyuyordum biliyordum ki o benden daha büyük bir imparator olacaktı bununla beraber her şey güllük gülüstanlık değildi.Eşim Theresa benimle daha az vakit geçiriyordu.Babasının ölümüne çok üzüldüğünü düşünüyorum.Umarım onun yaralarını sarmada ona yardım edebilirim.Günler geçerken dedemin,babamın ve annemin ruhları beni ziyaret ediyorlardı ve hep bir ağızdan hakkımız olanı al Leopold diyorlardı.İşte öyle bir gecenin sabahında ordularımı toplayıp Polonya sınırına gittim giderken prensimide yanıma almıştım ama Theresam ortalıkta yoktu sanırım geçen gün Viyanaya gelen annesiyle beraberdi .Ben ise yarasını deşmemek adına onu görmekte israr etmedim.Polonya sınırındaki kampımıza yerleştiğimde artık poloklardan hakkımız olanı almak için hiçbir engel kalmamıştı.
Bununla beraber dinlendiğim günlerde Bohemya tamamen bize katılmıştı ve ekonomimiz hiç beklemediğimiz şekilde yara almıştı ama bir savaş arifesinde ordularda ya da kalelerde bir değişikliğe gidemezdim.Bununla beraber zarar ediyor olsak bile hak dine döndürme çalışmalarıma devam ettim.Umarım İsa bu fedakarlıklarım için cennette bana bir köşk hazırlatır.
Savaş prensim için iyi bir deneyimdi.Ordularımız kaleleri kuşatırkenve birbir düşürürken hiçbir leh karşımıza çıkamıyordu ne de olsa korkaklıklarıyla meşhurdular.
Kaleleri tek tek düşerken askerlerim savaş görmediklerinden ganimet toplayamamışlar ve huzursuzlanıyorlardı.Ganimet için Poznanı yağmalamalarına izin verdim ne de olsa değersiz bir toprak parçasıydı.
Korkakları tamamen işgal etmiştik.
Artık sıra dedemin,babamın ve annemin almaya vakit bulamadığı toprakları almaktaydı.Polaklar için sıradan olan anlaşmayı kabul ettiler ne de olsa kanlarında ezilmişlik,korkaklık ve tutsaklık akıyordu.
Burada aldım sanıyordum silmişim ssi
Bu zaferin ardından ailemin mezarlarını ziyaret etmem gerektiğini düşündüm.Yavaş yavaş hareket etmeye başlamışken papaz yanıma geldi ve bu büyük zafer için beni kutladı ve kutsal günlerin yakın olduğumuzu eğer hızlı hareket edersem mezarlarına varacağımı ve kutsal günde yapacağım duayla hem ailemin ruhunun birkez daha kutsanacağını hemde zaferimin kutlu olacağını haber aldım orduyu prensime emanet ettim ve muhafızlarımla derhal viyanaya hareket ettim. Rahip yanılmıştı ama ilk başlarda işler dediği gibi gidiyordu ilk önce annemin mezarında kutlu fethi haber verdim ve dua ettim sonra babam ve dedem için dua ettim.Bu faslı bitirdiğim gibi çok özlediğim karıma süpiz yapmak için saraya doğru hareket ettim.Dünyam başıma yıkıldı.Karım bir şerefsizin kollarındaydı o anı görmek yerine saraya varamadan İsa’nın yanına varmayı yeğlerdim.Onları o halde gördüğüm gibi bayılmışım.
Ayıldığımda utanmadan karşımda bekliyorlardı aymazlar ya da benim sadık yaverim olayları görünce onların gitmesini engellemişti.Birkaç gün sonra ikisinide zindana attırdım yüreğim böyle bir şey yok derken aklım olduğunu söylüyordu neden anne neden beni böyle bir kadınla evlendirdin. Ben at sırtında İstanbul Paris demeden isa ve onun çok yüce kulları olan habsburgları yaşatırken o viyanada zinakar bir hayat sürüyormuş.Rüyalarıma girmeye başladı İsa zalim olmanın cezasını çekiyorsun diyor ama yüce İsam ben sadece kafirlere karşı acımasız oldum senin buyurduğun gibi neden neden neden!
Bu hallerimi gören sadık yaverim daha fazla dayanamayarak onu boşamam gerektiğini söyledi önce kızsamda sonra kabul ettim ve papa hazretlerine gittim ama heyhat o da beni reddetti boşamayacağını söyledi ve utanmam gerektiğini ekledi ama zinakar bir kadınla evli kalmak daha utanç vericiydi.
Onunla aynı şehirde kalmak bile utanç veriyordu bana halk arkamdan konuşuyordu varsın konuşsun bundan daha kötü olamaz.Bu düşünceler eşliğinde yeni bir fikir akımın çıktığını duydum araştırmalarını emrettim ve gerçekten dinlenip kendime gelmek için istanbula yol aldım.Burada günler güzel geçiyordu ama kalbimde hala acı vardı
Bu acılarla boğuşurken ulağım ispanyadaki kuzenimin Fransızlara karşı beni savaşa davet ettiğini haber aldım.Bu acıyı unutturacaksa katılmak için en önden giderdim.
Yiğitçe savaşarak kalbimdeki acıyı bastırmaya çalışıyordum.
Savaş sürerken bir takım hadsiz bana başkaldıracakmış o başları omuzda bırakmam.
Zalim Leopold bu amaçlarla isyanı bastırmaya giderken yaralı kalbi daha fazla dayanamamıştı.
Vasiyetim
Sevgili prensim sana kocaman bir imparatorluk ve büyük bir borç bırakıyorum.Ülkemin askeriyesi ve kaleleri tamdır ekonomiyi kendine göre ayarlarsın artık.
Senden 2 önemli isteğim var 1.si imparatorluk otoritesini arttırmak babannenin benden istediği ve benim pek başaramadığım şeyi başaracağına dair inancım tam 2.ci olarakta Ewiger Landfride kanunu geçirmen böylelikle imparatorluğumuzda ki kardeş katline son vermen.
Ömrün uzun kılıcın keskin olsun.