Önemli: Sevdiğiniz Şiirler
#41
I

Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yâr üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
- Bin türlü mavi akar Boğaz'dan -
Ger şeyi unutabilmek maviler içinde.

II

Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hâlâ yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;

Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
Ara
Cevapla
#42
Ozymandias - Percy Shelley

I met a traveller from an antique land
Who said: Two vast and trunkless legs of stone
Stand in the desert. Near them, on the sand,
Half sunk, a shattered visage lies, whose frown,
And wrinkled lip, and sneer of cold command,
Tell that its sculptor well those passions read
Which yet survive, stamped on these lifeless things,
The hand that mocked them and the heart that fed:

And on the pedestal these words appear:
'My name is Ozymandias, king of kings:
Look on my works, ye Mighty, and despair!'
Nothing beside remains. Round the decay
Of that colossal wreck, boundless and bare
The lone and level sands stretch far away.


-Good judgment does not guarantee exceptional talent.

-That is correct. But for one with talent and practice, there is no stronger weapon. To perform the best dance,
will she not try harder each time? The path of an artist is to fight oneself in order to beat others.
Ara
Cevapla
#43
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de, 
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir Asaf


GİTME O GÜZEL GECEYE TATLILIKLA/ Dylan Thomas

Gitme o güzel geceye tatlılıkla
İhtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında;
Öfkelen, öfkelen ışığın ölmesinin karşısında.

Akıllı adamlar, bilmelerine rağmen karanlık uygundur sonlarında,
Sözleri şimşek çaktırmamış olduğu için onlar
Gitmezler o güzel geceye tatlılıkla.

İyi insanlar, son defa ellerini sallarlar, bağırarak ne kadar parlak
Dans edebileceğini güçsüz eylemlerinin yeşil bir koyda,
Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölmesinin karşısında.

Vahşi insanlar güneşi uçarken yakalamış olan,
Ve öğrenen, çok geç, yas tuttuklarını ona yolunda,
Gitmezler o güzel geceye tatlılıkla.

Ağır hastalar, ölüme yakın, körleştiren görme gücüyle gören
Kör gözlerin gök taşları gibi alevlendiğini ve şen olmasını,
Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölmesinin karşısında.

Ve sen, benim babam, orada hüzünlü dorukta,
Yalvarırım, lanet et, hayırdua et bana şimdi acımasız göz yaşlarınla.
Gitme o güzel geceye tatlılıkla.
Öfkelen, öfkelen ışığın ölmesinin karşısında.

Çeviren: Vehbi Taşar

the road goes ever on and on
down from the door where it began.
now far ahead the road has gone,
and i must follow, if i can,
pursuing it with eager feet,
until it joins some larger way
where many paths and errands meet.
and whither then? i cannot say
Sic Parvis Magna
Ara
Cevapla
#44
Boş ver diyordu uykumda ölüler,
Boş ver kardeşim dünya işlerine,
Değer mi sevincine, kederine;
Hatırladıkça güldüğümüz şeyler.
Duymak istemez misin daha derin
Gül bahçesinde bülbül sesini;
Ebedî kılmak vuslat, gecesini;
Saymak saçlarını tel tel o yârin.
Gel diyordu uykumda ölüler
Ne hayâl ettinse kavuşmak mümkün.
Suyun, ateşin ötesinde sütün
Bir şey var ki, hayattan daha güzel!
Ara
Cevapla
#45
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Orhan Veli
Ya istiklâl, ya ölüm !

-Mustafa Kemal Atatürk
Ara
Cevapla
#46
Bugün 13 Nisan. Doğumunun 103. yılında sevgili Orhan Veli'yi bu konuda anmak istiyorum.

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.
Ara
Cevapla
#47
Şimdi kılıksızım; fakat
Borçlarımı ödedikten sonra
İhtimal bir kat da yeni esvabım olacak
Ve ihtimal sen
Yine beni sevmeyeceksin.

Bununla beraber pazar akşamları
Sizin mahalleden geçerken,
Süslenmiş olarak,
Zannediyor musun ki ben de sana
Şimdiki kadar kıymet vereceğim?
Ara
Cevapla
#48
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola.
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyaç ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.

Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.
Ara
Cevapla
#49
İlhan Koman ki tıraşsız heykeltıraş
Uçmağa doğru sakallı…
Elinde bombalarla bebekler
Heykel gibi olmayan heykeller,
Taşınırdı garip maacir
Güneyinden Kuzeyine Kutupların
Battı batacak teknesiyle
Varmak için Edirne’ye
Selimiye’ye

Can Yücel.

İlhan Koman için. Araştırması sizde.
Ara
Cevapla
#50
Demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Yolculukta sallanır ne bir el ne de bir kol

Şiir sevmem ama bu hoşuma gidiyor.Yanlis olabilir ezbere yazdım
[+] 1 üye etzel nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#51
Altın olan her şey parlamaz
Her gezgin yitirmemiştir yolunu
Gücü olan yaşlı kolay kolay solmaz
Derindeki kök atlatır donu...


Muhteşem!
Ara
Cevapla
#52
Bir cift guvercin havalansa
Yanik yanik koksa karanfil
Degil bu anilacak sey degil
Apansiz geliyor aklima

Nerdeyse gun dogacakti
Herkes gibi kalkacaktiniz
Belki daha uykunuz da vardi
Geceniz geliyor aklima

Sevdigim cicek adlari gibi
Sevdigim sokak adlari gibi
Butun sevdiklerimin adlari gibi
Adiniz geliyor aklima

Rahat doseklerin utanmasi bundan
Opusurken o dalginlik bundan
Tel orgunun deliginde bulusan
Parmaklariniz geliyor aklima

Nice asklar arkadasliklar gordum
Kahramanliklar okudum tarihte
Cagimiza yakisan vakur, sade
Davranisiniz geliyor aklima

Bir cift guvercin havalansa
Yanik yanik koksa karanfil
Degil, unutulur sey degil
Caresiz geliyor aklima.
Ara
Cevapla
#53
Halfway up from the little harbor of sardine boats,
Halfway down from groves where the thin, bitter almond pips
Fatten in green-pocked pods, the three net-menders sit out,
Dressed in black, everybody in mourning for someone.
They set their stout chairs back to the road and face the dark
Dominoes of their doorways.

Sun grains their crow-colors,
Purples the fig in the leaf's shadow, turns the dust pink.
On the road named for Tomas Ortunio, mica
Winks like money under the ringed toes of the chickens.
The houses are white as sea-salt goats lick from the rocks.

While their fingers work with the coarse mesh and the fine
Their eyes revolve the whole town like a blue and green ball.
Nobody dies or is born without their knowing it.
They talk of bride-lace, of lovers spunky as gamecocks.

The moon leans, a stone madonna, over the lead sea
And the iron hills that enclose them. Earthen fingers
Twist old words into the web-threads:

Tonight may the fish
Be a harvest of silver in the nets, and the lamps
Of our husbands and sons move sure among the low stars.
Ara
Cevapla
#54
Ve ben burada isteyerek
Sarışınların arsızların ve kutsanmışların
Tanrı eliyle pay edildiği bir yerde kaldım
Zannettim ki korur beni
Sûreti yusuf yazgısı zar olan bilek
Vakt ile anladım bir yanılgıydı ruhların kalbindeki ateş
Ah sevebilirmişim gibi bir ölüyü
Cezâlandırıldım sabrı ile o düşkünün
Artık safirdim ve lanetlenmiş bir melek

Ilık bir acıydı.
Bunu zamandan çıkardım
Buydu gölün kara niyeti
Beklediler dilimdeki hüner tükensindi
Yaktılar kandilini bilmezmiş gibi yaranın huyunu
Büyüyordum o sırlı ağaçta yaranın kendi olarak

Çok şey çözüldü ilkin ilmeği kalbimin
Sonra bir rubai –gel dedi gövdemin içine
Sen nasıl ki hâyalsin ve kalmayacaksın geriye!
İstedim her şey olsun kalbimde yetmedi
Bu kanat böyle derya içinde
Sordum efkârı ile o meczup ağzın:

Uçmak için bir bana mı dar geldi evren?
Ara
Cevapla
#55
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ay yıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!

Günün anlam ve önemine hit'âben.
Ara
Cevapla
#56
Ziya Paşa - Terkib-i Bend VIII

1. Her şahsı harîm-i Hakk'a mahrem mi sanırsın?
Her tâc giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın?

2. Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın,
Âdem görünen harları âdem mi sanırsın?

3. Çok mukbili gördüm ki güler; içi kan ağlar,
Handân görünen herkesi hurrem mi sanırsın?

4. Bil illeti, kıl sonra müdâvâta tasaddî,
Her merhemi her yâreye merhem mi sanırsın?

5. Kibre ne sebeb? Yoksa vezîrim diye gerçek,
Sen kendini düstûr-ı mükerrem mi sanırsın?

6. Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünya,
Dünya sana mahsûs u müsellem mi sanırsın?

7. Hâlî ne zaman kaldı cihân ehl-i tama'dan?
Sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın?

8. En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun,
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?

9. Bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın,
Ey gonca bu cem'iyyeti her dem mi sanırsın?

10. Nâmerd olayım çarha eğer minnet edersem,
Cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın?

Allah'a tevekkül edenin yâveri Hakk'dır,
Nâşâd gönül bir gün olur şâd olacakdır.


Günümüz Türkçesi:

1. Her şahsı Allah'ın evine uzak, gizli mi sanırsın? Her taç giyen çulsuzu Edhem(*) mi sanırsın?
2. Dünyayı arasan insanlığın binde birini bulamazsın. İnsan görünen eşekleri insan mı sanırsın?
3. Çok mutlu görünen kişi gördüm; dışı gülerken içi kan ağlıyordu. Gülen herkesi (gerçekte) mutlu mu sanırsın?
4. Hastalığı bil, ondan sonra tedavisini aramaya başla. Her merhemin her yaraya iyi geleceğini mi sanırsın?
5. Kibre sebep var mı? Yoksa vezir oldum diye kendini vazgeçilmez mi sanırsın?
6. Ey dünyanın gelip geçici nimetleriyle övünen kişi! Dünya sana özel ve senin için yaratılmış mı sanırsın?
7. Dünyada daima açgözlü insanlar olagelmiştir. Sen, kendini bu dünyaya çok lazım mı sanırsın?
8. En ummadığın insan keşfedebilir en gizli sırları. Sen herkesi kör, alemi de sersem mi sanırsın?
9. Bir gün gelecek, sen de perişan olacaksın. Ey gonca(genç ve güzel olan), sen bu dünyayı sonsuz mu sanırsın?
10. Eğer bu dünyaya minnet edersem namert olayım! Sıkıntılar ve eziyetler yüzünden kederleneceğimi mi sanırsın?
Vasıta Beyti: Allah'a tevekkül edenin yardımcısı yine Allah'tır. Mutsuz olan gönül bir gün mutlu olacaktır.
俺たち 自由 に なれる の か ?
Ara
Cevapla
#57
İlki bana o'nun varlığını,diğeri ise gidişini hatırlatır.

BEN SANA MECBURUM

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam  ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.

Belki haziran  da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız   fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.


Atilla İLHAN


<<<<<<<<<<<<<<>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
BİR GÜN ANLARSIN

Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.
     

Ümit Yaşar OĞUZCAN
Screenshot_1.png?ex=661394d9&is=66011fd9...4125dc856&
Ara
Cevapla
#58
Oduncu.
Kes gölgemi benim.
Kurtar beni işkencesinden
kısırlığımı seyretmenin.

Neden doğdum çepçevre aynalarla?
Gün dolanır durur etrafımda.
Ve gece yeniden yaratır beni
her bir yıldızında.

Yaşamak istiyorum görmeden kendimi.
Ve göreceğim düşünü
yapraklarım, kuşlarım olmuş
karıncaların, atmacaların.

Oduncu.
Kes gölgemi benim.
Kurtar beni işkencesinden
kısırlığımı seyretmenin.

Şuan okuduğum kitaplara ek olarak bir de yanında şiir kitabı okumaktayım. Bu da "Ne Garip Federico Adında Olmak" kitabından. Federico García Lorca.
Ara
Cevapla
#59
*Şiir Silindi*
Ben bunu niye zamanında paylaş mışım?
Je freier Maerkte sind, desto freier sind die Menschen
Ara
Cevapla
#60
(14-03-2016, 19:53)Halepli : GERİ GELEN MEKTUP
(ATSIZ ATA)


Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu.
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse,
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse,
Her şey silinip kaybolurken nazarından,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince,
İçimdeki azgın devi rüzgârlara attım,
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

Gözler ki birer parçasıdır sende İlah'ın
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin




ve Ahrepinde yazdığı gibi Yolbaşçımızın diğer bütün şiirleri

bu şiir bana çok fazla şey ifade ediyor. türkçü değilim, milliyetçi de değilim ama ben sanırım bir aşk şiiri yazsaydım bu temada dönerdi bu güzellikte olmasa da, o sebeptendir ki çok beğenirim hep bu şiiri. buraya da bu şiiri yazmaya gelmiştim ama yazıldığını gördüm. şu an tam versiyonunu atacağım.

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? 

Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? 

Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? 

Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; 

Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; 

Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,

Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,

Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! 

Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince

Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; 

Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,

Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,

Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; 

Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,

Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,

Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.

Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu! 

Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu! 

Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,

Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,

Tek bendeki volkanları söndürse denizler! 

Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'

İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil

Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.

Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur; 
[b]Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...[/b]
sevdiğiniz yeşil gözlüyse sizin şiirinizdir bu. ağlarsınız da bunu okurken, gülümsersiniz de. onun kokusunu alırsınız dizelerden.
[+] 1 üye Türkopol nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.