Evrim mi Yaratılış mı?
Evrim en ideal olana doğru bir ilerleyiş değil aslında. Midede ki enzimlerin çalışmaları hakkında ki bilgim lise seviyesinde olduğu için neyin nasıl çalıştığına dair bir açıklama yapmak istemem. Ancak bir şey nafileyse bu evrimi yanlışlayan bir şey değildir. Aksine yaradılışı yanlışlar. Evrim kusursuzluğu açıkladığımız bir olay değil hele mevzu insansa. İnsanlar besin zincirinde çok çabuk yukarıya sıçramış hayvanlardır. Bu nedenle sindirim sistemlerinin evrimleşme için yeterli zamanları olmamış olabilir. Şuan organlarımızın biz müdahale etmezsek evrimleşmesi inanılmaz zaman alır. Tükettiğimiz besinler allak bullak olmuş durumda.
200w.webp?cid=790b76115d1e7ead69352f4d67...=200w.webp
[+] 1 üye Kurt Knispel nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
(16-09-2017, 19:02)Kurt Knispel : Evrim en ideal olana doğru bir ilerleyiş değil aslında . Midede ki enzimlerin çalışmaları hakkında ki bilgim lise seviyesinde olduğu için neyin nasıl çalıştığına dair bir açıklama yapmak istemem. Ancak bir şey nafileyse bu evrimi yanlışlayan bir şey değildir. Aksine yaradılışı yanlışlar. Evrim kusursuzluğu açıkladığımız bir olay değil hele mevzu insansa. İnsanlar besin zincirinde çok çabuk yukarıya sıçramış hayvanlardır. Bu nedenle sindirim sistemlerinin evrimleşme için yeterli zamanları olmamış olabilir. Şuan organlarımızın biz müdahale etmezsek evrimleşmesi inanılmaz zaman alır. Tükettiğimiz besinler allak bullak olmuş durumda.
Kalınlaştırdığım kısma şunu demek istiyorum. Evrim ortamdaki en ideal olana gidiş süreci değil midir?
Ara
Cevapla
(16-09-2017, 22:22)HulkSpider03 :
(16-09-2017, 19:02)Kurt Knispel : Evrim en ideal olana doğru bir ilerleyiş değil aslında . Midede ki enzimlerin çalışmaları hakkında ki bilgim lise seviyesinde olduğu için neyin nasıl çalıştığına dair bir açıklama yapmak istemem. Ancak bir şey nafileyse bu evrimi yanlışlayan bir şey değildir. Aksine yaradılışı yanlışlar. Evrim kusursuzluğu açıkladığımız bir olay değil hele mevzu insansa. İnsanlar besin zincirinde çok çabuk yukarıya sıçramış hayvanlardır. Bu nedenle sindirim sistemlerinin evrimleşme için yeterli zamanları olmamış olabilir. Şuan organlarımızın biz müdahale etmezsek evrimleşmesi inanılmaz zaman alır. Tükettiğimiz besinler allak bullak olmuş durumda.
Kalınlaştırdığım kısma şunu demek istiyorum. Evrim ortamdaki en ideal olana gidiş süreci değil midir?

Değildir. Evrimin ortaya koyduğu bir hedef veya amaç yoktur.
"... Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir, başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen zihinsel güçtür.."
Ara
Cevapla
En adapte olmuş duruma götürür. Hayatta kalmak ve üremek bunun sonucudur. İdeal olmak birçok açıdan farklı yorumlanabilir ve çok çabuk değişkenlik gösterebilir evrim bunun için çok yavaş kalır. Şartları evrim belirleseydi belki tüm canlıları ideal olmaya götürürdü yitip giden birçok canlıyı kurtarırdı. Mesela tek hücreliler evrimleşmeye zorlandı. Siyanobakteriler veya diğer ototroflar ortama çok fazla oksijen sağladı ve tek hücreliler ihtiyaçlarının fazlası kadar enerjiye sahip olmaya başladı. Daha öncesinde tek hücrelisin ama insanın gidemediği doğal şartlarda asla ulaşamayacağı yerlerde yaşamını sürdürüyorsun. Peki bu ideal mi? Kim diyebilir ki besin zincirinin en dibinde olmak ideallik.
200w.webp?cid=790b76115d1e7ead69352f4d67...=200w.webp
[+] 1 üye Kurt Knispel nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
Bir de evrimde benim kafama takılan asıl nokta şu: Nasıl küçücük hücremsi bir canlı insan gibi gelişmiş bir yapıya dönüşebilir? TAmam milyonlarca yıl var ama yine de pek aklım almıyor. Bir sıçrama noktası gibi bir şey olması lazım. Bi de bilinç meselesi var. İnsanda diğer hiçbir canlının yanına bile yaklaşamayacağı bir düşünce, irade düzeyi var. İnsanlar dünyaya hükmederken , imparatorluklar kurup bilimsel şeyler keşfederken diğer canlılar niy hiçbir şey yapamamışlar?
Ara
Cevapla
Bir anda dönüşmüyor zaten. Canlılar milyonlarca yıl süren bir serüven sonucu farklılaşıyorlar. Primatlar dahi hatta onu bırak insan türleri dahi farklılaşmış. Zeka konusuna gelince bu insanın diğer canlılara göre artısı. Çita kadar hızlı koşamıyor olmamız, aslan kadar güçlü olamamamız veya yarasa kadar iyi duyamamamız da eksimiz. Her canlı türünün kendince artı ve eksileri var.
"... Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir, başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen zihinsel güçtür.."
Ara
Cevapla
Ama hani pirimatlardan insanlara evrim mantıklı geliyor. Ama hücremsi bir şeyde pirimat nasıl evrimleşiyor. Bir de şu var: Şimdi durup dururken bazı organik maddeler ve azot niye birleşip canlı bir şey oluşturuyor? Çünkü doğal seçilim desen o küçücük hücrenin doğa nesini seçecek? Bir soru daha soruyum. Canlıların niye nesillerinin devamını istiyor? Ben hücre olsam niye çoğalıyım yani?
Ara
Cevapla
(16-09-2017, 23:31)darkrad2 : Bir de evrimde benim kafama takılan asıl nokta şu: Nasıl küçücük hücremsi bir canlı insan gibi gelişmiş bir yapıya dönüşebilir? TAmam milyonlarca yıl var ama yine de pek aklım almıyor. Bir sıçrama noktası gibi bir şey olması lazım. Bi de bilinç meselesi var. İnsanda diğer hiçbir canlının yanına bile yaklaşamayacağı bir düşünce, irade düzeyi var. İnsanlar dünyaya hükmederken , imparatorluklar kurup bilimsel şeyler keşfederken diğer canlılar niy hiçbir şey yapamamışlar?
Vücuda göre beyin oranı.
Belki beynimiz bir filin beyninin 50 de 1 inden bile küçük, ama vücudumuza oranla diğer hayvanlarda olduğundan büyük. Homo silsilesindeki ilk atalarımız et yiyip protein aldıkça beyinde büyüme meydana geliyor. Ama tabi beynin biraz düşünme yönüne de gelişmesi gerekiyor ki bu da bizim işimize oldukça yarıyor.

Diyeceksin ki aslanlar ve kaplanlar etten başka birşey yemiyorlar ama niye bizim gibi değiller. Beyinlerinin vücutlarına oranı küçük ama mesela kaplanların beyin vücut oranı aslanlarınkinden biraz daha fazla olduğu için yaşadıkları olaylar karşısında çok daha çabuk cevap verme problemi halletme yeteneklerinin olduğu keşfedilmiştir. Yani iş beyinde bitiyor.

Bu konuşmayı Amerikalı doktorumuz Mehmet Öz'den dinlemiştim.
Ara
Cevapla
Biraz zorluyorum ama niye diğer türlerin de beyini büyümüyor? Bu durum sadece insana ait bir durum. Ve insanla diğer canlılar arasında uçurum var. Bu çok büyük bir farklılık. En azından insana yakın diğer hayvanlar olsaydı bari.
[+] 1 üye Mortem Chuck nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
(16-09-2017, 15:50)darkrad2 :
(16-09-2017, 15:37)HulkSpider03 :
(16-09-2017, 15:18)darkrad2 : @Probang Tamam da evrim bunlar körelmiştir diye bir şey demiyor. Kullanılmayan organlar körelir hipotezi Lamarck'a ait onun da doğru olmadığı şu an bilinen bir şey. Evrimsel mekanizmada körelme diye bir olay yok. 5 tane var. Onlarda
  1. Doğal seçilim/ayıklanma;
  2. Mutasyon;
  3. Rekombinasyon;
  4. Rastgele kalıtımsal sürüklenme (Random genetic drift);
  5. Gen akışı (göç).
     bunlar yani. Bu 5 olaydan hangisi mesela apandisin kullanılmayan işe yaramaz bir şey olduğunu açıklıyor?

Bakış açın hatalı. Gen aktarımı sırasında oluşan yeni canlı kombinasyonundan en iyi hayatta kalanın dölü aktarılır. Zamanla kullanılmayan organ hiç kullanmayan gen dizilimine sahip canlıda + etki yaratacak ve bu döl aktarılacak böylelikle organ yok olacak. Yahut olmayadabilir. Misal evrim geçirmeyen ya da uzun zamandır evrim geçirmeyenler canlılar var neden? Çünkü ihtiyaç yok. Körelen organlar eğer - bir sıkıntı çıkarmazlarsa kaladabilirler.
TAmam da bir organ niye körelsin. Körelme diye bir şey yokki olsa bile gelecek nesillere aktarılamaz. Şimdi evrime göre atalarımızda apandis kullanılıyordu. Sonra ne oldu da insanlar apandisi kullanmamaya başladılar? BEnim anlayamadığım bu.

Cevabını aldığını düşünüyorum.

(17-09-2017, 01:00)darkrad2 : Biraz zorluyorum ama niye diğer türlerin de beyini büyümüyor? Bu durum sadece insana ait bir durum. Ve insanla diğer canlılar arasında uçurum var. Bu çok büyük bir farklılık. En azından insana yakın diğer hayvanlar olsaydı bari.

Her canlı farklı konularda kendini geliştirmiş, güçlendirmiştir. Hiçbir insan bir ayı kadar güçlü, çita kadar hızlı değildir. Hatta memeliler arasında en güçsüz türlerden biriyiz. Bu dezavantajı beynimizi geliştirerek kapattık.

Beyin son derece masraflı, çok fazla enerji tüketen bir organ. Bir insanın günlük yediklerinin %20'si beyine gidiyor. Ayrıca korumasıda çok zor, saldırılara açık. Bir canlının böylesi bir yolu seçebilmesi için önce ihtiyaç duyması, sonrada gerekli koşullara sahip olması gerekir. Çevre baskısı en önemli etkenlerdendir.

Hayvanların çoğu çene ve güçlü bacaklara sahipler, bu yönde kendilerini geliştirmişler. Çünkü karşılaştıkları çevre baskısı, oldukça sık görülen benzer bir baskı. Çok daha az masraflı.

Bu daha derine inerek açıklanıyor fakat oralara girersem çorba olacak. Sana kısaca açıklarsam insan dışında hiçbir canlı böyle bir yolu seçmemiş, seçsede gerekli elverişli koşullara ve çevreye sahip olamamıştır. İnsan gibi zekasını ilerletmiş bir çok canlı olsada, hiçbiri insan gibi evrimleşemedi. Kiminin el-göz kordinasyonu zayıf kalırken, kimi sosyal bir canlı olup bunu insan gibi yaşamak için kullanmadığı için gelişim gösteremedi.

Mesela Şempanzelerin el-göz kordinasyonu çok iyi, fakat iki ayak üzerinde yürüyemezler. Sosyal yapıları güçlü olsada, iletişimleri sıkıntılıdır. Buna rağmen bu koşullar altında zekaları hayvanların en iyilerindendir.
Ara
Cevapla
(17-09-2017, 01:00)darkrad2 : Biraz zorluyorum ama niye diğer türlerin de beyini büyümüyor? Bu durum sadece insana ait bir durum. Ve insanla diğer canlılar arasında uçurum var. Bu çok büyük bir farklılık. En azından insana yakın diğer hayvanlar olsaydı bari.

Buna şu lafla cevap vermek istiyorum.

(16-09-2017, 22:35)strateggy : Değildir. Evrimin ortaya koyduğu bir hedef veya amaç yoktur.
Evrim şu gelişsin şu gitsin diye değil ortama en iyi adapte olanın kazandığı geliştiği bir durumdur

Ve olayı insan evrimi ile açıklayayım(Son gerçekleşen girit olayını tam bilmiyorum ondan önce açıklanan Afrika çıkışlı insan ile anlatacağım):

Primatlar kuraklık olunca ağaçlık ortamlara gitmedi istiyor bir grup ve böylece diğerlerinden ayrılıyor. Ayrılan grup eğik bildiğimiz maymun şeklinde yürüyen canlılar ama etrafta çok fazla uzun çalılık var ve böylece dik durmaya başlıyorlar yırtıcılardan uzak durmak için. Zamanla korunmak içinde alet edevat yapmaya ateşi keşfetmeye başlıyorlar.(bundan sonrasına kişisel belki de kabul edilebilir bir senaryo yazacağım) Bunlar için yüksek kapasiteli beyin gerekir. Ne kadar çok nöron olursa bilgi işleme ve akılda tutma artacak böylelikle hayatta kalan grup yüksek kapasiteye sahip bireyler oluyor böylelikle yüksek kapasiteli beyinler ortaya çıkıyor.

Bizden daha büyük beyinler elbet vardır misal dinazorlarda elbet vardır ama biz beynimizi en-boy oranı şeklinde değil gelişmişlik düzeyimizi arttırarak kazandık.
Ara
Cevapla
Dik yürüme ile alakalı çok fazla hipotez var. Senin bahsettiğin en eski olanı kökeni Darwin'e dayanıyor. Çalıların üzerinden bakarak yırtıcıları gözlemlemek adına dik duruşları tam kabul görmedi. Hominidiler zaten ağaç hayvanı olduklarından bedenlerine ters bir durumu tercih etmek yerine (halen daha sistemimiz çok fazla kemik içeriyor genel görüş daha az kemiğin bulunduğu bacakların yaşam tarzımıza daha uygun olacağı bir çok sakatlığın önünü alabileceği yönünde) ağaçlara kaçmalarını daha olasılık dahilinde bulanlar var. Bunun yerine son dönemde dik yürümenin yiyecek taşıma ve sağlamada ön plana çıktığı dişi bireylerin bu erkekleri tercih ederek eşeysel seçilim nedeniyle bu bireylerin gen havuzunda ağırlık kazandırdığına dair bir ciddi görüş var. Tamamen savan koşullarını reddeden ve insanların nemli, çamur dolu ve sığ sularda dik durmaya başladıklarını ve dik duranların hayatta kaldığını söyleyen bir hipotez daha var.
200w.webp?cid=790b76115d1e7ead69352f4d67...=200w.webp
Ara
Cevapla
(17-09-2017, 14:25)Kurt Knispel : Dik yürüme ile alakalı çok fazla hipotez var. Senin bahsettiğin en eski olanı kökeni Darwin'e dayanıyor. Çalıların üzerinden bakarak yırtıcıları gözlemlemek adına dik duruşları tam kabul görmedi. Hominidiler zaten ağaç hayvanı olduklarından bedenlerine ters bir durumu tercih etmek yerine (halen daha sistemimiz çok fazla kemik içeriyor genel görüş daha az kemiğin bulunduğu bacakların yaşam tarzımıza daha uygun olacağı bir çok sakatlığın önünü alabileceği yönünde) ağaçlara kaçmalarını daha olasılık dahilinde bulanlar var. Bunun yerine son dönemde dik yürümenin yiyecek taşıma ve sağlamada ön plana çıktığı dişi bireylerin bu erkekleri tercih ederek eşeysel seçilim nedeniyle bu bireylerin gen havuzunda ağırlık kazandırdığına dair bir ciddi görüş var. Tamamen savan koşullarını reddeden ve insanların nemli, çamur dolu ve sığ sularda dik durmaya başladıklarını ve dik duranların hayatta kaldığını söyleyen bir hipotez daha var.

Dik yürüme ve boy konusu ne insanlar için ne de zürafalar için (çokça örnek verilen bir hayvan) kabul görmüyor. http://evrimagaci.org/photo/tr/zurafalar...en-uzundur
"... Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir, başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen zihinsel güçtür.."
Ara
Cevapla
Bir şey daha sorayım. şimdi idğer hayvanları çoğunun çiftleşmeleri için belli bir mevsim, zaman gerekiyor. SAdece belirli zamanlarda çiftleşiyorlar. Ama şimdi insanlara bakarsan kesinlikle çiftleşmek için belirli bir mevsim yada zaman yok. İstediği zaman gece gündüz farketmeden çiftleşebiliyorlar. Evrim bunu nasıl açıklıyor?
Ara
Cevapla
@darkrad2 , Canlılar uygun ortam olduğu zaman çiftleşirler. İnsanlar için her an uygun. Mevsim geçişi, sıcak, soğuk, göç pek bir şey ifade etmiyor insan için. Ki insanlar da savaş, göç gibi durumlar olduğunda üremiyor.
Ara
Cevapla
Mesela kediler hep mart ayında çiftleşiyorlar. Bunun evrimsel olarak sebebi ne olabilir? Veya kediler için mart ayındaki koşulların aynısını ekim ayında yapsak kediler yine çiftleşir mi?
Ara
Cevapla
Google gibi kullanmasan burayı.
"... Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir, başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen zihinsel güçtür.."
Ara
Cevapla
Niyeki google'dan bakmasını ben de biliyorum. SAdec biraz beyin fırtınası yapalım diye sorular soruyorum. Konu amacına uygun olarak evrimin varlığı hakkında uygun bir şekilde tartışıyoruz.
[+] 1 üye Mortem Chuck nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
tabikide bilimi peri masalına tercih ederim tabiki bilimin yolu Evrim !
Ara
Cevapla
(17-09-2017, 14:25)Kurt Knispel : Dik yürüme ile alakalı çok fazla hipotez var. Senin bahsettiğin en eski olanı kökeni Darwin'e dayanıyor. Çalıların üzerinden bakarak yırtıcıları gözlemlemek adına dik duruşları tam kabul görmedi. Hominidiler zaten ağaç hayvanı olduklarından bedenlerine ters bir durumu tercih etmek yerine (halen daha sistemimiz çok fazla kemik içeriyor genel görüş daha az kemiğin bulunduğu bacakların yaşam tarzımıza daha uygun olacağı bir çok sakatlığın önünü alabileceği yönünde) ağaçlara kaçmalarını daha olasılık dahilinde bulanlar var. Bunun yerine son dönemde dik yürümenin yiyecek taşıma ve sağlamada ön plana çıktığı dişi bireylerin bu erkekleri tercih ederek eşeysel seçilim nedeniyle bu bireylerin gen havuzunda ağırlık kazandırdığına dair bir ciddi görüş var. Tamamen savan koşullarını reddeden ve insanların nemli, çamur dolu ve sığ sularda dik durmaya başladıklarını ve dik duranların hayatta kaldığını söyleyen bir hipotez daha var.

Celal Şengör iki ilahiyatçı ile yaptığı tartışma programında benim anlattığım şekilde söylemişti kesin izlemişsindir.

(17-09-2017, 16:51)darkrad2 : Mesela kediler hep mart ayında çiftleşiyorlar. Bunun evrimsel olarak sebebi ne olabilir? Veya kediler için mart ayındaki koşulların aynısını ekim ayında yapsak kediler yine çiftleşir mi?

Bu kısmı şöyle yorumlamak istiyorum. Kedi yahut diğer canlılar bizim gibi korumalı ortamlarda üremiyorlar. Ayrıca bizim gibi hayvanlarını da koruyamazlar bu kadar durumda bir kedi kaç ayda yavruluyor bilemiyorum ama 5 aydan hesaplayalım. Mart nisan mayıs haziran temmuz ağustos, ağustos ayında yavru dünyaya gelse kışa hazırlıklı bir şekilde beslenir yavru. Yani yavruyu koruma ve besin açısından belirli bir mevsimsel düzen kurmuş olabilirler kendi kanımca

(17-09-2017, 15:14)strateggy :
(17-09-2017, 14:25)Kurt Knispel : Dik yürüme ile alakalı çok fazla hipotez var. Senin bahsettiğin en eski olanı kökeni Darwin'e dayanıyor. Çalıların üzerinden bakarak yırtıcıları gözlemlemek adına dik duruşları tam kabul görmedi. Hominidiler zaten ağaç hayvanı olduklarından bedenlerine ters bir durumu tercih etmek yerine (halen daha sistemimiz çok fazla kemik içeriyor genel görüş daha az kemiğin bulunduğu bacakların yaşam tarzımıza daha uygun olacağı bir çok sakatlığın önünü alabileceği yönünde) ağaçlara kaçmalarını daha olasılık dahilinde bulanlar var. Bunun yerine son dönemde dik yürümenin yiyecek taşıma ve sağlamada ön plana çıktığı dişi bireylerin bu erkekleri tercih ederek eşeysel seçilim nedeniyle bu bireylerin gen havuzunda ağırlık kazandırdığına dair bir ciddi görüş var. Tamamen savan koşullarını reddeden ve insanların nemli, çamur dolu ve sığ sularda dik durmaya başladıklarını ve dik duranların hayatta kaldığını söyleyen bir hipotez daha var.

Dik yürüme ve boy konusu ne insanlar için ne de zürafalar için (çokça örnek verilen bir hayvan) kabul görmüyor. http://evrimagaci.org/photo/tr/zurafalar...en-uzundur

Evrimağacından bağımsız olarak zürafa konusunda yanlış hatırlamıyorsam eskiden şu bilgiyi edinmiştim. Uzun boylu ve kısa boylu zürafalar mevcuttu lakin kısalar sadece çalıları(yerdeki yeşillikleri) uzunlar ise hem yukarıdaki hemde yerdeki yeşillikleri yiyor. Yerdekiler her iki popülasyondan dolayı azalınca uzunlar yukarıdakileri de yiyebildiklerinden baskın gelip uzun boylular doğal seçilimi kazanmış oluyorlar.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.